Sosyal Medya

Makale

Başınız beladan kurtulmayacak!

Ey Batı, ey zalim dünya düzeninin patronları!

Önce Hristiyan ve Yahudi Batı olarak, sonra komünizmin ve vahşi kapitalizmin patronları olarak dünyanın başını hep belaya soktunuz. Âlemlere rahmet olan gönderilince, sapkın yolunuzun tek yapıcı muhalifi olarak karşınıza durunca, insanlığın selamet formülü olan İslam'ı ilan edince o nuru söndürmek üzere plan üzerine plan kurdunuz, Büyük Plan Bozucu'yu hesaba katmadınız, ama O, planlarınızı hep bozdu, yine bozacak!

Hadi ben Müslümanım, beni tarafgir diye kaale almayabilirsiniz. Bakın sizin âkıl adamlarınız ne diyor:

“Karşılıklı ekonomik bağımlılıklardan ötürü tüm uluslar, kimi zaman hammaddeler ihraç ederek veya gazoz meÅŸrûbatında uzmanlaÅŸmış bir çokuluslu ÅŸirketi kabûl ederek, kimi zaman Ay'a adam yollayarak, uzaya telekomünikasyon uyduları yerleÅŸtirerek, kıtalararası nükleer baÅŸlıklı füzeler yaparak ve büyük teknik geliÅŸmeleri gerçekleÅŸtirerek -ki bunlar insanlığın en acil ihtiyaçlarını giderecek nitelikte deÄŸildir- ama onun çok küçük bir bölümünün, yani Batı toplumunun hayat ÅŸartlarını büyük ölçüde deÄŸiÅŸikliÄŸe uÄŸratan bir durumun ortaya çıkmasına katkıda bulundular. Varlığı teknikçi sisteme baÄŸlı olan ve bizi hayatımızın her alanında ÅŸartlandıran sosyo-ekonomik örgütleniÅŸ biçimi fecî bir adâletsizliÄŸi simgelemektedir. Kendimizi öylesine bir gidiÅŸe kaptırmışız ki, tekniÄŸin dönüşüme uÄŸrattığı bu dünyanın baÅŸka türlü olabileceÄŸini ve olması gerektiÄŸini hayal bile edemiyoruz. (Bunu hayal edenlerin de dile getirmeleri, mesela uzay mekiÄŸinin insanlık için hiçbir anlamı olmadığını söylemeleri de bir cesaret meselesidir) ...

“Ä°kinci Dünya Harbi'nden sonra Amerikalılar tüm kapitalist dünyadaki hakimiyetlerini resmîleÅŸtirmek üzere bir kurumsallaÅŸmaya gitmemekte isabet ettiler. Bir yandan sahip oldukları nükleer ÅŸemsiye bir vakıa idi ve herkes bundan kendine göre bir sonuç çıkarma durumunda idi. DiÄŸer yandan ekonomik güçleri ve teknolojik ilerilikleri siyasal ve kültürel üstünlük saÄŸlamaları için yeterli idi. Önce sömürgeci ülkelerin parçalanmasını teÅŸvik ederek (halkların özgürlüğü adına) Üçüncü Dünya'nın bütününü sermayelerine açtılar. Daha sonra GATT çerçevesinde Raund'lara giriÅŸerek kendi çıkarlarına iÅŸleyecek bir serbest ticaret düzeni ve rekâbet alanını geniÅŸlettiler. Bununla sermayenin dünya ölçeÄŸinde hareket edebilme ve uluslararasılaÅŸma yolu açılmış oldu. Böylece yeni tip bir imparatorluÄŸun, ekonomik imparatorluÄŸun kurucusu oldular. Sermaye imparatorluÄŸunun geçen yüzyılların askerî-politik imparatorluklarıyla bazı ortak yanları da vardır: Bu, merkezi iktidar tarafından empoze edilmiÅŸ bir “pax romana” deÄŸildir; fakat öyle bir ekonomik, malî, teknik ve örgütsel bütünleÅŸmedir ki, sanayileÅŸmiÅŸ ülkeler arasında eski dönemin çatışmalarını imkânsız hale getirmiÅŸtir. Biçimsel olmayan iktidar hiyerarÅŸisinin dağılımı kapitalist düzeni ayakta tutup iktidarın üstünlüğünü saÄŸlamaktadır. Tüm toplumlara uygulanabilir yasalar artık yoktur, ama aynı hukûkî ortamda benzer ilke ve deÄŸerlere göre yaÅŸamayan, yasallığın sahte perdesiyle örtülmüş ve her alanda orman yasalarının geçerli olduÄŸu insan toplulukları vardır. Resmî bir din yoktur, ama ilerlemeye iman etmede de kusur yoktur. Sirklerde artık gladyatörler yoktur, ama seçim kampanyası sirkleri de en az onlar kadar eÄŸlenceli olabilmektedir. Artık Romalıların ekmeÄŸini piÅŸirip onları dinlendiren köleler olmayacak, ama zengin ulusların ihtiyacını karşılamak için (uzay mekiÄŸi ihtiyacı dahil) köleleÅŸtirilmiÅŸ halklar vardır. Roma imparatorluÄŸu kadar haksızlık ve ıztırap üzerine kurulmuÅŸ ve geçmiÅŸteki birçok hakimiyet iliÅŸkisini ortadan kaldırmış bu imparatorluÄŸun yıkımdan kurtulabileceÄŸine inanmak için aşırı karamsar olmak gerekir... SanayileÅŸmiÅŸ dünyanın çıkmaza saplanması mukadderdir, ancak bu tek başına trajik bir hedef deÄŸildir. Ekonomik teknik evrim bir felâketle sonuçlanacağına göre kendi kendine yıkılması daha iyidir. Batı uygarlığının ve onun ürünü olan sistemin sonunun gelmesi, kör bir sona doÄŸru sürüklediÄŸi insanlığın sonunun gelmesinden daha iyidir...” (François Partant, Kalkınmanın Sonu, Çev: F. BaÅŸkaya, s. 111-121.)

