Makale
Batı bataklığı
İslâm coÄŸrafyasının birçok kıymetli beldesi, 1991'den beri bombardıman altında. Yirmi üç senedir neredeyse aralıksız devam eden bir acımasızlık ve acı. Biz ÅŸahitlik etmekten yorulduk. Ya yaÅŸayanlar? Canlarından bezmiÅŸ midir? Kayıpları tam olarak bilen var mı? Yurdundan ayrılmak zorunda kalanları? Ege ve Akdeniz sularında boÄŸulanları?
Batı dünyasının kahredici ayrımcılığını biliyoruz. Her daim görüyoruz. Adalete uzak, menfaate yakın politikalar. İnsafsız ve izahsız tutumlar, yaklaşımlar. Demokrasinin erdeminden bahsediyor, sonra bir darbeciyi destekliyorlar.
İki komÅŸu ülke düÅŸünün. Batılılar, birinde diktatörü tutuyor, diÄŸerinde 'demokrasi' deyip seçim istiyor. Böyle bir ahlak. İşte bu ikiyüzlü politikanın, bu çifte standardın bir parçası olmamak lazım.
Åžunu da soralım, söyleyelim: Bu dünyada Amerika'dan, İngiltere'den, Fransa'dan, İsrail'den daha zalimi var mıdır? OlmuÅŸ mudur?
Tamam, İslâm barış dinidir. Peki, aynı ÅŸeyi, diÄŸer dinler için de söyleyebiliyor muyuz? Sükût. İsrail'in Filistin topraklarında yaptıkları nedir ve nasıl önlenecektir? Sevgi sözcükleriyle mi? Bu büyük haçlı istilası, hoÅŸgörüyle mi bertaraf edilecektir? Küçük bir ayrıntı: İnsan haklarının ve özgürlüÄŸün 'yurdu' olan Avrupa'da camilerimizi kim kundaklıyor? Niçin önlem alınamıyor?
IŞİD'in yaptıkları ve yaÅŸattıkları elbette kabul edilemez. İnsanları insafsız bir ÅŸekilde öldürmeleri ve bunu görüntüye alıp servis etmeleri. Sormamız lazım: Aynı ÅŸeyi Amerika, İsrail gibi ülkeler de yapmıyor mu? Evleri, seyir halindeki araçları havadan bombalıyor, sonra görüntüleri dünyanın beÄŸenisine sunuyorlar. O evlerin, araçların içinde kim bilir kaç masum hayatını kaybetti. Bu ülkelerin, sözü edilen terör örgütünden farkı nedir? Biri resmî, diÄŸeri deÄŸil, o kadar.
İngiliz aÄŸzıyla, Amerikan aklıyla konuÅŸmamak gerekiyor. İslâm dünyasına dışardan bakmamak. Suriye'de binlerce insan iÅŸkenceyle, açlıkla öldürülürken, kimyasal silah kullanılırken, masumların üzerine varil bombaları atılırken seyredenlerin, bugün, IŞİD'e müdahale etmesi, merhamet duygusundan mıdır?
Afganistan ve Pakistan'da insansız uçaklarla katliam yapanların, aileleri topyekûn yok edenlerin Irak'taki hamleleri, acıma hissinden midir?
Bu merhamet duygusu, bu acıma hissi, Gazze'de yüzlerce çocuk devlet eliyle / gücüyle katledilirken niye oluÅŸmadı? Hatta açık bir ÅŸekilde katiller desteklendi.
Mısır'da seçilmiÅŸ hükümeti devirenler, hakkını arayan sivillerin üzerine ateÅŸ edip sayısız insanı öldürenler, bugün, kimler tarafından ağırlanıyor, himaye ediliyor?
Çeyrek yüzyıl boyunca İslâm topraklarında hangi örgütler kuruldu yahut kullanıldı? Bu örgütler üzerinden Müslümanları döven, sınırsız bir ÅŸekilde müdahale eden kimlerdir?
Terör ÅŸüphesiyle ve 'önleyici saldırı' adı altında, kaç insanın hayatı elinden alındı? Bilinemiyor. Hiçbir zaman da bilinemeyecek. 'Afrika dahil.'
