Makale
Sana hâlâ yalan söylüyorlar şakirt!
“Pantolonumun arka cebinden tabancayı çıkardım. Koskocaman bir Nagant. Benerci'ye uzattım. Aldı, masanın üstüne koydu.”
Nazım Hikmet’in 1932’de yazdığı "Benerci Kendini Niçin Öldürdü" ÅŸiirinde Benerci’nin kendini öldürdüÄŸü tabanca Nagant’tı. Belçikalı iki kardeÅŸin 1890’larda Rusya’da yapmaya baÅŸladıkları bu toplu çirkin siyah tabanca kadar hafızalarımızda yer etmiÅŸ, edebiyatımıza girmiÅŸ bir silah olmamıştır…
Üretiminden 100 yıldan fazla bir zaman sonra bile bu tabanca hâlâ bir terör örgütü iddianamesine delil olarak girip, terörist ilan edilen ruhsatlı sahibinin 17 ayına mal olduÄŸuna göre, kesin öyle olmalı.
Mehmet Nuri Turan, artık meÅŸhur olan TahÅŸiye Yayınevi’nin ortaklarından bir kuyumcuydu. Aynı zamanda tarihî eser koleksiyoncusu.
22 Ocak 2010 günü düzenlenen El Kaide operasyonunda o da gözaltına alındı.
Florya’daki evinden çıkanlar TahÅŸiye örgütünün cephaneliÄŸinin de yarısını oluÅŸturdu:
“1 adet muÅŸta, 1 adet sarı kabzeli hançer, 1 adet siyah kabzeli hançer, 2 adet kama, 1 adet ruhsatlı Baretta tabanca ve 1 adet ruhsatlı 7.62 Nagant marka toplu tabanca ve tabii bol miktarda kitap…”
Biri 100 yıllık iki ruhsatlı tabanca ve tarihî eser olan hançerler, kamalar için 17 ay hapis yattı Turan.
EÄŸer dün, Bugün gazetesinin manÅŸetindeki fotoÄŸrafa o antika tabancayı görmek için bakmasaydım, bu konuda bir yazı daha yazmayı planlamıyordum doÄŸrusu.
“Vicdanlar Kanadı” baÅŸlıklı manÅŸet, bir metnin içine en çok yalan sığdırma dalındaki bütün rekorları altüst edebilir çünkü.
Åžöyle baÅŸlıyor:
“Bir yanda silahlar ve patlayıcılarla yakalanan El Kaide BaÄŸlantılı TahÅŸiyeciler Örgütü… DiÄŸer yanda terörün her türlüsüne cephe alan Fethullah Gülen Hocaefendi. Gülen’i terör örgütü kurmakla suçlayanlar TahÅŸiyeciler’i aklamaya çalışıyor.”
“Bir yanda silahlar ve patlayıcılarla yakalanan El Kaide BaÄŸlantılı TahÅŸiyeciler Örgütü”…
![]() |
Neredeyse bütün kelimeler yanlış. TahÅŸiyeciler diye bir örgüt yok, TahÅŸiye yayınlarının sahibi olan bir Risale-i nur cemaati var. Ayrıca 2010’daki operasyonu yapan savcı bile iddianamesine “El Kaide baÄŸlantılı” diyememiÅŸ, “El Kaide’ye manevi destek veren” diyebilmiÅŸ.
Gelelim “silahlar ve patlayıcılarla yakalandıkları” kısmına. Orada malzeme bol.
Haberde bu iddia bir kez de “2010 operasyonunda çok sayıda silah ve patlayıcılarla örgüt üyeleri ele geçirildi” diye geçiyor. “Çok sayıda” Peki nerede bu çok sayıda silah ve patlayıcı.
Buyurun fotoÄŸrafı. “İşte TahÅŸiye operasyonunda ele geçirilen silah ve patlayıcılar” yazan fotoÄŸrafa gerçekten çok sayıda silah var. Kanaslar, G3'ler, KaleÅŸler, tüfekler, tabancalar ne ararsan var.
