Sosyal Medya

Makale

DAĞLAR YÜREĞİNE BAKIYOR SENİN

        Gözbebeklerindeki hasret damlalarını, zorlu ve onurlu sınavlardan geçirdiÄŸin aÅŸkını, korsan sevdanı, misak-ı milli hudutlarında aykırı bir gül olan düşlerini, imkansızlıktan öldüğün günleri, insana susadığın mevsimleri yüreÄŸine sımsıkı bastırıp yürü, bir kez olsun arkana bakmadan yalnızca yürü, uzun yol yürüyüşçüleri olan önderlerini unutmadan. FaniliÄŸini terkine alıp derin bir ah çekerek yürü…

        HurdahaÅŸ insanlığın üstünü kaplayan zulmet bulutlarını, karınca kararıncada olsa dağıtmak içini,ayağında demirden çarıkta olsa yoruldum deme sakın…Yalnızca yürü dostum, dünyanın bütün limanlarına dönüp bakmadan yeryüzünün sarsıntılarına, kahpeliklerine, kalleÅŸliklerine, sevgisizlikle-rine, vicdansızlıklarına ilahi yorumlar getirerek yürü yalnızca yürü…

        Yorulmadan, aÅŸkın dilini konuÅŸaraktan son menzile kadar, ölüm ve diriliÅŸ gününe eriÅŸinceye kadar.. Yalnız yüreÄŸine sıkı tutun, daÄŸlar yüreÄŸine bakıyor senin, daÄŸ gibi ol… Varsın yaÄŸmur yaÄŸmasın, unutsun içi çöl kesilmiÅŸ yüreksiz insanları bu rahmet damlaları unutsun… Bu insanlar, yani vicdansız-lar, yani yüreksizler, dünya bahçesindeki tüm gülleri zakkumlara çevirenlere alkış tutuyor. Bu modern cahiliye çağında hiç kimse kendisi olmak istemiyor, denize düşmüş bir odun gibi saÄŸa sola hedefsiz kıvrılıp akıyor. Ä°nsanlar köksüzleÅŸti, kökünü kaybeden aÄŸaç nasıl odun olur iÅŸte öyle… Ey çaÄŸdaÅŸ, mo-dernist, batıcı, ilerici insan, yiyip içip tüketen kapitalist ruhlu köleler sizlere sesleniyorum/ VahÅŸilerin putları gibisiniz insan ÅŸeklinde odun/, hissetmeyen, duymayan, görmeyen, sevmeyen, kütükler…

        Ey delikanlım, dostum, yüreÄŸine sahip çık, düşlerini vurdurma sakın, gece ve duan ile siperini kaybetme, kuvvetlendir. Bu kaçış çağında, buharlaÅŸan toz olup kaybolan sözde insanların yaÅŸadığı zamanda elindeki tuttuÄŸun gülün rengini soldurma. Ä°manın ÅŸerefini, mü’minlerin izzetini, Mekke’yi Kudüs’ü ele ayaÄŸa düşürme. Ashab-ı Kehft duyarlılığında dik duruÅŸunu muhteÅŸem güvenini, yüreÄŸini kaybetme, daÄŸlar yüreÄŸine bakıyor senin…

       Biliyor musun delikanlım, bizi bu topraklarda üzdüler ve biz belkide günlerce aÄŸladık. Sahih sayfalarımızın üstünde düşler kurduk, okudukça adeta güneÅŸten süzülüp gelen bembeyaz ellerimizi kavradık, yumruk olup güçlendik, bazen sükut ettik, bazen çığlıklara yaslandık ve de susmanın gücüne inandık… Bazen marÅŸlar söyledik, bazen daÄŸbaÅŸlarında yürüdük bulutlar bize çok yakındı yaÄŸmur olup inerdi üstümüze, ıslanırdık iliklerimize kadar, elimizde bir demet kardelen çiçeÄŸiyle inerdik varoluÅŸla-rdaki gecekondu evlerimize. Oradan mavi düşlerimizle sokulurduk ÅŸehrin ortalarına, ağız tatlarını bozmak için haramilerin.

       Ne çok yıldızlarımız vardı, hepsini yüreÄŸimize sarardık, bazen üşürdük birbirimize sıkıca sarılırdık, kalplerimizi birbirine bastırırdık, saflarımız kavi olurdu, düşmana inat. BoÅŸluk olmadı içimizde, daÄŸların yüreÄŸimize baktığını hiç unutmadık, daÄŸları utandırmadık, bir de aÅŸkı… Yani bizi canlı tutan ak sevdamızı. DaÄŸlar gibisin koçum… elhamdülillah…

        Kantar kantar gümüşlere, vitrinlerdeki sarı ÅŸeytanlara, lunapark eÄŸlencelerine itibar etmeyiz deli-kanlım. Yeryüzü balkonlarındaki cıvıklık bize yakışmaz. Biz çilelerden, sınavlardan, azaplardan geçip gideriz, yalnız kalsak da Hüseyni duruÅŸumuzla Kerbela’nın külünü yeniden ateÅŸleriz…Çünkü içi iman ve celadetle dolu yürek taşıyoruz koçum, daÄŸlar yüreÄŸine bakıyor senin…

       YüreÄŸime bakıyor. Ebu Kubeys dağının yüzü… Ey insanlar, imanın serüveninin baÅŸladığı yer, bu dağın yankısı nerede ey insanlar, dalga dalga geniÅŸleyen, yeryüzünü kuÅŸatan sevdalara tutulanlar daÄŸlar yüreÄŸinize bakıyor…

 

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.