Sosyal Medya

Makale

Hrant Dink cinayetiyle Ergenekon arasında nasıl bir ilişki vardı? -3-

Haziran 2005’te 
Emniyet Genel MüdürlüÄŸü Kaçakçılık ve Organize Suçlar Dairesi (KOM) 
BaÅŸkanı Hanefi Avcı, zatürre teÅŸhisiyle hastanede yatarken ani bir 
kararla geçici olarak Edirne İl MüdürlüÄŸü’ne tayin edilir. Avcı 
kitabında sürgün dediÄŸi bu tayin için ÅŸöyle yazdı:
“Bugün 
tayinimin gerçek sebebinin KOM Dairesi’ni istedikleri gibi kullanmak 
isteyenlerin ben orada olduÄŸum müddetçe istediklerini  
yapamayacaklarını, buna asla müsaade etmeyeceÄŸimi anlamaları üzerine 
beni oradan uzaklaÅŸtırmak için her yolu kullanarak, hakkımda yalan 
yanlış bilgiler verip, benimle ilgili olumsuz bir hava oluÅŸturmaları 
olduÄŸuna inanıyorum.”
9 Kasım 2005’te Åžemdinli Olayları meydana geldi. Emniyet 
Genel MüdürlüÄŸü İstihbarat Dairesi’ne gönderilen 15/02/2006 tarihli F-4 
raporunda “Yasin HAYAL ne pahasına olursa olsun Hrant DİNK’i öldürecek” 
ibaresi açıkça yazılmıştı. İstanbul Emniyetine gönderilen 17/02/2006 
tarihli yazıda ise sadece  ‘Hrant DİNK’e yönelik ses getirecek bir eylem 
yapılacağı’ yazılıydı. O sırada Emniyet İstihbarat’ın başında olan 
Sabri Uzun Hrant Dink davasında verdiÄŸi ifadede ÅŸöyle dedi: “
F4 
raporları İl Emniyet Müdürleri tarafından Daire BaÅŸkanlığı’na 
gönderilmelidir. F4 raporunu Trabzon’dan gönderen kiÅŸi Ramazan 
Akyürek’tir. Raporu bizden saklayan birim İstihbarat Daire BaÅŸkanlığı C 
Åžube MüdürlüÄŸü’dür. O zaman C Åžube Müdürü de Ali Fuat Yılmazer’dir. Bu 
rapor bana sunulmadı. Rapor hakkında hiçbir bilgi verilmedi.”
2 Åžubat 2006’da Emniyet 
İstihbarat Dairesi BaÅŸkanı Sabri Uzun TBMM Åžemdinli Komisyonu’na ifade 
verdi ve olaylar için “Hırsız evdeyse kilidin bir anlamı yok” dedi.
Ocak-Åžubat 2006 (İN kitabında 
Sabri Uzun’un verdiÄŸi tarih aralığı) Sabri Uzun’a ikinci kez ÅŸube 
müdürü R.G. gelip “Asker içinde bir örgütlenme var, biz bu örgüt 
üzerinde çalışmak istiyoruz” dedi.  Uzun "2001’deki örgüt mü” dedi. 
“Evet” cevabını aldı.  Uzun, ikinci kez önüne gelen Ergenekon operasyonu 
teklifini geri çevirdi.
8 Åžubat 2006, Trabzon’da Katolik Santa Maria Kilisesi Rahibi 59 yaşındaki Andrea Santoro 16 yaşındaki O.A. tarafından 
kilise önünde silahla vurularak öldürüldü. Santoro’nun daha önce de 
Yasin Hayal tarafından dövüldüÄŸü, telefonlarının polis tarafından 
“Pontusçuluk faaliyetleri” kapsamında dinlendiÄŸi ortaya çıktı.
13 Åžubat 2006’da 
Vakit gazetesi iÅŸte o üyeler baÅŸlığıyla baÅŸörtülü öÄŸretmene okul 
dışında da baÅŸörtüsünü yasaklayan kararı veren Danıştay İkinci 
Dairesi’nin üyelerinin fotoÄŸraflarını manÅŸet yaptı.
15 Åžubat 2006’da 
Emniyet Muhbiri Erhan Tuncel, polis memuru Muhittin Zenit’e  “Yasin 
Hayal’in Hrant Dink’i öldüreceÄŸi” ihbarını verdi. Trabzon Emniyet Müdürü 
Ramazan Akyürek’ti. İhbar üzerine ünlü F-4 raporu düzenlendi.
