Sosyal Medya

Kültür Sanat

İlk İmam Hatip Okulu nasıl açıldı?

Üstad Ali Ulvi Kurucu'nun hatıralarında ilk İmam Hatip Okulu'nun kuruluş hikayesi de yer aldı. İşte Celal Hoca'nın tarihe adanan gayreti:



M. ErtuÄŸrul DüzdaÄŸ tarafından kaleme alınan Ali Ulvi Kurucu'nun hatıralarının 4'üncü kitabında ilk Ä°mam Hatip Okulu'nun kuruluÅŸ hikayesi de yer aldı.

Merhum Üstad Ali Ulvi Kurucu'nun merhum Celâl Hoca'nın (Celalettin Ökten) aÄŸzından aktardığı ilk Ä°mam Hatip Okulu'nun 'tarihe emanet edilen' hikayesi oldukça çarpıcı...

Ä°mam Hatip mücadelesinde Celâl Hoca'nın yanı sıra dönemin Maarif Vekili (Milli EÄŸitim Bakanı) Tevfik Ä°leri ve BaÅŸbakan Adnan Menderes'in de gayretleri dikkat çekiyor.

Ä°ÅŸte "Ankara'da bir ay süründüm" diyen Celâl Hoca'nın aÄŸzından aktarılan göz yaÅŸartıcı hikaye:

"Ä°MAM HATÄ°P OKULLARI Ä°ÇÄ°N NASIL Ä°ZÄ°N ALINDI?"

Celâl Hoca merhum, hak yolunda mücadeleci, azimli, kararlı bir insandı. Ä°mam Hatip Okulları'nın Türkiye'de ilk açılışı onun azmi ve ısrarı sayesinde, lütf-i Ä°lâhî'nin tecellisi ile olmuÅŸtur, dersek mübalaÄŸa etmiÅŸ olmayız.

Bu bahsi fakir, kendisinden, muhtelif zamanlarda dinlediÄŸim ÅŸekilde, tarihe emanet etmek isterim. Esasen bu hadiseye ve safhalarına ÅŸahit olmuÅŸ bulunan herkesin, bildiÄŸini yazması da vicdanî, dinî ve tarihî bir borç hükmündedir...

Ä°ÅŸte Celâl Hocamızın Ankara'da Tâlim Terbiye Kurulu'ndan Ä°mam hatip Okullarının açılmasına dair izin alışının, Hoca'nın aÄŸzından dinleyip de bugün hatırlayabildiÄŸim kadarıyla hikâyesi:

Celâl Hocamızın anlattıkları

Merhûm Celâleddin Ökten Hocamız ÅŸöyle anlatmıştı:

Memleketimizde 1940'lı yıllarda, halkın aÄŸzında dolaÅŸan bir söz vardı:

"Cenazelerimizi yıkayacak imam kalmayacak!.."

Bu söylentide doÄŸruluk payı vardı. Bazı köylerde imam olmadığı ve ölenlerin yıkanıp gömülmesi için yakın köylerden imam gelmesinin beklendiÄŸi bilinen bir ÅŸeydi. Zaman geçtikçe, bu halin daha kötüleÅŸeceÄŸi de belli idi...

Asıl, imanları yıkayacak hoca yoktu

Halbuki asıl tehlike bu deÄŸildi... Cenazenin üzerine bir teneke su atarsın yahut bir havuza, bir göle batırırsın yıkarsın... Avam: Cenazemizi yıkayacak hoca kalmadı, der; hocayı, cenaze namazından ibaret bilir... Fakat asıl tehlike ÅŸu idi ki:

Milletin imanını yıkayacak, ruhunu yıkayacak, aklını yıkayacak hoca kalmamıştı; kalmayacaktı...

Memleketin imanını yıkayan, koruyan, Mustafa Sabri Efendiler, Hamdi Efendiler, Naim Beyler, Akif Beyler, Ferid Beyler, İzmirli İsmail Hakkı Beyler gitmişti...

Memleketin imanı gidiyordu. Memleket, sade cehaletin deÄŸil, küfrün istilâsına giriyor; küfrün silindiri altında eziliyor, eriyordu...

Tevfik Ä°leri talebem idi

Ne yapıp edip, küfrün kalesinde bir delik açmak için, bir Ä°mam Hatip Okulu'nun açılmasına arkadaÅŸlarla karar verdik... Elimde baston, rahatsız halimle trene bindim; Ankara'ya gittim.

