Makale
Yoldaki iÅŸaretler
Memleketimizin birçok yeri acı ve aziz hatıralarla doludur. Bu toprakları vatan kılan iÅŸaretler. Yollarda, daÄŸ baÅŸlarında.
İşte bu iÅŸaretlerden biriyle yıllar önce karşılaÅŸmıştım. Çatalca’daki savunma hattını gezmeye gittiÄŸimizde.
Terkos ve Büyükçekmece gölleri arasındaki yüksek alanlara kurulan Çatalca Hattı, Alman istihkâmcı Von Bluhm tarafından tasarlanıyor. Yıl 1878. Amaç, Rus taarruzuna karşı, otuz beÅŸ kilometre ötedeki İstanbul’u savunmak. Hat, o tarihten itibaren sürekli geliÅŸtirilir. Tren ve araç yolları, cephanelikler, telgraf ve telefon odaları, topçu tabyaları. Böylece, dünyanın en iyi savunma sistemlerinden biri haline gelir.
Çatalca hattının hikâyesi burada bitmiyor. İkinci Dünya Savaşı’nın çıkacağının anlaşılması üzerine, bu kez Alman istilasına karşılık, aynı bölgede yeni bir hat inÅŸa edilir. Genelkurmay BaÅŸkanı Fevzi Çakmak’tan dolayı ‘Çakmak Hattı’ adını alır. Beton koruganlar ve demir engeller bugün dahi görülebilir.
Bu bölgeyi keÅŸfe çıktığımızda, kış baÅŸlamak üzereydi. Kuru ayazla beraber dondurucu soÄŸuk vardı. Gündüzün bir de gecesini düÅŸündük. Açıkta kalmak zorunda olduÄŸumuzu. Tek kelimeyle söylersek; ürpertici.
DaÄŸyenice köyünde, yolumuz Alaiye ÅžehitliÄŸi’ne düÅŸtü. Bakımsız kalmış, çevresi ise çöplüÄŸe dönüÅŸmüÅŸtü. PoÅŸetler, içki ÅŸiÅŸeleri ve baÅŸka ÅŸeyler. Üzüldük ve utandık. Mahcup olduk. Dua ettik, hafif temizlik yapıp oradan ayrıldık.
İkinci gidiÅŸimizde ise ÅŸehitliÄŸi yenilenmiÅŸ, çevresini düzenlenmiÅŸ olarak bulduk. İki ziyaret arasındaki mesafe, yanlış hatırlamıyorsam, on üç yıldı. Ne olursa olsun, bu zaman farkını önemsiyorum.
***
Alaiye ÅžehitliÄŸi, Balkan Harbi’nin ağır emanetlerinden biridir bize. Yılmaz Öztuna’nın rakamlarıyla, 158 kazâ (ilçe) ve 33 sancak (vilayet) kaybettiÄŸimiz savaÅŸ. Daha doÄŸrusu, bozgun.
Birinci Balkan Harbi’nde, Bulgar ordusu ÅŸaşılacak bir hızla Çatalca önlerine gelir. İstanbul’la aralarında sadece bu savunma hattı vardır. Hattın aşılması halinde, milletimiz, yeni ve daha büyük bir felaketle karşı karşıyadır. Hat, adeta, Balkan Harbi’nin Çanakkalesi olur.
Gelelim Alaiye ÅžehitliÄŸi’nin dokunaklı hikâyesine: Alaiye, adından da anlaşılacağı gibi, Alanya. Alanya Redif Taburu, takviye birlik olarak DaÄŸyenice mevkiine, İleri Tabya’ya gönderilir. Redif, yedek asker demek. Belli bir yaşın üstünde olanlar. ÇoÄŸunlukla askerliÄŸi unutmuÅŸ, çoluk çocuÄŸa karışmış. Kimi esnaf, kimi çiftçi veya iÅŸçi.
Uzun yoldan gelmiÅŸler, yeterli eÄŸitim almamışlar. AkÅŸam siperlere ulaşırlar. YorgunluÄŸun, soÄŸuÄŸun ve açlığın etkisiyle, çoÄŸu hemen uykuya dalar. Taburun toplam mevcudu yüz elli yedi.