Åžubat 2006’da 
AÄŸustos’taki  YAÅž’ta Genelkurmay BaÅŸkanı olması beklenen Kara 
Kuvvetleri  Komutanı YaÅŸar Büyükanıt’ın dedesinin Yahudi olduÄŸunu iddia 
eden ulusalihanet.com sitesi açıldı. 27 Åžubat 2006’da 
Sabri Uzun,  üst makamlara sunduÄŸu bilgi notunda sitenin arkasında Gülen 
cemaati olduÄŸunu söyledi.
18 Åžubat 2006: Ankara’da Sauna 
Çetesi’ne Küre Operasyonu düzenlendi. Polise göre aralarında eski 
polis, asker ve kamu görevlilerinin olduÄŸu çete darbe ortamı için 
hazırlık yapmaktaydı.
7 Mart 2006 Ferhat Sarıkaya’nın Åžemdinli İddianamesi kabul edildi.
22 Mart 2006’da 
Sabri Uzun görevden alındı. Sabri Uzun kitabında 2006 yılında Emniyet 
İstihbarat’a daha önce hiç görülmemiÅŸ bir ÅŸekilde gelen ihbar 
mektuplarını nasıl arÅŸivlemeden yok ettirdiÄŸini, mektuplar baÅŸka bir 
adla, ardından baÅŸka bir adrese gelince onların da arÅŸive giriÅŸini 
engellediÄŸini anlatıyor. O ihbar mektuplarından biri de Uzun mal varlığı 
hakkında İçiÅŸleri Bakanlığı’na gönderilmiÅŸti. Aynı sıralarda Åžemdinli 
olaylarıyla ilgili Emniyet İstihbarat’ın hazırlayıp BaÅŸbakanlığa 
gönderdiÄŸi ve askerleri suçlayan bir rapor basında yer aldı. Bu raporun 
Uzun’dan habersiz BaÅŸbakanlığa gönderildiÄŸi ortaya çıktı. Hatta Ankara 
İstihbarat Dairesi BaÅŸkanlığı’ndan birlikte çalıştığı müdürleri, 
İstanbul İstihbarat’a Sabri Uzun’un İstanbul’da takip edilip, 
fotoÄŸraflanması talimatını da vermiÅŸ ama o sırada İstanbul İstihbarat 
Daire BaÅŸkanı olan Ahmet İlhan Güler’e bu talebe direnmiÅŸti. (Hanefi 
Avcı “Merkezdeki arkadaÅŸlarıyla arasındaki ilk çatlak ortaya çıkmıştı” 
diye anlatıyor bunu.) 
1 Mayıs 2006’da Trabzon Emniyet Müdürü Ramazan Akyürek Emniyet İstihbarat Daire BaÅŸkanlığı’na getirildi.
5-10-11 Mayıs 2006’da ÅžiÅŸli’deki Cumhuriyet Gazetesi binasına üç bomba atıldı. Failler yakalanamadı.
17 Mayıs 2006’da Danıştay Baskını oldu. Danıştay üyesi Mustafa 
Yücel Özbilgin, avukat Alparslan Arslan tarafından vurularak öldürüldü. 
Arslan’ın Cumhuriyet gazetesine bomba atılmasının da arkasında olduÄŸu 
tespit edildi.
19  Mayıs 2006’da BaÅŸbakan 
Yardımcısı Abdullah Gül, 19 Mayıs törenleri sırasında BaÅŸbakan ErdoÄŸan, 
Meclis BaÅŸkanı Arınç’ın da katıldığı bir kahvaltıda Danıştay 
Saldırısı’nın arkasında “Albay Muzaffer” diye tanınan Muzaffer Tekin 
olduÄŸunu söyledi. (Ertesi günkü gazetelerden)
20 Mayıs 2006’da Muzaffer Tekin, bıçakla intihara teÅŸebbüs etmiÅŸ olarak bırakıldığı Acıbadem Hastanesi’nde polis tarafından gözaltına alındı.
24 Mayıs 2006’da 
Hürriyet Gazetesi’nde Toygun Atilla imzalı haberde polisin Muzaffer 
Tekin’in içinde olduÄŸu Ergenekon yapılanmasını araÅŸtırdığı 
söyleniyordu: “Danıştay baskınının kilit ismi olduÄŸu ileri 
sürülen emekli Yüzbaşı Muzaffer Tekin'in ilginç iliÅŸkiler yumağı polise 
göre, 'Ergenekon' yapılanmasında yer alan kiÅŸileri iÅŸaret ediyor. Polis 
bu yapılanmadaki isimleri tek tek araÅŸtırıyor.” 