O günün Maarif Vekili olan Tevfik Ä°leri merhum, talebelerimden idi. Terbiyeli bir talebe idi. Beni unutmamıştı...

Daha önce de onun tavassutu ile BaÅŸbakan Adanan Menderes'in oÄŸullarına Kur'ân-ı Kerîm okutmak, dinî bilgiler öÄŸretmek için beni tâyin etmiÅŸlerdi. O iÅŸin de tek âmili Tevfik Ä°leri idi.

Adnan Bey'in oÄŸullarının Ä°stanbul'da olduÄŸu günlerde, Hâriciye Vekili Fatin RüÅŸtü Zorlu'nun evine gider, çocuklara ders verirdim. Bunu herkes de bilmez.

Tevfik Ä°leri ile daha önce konuÅŸmuÅŸtum,

"Hocam Ankara'ya gelin. Ümit ederim ki, inÅŸâallah bu Ä°mam Hatip kararını çıkarırız" demiÅŸti.

"Ä°mam Hatip Okulları Ä°çin Nasıl Ä°zin Alındı? "

Masonlar, Dönmeler bakanı dinlemiyor

Ankara'da bir otelde kaldım. Günler geçiyor, Tevfik Ä°leri'nin verdiÄŸi emirler, Tâlim Terbiye Daire'sinden bir türlü çıkmıyor. Bekle bekle bir ses yok... Tevfik Ä°leri'nin talebem olması, gelin demesi, bana güç vermiÅŸti. Fakat iÅŸin bu kadar zor olacağı, Masonların, Dönmelerin Bakanı dahi dinlemeyecekleri hesapta yoktu. Bir ay uzayacağını ise hiç beklemiyordum...

Müdür:

"Mevzuat, kanunlar müsaade etmiyor. Bunun için Tevhîd-i Tedrisat Kanunu'nun deÄŸiÅŸmesi lâzımdır. Bu kanun ile Ä°mam Hatip Mektepleri kapatılmış; o günden bu güne, buna dair bir kanun da çıkmamış... Karar, bizim selâhiyetimizin dışındadır. Parlamento'dan bir kanun çıkması lâzım. Biz böyle bir izin vere-meyiz" diyor, direniyordu.

Param bitti, çay ekmek yiyorum

Müdür olacak adam, sarı bir herif... Yılan gibi bakışları var... Beni çok soÄŸuk karşılıyor. Diyebilse, bana:

"Hoca defol git!" diyecek... Demedi ama bakışları öyle... Bir ay boyunca, her gittiÄŸimde, bu Dönme, beni:

"Yine mi geldin Hoca! BoÅŸuna yorulma!.." diyen bakışlarla karşılıyor.

Bir ay Ankara'da süründüm. Çamaşırım kalmadı. Param bitti. AkÅŸamları, otelden aldığım çayla, odamda ekmeÄŸi çaya batırıp yemek zorunda kaldım. Artık uykularım kaçıyordu. Hatta bir gece kaşınmaya baÅŸladım.

BitleneceÄŸim; altıma kaçırıyorum...

"Eyvah, bitlendim mi acaba?" diye korktum, gözlüÄŸümü takıp bakındım... Çünkü temiz çamaşırım kalmamıştı. GiriÅŸken bir kimse deÄŸilim. Davet eden kimse de yok. Ancak Tâlim Terbiye Kurulu'na ve Tevfik Bey'e giderim, otele dönerim.

Vallahi Ali Ulvi Bey, bir ay içinde kimseye söylemedim: Oturup beklerken, bacağımın altına mendil koyuyordum. Prostatım var, kaçırıyorum.

"Abdeste gideceÄŸim" de diyemiyorum ki;

"Ulan, abdestini tutamayan adamın, burada ne iÅŸi var" derler mi diye...

Adnan Menderes hayret etti, üzüldü

Nihayet bir gün, artık çok sıkıldım, rahatsızlandım... Sarı adam, gittiÄŸimde artık yüzüme bile bakmaz olmuÅŸtu... Bastonuma dayandım:

"Buradan doÄŸru trene gideyim" diye kalktım. Yalnız Tevfik Ä°leri Bey'e bir daha uÄŸrayayım, hem vedâ edeyim dedim. Tevfik Bey, o kırgın halimi gördü; rengimi beÄŸenmedi:

"Hocam, siz rahatsızsınız..."'

