Kürsü
M. Ali Akbulut: Düşman ve Düşmanlaştırma (8): Alay Etmek

İnsan davranışlarında ikilem oluÅŸturan, azı kabul gören çoÄŸu yok edici türden olan davranışlar vardır. Bu davranışlar bazen niyetle ortaya çıkar, bazen eyleme geçince kendini gösterir, bazen de sonuçları itibarıyla anlaşılır.
Alay etmek veya alaya almak diye tabir edilen davranış da toplumda hoÅŸ karşılanmayan, iliÅŸkileri geren ve bozan türden bir davranıştır. DoÄŸrudan hedef alınarak yapılır.
Arapçada "istihza" denilen alay etmek, genel hatlarıyla bakıldığında, gerçeÄŸin üstünün örtülmesi anlamıyla muhataba yönelik psikolojik baskı uygulayan bir davranıştır. Yıkıcı ve yok edici özelliÄŸi vardır. Muhatabı itibarsızlaÅŸtırıcı, ötekileÅŸtirici, yabancılaÅŸtırıcı ve düÅŸmanlaÅŸtırıcı hedefler taşır. Hakikatin üstünü örtmek amacıyla inkârcı tavırlar içinde düÅŸünmeyi ve akletmeyi unutturmayı hedefler.
Alay etmek veya alaya almak, iki ayrı ÅŸekilde gerçekleÅŸir. Biri, muhatabın karşısında, yani alaya alınan kiÅŸi mecliste bulunurken yapılır. Amaç, onu aÅŸağılamak, canını acıtmak, onur ve haysiyetini zedelemektir. DiÄŸeri ise kiÅŸinin arkasından konuÅŸmak ve onunla dalga geçmektir. Bu aslında çaresizlik ve korkaklığın da göstergesidir.
Alay etmek, kötü niyetli bir davranış türüdür. Muhataba, sert bir psikolojik ÅŸiddet içeren, gerçek dışı ifade ve davranışlarla kendini gösterir. Sadece sözlerle deÄŸil, bazen hareketlerle de yapılabilir. Yani bazen kelimelerle, bazen el, kol, yüz hareketleri, jest ve mimiklerle, kısaca beden diliyle gerçekleÅŸtirilir.
Alay etmekte veya istihzada, aÅŸağılama, utandırma ve mahcup etme vardır. İstihzanın; ÅŸaka, kinaye, latife, nükte, ironi, taÅŸlama, hiciv, dokundurma, komedi, espri gibi hem eylem hem de söylem olarak birbirinden farklı olan, ancak birçok yerde birbirini destekleyen yandaÅŸları vardır. Fakat alay etmek, bunların üstünde, yakıcı, yıkıcı, yok edici özelliÄŸi ile hepsinden ayrılır. Ortak özellikleri muhatap üzerinde tebessüm oluÅŸturmak gibi bir hedef taşıdığı söylenir. Oysa alay etmek, bunların hepsinde küçük parçalar taşısa da onlardan ayıran en önemli özellik, gerçek olmayan amaçlarla gerçeklerin üstünü örtmek, kalplerde kötülük oluÅŸturmak, muhatabı görmezden gelme, utandırma, mahcup etme, yok sayma, hafife alma, aÅŸağılama gibi hedefleriyle düÅŸmanlaÅŸtırıcı bir sonuç barındırmasıdır.
Latife, ÅŸaka, nükte, hiciv, espri gibi davranışlarda tebessüm ederek düÅŸündürme vardır. Tadında olduÄŸu vakit, insanları eÄŸlendirerek düÅŸündürmeye sevk eder. Her toplumun kültüründe bu davranışlar mevcuttur. Mizah ve espri bölgeseldir. Alay etmek ise insanlık tarihi kadar eski ve her toplumda olumlu bir yönü olmayan çirkin bir davranıştır. Alaycı ile nükteci arasındaki fark da budur. Alaycı, sözleriyle karşısındaki kiÅŸiyi ezmek, mahcup etmek, onur ve haysiyet kırıcı söz ve hareketlerle onun üzerinde psikolojik baskı uygulamak için saygısızca tavırlar içinde olur. Nükteci ise bir saygı çerçevesinde, karşısındaki kiÅŸiyi düÅŸündürmeye, düÅŸündürürken de güldürmeye odaklı hareket eder.