26-27 Mayıs 2006’da 
Sabah gazetesi Ankara temsilcisi Aslı AydıntaÅŸbaÅŸ, kendisine bir zarfla 
ulaÅŸtırıldığını söylediÄŸi Ergenekon’un belgelerini yazdı.
27 Mayıs 2006’da Muzaffer Tekin tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı.
Ergenekon soruÅŸturması üçüncü giriÅŸimde de baÅŸlatılmamıştı. 
Yine 
ÅŸemalar ortadaydı, Muzaffer Tekin’den Veli Küçük’e doÄŸru gidilecekti, 
hükümet yetkilileri polislerden aldıkları bilgilere göre cinayetin 
arkasında derin yapılar olduÄŸunu söylüyordu. Ama Danıştay Baskını 
üzerinden de Ergenekon soruÅŸturması  baÅŸlatılamadı.
Bu kez 
sorun çıkaran Ankara deÄŸildi. Tasfiyelerle yeniden ÅŸekillendirilen 
Ankara Emniyeti Danıştay Saldırısı’nın arkasında Ergenekon’u bulmuÅŸ ve 
soruÅŸturmayı baÅŸlatmak istiyordu. Ama İstanbul Polisi aynı fikirde 
deÄŸildi. İstanbul Emniyet İstihbarat müdürü Ahmet İlhan Güler ikna 
olmayanların başına geliyordu. Ankara ve İstanbul Emniyeti arasındaki bu 
derin fikir farklılığını Hrant Dink soruÅŸturmasında ifade veren 
Danıştay Saldırısı sırasında İstanbul İstihbarat Daire BaÅŸkanı olan 
Ahmet İlhan Güler’in ifadesinden okuyalım:
Soru: 
Kendisine Ali Fuat YILMAZER'in beyanında Ankara da Danıştay saldırısı 
olduktan sonra Muzaffer TEKİN isminin tespit edildiÄŸini, bu kiÅŸinin 
ulusalcılık faaliyetlerinin olduÄŸunu ve kendileri yanında İstanbul 
İstihbaratında bu kiÅŸi ile ilgili çalışma yapması gerektiÄŸini, ancak 
İstanbul İstihbaratının bu konuda çalışmadığını, bu nedenle İstanbul'dan 
alınıp İzmir'e gönderileceÄŸi, İzmir'in de Ankara'ya, Ankara'nın da 
(İstihbarat Müdürlerine) İstanbul’a atanacağı, kendisinin İstanbul'a 
atanmasının daha sonra gerçekleÅŸtiÄŸini beyan ettiÄŸi hatırlatılarak 
soruldu;
Ahmet İlhan Güler: Ben İzmir'in Ankara’ya, 
Ankara'nın da İstanbul'a geleceÄŸini ilk defa duyuyorum, bana söylenen 
benim İzmir'e gideceÄŸim yönünde idi, belki de rastgele söylendi, çünkü 
EGM Personel Åžube Müdürü eÄŸer birine derhal orayı terket diyorsa baÅŸka 
bir yere istihbarat müdürü olarak atama yapacağını düÅŸünmüyordur, 
aslında ben baÅŸlangıcından atanmayacağımı biliyordum, çünkü emekli 
olacağım dediÄŸimde hiçbir tepki yoktu.
Muzaffer TEKİN konusuna 
gelince Danıştay saldırısından sonra saldırının sanığı Alparslan ASLAN 
ile Danıştay cinayetinden 5-6 ay önce Muzaffer TEKİN ile 50 küsur 
saniyelik bir görüÅŸmesi olduÄŸu, bunu da gerekçe göstererek Muzaffer 
TEKİN hakkında Danıştay saldırısı ile iliÅŸki kurulması istendiÄŸini 
anladım, ben bunun içeriÄŸini sordum, yani konuÅŸmanın Danıştay saldırısı 
ile baÄŸlantı kuracak bir görüÅŸme olup olmadığını sordum, içeriÄŸini 
önemsemediklerini, sadece bu telefon irtibatını önemsediklerini 
anlayınca bunun doÄŸru ve ahlaki bir yol olmadığını düÅŸündüÄŸümü söyledim.
Soru: Bu görüÅŸmeyi kiminle yaptınız?
