Makale
Hacıyatmaz
“Pınarcık eylemi kimsenin çarpıtamayacağı gerçekleri ortaya sermiÅŸtir. 2 Haziran’da Ömerli’nin Pınarcık köyünde köy korucularına karşı gerçekleÅŸtirilen soylu eylem, bir dizi, eylemin doruÄŸu oldu. Pınarcık ardından Türk sömürgeciliÄŸinde onların deyimiyle milli krizi baÅŸlamış…”
“20 AÄŸustos gecesi Eruh’a baÄŸlı Kılıçkaya köyünün Milan mezrası büyük bir ARGK birliÄŸi tarafından basılarak denetim altına alındı. Daha önce birkaç kez uyarılmış olmalarına raÄŸmen düÅŸmana uÅŸaklıkta kararlı görünen … adlı hain çeteler, teslim olmayıp karşı koymaya çalışınca evlerine yönelik saldırı düzenlendi. 25 çete ve yakını öldürüldü…”
Serxwebun PKK’nın resmî yayın organı olan aylık bir dergi. Derginin eski sayılarına internetten ulaşılabiliyor. (http://www.serxwebun.org/arsiv/68/#/2/zoomed)
Derginin Haziran 1987 sayısında “soylu” diye bahsedilen ‘eylem’ Mardin’in Ömerli ilçesine baÄŸlı Pınarcık köyünde oldu. “Eylem”de 30 kiÅŸi öldürüldü. Ölenlerden 16’sı çocuk, 8’i kadındı.
Derginin AÄŸustos 1987 sayısında bahsedilen Eruh’a baÄŸlı Milan mezrasında öldürülen “25 çete ve yakını” arasında ise biri 3 günlük, biri 6 günlük iki bebeÄŸin de olduÄŸu 10 çocuk bulunuyordu.
İki yıl boyunca korucu veren köylere düzenlenen bu katliamlardan örgüt “iÅŸbirlikçiliÄŸin, çeteciliÄŸin cezalandırılması” olarak gururla bahsetti, politik anlamlarını açıkladı.
Yıllar sonra örgüt için iktidar kavgalarında o devrin “kahraman komutanları” “dörtlü çete” ilan edilip tasfiye edilene kadar. 24 yıl sonra da Murat Karayılan 2011’de çıkan Bir Savaşın Anatomisi kitabında bu eylemlerin bir öz eleÅŸtirisini verdi.
Ama yine de “bebek katili” sözünün ilham kaynağı olan o katliamlar Kürtlerin çoÄŸunluÄŸu için olaÄŸan ÅŸüpheli olmayı hak eden bir sicili olan devletin katliamlar listesinde duruyor hâlâ.
PKK’nın kendi içinde bir öz eleÅŸtiri ve epey kanlı bir tasfiye kültürü olduÄŸu biliniyor. Ama bunu yüksek sesle yapmasını gerektirecek bir kamuoyu tazyiki hissettiÄŸi anlar nadir oldu.
2008’de Diyarbakır’da dershane öÄŸrencilerinin öldüÄŸü katliam için sitesine “Sen kalk savaÅŸ uçaklarınla sivil köyleri yerle bir et, eh birileri de kalkıp Amed de iÅŸgal edilmiÅŸ Kürdistan’ın baÅŸkentinde kendine sefa süren ve insanların kanı üzerinden kendini yaÅŸatanlara, insani tepkisini gösterir” yazıları koymuÅŸ bir örgütten bahsediyoruz.
2011’de Batman’da, Siirt’te Kürt sivilleri hedef alan saldırılar için üst perdeden özür mesajları gelmiÅŸti.
Daha çok son Bingöl saldırısında olduÄŸu gibi açıklanması zor eylemler “lokal gruplara”, “kendi inisiyatifiyle hareket edenlere” ya da “derin yapılara” mal edilip üzeri kapatıldı.
Bir ara epey popüler olan “Biz yapmadık, TAK (Teyrenbazen Azadiya Kurdistan-Kürdistan Özgürlük Åžahinleri) yaptı”yı herkes hatırlayacaktır. TAK müzakerelerin ortasında 2010’da Taskim’de canlı bomba patlatınca Karayılan adını vererek bu örgütle bir iliÅŸkileri olmadığını açıklamıştı.
2011’de Ankara Kızılay’da üç kiÅŸinin öldüÄŸü eylemden sonra TAK’ın adı unutuldu. Ta ki Kobani üzerine birkaç gün önce yaptıkları “Kobane yangın yerine çevrilmiÅŸken Türkiye metropolleri rahat uyumayacaktır” tehdidine kadar.
Eski defterleri açmanın kimseye bir faydası yok, doÄŸru. O yüzden Hakikatleri AraÅŸtırma Komitesi gibi öneriler hem devletin hem PKK’nın günahlarını deÅŸmek savaÅŸ için yeni gerekçeler üretmekten baÅŸka bir iÅŸe yaramaz.
Bizim ihtiyacımız olan şey helalleşip unutmak.