“Üçüncü dünyaya empoze edilen iktidar sisteminin ve üretim tarzının geleneksel toplumsal dokuyu nasıl tahrip ettiÄŸi üzerinde durmak yersizdir. Sonuç ortadadır. Ne var ki, bu durumdan sanayileÅŸmiÅŸ kapitalist ülkeler de daha iyi nasiplenmiÅŸ deÄŸillerdir. Onlar da birkaç eksen üzerinde ilerleyen bir sosyal çözülme ile karşı karşıyadırlar. Ä°ÅŸsizliÄŸin ve yoksulluÄŸun artması, suçluluÄŸun hızla yükseliÅŸi, ulusallığın ulusları parçalamaya götürecek kadar zayıflaması, toplumun bir bölümünün el yordamıyla yeniden örgütlenmeye yönelmesiyle birlikte giden ideolojik karşı koyuÅŸ...” (Partant, age., s. 122.)

Dünya sistemleri analizi” anlayış ve çalışmalarının önde gelen isimlerinden bir olan Amerikalı Immanuel Wallerstein “liberal kapitalizm” den ibaret olan yeni dünya düzeninde var olan eÅŸitsizlik ve adaletsizliklerden söz ettikten sonra dünyanın nereye doÄŸru gittiÄŸi konusunda dikkat çekici ve uyarcı ÅŸeyler söylüyor: “Liberalizm umut afyonunu sundu ve bu afyon bütün bütüne yutuldu. En baÅŸta da dünyanın, umut vaadiyle harekete geçen sistem karşıtı hareketlerinin liderleri tarafından yutuldu... Ä°yi tanınan bir umut yolu gönül rahatlığıyla terk edilemez. Çünkü bütün bunlar, insanlığın yedide altısının ezilmiÅŸ ve kendilerini gerçekleÅŸtirememiÅŸ insanlar olarak kaderlerine sessizce razı oldukları anlamına gelmez... (Özet: Kısa vadede devletler güvenliÄŸi saÄŸlamada önemli iÅŸlev yüklenmiÅŸ olabilirler, ama diÄŸer beklentiler gerçekleÅŸmez de devlet, halk nezdinde meÅŸruiyetini kaybederse) bireyler ve ÅŸirketler kadim çözüme; yani kendi güvenliÄŸini kendi başına saÄŸlama çözümüne dönerler. Özel güvenlik bir kere daha bir toplumsal bileÅŸen haline gelir gelmez, hem hukukun üstünlüğüne duyulan güven ve hem de dolayısıyla yurttaÅŸlık bilinci çözülme eÄŸilimine girer. Kapalı guruplar tek güvenli sığınak olarak ortaya çıkarlar ki bu guruplar hoÅŸgörüsüz, ÅŸiddet yanlısı ve bölgelerini her türlü yabancıdan arıtmaya eÄŸilimlidirler. Gruplararası ÅŸiddet tırmandıkça, lider kadroları gittikçe Mafyöz - gurup içinde kas kuvvetiyle sorgusuz sualsiz bir biçimde itaat edilmesini saÄŸlamakla vurgunculuÄŸu birleÅŸtirme anlamında Mafyöz- bir karaktere bürünürler. Etrafımızda bütün bunları görmekteyiz, ileriki yirmi otuz yılda daha fazlasını da göreceÄŸiz....” (BildiÄŸimiz Dünya'nın Sonu, 83,84).

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.