Sosyal Medya

Makale

Her düşüş, bir öğreniş

Adına 'yüksek hayat tecrübesi' dediÄŸimiz ÅŸeyler hiç bitmez. Ancak ölürken, ölünce.

YaÅŸanan günler ve olaylar, bize çok ÅŸey öÄŸretiyor. Her birini 'unutmamak' hanesine yazıyoruz. Ayrıca, ÅŸunu da biliyoruz: Her düÅŸüÅŸ, bir öÄŸreniÅŸ.

Son yirmi yıldır yaÅŸadığımız ve asla unutmadığımız ne çok acı var. 'Åžu kadına haddini bildirin'den 'otoriteden izin alınmalıydı' sözüne kadar. Kuralımız ise belli: Ne kin tut, ne de unut.

Cemaatler arasında tatlı bir rekabet olur, olmalıdır. Yardım kuruluÅŸlarını da unutmayalım. Buna, 'hayırda yarışmak' diyoruz. Fakat bir cemaat ile dindar diyebileceÄŸimiz bir hükümet arasında yaÅŸanan biçimsizliÄŸe ilk defa ÅŸahitlik ediyoruz. ÅžaÅŸkınlığımızın bir nedeni de bu.

Önce ÅŸunu söyleyelim: Muhalefet yapmak ile düÅŸmanlık etmek arasında, iyi olmak veya olmamak kadar fark vardır. Ne mutlu, bunu bilenlere, gözetenlere.

Milli hafızaya ve derin vicdana güvenirim. Milletimiz, doÄŸru insana yapılan yanlışları asla unutmamıştır, unutmaz. Yanlışa maruz kalanı, daha çok baÄŸrına basar, sahip çıkar. Son mitinglerin bize anlattığı da budur.

Dikkat ederseniz, Adnan Menderes, milletin gözünde ve gönlünde her geçen gün büyüyor. Ona yanlış yapanlar, zulmedenler ise daha ne kadar küçülebilir?

Ciddi bir oy farkıyla seçilmiÅŸ bir baÅŸbakanı 'hırsız' diye damgalamaya, hatta bu ÅŸekilde dünyaya duyurmaya çalışırsanız, evvela milleti rencide etmiÅŸ olursunuz. Seçmenlerini demiyorum, milleti. Kendisine / partisine hiç oy vermememe raÄŸmen, bu çirkin ithamdan fazlasıyla rahatsız olanlardanım. Ayıptır.

Burada, hemen Cemil Meriç'e gidelim: 'İnsafını kaybedenler, hiçbir hakikati bütünüyle kavrayamazlar.'

***

Ülkemizde siyasetin nasıl yapıldığını az-çok biliyoruz. Cumartesi akÅŸamı, halk partisinin büyükÅŸehir adayının konuÅŸmasına ÅŸahitlik ettim. Eyüp Sultan'da. Sanırsınız, bir din görevlisi konuÅŸuyor. Allah ve Allah.

Aynı partinin Sakarya adayının broÅŸürü elimde. Karapürçek'e gidince almıştım. BroÅŸürün en üstüne, üstelik büyük harflerle ÅŸu cümleyi yazmışlar: 'Sakarya'yı Hazreti Ömer adaletiyle yönetmeye talibiz.' Bilirler mi, bilmem; onun adaleti, ÅŸeriat demektir.

Sakarya, mütedeyyin kimselerin çoÄŸunlukta olduÄŸu bir ÅŸehir. Bu ifadeyi, örneÄŸin İzmir'de kullanabilirler mi? Orada da çaÄŸdaÅŸlık ve laiklik vurgusu, irtica tehdidi, tehlikesi. Ortama ve duruma göre vaziyet almak, söylem geliÅŸtirmek. Bir de baÅŸkalarını 'dini siyasete âlet etmekle' suçlarlar.

Hem hassasiyetleri, hem de geçmiÅŸten gelen acı hatıraları olan bir kiÅŸinin yahut grubun, kuru bir inat uÄŸruna, bu zihniyeti desteklediÄŸini düÅŸünün. Ölüye aÄŸlamaz, diriye gülmezler, gülmediler. Neyin hırsıdır ki bu, her toplantılarında kavga çıkar. Alkışlamayan azar yer. İtiraz eden yumruk. O yumruÄŸun millete geldiÄŸini anlamadılar, anlamazlar. Nihayetinde, ihlaslı insanların karşısında, en fazla ihlasçı olabilirler. Bu fark, asla kapanmaz.

Peki, mevcut hükümetin yanlışları yok mu? Çok. Kentsel dönüÅŸüm adı altında sokakların, mahallelerin, dolayısıyla bir hayat tarzının yok edilmesi; zenginliÄŸin eÅŸit dağıtılamaması; yol kenarlarına yapılmasına müsaade edilen ve trafiÄŸi durma noktasına getiren toplu konutlar, devasa iÅŸ merkezleri; aykırı seslere tahammülsüzlük; yanlış kültür politikaları; en çok fidan diken hükümet olmalarına karşılık tabiata verilen inanılmaz zararlar; vatan ve millet yerine, kendisine çalışanların artması; üslup meselesinin henüz çözülememesi; mütedeyyin kesime mensup birçok insanın baÅŸkalaÅŸması; bütün bunların yan etkisi olarak, kibirli kimselerin çoÄŸalması ve kutuplaÅŸmanın bir bıçak gibi keskinleÅŸmesi vs.

Evet, ÅŸahsiyat yapmadan, bunları yazalım, eleÅŸtirelim. Misal: OturduÄŸum semtte, birkaç sene öncesine kadar dört tane yeÅŸil alan vardı. YürüyüÅŸe çıkıyor, pikniÄŸe gidiyorduk. Åžimdi dördü de yerinde yok. Topraktan çimenler ve çiçekler deÄŸil, devasa beton bloklar yükseliyor. Üstelik bu, Türkiye'nin en kalabalık ilçesinde oluyor. Özetle, boÄŸuluyoruz.

Yapılan güzel iÅŸleri, gönlümüzü ferahlatan kararları, kaldırılan yasakları bir kelime bile anmadan söylüyorum: Bütün bu saydığımız olumsuzluklar, hiçbir düÅŸmanlığı haklı çıkarmaz. Hele ihaneti, hiç.

Mesele yolsuzluk iddialarıysa eÄŸer; insanların konuÅŸmalarını dinleyip kayıt altına almak ve vakti gelince kullanmak, mahreme göz dikmek, milletin kıymetli evlatlarına iftira atmak, büyüklerin izzetiyle oynamak, tuzak kurmak, en az hırsızlık kadar çirkindir. Kötü yöntemlerle iyi bir iÅŸ yapılır mı? Yapılmaz.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.