Ama bunu yapabilmemiz için hakikatle yüzleÅŸmeye ihtiyacımız var. Ve hikayeyi efsanelerden kurtarıp doÄŸru düzgün anlatmaya.
Bunun için de barışın, çözümün her iki tarafını da hatalarıyla yüzleÅŸtirip, eleÅŸtirebilmek ÅŸart.
Devletin yapıp ettikleri hakkında epeyce ÅŸey yazıldı çizildi, bir aydınlanma yaÅŸandı. “Devlet Kürt meselesinde yanlışlar yaptı, katliamlar yaptı” diyen iki parti (AK Parti ve CHP) yüzde 80’e yakın oy aldığına göre o inkâr evresi Batı cephesinde aşıldı. Hükümet, çözüm sürecinde eksik yanlış hatalı ama sürekli eleÅŸtiriliyor, adım atmaya zorlanıyor. Hükümete yakın çevrelerden de çözüm sürecinde daha hızlı olması için eleÅŸtiriler geliyor. Bu konuda açık bir tartışma ortamı var.
Peki ya PKK cephesinde?
30 yıldır ÅŸiddeti bir siyasi yol alarak seçmiÅŸ örgütün bundan vazgeçip siyasileÅŸmesi için sadece devletle anlaÅŸması yetmez. Buna ikna olması, iç tartışmalarıyla bunun kendisi için de iyi olduÄŸuna karar vermesi gerekir
Ve bunun için onu teÅŸvik edecek iyi dostlara, serin kafalı bir uluslararası okumaya ve “sünnetsiz çıkan, domuz yiyen, IŞİD’le aynı ÅŸey olan” devlet ağızlı eleÅŸtirilerin yapamayacağı dürüst eleÅŸtirilere ihtiyaç var.
Öcalan örgütünü defalarca siyasileÅŸtirmek istedi. Devlet de çeÅŸitli defalar bu sorunu çözmek için giriÅŸim baÅŸlattı. 90’ların başında, 98 sürecinde, Öcalan yakalandıktan sonra ve Oslo sürecinde bu denemelerin baÅŸarısız olmasının iki temel nedeni vardı.
Birincisi devletin esnemeyen katı politikalarıydı. İkincisi de PKK, Körfez Savaşı, Irak iÅŸgali ile kendine alanlar, imkânlar, silahlar buldukça çözüme ihtiyacı kalmadığını düÅŸündü ve kararından vazgeçti.
Çözüm sürecinin bu kez ve henüz yıkılmamasının da arkasında bu iki konuda alınmış mesafeler var.
İlki, devletin kararsızlığıydı. Çözüm sürecine karşı olan Cemaatin hükümetle olan ortaklığı hükümetin rotasını zaman zaman deÄŸiÅŸmesine neden oldu. Hükümet o prangadan kurtuldu. Artık çözüm sürecine başını koyduÄŸunu her yerde söyleyen bir lider, çözüm yol haritasını Resmî Gazete’de yayınlayan, çözene kadar bize uyku yok diyen bir baÅŸbakan var. PKK eÅŸittir IŞİD gibi açıklamalar, Kobani meselesinde baÅŸarısız algı yönetimine raÄŸmen sürece açık destek veren bir kamuoyuyla yola devam ediliyor.
İkinci engeli de örgüt menfaatlerini Türkiye’de barıştan yana gören stratejik okumasıyla Öcalan ortadan kaldırdı. Bütün “daha iyi fırsat” talepleri ondan döndü. “Önderlik” olarak anılan tartışmasız liderliÄŸini 2011’den farklı olarak kullandı ve çözümün Gezi’de, 17 Aralık’ta net bir ÅŸekilde arkasında durdu.
Ama çözüm sürecinin önüne kaçınılmaz iki büyük talihsizlik çıktı.
Birincisi Suriye kriziydi. 2011’de çözüm sürecini bitiren Suriye’de Kandil’in önüne açılan fırsatları kullanma isteÄŸi ve bu yüzden içine girdiÄŸi ittifaklardı. Bugün de çözüm sürecinin önündeki en büyük engel PKK’nın bir kanadının aklını Türkiye’deki barıştan çok, Suriye’de PKK tarihinde ilk kez ÅŸehirlerde elde edilen hakimiyet çelmesi geliyor. Bu fırsatçılık her seferinde Öcalan’dan döndü.
Ama en son deneme Öcalan’ı da köÅŸeye sıkıştırdı.
Önce haftalarca sahte belge üretmekten, fotoÄŸrafları görüntüleri çarpıtmaya kadar profesyonel bir kara propaganda faaliyetiyle IŞİD’i destekleyen Türkiye hikayesine herkesi inandırdılar. Yalanları çöktükçe yeni bir yalanla yola devam ettiler. Hükümet de bütün bu propagandayı aylarca seyretmekle yetindi.