Bu 
görüÅŸmeyi Ankara İstihbarat Müdürü Muharrem DURMAZ ile yapmış olduÄŸumu 
düÅŸünüyorum. Daire BaÅŸkanlığından aranıp aranmadığımı hatırlamıyorum, 
ancak o zaman Muharrem'in İstanbul'a ilgisi olduÄŸunu ve İstanbul'daki 
konularla ilgili çalışma yaptığını fark ediyordum, ben İstanbul'da en 
uzun İstihbarat MüdürlüÄŸü yapan kiÅŸiyim ve çalıştığım dönemde de çok 
baÅŸarılı çalışmalar yaptım, dolayısıyla bana hiç kimse baÅŸarısızsın 
demedi, aksine üst düzey amirler ve bürokratlar sürekli takdir etti, 
Muzaffer TEKİN benim görev anlayışıma ve vicdanıma uygun olmadığı için 
herhangi bir çalışma baÅŸlatmadım, baÅŸlatmayı gerektirecek delil istedim 
vermediler.”
Yani Ergenekon soruÅŸturmasının baÅŸlatılması 
üçüncü kez bir Emniyetçiye takıldı. Bu kez direnen isim İstanbul 
Emniyeti’nin istihbaratının başında olan Ahmet İlhan Güler’di. Sabri 
Uzun, Hanefi Avcı’dan sonra hedefteki isim oydu artık. Üçüncü deneme de 
boÅŸ çıkmıştı ama Ergenekon soruÅŸturmasını baÅŸlatmak isteyen akıl 
çalışmaya devam etti.
Mayıs-Haziran 2006
Emniyet Genel MüdürlüÄŸü İstihbarat Dairesi içinde ulusalcılık 
faaliyetlerini izlemek üzere bir C-5 ÅŸubesi kuruldu.  (Yeni Dink 
soruÅŸturmasında bakan savcının sorduÄŸu sorulara bakılınca bu ÅŸubenin 
daha sonra yapılacak Ergenekon ve benzeri soruÅŸturmaların 
hazırlıklarının yapıldığını düÅŸündüÄŸü anlaşılıyor. Aynı savcıya verdiÄŸi 
ifadede Ramazan Akyürek, ÅŸubenin Ali Fuat Yılmazer’in teklifiyle 
kurulduÄŸunu söyledi. Yine iddialara göre C5 ÅŸubesi 2012’ye kadar 
resmî bir statüsü olmadan çalıştı.)
31 Mayıs 2006’da Ankara Eryaman'da bir eve düzenlenen operasyonda Atabeyler adı 
verilen bir çetenin arÅŸivi ele geçirildi. Muvazzaf askerlerle birlikte 
yakalanan belgelerde baÅŸta BaÅŸbakan ErdoÄŸan olmak üzere, önemli isimlere 
yönelik suikast hazırlıklarına iliÅŸkin belge ve krokiler yakalanmıştı. 
Operasyonun basına yansıdığı akÅŸam saatlerinde Genelkurmay Karargâhı 
önüne çaÄŸrılan gazetecilere bir sivilin sarı zarf içinde operasyonda ele 
geçirilen evrak ve krokileri servis ettiÄŸi ortaya çıktı. “Sarı zarfla 
servis”in ortaya çıkmasına üzerine Atabeyler çetesi iddiası da büyük bir 
soruÅŸturmaya dönemeden yavaÅŸ yavaÅŸ sönümlendi. (Bütün sanıklar 2012’de 
beraat etti)
Temmuz 2006’da Nokta Dergisi yeniden yayınlanmaya baÅŸladı.
1 AÄŸustos 2006 Kara Kuvvetleri Komutanı YaÅŸar Büyükanıt Genelkurmay BaÅŸkanlığı’na getirildi.
23 Kasım 2006’da Erhan Tuncel’in Emniyet’in “yardımcı istihbarat elemanı” görevine son verildi.
10 Ocak 2007 günü 
Hrant Dink, Agos Gazetesi’nde çıkan “Ruh halimin güvercin tedirginliÄŸi” 
baÅŸlıklı yazısında ölüm tehditlerini, 2007’nin kendisi için zor bir 
sene olacağını yazdı.
Kronolojinin acı sonuna maalesef çok yaklaÅŸtık.
13 Ocak 2007 Hrant 
Dink cinayetinden 6 gün öncesi. O gün ne olduÄŸunu yeniden açılan Hrant 
Dink soruÅŸturmasında dönemin İstanbul İstihbarat Daire BaÅŸkanı Ahmet 
İlhan Güler’in verdiÄŸi ifadeden okuyalım:
“SORU: Hrant 
Dink cinayeti öncesinde sizin İstanbul’daki görevinizden ayrılmanız 
için İstihbarat Daire BaÅŸkanlığı görevlileri tarafından size baskı 
yapıldı mı?