Halbuki iddianameye göre bile örgütün silahları 2 tüfek, 2 ruhsatlı, bir ruhsatsız tabanca, üç bomba, kılıç, hançer, tabancası olmayan çeÅŸitli ebatlarda mermiler (ama her birinden üçer beÅŸer tane), bildiÄŸimiz elektrik açma kapatma anahtarından ibaret. Tabii elektrik, gaz faturaları ve çok sayıda kitabı saymazsak…
Ama yalanlamak için bu kadar ayrıntı vermeye bile gerek yok. FotoÄŸrafta cephaneliÄŸin sergilendiÄŸi masanın arkasında İstanbul İl Jandarma Komutanlığı yazıyor.
Pes doÄŸrusu! 22 Ocak 2010’da İstanbul’da ve tüm Türkiye’de bu operasyonu Jandarma deÄŸil, polis yaptı yahu! BaÅŸka “operasyondan ele geçirilen silahlar” fotosu bulamadınız mı? Ne acemilik bu!
Tabii eÄŸer İstanbul Emniyeti Jandarma’ya “buyurun silahları siz sergileyin dememiÅŸ” ve az bulup, ayıp olur diyerek araya o kamera kaydında dendiÄŸi gibi silah eklemediyse…
Belki de yanlış fotoÄŸraf konmuÅŸtur. Sayfa sekreteri bile gerçek operasyon silahlarını görünce “bunlarla terör örgütü mü olur” deyip, ÅŸöyle göz dolduran bir baÅŸka operasyon fotoÄŸrafı bulmuÅŸtur, sayfa güzel görünsün diye. Su-i zan etmemek lazım.
Hüsn-ü zanla devam edelim. Haberdeki Mehmet DoÄŸan’ın resminin üzerine ÅŸöyle bir alt yazı yazılmasaydı bu fotoÄŸrafın gerçek olduÄŸunu da söylerdik tabii ki:
“Mehmet DoÄŸan’ın grup üyelerinin Afganistan’da terör eÄŸitimi alması için yaptığı görüÅŸmeler de dosyadaki deliller arasında yer aldı.”
Mesela hangisi? Yok. Çünkü öyle bir delil yok dosyada. İddianamede böyle bir suçlama dahi yok.
Peki nerede var? Operasyon yapılınca medyaya sızdırılan polis kaynaklı ilk haberlerde. Savcı bile o kadarını koymamış iddianamesine. Ama bir kere zemberekler boÅŸalınca, yalanın ucu bucağı kaçıyor.
AÅŸağıyı hallettik. Sayfada yukarıya doÄŸru devam edelim. Ama cümle cümle gidebileceÄŸiz.
Çünkü cümle başına düÅŸen yalan miktarı artıyor:
“Örgüt lideri Mehmet DoÄŸan’ın eylem çaÄŸrısı yaptığı konuÅŸmanın video kaydı dosyaya konuldu.”
Hangi eylem? İddianamede bile o konuÅŸmalar için eylem çaÄŸrısı denmemiÅŸ. Devam:
“DoÄŸan’ın ‘Usame’nin çağırması var. Kılıç oynamazsa cihat olmaz. Git silah yap vur…”
Çok birikmeden duralım. Bir kere, o sohbetleri bir kere izleyen “Usame’nin çağırması var” cümlesini DoÄŸan’ın deÄŸil, onu dinleyen belirsiz bir kiÅŸinin söylediÄŸini duymuÅŸ olur. Savcı mesela, dinlemiÅŸ ve bu cümleyi iddianamesine bile koymamış.
DiÄŸer iki cümle de konuÅŸmanın bambaÅŸka yerlerinden ve baÄŸlamlarından kes yapıştır. Yani Bugün’ün peÅŸ peÅŸe verdiÄŸi üç cümlenin birbiriyle hiçbir alakası yok.
