Sosyal Medya

Makale

Daha dirayetli olmalıyız

BaÄŸdat diyarında bayrağımızı yaktılar. Bu çirkin iÅŸi Ermenistan ahalisi çok sık yapıyordu. Böylece o meydanda toplananlar bir ÅŸey söylemiÅŸ oldular. Dikkat ederseniz, bayrağımızı yakanların akıl mollaları da Azerilere karşı Ermenilerle ittifak içindeler. Siyasetleri inançlarının önüne geçmiÅŸ. Yahut menfaatleri dinleri haline gelmiÅŸ. “Üstad dedi ki: Daima kendi çıkarını düşünen kimse kısa zamanda düşmanlar kazanacaktır.” (Konfüçyüs, Avangard Yayınları, Kasım 2015, sayfa 39.)

Yüz sene önce bizi kimlerin arkadan vurduğunu şimdi daha iyi anlıyoruz, görüyoruz. Bu cümleyi kurarken tereddüt ettim. Sadece elim değil, gönlüm de titredi. 'Araplar bizi arkadan vurdu' denilerek işin aslı gizlendi durdu. Daha doğrusu, bir millet topyekûn karalanmak istendi. Batı destekli resmi politika, eğitim vs.

Örnek verelim. İhsan Ilgar'ın Türk Åžehitlikleri (1968) kitabını elime alıyorum. Suriye bahsinden kısa bir iktibas: “Birinci Dünya Savaşı'nda en çok kurban verdiÄŸimiz yerlerden biri de Åžam'dır. Åžam'ın düşman eline geçmesi sırasında orduyu takip eden silahsız hasta er, Türk subay ve memurlarının aile ve çocukları yerli Araplar tarafından insafsızca öldürülmüş, sonradan yakılarak çukurlara doldurulduÄŸu öğrenilmiÅŸtir.” (Sayfa 68)

Anlatılanlar maalesef doğru. 'Yerli Araplar' ifadesine bir şerh düşelim. Çünkü bu söylem bir milletin / topluluğun tamamını kapsıyor. Yanlış.
Suriye'nin, Lübnan'ın, Irak'ın etnik ve dini yapısını bilenler bilir. Bilmeyenler de öğrenmeye başladı. Sünni Araplar, Türkmenler, Çerkesler, Şiiler, Kürtler, Ermeniler, Yahudiler ve daha başkaları. Hıristiyanlar, Suriye nüfusunun neredeyse yüzde onunu oluşturuyor. Mısır'a kadar durum pek farklı değil. Unutmayalım; 1915 olayları sırasında, Anadolu'daki Ermenilerin büyük bir kısmı Suriye'de iskân edilmişti. Üç sene sonra, bu insanların önünden geçen yaralı askerimizi düşünün.

Evet, arkadan vuranlar. Bugün Halep ve Şam'da sivillerin üzerine varil bombası atanlar, okul ve hastaneleri içindekilerle birlikte havaya uçuranlar, kendi insanı üzerinde türlü işkenceler deneyenler kimlerse, işte onlardır.

Güya Kudüs'ü kurtarmak için birlik kurup Suriye'de Sünni avına çıkanlar, Türkmen köylerini ateşe verenler kimlerse, işte onlardır.
Amerika, Rusya, Çin, İran ve nice ülkenin topraklarında bulunmasından rahatsız olmayıp da bizim bir bölük askerimizden tedirgin olanlardır.

Tekrar baÅŸa dönüp pekala ÅŸunu söyleyebiliriz: “Araplar bayrağımızı yaktı.” Hayır, bayrağımızı Araplar yakmadı. O meydanda kimlerin toplandığını ve bu saygısızlığın nerelere kadar uzandığını biliyoruz.

Bir de ayrıntı: İngilizlerin ve Amerikalıların seksen sene arayla en zahmetsiz ele geçirdiği yerler Basra ve Bağdat'tır. Türkiye karşıtı eylemlerden sonra bunu da hatırladım.
***
Coğrafyamızda dünya yeniden kuruluyor. Türkiye, gelişmelere ters ayakta yakalanmıştır. Bölgemizde yaşananlarla paralel olarak başımıza gelen ve hâlâ süren iç karışıklık. Gezi'den hendeklere.

Tıp ilminde, 'vücut bütünlüğünün bozulması' diye bir tanım var. Millet ve ümmet olarak halimiz budur. Millî birlikten yoksunuz. “Üstad dedi ki: Yolları ayrı olanlar birlikte plan yapamazlar.” (Sayfa 165.) Mesela vurulan Rus uçağı, birçok kimsenin kalbine korku olarak düşmüştür.

Ömer Yalçınova'nın roman yazılarından oluÅŸan kitabını okuyorum. İlk bakışta, konumuzla ilgisi yok gibi görünüyor. Kitaptan bir cümle: “Vatan için dik durmak, yıkılmamak ve yılmamak zorundayız.” Devamı: “Namık Kemal ve Mehmet Akif vatan ile İslâm'ı kesinlikle birbirinden ayrı düşünmez. Bu iki fikir, birlikte vücuda gelir. Çünkü birbirinden ayırdığınız an, vatan ruhsuz, ruh vatansız kalır. Vatanın dayanağı, ruhu, canı İslâm'dır.” (Raskolnikov mu, Bihruz Bey mi? Avangard Kitap, Aralık 2015, sayfa 60, 61.) Anladığım ÅŸu: Sadece vatan için deÄŸil, İslâm âlemi adına da dik durmak, yıkılmamak ve yılmamak mecburiyetindeyiz.

İki gündür bunu düşünüyorum: Siren çalarak giden itfaiye aracı veya ambulans görünce, yangının nerede çıktığına yahut hastanın kim olduğuna bakmayız. Sadece dua ederiz: Allah yardımcısı olsun.

Bizim için kimliği ve geçmişi ne olursa olsun, bütün mazlumlar, garipler, düşkünler, musibete uğrayanlar, zorda ve darda kalanlar böyledir; birdir.

Milletimiz daima şunu demiştir: Kirli ilişkiler sizin olsun, dostluk ve kardeşlik bizim. Adalet ve dayanışma bizim. Hakkaniyet bizim. Zalimler sizin olsun, mazlumlar bizim.

Öte yandan, sevenlerinizi koruyamazsınız, sevmeyenlerinizin saldırısına açık hale gelirsiniz. Bakınız: Bayırbucak Türkmenleri ve bize güvenen kesimler. Bir daha bakınız: Terör tehdidi nedeniyle evlerini terk etmek durumunda kalan insanlar.
Dememiz o ki, daha dirayetli olabiliriz, olmalıyız.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.