Sosyal Medya

Makale

Yola Çıkmadan Hazırlık Yapmak

Bir baÅŸlama noktasına olan ihtiyacımız aÅŸikâr. Bu noktanın biz olduÄŸunun altı çizildi. Bu bizi oluÅŸturan ben ile bir muhavere gerçekleÅŸtirildi. O zaman hazırlık zamanı…

Bir hazırlığa yönelirken, neler gerektiÄŸi konusunda bir zihni açıklığa sahip olmalıyız. Yola çıkarken lazım olan ÅŸeyi az alsak veya çok alsak, her iki halde de sorun oluÅŸturur. Bir sorun yaÅŸamamak için de hazırlıklı olmalıyız. O zaman envanteri şöyle bir gözden geçirmekte yarar var…

İslam tarihi bağlamında sahip olduğumuz birden fazla düşünce ve epistemik yöntem bulunmaktadır. Tarihsel bağlam içinde yapılan tartışmalara bugün taraf olmanın bir kıymeti harbiyesi de yoktur. Tarihsel bağlam içinde Müslüman âlimler, sahip oldukları bilgi, birikim ve tecrübeleri ışığında o günün mevcut koşulları içinde Müslümanların yaşadığı sorunları çözme noktasında bir çaba ve gayret içinde olduklarını söylemek hakkaniyet sahibi olmayı gerektirir. Bu çözüm noktasının hep iki nirengi noktası olduğu tartışılmazdır:

  1. Sahih, sahici bir bilginin dikkate alındığı bir ilke üzerinden meseleleri deÄŸerlendirmek ve bilginin sıhhat ÅŸartlarının öne çıkarıldığı yöntem…

  2. Ortaya çıkan yeni durumun çözümlenmesi baÄŸlamında yeni ÅŸartları dikkate alan ve sahihliÄŸin göz ardı edilmeden yorumun eksene alındığı, farklı bilgi türlerinin dikkate alındığı yöntem…

Bu iki noktaya mebni olarak Ä°slam düşünce tarihi okunabilir. Ve Müslümanların kendi sorunlarını çözme noktasında bazen ilkini bazen de ikincisini tercih ettikleri bilinmektedir. Modern dönemde de ortaya çıkan durum geçmiÅŸten farklı deÄŸildir. Yani sahih bilgi öne çıkartılarak mevcut durumu dışlayan bir bakış öne çıkmakta veya mevcut durum öne çıkartılarak yeni bilgi yöntemlerinin de kullanılabilmesinin yolları açılarak sahihliÄŸe daha az dikkat edilmektedir. Bunu anlam itibarı ile Ali Åžeriati şöyle dile getirmektedir: ‘Bugün gerekli olan sözün sıhhat ÅŸartlarını düşünmek deÄŸil sözün gücünü artıracak önlemler almaktır.’ Âlim mi Aydın mı tartışmasında aydından yana tavır koyarken kastettiÄŸi ÅŸey bu olsa gerek!

Aslında meseleye daha dikkatli baktığımızda ve bugüne kadar yapılan tartışmalara yöneldiğimizde bu tartışmanın sorunlarımızı çözme konusunda ciddi bir adım atabileceğimiz bir vasatı inşa edemediğimizi gösteriyor. Yani sözü güçlendirme arzusu da sözün sıhhatini öne alma tercihimiz de içinde yaşadığımız kültürel karmaşanın oluşturduğu girdaptan çıkışımızı garanti etmiyor. Bunun bugün örneklerini ve ortaya çıkardığı sonuçları her gün yaşıyoruz.

O zaman meseleyi nasıl çözümlemeliyiz?

Meselenin çözümü önce tarihsel çözüm arayışlarının bugünümüzü anlamlandırma konusunda bir zaaf taşıdığını kabulle baÅŸlamalıyız. Dolayısı ile tarihsel tartışmalar bugünümüzü anlama konusunda bir katkı sunabilir. Ama meselenin çözümü konusunda yetersiz kalacağı aÅŸikârdır. Çünkü bugün karşı karşıya kaldığımız düşünce çok sistematik ve çok boyutlu olduÄŸu kadar çok fazla evrensel bir otoriter ve totaliter boyutu ile yüz yüzeyiz. Bu gözümüzü korkutmasın! Sahip olduÄŸumuz din ve dine dayalı düşünce tarihimiz aslında farkında olmadığımız kadar çok büyük, katmanlı ve boyutlu olarak bir derinliÄŸe sahiptir. Oradan nasıl bir yöntemle faydalanacağımız meselesi önem kazanıyor. Sorunumuzu çözme konusunda tarihsel tecrübe zaaf taşısa da aslında bizim sorunu çözmemiz içinde o kadar güçlü bir tarafını oluÅŸturuyor. Çünkü bugün yaÅŸadığımız bir çok sorunun o gün çözümüne yönelik bir sürü argüman ve görüşler ortaya konmuÅŸtur. Bizim yapmamız gereken ÅŸey; o tecrübeden bir kısmını hakikatin kendisi olarak kabul etmek yerine o kültürün hakikatin bir yansıması olduÄŸunu dikkate alarak bu tecrübeden istifade ederken ÅŸartlarımızla uyumlu bir ÅŸekilde tecrübemizden istifade etmeyi öne çıkarmaktır. Yani tarihsel tecrübe ile iliÅŸkimiz mutlak ret veya mutlak kabul üzerinden deÄŸil, bir laboratuvar özelliÄŸinde kabul ederek oradan istifade etmeyi irade etmektir. Sonuçta sahih bir bilgiye o tarihsel tecrübeden hareketle ulaÅŸabiliriz. Ayrıca sahih bir bilginin farklı uygulamalarını da yine bu tarihsel tecrübeden öğrenme imkânına haiz oluruz. Böylece tarihsel tecrübe sürekli yanı başımızda taraf tutmadan oradan bir öğrenci edası ile istifade etmeyi öğrenmeliyiz ki sorunlarımızın çözümü konusunda iÅŸaretler bulalım…  