“Git silah yap vur mesela”. Orijinal geçtiÄŸi yer ÅŸöyle: “(GülüÅŸmeler) DoÄŸan: Ama hacı Salih kızar bana ÅŸimdi diyecek ki nasıl edelim o zaman e ben de diyorum git silah yap vur. Eee gücü de yok, ihtiyar da oldu. Bir sere, xwe kim bi sere te kim. (Kürtçede vallahi billahi tillahi manasında bir kalıp söz) Bu yalancı baÅŸlara yemin ederim ki bunlar hepsi boÅŸtur. (Gülerek)”
(Burada konuÅŸmaların nasıl çarpıtıldığını orijinal metinden anlattığım iki önceki yazıma referans vereyim. http://www.turkiyegazetesi.com.tr/yildiray-ogur/583858.aspx)
Habere devam edelim. Önceki üçü kesip birleÅŸtirilmiÅŸ cümleden sonra nihayet üç nokta gelmiÅŸ. Sonra DoÄŸan’ın söylediÄŸi iddia edilen diÄŸer cümleye geçilmiÅŸ: “FerÅŸat’ın babası evin içerisinde çalışıyor, bir füze yapıyor. Serbesttir ne yaparsan yap.”
Merak edip yukarıdaki linke basanlar gülüyor olmalı. Okumaya üÅŸenenler için tekrarlayalım. Bir kere iki cümle DoÄŸan’ın konuÅŸmasının yine iki farklı yerinden. “FerÅŸat’ın babası mevzusu” 70-80 yıllık bir mevzu. Karadenizli zekî hocanın iÅŸleri. Eee örgüt lideri 70 yaşında, örgütün tabancası 100 yaşında olunca, eylem çaÄŸrısı da 80 yıllık oluyor. “Serbesttir ne yaparsan yap” ise bir Laz'ı serbest bıraksan neler yapabileceÄŸi üzerine bir Rizeli olarak okuyunca memnun olduÄŸum bir bahiste geçiyor.
Mehmet DoÄŸan’ın iddianameye giren ve onu El Kaideci yapan sözleri böyle ÅŸeyler iÅŸte. İddianameye bakınca belki en radikal cümleleri geçenlerde CNN Türk’te Akif Beki’ye söylediÄŸi “Usame Bin Ladin'i mümin olduÄŸu için, Müslüman olduÄŸu için severim. Bin Ladin'i Allah için, ‘La ilahe illallah Muhammedur Rasulallah' dediÄŸi için severim. Onun dışında El Kaide örgüt falan bilmem. Ben münzeviyim, radyo televizyon bile izlemem” cümleleri olabilir. Åžayet o sözleri 2010’dan önce söyleseydi, öyle 17 ayda deÄŸil, belki bugünlerde falan ancak tahliye ederdi o hakimler.
Bugün gazetesinin birinci sayfasında “CNN Türk’te Bin Ladin’e övgü” diye verilmiÅŸ zaten. Övgü? BaÅŸka delile ihtiyaç var mı. Bin Ladin’i seviyorum dedi ya, tekrar hapse atılmalı.
Zaten görüyormuÅŸ da. Programda kâğıttan bir ÅŸeyler okumuÅŸ.
“MS hastalığına baÄŸlı görme alanında sarı noktada makuler skar mevcut. Kalıtsal bir hastalık olan Retinitis Pigmentoza (tavuk karası) nedeniyle çevresel görme alan kaybı mevcut. Her iki gözde katarakt olması nedeniyle göz lenslerine ameliyatla müdahale edilmiÅŸtir. Miyopsi de mevcut olup uzağı görememektedir. Bütün bu patolojiler sonucu ileri derecede çevresel görme kaybı olup, sadece yakın alanda bir noktaya odaklandığında kısıtlı görmesi mevcuttur” (Rapor da ekte)
|
Yani yüzde 100 kör de deÄŸilmiÅŸ. Hem Bin Ladin’i seviyor, hem önündeki kâğıdı görüyor. Direkt müebbetlik.
Sabır lütfen. İçinde doÄŸru çıkma ihtimali olan bir paragraf daha kaldı.
İlk cümle: “El Kaide uzantılı olmakla suçlanan...” Duralım. İnsaf, savcı bile öyle demiyor.