"Tevfik Bey, ben gidiyorum..." dedim... Üzüldü; düÅŸündü:

"Hocam iyi sabretmiÅŸsiniz... Son bir çare olarak, meseleyi Adnan Bey'e açalım"dedi.

Birlikte Adnan Menderes Bey'e, baÅŸvekâlete gittik. Vaziyeti anlattık. Adnan Bey hayret etti, üzüldü. Tâlim Terbiye Dairesi'ndeki bir adamın, Bakana karşı koyduÄŸuna ÅŸaÅŸtı:

"Bu derece mi Tevfik Bey?"

"Evet, efendim, bu derecedir..."

Adnan Menderes Bey'in planı

BaÅŸbakan biraz düÅŸündükten sonra dedi ki:

"Hocam, yarın siz Tevfik Bey'e gelin; Tevfik Bey'le beraber Tâlim Terbiye'ye gidin... Ben aynı saatte baskın yapayım... Bir de bu ÅŸekilde tecrübe edelim. Belki Allah yardımcımız olur."

Ertesi gün Adnan Bey'in dediÄŸi gibi, Tevfik Bey'le birlikte Tâlim Terbiye'ye gittik. O memurun masasında iken BaÅŸbakan geldi.

Girer girmez selâm verdi. Sonra: 

"Tevfik Bey neredesin yahu! Ne zaman sorsam, Tâlim Terbiye'de diyorlar!.. Nedir bu?.. Allah aÅŸkına senin Tâlim Terbiye'de bu kadar ne iÅŸin var?.."

"Efendim, Celâl Okten Hoca, benim hocamdır. Bir aydan beri buradadır..."

"Hayırdır ne işi varmış?.."

Tevfik Bey,

"Efendim, böyle böyle..." diye anlattı...

Lâzım olanı yazın, ben imza ederim!..

Adnan Bey, memura sordu:

"Beyefendi bunun mahzuru nedir?"

"Efendim, bana meÅŸguliyetimin dışında bir teklif yapılıyor. Ben böyle bir karar veremem. Böyle bir müsaadeyi benden istiyorlar. Benden çıkması lâzımmış. Binaenaleyh mevzuat böyle bir karar vermeme müsaade etmez. Vekil Bey üzerime büyük baskı yapıyor..."

"Peki, Tevfik Bey'in verdiÄŸi tâlimat kâfi gelmiyorsa; emri ben vereyim: Bu emri günün BaÅŸvekili vermiÅŸ deyin..."

"Muhterem baÅŸvekilim, ben mes'ul olurum; ÅŸifahî emir beni kurtaramaz..."

"O halde, lâzım olanı yazın, ben imza edeyim..."

Merhum Adnan Menderes'in bu kararlı tavrı karşısında, artık Tâlim Terbiye Dairesi BaÅŸkanlığı'nın söyleyecek sözü kalmadı.

Bina bizden, maaÅŸlar da bizden

Bizim vekâletten bir ÅŸey istediÄŸimiz de yok... Binayı bulacağız, kirası, bakımı; idareciler, öÄŸretmenler, hademe vs. maaÅŸları, hepsi bize ait olacak...

Tevfik Bey de sormuÅŸtu:

"Hocam nereye açacaksınız? Kimler okutacak?.."

"Siz hele bize bir izni verin; Allah'ın lutf ü keremi ile onlar bulunur..."

O gün, benim için bayram oldu. Ä°stanbul'dan telgraf çekip sorarlar:

"Ne zaman geleceksin?"

"Geldim, geliyorum" derken, neyse müjdeyle döndüm.

O gün nasıl çıldırmadım, hâlâ ÅŸaÅŸarım..

O gün, muvafakat emrini alıp da, BaÅŸvekâletten otele gelirken, nasıl çıldırmadım, nasıl aklımı kaybetmedim, diye hâlâ ÅŸaÅŸarım... Ne evlendiÄŸim gün, ne de icazet aldığım zaman böyle sevindim.

O gün bu kadar sevinmiÅŸtim!..

Bu dereceden fazla, bunu bastıran bir sevinci, ancak Beytullah'ı gördüÄŸüm zaman hissettim...

Artık hemen BaÅŸvekâlet'e Adnan Bey'e teÅŸekküre gittim...

Yâhu geçen günler, nasıl unutuluyor; bunları bilmek lâzım... Tarih bunun için, ibret almak için lâzımdır."

Kaynak : Haber7

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.