Meselemiz sahih bir yöntem oluÅŸturabilmektir. Bu sahih yöntemi ise tarihsel tecrübemize dayalı olarak ortaya koyma zorunluluÄŸumuz vardır. Çünkü sahih dendiÄŸinde bir olurun varlığı ÅŸart olmaktadır. Bu ÅŸartı da tarihsel tecrübe saÄŸlamaktadır. Bu yüzden tarihsel tecrübeyi yok sayan her türlü giriÅŸim her yararsız olmakta hem de sahihliÄŸi eksene almadığında üzerinde bir mutabakat oluÅŸturmaya imkân tanımamaktadır. Ben böyle düşünüyorum, sadece bir aldatmaca ve seraptır. Çünkü öyle düşünüyorsan düşün derler en kısa biçimiyle… Hâlbuki ortak bir duygu ve bilinç oluÅŸturabilmek için ortak bir düşünce esas olmalıdır. Bu ortak düşüncenin oluÅŸum ÅŸartları ise tarihsel tecrübede bulunuyor. Tabii ki bazı ön yargılara ihtiyaç vardır. Ama bu ön yargılarımızın da sıhhat ÅŸartları tarihsel tecrübemizde ve tarihsel yaÅŸanmış ahlakın kültürel yapısında mevcuttur.

Demek ki tarihsel tecrübe ile ilişkimizi hem sahihlik bağlamında hem de yararlı olma bağlamında kurarak yola hazırlık yapmalıyız. Fakat içinde yaşadığımız kültürü ve bu kültürün ürettiği yaşam kodlarını doğru bir şekilde anlamlandırmadan oluşan sorunları anlamak konusunda sorun yaşarız. O yüzden de mevcut kültürel tecrübeyi hem kendi bağlamında neye tekabül ettiği konusunda bir zihni açıklığa sahip olmalı ve hem de Müslümanların bu duruma adaptasyonunu sağlayan zihni serüvene de dikkat kesilmeliyiz. Yoksa ne olup bittiği konusunda yine zaafa uğrarız. Ve her zaaf bizi doğrudan uzaklaştırır.

Modern kültürel kodlar ve bu kültürel kodların Müslüman zihin üzerinde oluşturduğu baskıyı taraf olmadan ancak doğru bir şekilde anlamlandırma imtiyazı kazanabiliriz. Yani her konuda o konunun ne olduğu üzerine bir taraf olmadan meseleye yönelmek ve samimi bir şekilde ne olduğuna dair bir bakış elde etmek için düşünmeliyiz. Böylece içinde yaşadığımız durumu doğru bir şekilde anlama ve kavramaya yakın olabiliriz. O zaman tarihsel tecrübe ile ilişkisini kurarak doğru bir yaklaşım elde edilebilir. Böylece istikamet ve samimiyet ile yöneldiğimiz şeyi analitik bir çerçeve içinde yoruma tabi kılarak mevcut durumumuzu ortaya serebiliriz.

Bunu gerçekleÅŸtirebilmek için de düşünce için kullanacağımız bir akla ihtiyacımıza var. Bu akıl aynı zamanda mevcut akıl tanımlarından bağımsız olmayacağı gibi tamamen de bağımlı olmamalı… Ä°ÅŸte bu noktada akıl kavramını da yeniden gündeme almalıyız. Müslüman nasıl bir akla sahip olmalı? Temel tartışma alanı burası… Bu akıl, mevcut batı kültürünün ürettiÄŸi akıl mı olmalı? O zaman insanlığın yaÅŸadığı bu kadar trajedi ve acıyı nereye koymalıyız? Yani batılı akıl, ne kendine ne de kendi dışındaki dünyaya bir yardımı dokunmadı. Bu gerçeÄŸi dikkate almalıyız. O zaman tarihsel tecrübenin ışığında Müslüman bir aklın imkanını yoklamalı ve bu konudaki tarihsel birikime istinat ederek yola çıkmalıyız. Müslümanların sahip olduÄŸu bilgi ve tecrübe kendi nevi ÅŸahsına mahsus bir akılları olduÄŸunu bize göstermektedir. Modern akıl ile Müslüman akıl arasındaki farklar ve benzerlikler üzerinden yeniden düşünmeyi ihmale getirmemeliyiz.

Son söz olarak herhangi bir şeyi toptan reddetmek ile toptan kabullenmek arasında bir fark yoktur. Her iki durumda da yeni olan şeyi göz ardı etmeyi zorunlu kılar.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.