Bugün, İslâm dünyasının içinde bulunduÄŸu durumu nasıl anlatacağız? Hem içerden, hem dışardan yıkılmaya çalışılan bir kale düÅŸünelim. Allah'ın hikmetiyle, desteÄŸiyle ve hakiki müminlerin çabasıyla, bu kale yıkılmıyor.
Tekrar edelim: Batı dünyasının ürettiÄŸi ikiyüzlü politikaların ve tahammül sınırlarını aÅŸan ayrımcılığın bir parçası olmamalıyız.
Sayın DavutoÄŸlu, Irak'ta yaÅŸananları, bir öfke patlaması olarak tanımlamıştı. Burhan Kuzu, 22 Eylül günü, 'IŞİD elbette bir terör örgütüdür. Bunu bölgenin başına bela eden ise Esad ve Maliki'nin acımasız mezhepçi politikalarıdır' diye yazmıştı. 27 Eylül'de ise ÅŸunları yazdı: 'IŞİD'e karşı hava harekâtı yetmez. Kara harekâtı ÅŸart. (...) Müdahalenin kaçınılmaz olduÄŸu muhakkak.' Aradaki beÅŸ günde ne deÄŸiÅŸti, doÄŸrusu merak ediyoruz.
Irak ordusunun ve polisinin yüzde doksan beÅŸinin Åžiilerden oluÅŸtuÄŸu söyleniyor. Hakkaniyetten bahsedilecekse eÄŸer, önce buradan baÅŸlanması gerekmez mi? IŞİD'i etkisiz hale getirince her ÅŸey düzelecek mi? Irak'a yeniden 'özgürlük' ve 'adalet' mi gelecek? BaÄŸdat'ta Sünni temizliÄŸi duracak mı? Aynı durum, Suriye ve Åžam için de geçerli. Bizler bunu söylediÄŸimiz vakit, ilginçtir, 'mezhepçilik yapmakla' suçlanıyoruz. Böyle bir düzen kurulmuÅŸ, kurmuÅŸlar. İstiyorlar ki, 'Türk halkı' bile demeyelim. 'Sünni' kelimesini aÄŸzımıza almayalım.
Her fırsatta, 'ÅŸiddeti doÄŸuran bataklığın kurutulması'na vurgu yapılıyor. Åžiddete neden olan iki ÅŸey varsa, biri, Batı dünyasının izlediÄŸi acımasız ve ÅŸahsiyetsiz politikalardır. Buna duyulan öfke ve isyan. Demem o ki, bataklık, batının tâ kendisidir. Önce karmaÅŸa için uygun ortam oluÅŸtur, ÅŸartları hazırla, sonra da müdahale et. Ne güzel.
Müslümanlar olarak en büyük sorunumuz, eksikliÄŸimiz, 'bu bizim iç meselemizdir, kendi aramızda çözeriz' diyebileceÄŸimiz kurumlardan ve iradeden mahrum bulunmamızdır. Binlerce kilometre öteden gelip 'bizi' öldürmeleri bu yüzden. Israrla 'İslâm BirliÄŸi' dememizin nedeni de bu. Türkiye, bir ÅŸey yapmak istiyorsa eÄŸer, buradan baÅŸlamalıdır.
Son bir ÅŸey daha: 'Bu topraklar, zulümden kaçan ve emin belde arayan milyonları; renklerine, dillerine, soylarına bakmaksızın baÄŸrına basan, onlara kucak açan yerdir.' (Ebubekir Kurban, Türkiye Sevgisi İmandandır, sayfa 72) Araplar, Kürtler, Türkmenler, Yezidiler ve niceleri. Mazlumlar, garip düÅŸenler. Hatta çirkin bir oyunun parçası olanlar, kullanılıp atılanlar. Kapımız herkese açıktır ve daima öyle kalmalıdır.
İçimizden bazıları ise 'Mal satacak komÅŸu kalmadı' diye yakınıyor. Böyle kimselere diyecek bir sözümüz yok.
YENİŞAFAK
Henüz yorum yapılmamış.