Ahmet İlhan Güler: Ben Hrant DİNK cinayeti olmadan 6 gün önce İstihbarat Daire BaÅŸkanlığına çağırıldım.
Soru: Kim çağırdı?
Güler: 
Personel ÅŸube müdürü CoÅŸkun ÇAKAR çağırdı, CoÅŸkun ÇAKAR toplantı 
yapacağız diye beni çağırdı, ben de durumu ile emniyet müdürüm 
Celalettin CERRAH a söyledim, hafta sonu olması nedeniyle o da biraz 
ÅŸaşırdı ne toplantısı dedi ben de durumu açıkladım, git gel dedi, ben de 
bunun üzerine Ankara'ya gittim, önce İstihbarat Daire BaÅŸkanlığına 
gittim, CoÅŸkun ÇAKAR'ı sordum, beni istihbarat Daire BaÅŸkanlığının 
kompleksi içerisinde bulunan lojmanda Recep GÜVEN'in evine 
yönlendirdiler, ben Recep GÜVEN'in evine arkadaşım İstihbarat Dairesinde 
çalışan Fikret SALMANER ile birlikte gittim.
Soru: Ne oldu orada?
Güler: 
Kahvaltı vakti idi, Recep GÜVEN, CoÅŸkun ÇAKAR ve bir iki kiÅŸi daha 
vardı, biz de Fikret ile birlikte kahvaltı sofrasına oturduk, çok kısa 
bir süre içerisinde CoÅŸkun ÇAKAR bana dönerek 'İstanbul'u derhal terk 
et' dedi, ben de derhal terketmemin mümkün olmadığını söyledim, nereye 
gideceÄŸim dedim, CoÅŸkun ÇAKAR da bana İzmir'e dedi, ben de oldukça 
kararlı görmem üzerine daire baÅŸkanının haberi var mı dedim, onlarda var 
dedi, ben de emniyet müdürünün, valinin haberi olmadan kışın ortasında 
bir gerekçe olmadan kendi talebimle gitmemin zor olduÄŸunu söyledim, 
ancak daire baÅŸkanı Ramazan AKYÜREK ile görüÅŸeceÄŸim, dedim, Fikret ile 
birlikte dışarı çıktım Ramazan AKYÜREK’i telefonla aradım, evde olduÄŸunu 
söyledi, görüÅŸmek istediÄŸimi söyledim, o da beni davet etti, ben 
Ramazan AKYÜREK’in evine gittim ve kendisine durumu anlattım, bilgisinin 
olup olmadığını sordum, Ramazan AKYÜREK de bana bilgim var dedi, 
kendisinin de aynı ÅŸekilde düÅŸünüp düÅŸünmediÄŸini sordum, o da bana 
'arkadaÅŸlar bana ne derlerse onu yaparım' dedi, ben de kararlılığınızı 
gördüm, bir sebep vardır dedim, benim bir baÅŸarısızlığımı mı gördünüz 
dedim, hayır öyle icap ediyor dedi, ben de bir iki gün içinde yurt 
dışında bir program var oraya gideceÄŸim, dönüÅŸte uygun bir zemin yaratıp 
giderim veya emekli olurum dedim ve ayrıldım.”
19 Ocak 2007- Hrant Dink, Agos Gazetesi önünde uÄŸradığı silahlı saldırı sonucu hayatını kaybetti.
21 Ocak 2007- Katil Ogün Samast, Trabzon’a gitmek için bindiÄŸi otobüste Samsun Otogarı’nda yakalandı.
23 Ocak 2007- Hrant Dink, Türkiye tarihinin en kalabalık cenazelerinden biriyle topraÄŸa verildi.
Sabri 
Uzun’a göre Dink cinayeti üzerinden Trabzon Jandarma Komutanı Ali Öz’e 
ve onun üzerinden Veli Küçük ve yine Ergenekon’a ulaşılmak istenmiÅŸti. 
