Sosyal Medya

Makale

Millete haset etmek

Rehin tutulan kırk dokuz ferdimiz saÄŸ salim kurtarılıp hanelerine ulaşınca, sevdiklerine kavuÅŸunca; Yahya Kemal'in Süleymâniye'de Bayram Sabahı ÅŸiirini okuma ihtiyacı hissettim. Bu dize, beni bir kez daha duygulandırdı: 'Kendi gök kubbemiz altında bu bayram saati...'

Tartışmalar malum. Sayın DavutoÄŸlu'nun 'bir kere de bu milletle aynı hisleri paylaşın' çıkışı boÅŸuna deÄŸil. Millet ne hissediyorsa, onu hissetmeye çalışın. Milletin sevincini tehdit ve tehlike olarak görmeyin. Bayram zamanlarında, gazete ve televizyonlarda, 'bayramı zehir ettiler' haberleri çıkar. İşte bunu yapmayın. On yıllar boyunca yaptınız, artık yapmayın.

On yıllar boyunca. Osmanlı parçalandıktan sonra, milletimiz, son bir gayret ve fedakârlıkla istiklal mücadelesi vermiÅŸ, yeni bir 'devlet' kurmuÅŸtur. Fakat bunun sevincini yaÅŸayamamıştır. YaÅŸatmamışlardır. Neler olmuÅŸtur, biliyoruz. 'Teoride halkçı, pratikte halktan kopuk bir cumhuriyet inÅŸa edilmiÅŸtir.' (Ebubekir Kurban, Türkiye Sevgisi İmandandır, sayfa 205) Biraz daha açarsak: 'Devrimler, bünyenin kabul etmediÄŸi bir organ nakli operasyonuna dönüÅŸmüÅŸtür.' (Sayfa 104)

Milletin sevincine düÅŸmanlık etmek, suyu bulandırmaya çalışmak, güzel havayı tersine çevirmek, kötü bir alışkanlık olarak bugünlere kadar gelmiÅŸtir.

İnsanımızın iyiliÄŸini istemeyen, milletten deÄŸil de menfaatten yana olan, içinden çıktığı toplumu beÄŸenmeyen, yabancıların aÄŸzıyla yerlilere laf eden bir grup. Öyle ki, bu topraklar, milliyetçilik adı altında millet düÅŸmanlığı yapanları bile görmüÅŸtür. Görüyoruz. Kendince, vatanını seven ama milletini sevmeyen. 'Yeter, söz milletindir' diyenlere yapmadığı eziyeti bırakmayan.

İşte bu kimseler, her ÅŸeyi kurcalar, mahreme taarruz eder, açık arar, bulunca da insafsızca kullanırlar. En kıymetli baÅŸarıları bile ama'lı, fakat'lı sözlerle karşılarlar. Milletin elinden çıkan her iyiliÄŸin altında bir kötülük ararlar. Heves kırar, gönül gücendirir, rencide ederler.

Tekrar, Türkiye Sevgisi İmandandır kitabına dönelim: 'Türkiye derken, coÄŸrafî bir terimi kastetmiyoruz. Türkiye bir karşı duruÅŸu, madde ile mânânın çarpışma zeminini ve sonuçta mânâ medeniyetinin zaferinin tarihi ağırlığını ifade eder.' (Sayfa 71) İşte bu mânâya hücum eder, bu tarihi karalamaya, ağırlığımızı hafifletmeye çalışırlar.

İşte bu kimseler, milleti sevindirenleri de sevmezler. Onları düÅŸman bellerler. Milletin derinlikli, kıymetli, baÅŸarılı evlatlarına haset güderler. Bu milletin tek başına, bağımsız operasyon yapabileceÄŸine inanmazlar. Kendileri gibi, hep 'dışardan' emir / yardım alındığına inanırlar. Hemen burada, bir iktibas yapalım: İbrahim Cücük, 'haset edilen kiÅŸiysem ne yapabilirim' sorusuna ÅŸöyle cevap veriyor: 'Kendisine takınılan yanlış tavırlara sabretmeli, alaya alınmalara, hakaretlere, karşı oluÅŸlara cevap vermeyip iffetine bir halel getirmemelidir.' (Reyhan dergisi) Nihayetinde, sabrın sonu selamettir ve öyle olmuÅŸtur.

İnsanımızın kendine gelmesi, iÅŸte bu zihniyetin gitmesi demektir. Böyle bir ÅŸeyi elbette istemezler.

Artık bitirelim: Ebubekir Kurban, Batı dünyasını anlatırken, 'kendi menfaatleri söz konusu olduÄŸu zaman hiçbir ölçü tanımazlar' ifadesini kullanıyor. (Sayfa 74) Bu durum, bize, milletimize hiç yabancı deÄŸil. Ne çok örnek var.

Musul Konsolosumuz, yüz bir günlük esaretin ardından, 'İnsanın vatanı için katlanamayacağı ÅŸey yok yoktur' diye açıklama yaptı. Yazımızın öznesi olan kimselerin de 'kendi menfaatleri' için yapamayacakları bir ÅŸey yok. Acı ama gerçek.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.