Sosyal Medya

Makale

Yoksulun sırtı, zenginin karnı

Memleketimiz, sanki, 'bir acıya kiracı' oldu. Üzücü olayların biri bitmeden diÄŸeri baÅŸlıyor. 'OÄŸlum yüzme bilmezdi, suyun içinde ne yaptı' diye soran annenin yüzünü hatırlayın. Aklıma tek gelen, Cihan AktaÅŸ'ın bir hikâye kitabının adı: Acı ÇekmiÅŸ Yüzünde. İşte bu yüz, büyük ölçüde, milletimizin tertemiz yüzüdür. Bir de yüzsüzler var. On sekiz canımız yerin altında ve suyun içindeyken, halay çekenler, havai fiÅŸek gösterisi yapanlar. Sabirin.

Gökdelen kazası, maden faciası, tarım iÅŸçilerinin acı sonu. Özetle; yoksullar ölüme giderken. Buna, ÅŸehit ailelerinin yaÅŸadıkları evlerin görüntülerini de ekleyelim. Nerede bir viranelik varsa, sanki oradalar. En son, eÅŸinin yanında ÅŸehit edilen askerimizin baba ocağını gördük. Her ÅŸehit haberinden sonra benzer evlerle karşılaÅŸmamız bizi neden ÅŸaşırtmıyor? Çünkü iyi biliyoruz: 'Askerimiz fakirdendir.'

Kaç gündür madenci ailelerinin ekranlara yansıyan konuÅŸmalarını izliyorum, dinliyorum. Yoksulluk, çaresizlik. Orta Anadolu'nun sahipsizliÄŸi. Toprak altındaki kocasından haber bekleyen bir hanım ÅŸöyle diyor: 'Üç aydır maaÅŸlarını vermiyorlar. Eller bayram yaptı, biz yapmadık.' Aynı günlerde, Yeni Åžafak'ta yayınlanan bir haberin baÅŸlığı: 'Bankaların kârları dudak uçuklattı.' Kâr ile zarar bir arada gezermiÅŸ. Zarar hep fakir fukaraya, garip gurabaya. Kârı ise ancak kelime sonlarında görebiliyorlar: Cefakâr, fedakâr...

Kadınlar konuÅŸtukça, esas mesele daha iyi anlaşılıyor. Evimizin ÅŸairi olan Behçet Necatigil, ÅŸu dizeyi, bütün emekçiler adına yazmış gibi: 'Biz böyle eÄŸilmezdik, çocuklar olmasaydı.' Sükût.

Konuya duygusal yaklaÅŸtığımız söylenebilir. İnsanız. Elbette duygusal bakacağız.

***

Yeni kanunlara, düzenlemelere ve teftiÅŸlere raÄŸmen, iÅŸ kazalarında ciddi bir artış var. Bu artışı sadece dikkatsizlik ve ihmalle izah edebilir miyiz? Bence hayır.

Yüksek kâr hırsının sonu insafsızlıktır, acımasızlıktır. Kazancı artırmak için maliyetlerin düÅŸürülmesi. Nitekim, anlatılanlar ve yaÅŸananlar bu yönde.

Tam da burada, İslâm'da İş Ahkâmı ve İşçi Hakları isimli kitabı elime alıyorum. (Çeviren: İhsan Toksarı, Nida Yayınevi, 1968) Sayfa 16: 'İslâm, kanuni hükümleri ahlakî kaidelerle mezceder.' (Mezcetmek: Katma, karıştırma.) Hemen devamında: 'Helal - haram fikri, iÅŸçi ve iÅŸ sahiplerine, bütün iÅŸlerinde, vakitlerinde manevi müfettiÅŸ olur.'

Galiba eksik olan ÅŸey belli: Manevi müfettiÅŸin aradan çekilmesi. İş ahlakının sadece iÅŸçilerden beklenmesi. Fedakârlığın daima tek taraflı olması.

Kitaptan bir alıntı daha: 'Kapitalist nizamda iÅŸ sahibi muhteris menfaatperesttir. Bütün iÅŸ ve tasarrufunda hususi menfaatini gözetir. Açık menfaati, iÅŸçiye mümkün olan en az ücreti ödemeye sevk eder. Kendisine çok kâr temin etmesi için...' (Sayfa 81) İşte burada, devletin devreye girmesi gerekiyor. 'İşçi ve devlet' deyince de, aklımıza ilk gelen, asgari ücretin periÅŸanlığı. Esad CoÅŸan Hocaefendi, 'insan muhterem bir varlıktır' diyor. Asgari ücret, iÅŸte bu muhterem oluÅŸa açık bir saldırıdır. Tavır almadır. Yanı sıra, ağır ÅŸartlar. Buna karşılık, topraklarımız içinde, maaÅŸla ve ticaretle açıklanamayacak servetler birikiyor. Kara para.

'Ağır ÅŸartlar' bahsine kitaptan bir bölümle karşılık verelim: 'İslâm nazarında iÅŸçi, insanlığın hayrı ve toplumun refahı yolunda cehdini, gücünü sarfeden insandır. Bu sebepledir ki, İslâm, iÅŸçiye, iÅŸlerinin istikrarı, hayatının ve kuvvetinin muhafazası için mühim haklar vermiÅŸtir. Bu da iki ÅŸartın tahakkukuyla kemale erer: İşçinin rahatı ve çalışma yerinin müsait olması.' (Sayfa 99)

Muhafazakâr idarecilerin yönettiÄŸi bir ülkede yaşıyoruz. Tepkimizin ağırlığı ve kaynaklarımızın kadimliÄŸi bu yüzden. Unutmayalım ki, Hak, hukukun önünde gelir.

***

İş ve iÅŸçi. Amel ve amele. Amel kelimesi, bize baÅŸka neyi hatırlatıyor? Diyelim ki, çalışan, ailesiyle beraber, çalıştırana emanettir. Emaneti korumak ise güzel ahlakın ve iyi insan olmanın ÅŸartlarından biridir.

Üç tane de soru soralım: Çalıştıran, çalışanla insanî bir iliÅŸki kurabiliyor mu? İnsan kaynakları neden kimseye iyi bir ÅŸey çaÄŸrıştırmıyor? HelalleÅŸme bahsini ciddiye almayan iÅŸverenlerin sayısı niçin bu kadar çok?

UzaÄŸa gitmeyelim, baÅŸkalarından örnek vermeyelim. Soruları cevaplamaya kendimizden, buradan baÅŸlayalım.

Yazımızı, Peygamber Efendimizin o mübarek sözlerinden biriyle bitirelim: 'Kim helal aramaktan dolayı yorgun gecelerse, affedilmiÅŸ olarak geceler.'

Ne mutlu böyle olanlara, yaÅŸayanlara.

YENİŞAFAK

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.