17 Kasım taarruzunda baÅŸarısız olan Bulgar birlikleri, 18 Kasım’da tekrar denerler. Sabaha karşı yapılan taarruzda, 87. Alay’ın sorumluluk sahasında olan İleri Tabya ele geçirilir. Uykudaki askerlerin hepsi süngüyle ÅŸehit edilir. Savunma hattı, beÅŸ yüz metre kadar yarılmıştır. Savaşın kaderini deÄŸiÅŸtirebilecek bir geliÅŸmedir bu. Fakat her iki taraf da durumun farkında olmaz.
Gerisini Doruk Akyüz’ün makalesinden okuyalım: “İleri Tabya’da talim seviyesi yetersiz olan Alaiye Taburu mevzilenmiÅŸti. Bu tabur mevziye 17 Kasım akÅŸamı gönderilmiÅŸ ve herhangi bir savunma düzeni almadan askerler topluca uyku haline geçmiÅŸlerdi. Bulgar taarruzu da taburun büyük çoÄŸunluÄŸunun uykuda olduÄŸu zamanda gerçekleÅŸmiÅŸti. Türk askerleri uyanmaya fırsat bulamadan süngüden geçirildi. İleri Tabya’nın Bulgarlar tarafından ele geçirildiÄŸinden ilk etapta iki tarafın da haberi olmadı.”
***
İleri Tabya, Bulgarların savaÅŸ boyunca ulaÅŸtığı en uç noktadır. Takviye gelmesi halinde, neler yaÅŸanırdı, bilemeyiz.
Sabah olunca, 3. Kolordu Komutanı Mahmud Muhtar PaÅŸa, kurmaylarıyla birlikte savunma hattını teftiÅŸe çıkar. İleri Tabya önüne gelince, mevzilerden kendilerine ateÅŸ açılır. PaÅŸa ve kurmay heyetinin yarısı yaralanır. At sırtında oldukları için, esaretten kılpayı kurtulurlar. Böylece, savunma hattının yarıldığı anlaşılmış olur. YoÄŸun bir topçu ateÅŸi ve karşı taarruzla, İleri Tabya geri alınır. Ağır yaralanan Mahmud Muhtar PaÅŸa, savaÅŸ dışı kalır.
Alaiye ÅžehitliÄŸi, çok sonradan, iÅŸte bu mevkiiye kurulur. Åžehitlikte, sadece Alanya redifleri yatmıyor. Kitabede yazdığına göre; 17 ve 18 Kasım muharebelerinde ÅŸehit olan 664 askerimiz, burada, beraberce yatıyorlar. Onlardan bir tanesinin ismini verelim: Trabzon Gönüllüleri Reisi İzmirli Arap Hafız. Ve kitabenin bitiÅŸi: “Bütün ÅŸehitlerimizin ruhlarına elfatiha.”
Bu yazı, kendiliğinden doğdu, oluştu. İlham gibi. Bir vefa yazısı olarak okunmasını isterim. Vazife de diyebiliriz.
Hafta sonları için plan yapanlara, nereye gidelim diyenlere, DaÄŸyenice köyündeki bu ÅŸehitliÄŸi ziyaret etmelerini öneririm. İstanbul’da oturanlar için söylersek, hemen ÅŸurası.
Alaiye ÅžehitliÄŸi, büyük ve yorucu tarihimizden geriye kalan en sahici belgelerden, en dokunaklı yadigârlardan biridir. Topraklarımızın tapu senetlerindendir.
Yazımıza bir de ilave yapalım: Çatalca savunması sırasında yaralanan askerlerin tedavi için İstanbul’daki hastanelere gönderildiÄŸini biliyoruz. Tedavi esnasında iyileÅŸemeyip vefat edenler, Edirnekapı ÅžehitliÄŸi’ne defnedilirler. Abdülaziz Bekkine Hazretleri’nin kabrine giderken, hemen solda, bu toplu definlerden birini görebilirsiniz. Beyaz mermerin üzerinde, baÅŸka cephelerle birlikte ÅŸu yazıyor: “Balkan Harbi ÅŸehitlerinin kemikleri burada gömülüdür.”
Buralara gidersek, onlara değil, kendimize iyilik yapmış oluruz.
YENİŞAFAK
Henüz yorum yapılmamış.