Sosyal Medya

Makale

Bir Zamanların Vergi Rekortmeni

Her mali yılda vergi bilincini yerleÅŸtirmek için ‘VergilendirilmiÅŸ Kazanç Kutsaldır’sloganı, büyük puntolar halinde verilir. Kutsal, mukaddes, sözcükleri dini literatüre ait söylemlerdir. Laik devletin kutsalı yoktur ama kutsalı sonuna kadar kullanmayı bilir.Ankara Müftülüğü’nün hazırladığı cuma hutbesinde, verginin hepimiz için ödendiÄŸinden kutsal olduÄŸu, eksik vergi ödemenin haram ve kul hakkına el uzatmak anlamına geldiÄŸi uzun uzun anlatılmış. Hâlbuki ben ‘Orantısız vergi toplamak zulümdür.’ baÅŸlıklı bir hutbe bekliyordum.Müftülüğe göre kayıt dışılık ‘Haram’, vergilendirilmiÅŸ kazanç ise ‘Helal’ olarak vaaz edilmiÅŸ. Yani tefecilik hazinenin izni ile yapılıp kayıt altına alındığında bu ‘Factoring’ adıyla meÅŸrulaşır. VergilendirildiÄŸinde ise helalliÄŸine müftüler ÅŸahit tutulur.

Seksenli yıllarda altı defa vergi rekortmeni olan Türkiye’nin en büyük genelev zincircinin patroniçesi Matild Manukyan aristokrat ve muhafazakâr bir Ermeni ailenin kızıydı. Madam, dillere destan servetini kötü yola düşürülmüş Türk kızlarını korkutup yüklü senetler imzalatarak sahibi olduÄŸu 14 ayrı genelevde fuhuÅŸ yaptırarak kazanırdı. Laik sistem gereÄŸi Emniyet Müdürlüğü’nün Ahlak masası bu maÄŸdurelere ‘Vesika’ verirdi (Böylece Ä°slam toprağında bir insanın sermayeye dönüşmesi zulmüne onay verildi. Buna karşılık feminist dernekler kadınların vergilendirilmiÅŸ bir sermaye olarak aÅŸağılanmasına asla ses çıkarmadı). Yani iÅŸkadını(!) Madam, kadını insan olmaktan çıkarıp vergilendirilmiÅŸ bir sermayeye dönüştürme zulmünü, devletin izniyle iÅŸledi. Yaptığı iÅŸin vergisini ödediÄŸi için de vergi rekortmenleri listesinde 6 kez takdis edilenlerin başında yer aldı. Ãœstelik Madam’ın vergilendirilmiÅŸ genelevinde, Türk kızlarını satarken yapılacak her türlü dış tecavüze karşı güvenliÄŸi, vergi rekortmeni olduÄŸu devletin polisleriyle saÄŸlandı.       

Bu durumda ÅŸerefsiz ve adi bir kadın satıcısı, yaptırdığı fuhuÅŸ iÅŸlemini kayıt altına aldırıp vergisini ödediÄŸinden kutsanmış, arınmış pirû pak bir vatandaÅŸa dönüştü. Dikkat ederseniz Emniyetin Ahlak masası ekipleri, fuhuÅŸ iddiasıyla baskın yaptıkları evler ve oteller için bu iÅŸin vergisini ödemeyen “kayıt dışı izinsiz fuhuÅŸ yaptırılan” yerler diye açıklama yaparlar.

Ä°leri bir tarihte, ÅŸu anda kayıt dışı olarak saÄŸlıksız ve merdivenaltı koÅŸullarında üretilen uyuÅŸturucular da vergilendirilmek ÅŸartıyla ilaç ÅŸirketlerinin hijyenik laboratuarlarında üretim izni veren bir yasa(!) gündemde gelebilir mi? UyuÅŸturucu, vergisi ödendiÄŸinde bazı yabancı ilaç ÅŸirketlerini vergi rekortmeni olarak kutsanmasına saÄŸlayacaktır(!) Kapısında bekletildiÄŸimiz AB üyesi Hollanda’nın belli bölgelerinde fuhuÅŸ ve uyuÅŸturucu ticareti kayıt altına alınarak serbestçe yapılmakta.

Peki, vermek ve kutsanmak bize neyi çaÄŸrıştırıyor ki bu kadar çabuk kandırılıyoruz. Tabi ki zekât vererek kazancı temizlemeyi çaÄŸrıştırıyor. Ama Ä°slam’da zekât vermenin öncesinde haramlardan uzak durmanın ve helal kazanmanın önemi vurgulanır. Haram kazanç, zekâtı verilerek asla helal olmaz. Ä°slam devleti zekâtı toplar ve dağıtır. Ama devletin asli görevi helali yaygınlaÅŸtırmak ve haram olan sektörlerin(!) faaliyet göstermesine izin vermemektir.

TC,  küresel sermayenin ve global sistemin bir parçası olduÄŸundan, hükümetler ister solcu, ister saÄŸcı, ister Ä°slamcı(!) olsun sistemin devamı için gerekli olan bütçeyi saÄŸlamak konusunda kayıt dışı olan her sahayı kayıt altına alıp meÅŸrulaÅŸtırmaya mecburdurlar. Dolayısıyla hiçbir hükümet ‘Nereden Buldun Yasası”nı çıkaramaz, mal varlıklarını araÅŸtıramaz, kara paranın aklanmasına engel olamaz, insana yapılan zulmün sebebi olan ve dinimizce de haram sayılan sektörleri ortadan kaldıramaz. Olsa olsa özelleÅŸtirir…

Bugün TC.’nin kötü birer kopyası olan cemaatler(!), kurdukları iÅŸadamları derneklerinde, bu prenslerin nereden kazandıklarıyla deÄŸil ne kadar verdikleriyle ilgilidirler. Zira tv, okullar, kurslar, binalar, öğrenci bursları, ÅŸubeler, yurtdışında nüfuz alanını geliÅŸtirme çabaları ve her türlü sosyal aktivitede diÄŸer cemaatlerle yarışır halde sürmesi için finansörler elzemdir.    

Cemaatler, finans kaynaklarını(!) arttırmak için devlet benzeri üç yol izlerler;

1.    Ä°nfak ayetleri ile çokça vermeyi teÅŸvik edip nereden kazandığını sorgulamamak.                                     

2.     Kredi, rüşvet, asgari ücretle eleman çalıştırma benzeri netameli konuları, zorlama fetvalar ile helal(!) kılınıp bu prenslerin sermaye ve nüfuzlarını artırmaya ön ayak olmak.

3.    Bu iÅŸ adamlarını diÄŸer cemaatlere kaptırmamak için onları baÅŸköşede ağırlayıp cemaatin en üst karar alma mekanizmalarına müdahale edecek konuma getirmek.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.