Cenazenin kalabalığı, Ogün Samast’ın Samsun’da yakalanması, cinayetin 
hemen ardından Nedim Åžener baÅŸta olmak üzere gazetecilerin iyi takibiyle 
Erhan Tuncel’in polis muhbiri olduÄŸunun, cinayetin bir yıl önce ihbar 
edildiÄŸinin ortaya çıkarılması, Ramazan Akyürek ve Ali Fuat Yılmazer’i 
adlarının da ihmali olan görevliler arasında ilk günden girmesi bütün 
planları altüst etmiÅŸ olmalı. Çünkü Dink cinayeti üzerinden açılacak bir 
Ergenekon soruÅŸturmasında dosyada Ramazan Akyürek ve Ali Fuat 
Yılmazer’in adlarının olmaması mümkün deÄŸildi artık. O yüzden bütün 
dosyaları Ergenekon’la birleÅŸtirmeye çalışan savcılar, Hrant Dink 
dosyasını Ergenekon’la birleÅŸtirilmedi, Ergenekon savcıları göstermelik 
iÅŸler dışında Dink dosyasıyla hiç ilgilenmedi. Savanın savcısı, aynı 
zamanda 17 Aralık soruÅŸturmasını yürüten Muammer AkkaÅŸ’ın görevden 
alınınca “Tam da Dink cinayetinde operasyon yapacaktım” diyerek dalga 
geçtiÄŸi bir davaydı Dink soruÅŸturması…
Hanefi Avcı’ya göre ise 
cinayette bu isimlerin kastı yoktu ama ihmalleri vardı ve suçu İstanbul 
Emniyetine atarak Ergenekon davası önünde engel gördükleri Ahmet İlhan 
Güler’i tasfiye ettiler. 19 Ocak günü İçiÅŸleri, Adalet bakanları, 
İstanbul Emniyet müdürünün katıldığı toplantıda dahi Ramazan Akyürek’in 1 
yıl önceki ihbardan bahsetmemesi, İstanbul’da Ahmet İlhan Güler’in bir 
yıl önceki ihbarla ilgili gereÄŸini yapmadığı havasının verilmesi için 
istihbaratın log kayıtlarının silinmesi bu örtbas çabalarının 
parçasıydı. Mülkiye MüfettiÅŸleri tarafından hazırlanan ilk raporda bu 
açıklar kapatılmaya çalışıldı. Trabzon Emniyet Müdürü ReÅŸat Altay’ın 
alınmış ifadesinin Akyürek’i zor durumda bıraktığı için dosyaya 
konmadığı dahi ortaya çıktı. Sabri Uzun da Hanefi Avcı da haklı 
olabilir. Biz sonuca bakalım…
5 Åžubat 2007’de Mülkiye müfettiÅŸlerinin raporu doÄŸrultusunda İstanbul İstihbarat Åžube Müdürü Ahmet İlhan Güler açığa alındı.
Åžubat 2007
Hrant Dink cinayetinden 10 gün sonra Emniyet BaÅŸbakan’ın önüne yeniden 
Ergenekon ÅŸemalarını koydu Åžemalardan biri Hrant Dink cinayetini 
Ergenekon’a baÄŸlıyordu. DiÄŸeri ise Ergenekon örgütünün ÅŸemasıydı. Åžemada 
1’inci, 2’nci Ergenekon dalgalarında tutuklanacak isimler birbiriyle 
irtibat içinde gösterilmiÅŸti. Ümraniye’de bombalar bulunmadan dört ay 
önce...
23 Mart 2007- Ali Fuat Yılmazer, Ä°stanbul Emniyet İstihbarat’ın başına getirildi.
Hrant 
Dink cinayetiyle, Ergenekon soruÅŸturmasının önündeki en büyük engel 
olarak kalan İstanbul İstihbaratı’nın başındaki Ahmet İlhan Güler 
tasfiye edilip, yerine en az onun kadar Dink cinayetinde adı ihmal 
listesinde geçen, Ergenekon soruÅŸturmasını baÅŸlatacak Ali Fuat Yılmazer 
getirildi.
Hrant Dink davasına bakan yeni savcı da böyle 
düÅŸünüyor olmalı. Bunu Ahmet İlhan Güler’in ifadesi sırasındaki 
sorularından anlamak mümkün:
“Soru: Sizin İstanbul 
İstihbarat Åžube MüdürlüÄŸünü bırakmanız için size yapılan baskı Emniyet 
içerisinde bir yapılanmanın gerçekleÅŸtirilmesi amacıyla mı yapıldı, bu 
kapsamda Hrant DİNK cinayeti ile ilgili birtakım hayati öneme haiz 
bilgilerin (Hrant DİNK'in öldürüleceÄŸine iliÅŸkin bilgi) İstanbul’dan 
saklanmasının amacı bu muydu? Bu konuda ne düÅŸünüyorsunuz?
