Yalova - Gemlik - Bursa yolu, sanayileÅŸmenin yan etkilerinin en ağır biçimde görüldüÄŸü yerlerden. Müslim CoÅŸkun'la beraber iÅŸte o yoldayız. Bazen kızıyor, bazen üzülüyoruz. 'Seyir keyfi' yaÅŸamak pek mümkün deÄŸil.

Birinci sınıf tarım arazilerine, bereketli topraklara sanayi tesisleri kurmak ne kadar akıllıca? Bu soru, yolculuk boyunca aklımızı kurcalıyor. Satılık tarla ve bahçe ilanlarını gördükçe, ümidimiz kırılıyor.

Bursa'da, bizi, Toplu Konut İdaresi'nin yaptığı devasa bloklar karşılıyor. BüyükÅŸehir Belediyesi, YaÅŸayan Müze: Bursa isimli bir albüm-kitap yayınlamıştı. Müzenin ortasına böyle binalar dikmek olacak iÅŸ midir? 'İhtiyaç' denilebilir. İhtiyacımızı öyle her istediÄŸimiz yerde giderebiliyor muyuz?

1399 doÄŸumlu Ulu Cami, Bursa'nın kalbi. Çevresine yapılan yüksek binalar, kalbi karartmasa da, kapatıyor. KeÅŸke böyle bir ÅŸeye müsaade edilmese.

Bursa'nın tarihi eserleri bir köÅŸe yazısına sığmayacak kadar çok. Ecdadımız; cami ve külliyelerle, han ve hamamlarla, çeÅŸme ve türbelerle, adeta safları sıklaÅŸtırmış. Evliya Çelebi'nin 'ruhaniyetli bir ÅŸehir' olarak tanımladığı Bursa, 'tarihimizin dibacesi' olarak da görülür. Manevi baÅŸkentlerimizden.

***

Ahmet Hamdi Tanpınar, Bursa'yı hem cümlelerle, hem dizelerle anlatmıştır. Tanpınar'ın gezdiÄŸi / yazdığı Bursa, günümüzden ne kadar uzakta. BeÅŸ Åžehir kitabının birinci baskısı 1946 yılında yapılmış. 1950 yılında gerçekleÅŸtirilen sayıma göre, bu vilayetimizin nüfusu yüz seksen bine henüz gelmemiÅŸ. Åžimdi ise iki buçuk milyonun üzerinde. Malum, insanlarla beraber binalar ve sorunlar da artıyor.

Tanpınar, Bursa'da ikinci bir zamanın daha olduÄŸunu söylüyor. (BeÅŸ Åžehir, Dergâh Yayınları, sayfa 106) Yazısına ve ÅŸiirine aynı baÅŸlığı uygun görmesi, belki de bu yüzden: Bursa'da Zaman.

Åžiiri ve yazıyı beraber okuyorum. Yazısında, mimarî eserlerin inceliÄŸini anlatırken, 'cedlerimiz inÅŸa etmiyorlar, ibadet ediyorlardı' diyor. (Sayfa 123) Åžiirinde ise bu cümle, 've mimarîlerin en ilâhisi' dizesine dönüÅŸüyor. Buna benzer birçok örnek var. Bir tane daha verelim: 'Onlar, zaferin kendilerine ilk gülüÅŸü saydıkları bu ÅŸehri o kadar sevmiÅŸler ki… (BeÅŸ Åžehir, sayfa 106) Bu da Bursa'da Zaman ÅŸiirinden: 'Bir zafer müjdesi burda her isim.' (Bütün Åžiirleri, Dergâh Yayınları, sayfa 50)

'Zafer' demiÅŸken. Merakım ÅŸu: Tanpınar; Mekke, Medine, Kudüs ve Åžam'dan sonra beÅŸinci makam olarak bilinen Ulu Cami'nin (Bursa Kent Rehberi, sayfa 65) hemen altına bir anıt gibi dikilen Zafer plazayı görseydi, acaba ne derdi? Cevabı, kendimizce, yine aynı ÅŸiirden verelim: 'Bir rüyadan arta kalmanın hüznü.'

***

Bursa'ya ilk kez 1998 yılında gitmiÅŸtim. Balıkesir yolculuÄŸu sırasında, sabah namazını Ulu Cami'de kılmak için mola vermiÅŸtik. Namaza daha vardı. Gruptan ayrılıp yalnız başıma bir sokaÄŸa girdim. Hava henüz aydınlanmamış, her yer tenha. Sokak, elli metre sonra, bir meydana / hayata açıldı. Yarı karanlık içinde gördüÄŸüm manzara: Köylü kadınlar ve sepetler dolusu daÄŸ çileÄŸi. Elbette keskin ve güzel bir koku. Bir rüya gibi.