(O kadar ki meÅŸhur İrangate [İran-kontra] skandalının baÅŸ aktörü, İran’a silah satıp, parasıyla Nikaragua’daki solcu hükümet karşıtı kontra gruplara yardımı örgütlemiÅŸ emekli yarbay Oliver North bile o dezenformasyonun bir parçası olan güya bir Türk eriyle [sivil beyzbol ÅŸapkalı} IŞİD’çileri yan yana gösterdiÄŸi iddia edilen kareyi “Kobani sınırında çalışan Amerikalı bir müteahhit bana gönderdi” yalanıyla paylaÅŸtı)
Suriye’de bu hayallerini gerçekleÅŸtireceÄŸi iki ayrı büyük bölgeleri olmasına raÄŸmen, üç tarafı kuÅŸatılmış, bir nokta kadar kalmış, nüfusunun tamamına yakını Türkiye’ye geçmiÅŸ Kobani’den de bir Stalingrad hikayesi çıkarıp, bütün topları da “Srebrenica katliamını izleyen hatta çetelere destek veren” Türkiye’ye çevirmeyi baÅŸardılar.
Sonra Kobani için Kobanililerin kaçtığı Türkiye’yeyi Kobani’ye çevrime çaÄŸrıları geldi.
Mehmet Öcalan’ın Öcalan’a atıfla söylediÄŸi “IŞİD'in olduÄŸu yerde ve Kürtlerin yaÅŸadığı bölgede nerede bir IŞİD varsa sonuna kadar direnilecek” sözleri geldi önce.
Sonra Kandil hedefi daha netleÅŸtirdi: “Kuzey halkımız IŞİD çetelerine, uzantılarına ve destekçilerine hiçbir yerde yaÅŸam ÅŸansı tanımamalıdır. Tüm sokaklar Kobani sokaklarına dönüÅŸtürmeli, bu saatten itibaren milyonlar sokaklara akmalı, sınır insan seline dönüÅŸmelidir...”
Ve Hemen arkasından da HDP acil toplanıp “7’den 70’e bütün halklarımızı sokaÄŸa, alan tutmaya ve harekete geçmeye çağırıyoruz. Bundan böyle her yer Kobani’dir” dedi.
Peki ne oldu? Uzun bir süredir asayiÅŸ timleri diye kurdukları YDG-H çeteleri sahneye çıktı. IŞİD’çi diye gördükleri her ÅŸeye saldırdılar. İnsanları binalardan atıp, boÄŸazlarını kestiler, yaktılar, sakallı diye 69 yaşındaki yaÅŸlı adamları öldürdüler, yol kesip sakallı ve Kürtçe bilmiyor diye arabalarından indirip Suriyelileri bile öldürdüler...
Sonra Öcalan’dan mektup geldi.
Ve 38 kiÅŸinin ölümünden sonra HDP/DTK/DBP açıklaması:
“Sn. Öcalan’ın da katkısı ve çaÄŸrısı dikkate alınarak Hükümetin Kobanê konusunda attığı olumlu adımlara (sınırdan yaralı ve insani yardım geçiÅŸinin kolaylaÅŸtırılmasına ek olarak) devam etmesini istiyoruz."
"HDP-DBP-DTK-HDK: Bizler hem ülke içinde, hem de dışında halklarımıza yönelen tehdidi Hükümetle birlikte çalışarak bertaraf etmek istiyoruz."
Aylarca süren IŞİD eÅŸittir AKP propagandasından, serhildan çaÄŸrılarından, 38 ölümden sonra Kobani’ye yönelik tehdidi hükümetle birlikte çalışarak bertaraf etmek istiyoruz demek.
Peki örgüt 38 ölümden, onca propagandadan sonra nasıl bu kadar kolay ve şımarıkça dönebiliyor?
Çünkü kimseye hesap vermeyeceÄŸini biliyor. Hükümet ve yakın çevrelerden gelen eleÅŸtirilerin zaten bir hükmü yok onlar için. Peki ya güvendiÄŸi dostları?
İşte orada çözüm sürecinin karşılaÅŸtığı ikinci talihsizlik devreye giriyor. Çözüm süreci, Gezi ve 17 Aralık’la doruÄŸuna çıkan anti-AKP nefret koalisyonunun ortasında yol almaya çalışmak zorunda kaldı.
Kürtlerin çözüm süreciyle AKP’yi yıkma koalisyonunun dışında kalmasına öfkelenen bir anti-AKP koalisyonu var…
Ölen insanlar için deÄŸil, Atatürk büstleri için üzüntülerini bildiren HDP ve Kandil ile “Kobani’ye girip kurtarıp çıkalım” diyerek Kandil’e selam gönderen KılıçdaroÄŸlu bu koalisyonun izdüÅŸümleri…
Kürtlere, PKK’ya ÅŸirin gözükmek için hâlâ Kürtlerin ölümüne neden olan bir ÅŸiddet sarmalının sürmesine hizmet ediyorlar. Barışın altını oyuyorlar.
Ama hepsine raÄŸmen çözüm süreci hacıyatmaz gibi bir türlü devrilmiyor, hep ayakta kalmayı baÅŸarıyor.
Bu işte bir hayır olmasın?
TÜRKİYEGAZETESİ
Henüz yorum yapılmamış.