Benim 
Ankara’ya çağırılıp CoÅŸkun ÇAKAR tarafından İstanbul’u terket 
ÅŸeklindeki beyandan sonra Hrant DİNK cinayetinin hemen meydana gelmesi 
ve  geliÅŸen olaylar ve benim görevden alınmam daha sonra Ali Fuat 
YILMAZER'in o göreve getirilmesi ve ondan sonra yaÅŸanan atmosfer bunu 
çaÄŸrıştırıyor.
Kendisine Hrant DİNK cinayetinden önce 
İstanbul İstihbarat Åžube Müdürü iken EGM İstihbarat Åžube MüdürlüÄŸü 
tarafından ulusalcılık diye bir büro kurulduÄŸu ve konuda çalışmaların 
yürütüldüÄŸü, kendisine bu gruplarla ilgili bir yerlerde silahlar 
olduÄŸunu, kapsamlı soruÅŸturmalar yapılacağını, kendisi ile birlikte 
hareket edip etmeyeceÄŸi yönünde görüÅŸme yapılıp yapılmadığı SORULDU;
Trabzon 
Emniyet Müdürü Ramazan AKYÜREK görev yaptığı sırada Trabzon'da bazı 
olaylar meydana geldiÄŸi, iki tane profesörün öldürülmesi, Tayad eylemi 
gibi ulusalcılığı çaÄŸrıştıran eylemlerden sonra daire baÅŸkanı olmasından 
sonra bu konular ile ilgili bir çalışma yaptığı biliniyordu, yani 
Trabzonda'ki olaylardan sanki bir ulusalcılık tehdidi varmış atmosferi 
oluÅŸturularak bu çalışmalar baÅŸlatıldı, bana söylenen Muzaffer TEKİN 
olayı da baz alındığında önümüzdeki süreçte ulusalcılık olarak 
nitelendirilen gruplara yönelik operasyonel çalışmalar yapılacağını 
söylediler, o dönemde bir yerde silahlar ve bombalar olduÄŸunu, operasyon 
hazırlığı olduÄŸu söyleniyordu ama doÄŸrusunu söylersek o gün bunları 
kimin söylediÄŸini sorarsanız hatırlamıyorum, ancak ÅŸunu söyleyebilirim 
benim çalışma anlayışım ile bunların çalışma anlayışının farklı olduÄŸunu 
biliyorlardı, bu nedenle görevden ayrılmam istenmiÅŸ olabilir.”
Artık 
Ergenekon davası önünde hiçbir engel kalmamıştı. Ordunun 
CumhurbaÅŸkanlığı seçim sürecine müdahalesi, cumhuriyet mitingleri, 
e-muhtıra askerî vesayetle hesaplaşılmasının uygun koÅŸullarını 
saÄŸlamıştı. 
29 Mart 2007- 13 Mart günü bir kısmı Denizciler.com sitesinde 
yayınlanan Özden Örnek’in darbe günlükleri Nokta Dergisi’nde 
yayınlandı.  2003-2004’teki Ayışığı, Sarıkız darbe planları ortaya 
çıktı.
14 Nisan 2007- CumhurbaÅŸkanlığı seçimi 
yaklaÅŸtıkça ülke ısındı. TandoÄŸan’da Cumhuriyet Mitingi yapıldı. 
Ordu-hükümet iliÅŸkileri yeniden gerildi.
18 Nisan 2007- Malatya’da Zirve Yayınevi basıldı, üç misyoner boÄŸazı kesilerek öldürüldü.
27 Nisan 2007
Genelkurmay sitesinde e-muhtıra yayınlandı.  Anayasa Mahkemesi 367 
kararını verdi AKP 22 Temmuz’da erken seçimle bu kararı karşıladı.

Mayıs 2007- ABD, ülkeye girerken FBI tarafından sorgulanan, çıkışında 
bilgisayarındaki belgelere el konan Kozanlı Ömer lakaplı Ömer Hilmi 
Özdil’in ABD vizesini iptal etti.
12 Haziran 2007’de Ümraniye’de bir gecekonduda 27 el bombası bulundu. İhbar yine Trabzon’dan yapılmıştı.
Haziran 2007
ÇıraÄŸan Sarayı’nda bir grup gazeteciyle bir araya gelen DışiÅŸleri 
Bakanı Abdullah Gül, “Ümraniye’de bulunan bombalara dikkat edin. Bunun 
arkası gelecek” dedi...
