Sosyal Medya

Makale

Sana dilden soruyorlar

Önce küçük bir okuma parçası: 'Bir ölünün yakılması yaklaşık üç saat sürerken, ölüyü yakma görevi ailenin en büyük erkek çocuÄŸuna düÅŸüyor. Hindular ölülerini yakmaya ağızdan baÅŸlıyorlar. Çünkü Hindu inancına göre, insan, hayatta en fazla günahı aÄŸzıyla (diliyle) iÅŸliyor.' (Adem Özköse, Seyyah, Pınar Yayınları, sayfa 43)

Bu paragrafla karşılaşır karşılaÅŸmaz, Marifetname'ye bakma ihtiyacı hissettim. Orada, maddeler halinde, uzuvların, yani kulağın, gözün, dilin, elin, karnın, ayağın afetleri var. En uzun liste, hakikaten, dile ait: Yalan, gıybet, alay, çekiÅŸmek, sövmek, kovuculuk, sırrın ifÅŸası, iki dilli olmak, kötülüÄŸe ÅŸefaat eylemek, Müslüman'a beddua etmek, fazla konuÅŸmak... Uzayıp gidiyor. (Sayfa 1291, 92, 93) Böylece, dilini tutmak ile kendini bilmek arasında hiçbir fark olmadığını görüyoruz.

O halde, 'dili doÄŸru kullanmak' bahsi, sadece imla kurallarını deÄŸil, onu, kötü iÅŸlerimize alet etmemeyi de kapsıyor. Her parçamız bize emanetse eÄŸer, onları korumak da vazifelerimiz arasına giriyor.

Atalar sözümüz, 'dille düÄŸümlenen, diÅŸle çözülemez' diyor. Aynı kaynaktan bir uyarı daha: 'Eden kurtulmuÅŸ, diyen kurtulmamış.' Dil, iÅŸte böyle bir ÅŸey! Öyle ki, elinizle yaptığınız bir iyiliÄŸi, dilinizle ziyan edebilirsiniz. Anahtar kelimeler, rezil ve vezir.

***

Birbirimizi çok kolay incittiÄŸimiz, dilimizi kesici alet gibi kullandığımız, sözümüzü büyüklerden bile sakınmadığımız günlere geldik. Sosyal medyayı da unutmayalım. Çünkü orada, yazmıyor, adeta konuÅŸuyoruz.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.