O tarihten sonra, Bursa'ya iki kez daha gittim. Kılavuzumuz olduğu halde, sokağı ve meydanı aradık, bulamadık.

Bunun bir rüya olduÄŸuna inanmaya baÅŸlamıştım ki, son bir umut, Åžair Cevat Akkanat'tan yardım istedim. Beraber yürümeye baÅŸladık ve bir sokağın başında durduk. Biraz gidince, meydanı gördük ve hemen hatırladım. Burası, orası! Adı, Tahtakale imiÅŸ. Manzara, mevsimden dolayı, biraz deÄŸiÅŸmiÅŸ. Çilekler gitmiÅŸ, daÄŸ armutları, elmalar, kestaneler gelmiÅŸ. İplere dizilip satılan ve kehribar tespihlere benzeyen alıçlar. 'Melki' dedikleri kanlıca mantarı. Tanpınar'ın yazdığı gibi, baÅŸka bir dünyanın, zamanın içindeyiz. Böyle iyi.

***

Bizim için, Bursa'nın sembollerinden biri de UludaÄŸ Yayınları'nın emanetçisi Cahit Çollak AÄŸabey'dir. Kendisini görmeye gitmek, kendimize gelmek gibidir. Onunla ilk kez tanışanlar bile yabancılık çekmez. Çünkü karşınızda, hakikate haksızlık yapmayan bir insan vardır. Bulan sevinsin diye dünyaya gönderilmiÅŸ. Bir daÄŸ köyünün içinden geçerken duyduÄŸunuz serinlik, ferahlık. Kalplerden daha derin bir ÅŸey.

Bursa'da yaÅŸayan kıymetlerimizden biri de Metin Önal MengüÅŸoÄŸlu. Çamurlu Bir Irmak kitabının ÅŸairi. (Kelime Yayınları, Konya, AÄŸustos 1989) Onun yanında kendinizi güvende hissedersiniz. Evet, 'mümin güven yurdudur' ve Metin AÄŸabey öyledir. 'Hayretin buzdan eli tenimin üzerinde' diyen ÅŸairimiz, yani 'çamurlu ırmağımız', durulmuÅŸ, berraklaÅŸmış. Onu çok güzel gördüm.

Afşin Selim ve Ahmet Edip Başaran'ı da unutmayalım. Bursa'daki kardeşlerimiz.

***

Hanlar bölgesi; Koza, Pirinç, Emir, İpek, Fidan, Geyve ve Tuz hanları. Bıçakçılar çarşısı. Minberi, mihrabı ve Kâbe örtüsüyle insanı titreten Ulu Cami. Ve Muradiye, YeÅŸil, Hüdavendigâr, Yıldırım. Her daim dünyanın geçiciliÄŸini hatırlatan türbeler. Sıklıkla karşınıza çıkan zamanın ve mekânın ruhu. Bazı ÅŸehirler asla bitmez. Bakınız: Bursa.

Öte yandan, hızla yükselen binalar, ovayı istila eden tesisler. Bursa, dünyanın en hızlı geliÅŸen altmış altıncı ÅŸehriymiÅŸ. (YaÅŸayan Müze: Bursa, sayfa 413) Aynı yayında, 'Bursa'nın kentsel yapısını, Osmanlı sultanlarının yaptırdığı külliyeler belirlemiÅŸtir' cümlesi de geçiyor. (Sayfa 425) İşte bu yapı, 'kentsel dönüÅŸüm' gibi icatlarla tehdit ediliyor. Elbette, bazı eserler restore edilip ayaÄŸa kaldırılıyor. Ağırlandığımız İbrahim PaÅŸa Kültür Merkezi bu yapılardan biri. Demem o ki, bir kazanıyor, iki kaybediyoruz.

Bursa, Yahya Kemal'den ödünç alıp söylersek; 'bir ulu rü'yâyı görenler ÅŸehri'dir. Kendi Gök Kubbemiz'de Kaybolan Åžehir isimli dokunaklı bir ÅŸiir var. Üsküp anlatılıyor. 'Üsküp ki Åžar Dağı'nda devâmıydı Bursa'nın' deniliyor. Bursa'nın kardeÅŸi Üsküp'ü kaybedeli çok oldu. Bari Bursa'yı kaybetmeyelim. Elimizdekinin kıymetini bilmiyoruz, bilelim.

YENİŞAFAK