27 Haziran 2007’de emekli binbaşı Fikret Emek’in evinde bombalar ve silahlar bulundu.
22 Temmuz 2007’de AK Parti yüzde 47’yle tek başına iktidar oldu.
27 Temmuz 2007’de Ergün Poyraz, Oktay Yıldırım, Ümit OÄŸuztan, Bekir Öztürk, Zekeriya Öztürk, Sedat Peker, Taner Ünal, Fuat Turgut, Hüseyin Görüm, Fikret Emek gözaltına alındı
15 Kasım 2007’de Taraf Gazetesi yayınlanmaya baÅŸlandı.
22 Ocak 2008 - Veli Küçük, Hrant Dink ve 301 davalarının baÅŸ aktörü Kemal Kerinçsiz, Yasin Hayal'in avukatı Fuat Turgut, gazeteci Güler Kömürcü, Türk Ortodoks Patrikhanesi yöneticisi Sevgi Erenerol, emekli Albay Fikri KaradaÄŸ ile Susurluk sanıklarından Sami HoÅŸtan, Drej Ali’nin olduÄŸu 33 kiÅŸi gözaltına alındı
14 Åžubat 2008’de  Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen Danıştay Baskını davasında kararlar açıklandı.
12 Mart 2008’de 
Osman Yıldırım, Sincan 2 Nolu F Tipi Kapalı Cezaevi’nde Zekeriya Öz’e 
ifade verdi. Danıştay davası Osman Yıldırım’ın hem adıyla hem de gizli 
tanık olarak verdiği ifadelerle Ergenekon davasıyla birleştirildi.
Kronolojiyi burada bırakıp, 9 Mayıs 2007’ye geri dönelim.

Mayıs 2007 günü cemaatin Emniyet İmamı Kozanlı Ömer’in ABD vizesi iptal 
edilmiÅŸti. İptalin sebebi bir süre önce ABD seyahati sırasında FBI’nın 
ÅŸüphelenip kendisini sorgulaması ve bilgisayarına el koymasıydı. Hanefi 
Avcı’nın kitabındaki belgede “bu FBI sorgusu sürecinde vizesinin iptal 
edildiÄŸi” söylendiÄŸine göre bu seyahatin tarihi 2007’nin 
Mart-Nisan-Mayıs ayları olmalı.
Yani Hrant Dink suikastından sonra, Ümraniye bombalarının bulunmasından önceki bir tarih bu.
Bu 
aynı zamanda Ankara’da Ramazan Akyürek’in, İstanbul’da Ali Fuat 
Yılmazer’in olduÄŸu, Ergenekon operasyonun önündeki tüm engellerin 
kalktığı bir tarih. Bu tarih, Dink cinayetinin ardından Ergenekon 
ÅŸemasının BaÅŸbakan’a sunulduÄŸu tarihten de sonra olmalı. Hrant Dink 
davasıyla derin yapılara operasyonun ahlaki desteÄŸinin en yukarıda 
olduÄŸu, Ordu-hükümet iliÅŸkilerinin gerilmeye baÅŸladığı cumhurbaÅŸkanlığı 
seçim süreciyle böyle bir operasyona politik desteÄŸin de en güçlü 
olabileceÄŸi tarih…
Peki, Kozanlı Ömer’in (Osman Hilmi Özdil’in) bilgisayarında FBI ne bulmuÅŸtu?
Bu 
yazının ÅŸu ana kadarki kısmı arÅŸivlerden, Hanefi Avcı ve Sabri Uzun’un 
kitaplarından, tamamen açık kaynaklarından toparlandı. Bu sorunun 
cevabını ise Ankara’da yaptığım görüÅŸmelerde buldum:
2007’de 
FBI’nın el koyduÄŸu Kozanlı Ömer’in bilgisayarından Ergenekon 
SoruÅŸturması’nın tutuklama listeleri çıkmıştı. Birinci, İkinci 
dalgalarda tutuklanacak isimlerin listeleri…
FBI, diÄŸer 
belgelerle birlikte bu listeleri de Ankara’ya gönderdi. Åžu anda bu 
belgeler Ankara’da devlet kurumlarının elinde bulunuyor.
Emniyet 
İmamı’nın, Ergenekon soruÅŸturması baÅŸlamadan Ergenekon’da tutuklanacak 
insanların isim listelerini ABD’ye niye götürdüÄŸü sorusunun cevabını 
hâlâ merak edenler varsa 2001-2008 arası Ergenekon davasının ortaya 
çıkarılış hikâyesine bakabilirler…
Zaten onu da az önce okudunuz...

 

21.1.2015

TÜRKİYE GAZETESİ

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.