Sosyal Medya

Makale

Vatan yahut ihanet

 Fevzi Çakmak PaÅŸa'nın rakamlarına göre, Birinci Dünya Savaşı boyunca, topraklarımıza altı milyon tam teçhizatlı düşman askeri saldırmış. O yıllardaki nüfusumuzu ve imkânlarımızı düşünün. Bu, nerelerden döndüğümüzün en sahici örneklerinden biridir. Nihayetinde, Anadolu'da tutunabildik. Daha kötüsü de olabilirdi. Sevr haritası, bize bunu anlatır.
Kanaatkâr ve fedakâr Anadolu insanı, uzun bir aradan sonra kendine inanmaya, güvenmeye başladı. Özünü hatırladı. Tekrar başını kaldırdı, sahte sınırların ötesine baktı. Irak, Filistin, Suriye, Mısır gibi beldeleri gördü. Mazlumların feryadını işitti, acısını duydu. Mesuliyetinin farkına vardı.

Peki, kim bu insanlar?
Namık Kemal'in Vatan Yahut Silistre isimli kitabından bir bölüm alalım: “Eserdeki karakterler arasında tarihi gerçekliÄŸi en çok bilinen, Abdullah ÇavuÅŸ'tur. Asıl adı ise Mustafa ÇavuÅŸ'tur ve Manisa'nın Menemen kazasının Emirâlem köyündendir. Silistre Savaşı'na katıldığı zaman yirmi, yirmi beÅŸ yaÅŸlarında idi. SavaÅŸtan sonra hükümet kendisine maaÅŸ baÄŸlamış, fakat çalışabilecek durumda olduÄŸu için devlete yük olmak istememiÅŸ ve bu maaşı kabul etmemiÅŸti. Aradan tam elli beÅŸ yıl geçtikten sonra, 1909 yılı AÄŸustos ayında, Mustafa ÇavuÅŸ, bir gün İstanbul'a çıkagelmiÅŸ ve hükümet kapısına dayanmıştı. Yaşı seksene yaklaÅŸtığı için çalışacak hali kalmamıştı. Bu sebeple, hükümetin vaktiyle kabul etmediÄŸi yardımına artık lüzum görüyordu. Hükümet dileÄŸini yerine getirdi ve Mustafa ÇavuÅŸ köyüne döndü.” (Devlet Kitapları, 1969, sayfa 17)
Sorumuzun cevabını hemen verelim: Mustafa Çavuş'un torunları.

DeÄŸiÅŸenler ve ÅŸaşıranlar mutlaka olmuÅŸtur, olacaktır. Fakat çoÄŸunluk, inanıyorum ki, özünü ve ruhunu korumaktadır. Ayrıca, küçük bir çabayla kazanılacak çok kalp vardır.
***
Bir ülkeyi işgal etmek için artık o kadar askere ve masrafa ihtiyaç duyulmuyor. İşgal niye yapılır? Sömürmek ve yönetmek adına.
Önemli mevkilere yerleştirilen altı kişi, altı milyon askere karşılık gelebiliyor. Yeni dünya düzeninde, tek tuşa basarak, bir milletin emeğini, bir ülkenin kaynaklarını sömürebiliyorsunuz. Yahut seçilmişleri baskı altına alabiliyorsunuz. Onları, sizi hesaba katmadan karar alamaz hale getiriyorsunuz.

Hükümetlerin öncelikli görevlerinden biri de, milletin emeğine sahip çıkmaktır. Ülkemizde, belli aralıklarla ve sistemli olarak yaşanan ekonomik krizler, biriken emeğin çalınmasından, batıya taşınmasından başka bir şey değildir. Artık bu iyice anlaşılmıştır.
Nurettin Topçu'nun emek ve sermayeyle ilgili çok önemsediÄŸim cümleleri var. Tekrar ve tekrar okuyalım: “Küçük sermayenin, bedenin veya ruhun emeÄŸiyle meydana geldiÄŸini kabul etmek kolaydır. Lakin büyük sermayenin emek mahsulü olduÄŸunu düşünmek saçmadır. Bir ferdin emeÄŸi, onun iktidarının sınırlarını binlerce, milyonlarca defa geçen büyük sermayeyi doÄŸurmaz. Büyük sermayenin sahibi, yüz binlerce, belki milyonlarca insanın emeÄŸini eline geçirmenin yollarını bilen adamdır.” (Kapitalizmin Dünyası, Hareket dergisi, Ekim 1970, sayı 58)

Arkası karanlık kimi aileler, bir proje gibi, milletin emeğini ele geçirmişlerdir. Yetmemiş, bazı gruplarla beraber milletin iradesini de ipotek altına almak istemişlerdir. Peki, kimin adına?

Her fırsatta, olumlu bir örnek olarak, birbirimize 'batı dünyasını' hatırlatıyoruz. Kendimizi kandırmayalım. Batı medyasının gezi olayları sırasında yaptığı canlı yayınlar ve yorumlar bile, her ÅŸeyi anlatmaya yetiyor. Tek kelimeyle söylersek, düşmanca.
Onların ipiyle kuyuya inenleri, milyonlarca Yusuf'un beklediğini de hatırlatmış olalım. İşte bu yüzden, millete yönelik operasyonlar tutmadı, tutmuyor.
***
Mustafa Kutlu, Nur isimli eserinde, “kurtulmak için kurtarmak lazım” der. (Sayfa 198) Nurettin Topçu'nun da bu anlayışa iÅŸaret eden bir cümlesi vardır: “Kurtulmak için kurtarıcı olmaktan baÅŸka yol yoktur.” Milletimizin, çoÄŸunlukla, bu düşünceye baÄŸlı olduÄŸuna inanıyorum. Evet, duruÅŸumuz budur.

Bunun yanı sıra, kurtuluşu 'dışarıda' veya maddiyatta arayanlar da az değildir. İşbirlikçiler, ihanet içinde olanlar. Şahsi yahut kurumsal menfaatlerini milletin ve devletin üstünde görenler. İnsanımızın mutsuzluğu üzerine mutluluk kuranlar. Böylelerini, zor zamanlarımızdaki tavırlarından, yayınlarından, konuşmalarından, ziyaretlerinden tanırsınız. 'Bu topraklar', onlara ne kadar da uzaktır.

Sözümüz bunlara deÄŸil. Çünkü yaptıkları ÅŸeyin neye karşılık geldiÄŸini iyi biliyorlar. Sözümüz, bunlara aldanan, yaptıklarını savunan insanlara. Nisa sûresi, yüz beÅŸinci ayet: 'Sakın hainlerin savunucusu olma!'
Son olarak, bir de hatırlatma: İyi niyetin kaderi, çoğunlukla, kötüye kullanılmaktır.

Yeni Åžafak

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.