Devam: “…TahÅŸiyeciler ilk önce MİT tarafından fark edildi. 2004’ten itibaren takibe alındı. Üstelik gruba TahÅŸiyeciler adını MİT verdi.”
MİT belgesinden iz yok. 2010’da elinde kamayla hançerle silahlı terör örgütü iddianamesi hazırlayan polis, savcı bile o MİT belgesini görmemiÅŸ olacak ki iddianamede tek atıf yok.
Neyse, yine hüsn-ü zannımızı koruyalım, diyelim ki bunlar doÄŸru. TahÅŸiyeciler adını MİT koydu. 2004’ten beri takipteydi. MİT’in iÅŸi buydu zaten, cami cemaatini takip etmek.
İlk soru; Peki öyleyse neden böylesine El Kaide baÄŸlantıları olan tehlikeli bir örgüte 5 yıl boyunca hiç dokunulmadı? Neden dokunulması için Gülen’in konuÅŸması beklendi? O konuÅŸtu ve bir ayda soruÅŸturma açıldı.
Ve en zor soru; Peki, 2009 yılında Fethullah Gülen nereden duydu da “Mesela TahÅŸiye diye bir ÅŸey icat edebilirler” dedi? MİT raporlarını mı okudu? Yoksa "icat edebilirler" derken MİT’ten mi bahsediyordu? Bugün’ün aynı sayfasında yazısı verilen Nazlı Hanım bu görüÅŸte mesela: “Yoksa karanlık odakların böyle bir örgüt icat edip, kendilerine komplo kurabileceklerinden mi kaygı duyuyor.”
Eee bu doÄŸruysa haberdeki birkaç bilgi daha çöküyor. TahÅŸiyeciler "icat edilmiÅŸ" bir örgütse MİT niye 2004’ten beri takip etsin? Tahliye adını MİT koyduysa, o zaman karanlık odaklar MİT mi oluyor? O zaman MİT niye "kendi icadı" olan örgütü deli gibi 6 yıl takip ediyor? EÄŸer bu TahÅŸiyeciler karanlık odakların icadıysa o zaman niye sürekli El Kaide baÄŸlantılı olduÄŸunu söylüyorsunuz?
Karanlık odak Ergenekon’sa o zaman niye TahÅŸiye sanıklarından ikisini, Ergenekon sanıklarının telefonda bahsettiÄŸi bir Azeri’yle irtibatlı oldukları için yani suyunun suyundan Ergenekon’a baÄŸlayan polis fezlekesine savcı hiç itibar etmedi ve iddianamesine tek satır olarak bile bunu almadı?
ManÅŸet burada bitti. Herhalde bu manÅŸetteki tek doÄŸru bilgi Mehmet DoÄŸan’ın resmi. Bu kadar yalandan sonra, haberin diÄŸer yarısında Gülen’le ilgili söylenenleri de okumayalım bir zahmet.
Ama ErdoÄŸan’la DavutoÄŸlu’nu birlikte gösteren fotoÄŸrafın altındaki ÅŸu kutuyu mutlaka okumalıyız: “…Türkiye’nin IŞİD ve El Nusra uzantılı örgütlere destek ve silah verdiÄŸi iddialarının daha mürekkebi kurumadan, yargılanmaları süren TahÅŸiyeciler’e açıktan sahip çıkması ve masum ilan etmesi dikkat çekti.”
Ooo tehdit demek! Ama üzgünüm. KeÅŸke o El Kaide operasyonunun birinci haftasında ABD BüyükelçiliÄŸi’ne “bunlar El Kaideci deÄŸil” demeseydiniz.
DoÄŸruyu söylemenin zararları iÅŸte.
Bu arada deÄŸerli ÅŸakirtler, fark etmiÅŸsinizdir, maalesef size hâlâ yalan söylüyorlar. “Neden acaba” diye düÅŸünmeye baÅŸlamışsınızdır inÅŸallah…
22.12.2014
TÜRKİYE GAZETESİ
Henüz yorum yapılmamış.