Konumuz ÅŸimdilik alay etmek davranışıdır. Davranışın teknik yönlerine fazlaca temas etmeden, daha çok somut haliyle tanımlanmasına çalışıyoruz. Bu davranışın özelliklerini kiÅŸinin kendisi deÄŸerlendirmelidir. Göreceli olarak görülen davranışın sonucu, karşıdaki kiÅŸiye verdiÄŸi zarara göre anlamlandırılmalıdır.
Genel hatlarıyla alay etmek toplumda iyi karşılanmaz. Tarih boyunca kınanan, hatta ahlaki düÅŸüncelerde de kabul görmeyen bir davranıştır. İnsan iliÅŸkilerine ciddi zararlar verir.
Psikolojik üstünlük saÄŸlamak amacıyla alaycı bir üslup içinde, muhatabın yaptıklarıyla dalga geçerek onu adeta yok saymak, yapılanları küçümseyerek aÅŸağılamak, kötü davranışlar arasında yer alır. İnsanlık tarihi kadar geçmiÅŸi olan alay (istihza) davranışı, peygamberlerin tebliÄŸ görevleri sırasında karşılaÅŸtıkları psikolojik baskılardan biridir. Bütün peygamberler, muhatapları tarafından istihzaya maruz kalmışlardır. Vahyi anlatırken, vahyin etkisini kırmak amacıyla, ilahi mesajın hakikatini perdelemek adına, bir yandan peygamberin ÅŸahsını, bir yandan vahyin kendisini, bir yandan da ilahi uyarıları alaya almışlar, vahyin gerçekliÄŸini istihza etme yoluna gitmiÅŸlerdir. Bu, inkârcıların bir yöntemi olmuÅŸ, hak ve hakikatin etkisini kırmaya çalışmışlardır.
Alaycı kimseler yalancı ve inkârcıdırlar. Hak ve hakikat düÅŸmanıdırlar. Hakikate karşı kindardırlar. Had ve hudut bilmezler. Alaya aldıkları konular karşısında tepkiler geldiÄŸi zaman, ÅŸaka yaptıklarını veya biraz olsun eÄŸlenmek istediklerini iddia etme yeteneÄŸine sahip oldukları için münafık tavırları içindedirler. Bilerek veya bilmeyerek, ÅŸaka ile alay konusunun ayrımını da yapmış olurlar. Åžakanın içinde hakikat varken, alaycı davranışta hakikatin üstünü örtme ve gerçekleri inkâr vardır. Aralarındaki fark bazen görülmeyecek kadar az olsa da, alaycının tavır ve davranışları sonucu belirler.
İnsanların inançlarıyla, fiziki yapılarıyla, milli veya dini deÄŸerleriyle, örf ve adetleriyle, tavır veya davranışlarıyla alay etmek, iliÅŸkileri zedeleyen davranışlar olduÄŸu için hoÅŸ görülmez. İnsan onur ve haysiyetiyle, kimlik ve kiÅŸiliÄŸiyle, inanç ve düÅŸünceleriyle alay edilmesi, kardeÅŸlik baÄŸlarını kopartır, iliÅŸkilerde tahribata sebep verir.
Temelinde kıskançlık, haset, inkâr, üstün görme tavrı, kibir, kin, öfke, garaz gibi duyguların bulunduÄŸu alaycı davranış bir hastalık türüdür. Tedavi yöntemleri de vardır. En önemlisi, kiÅŸinin kendisine yapılmasını istemediÄŸi bir davranışı baÅŸkasına yapmamasıdır. Bu, bir tür empati kurmaktır. Daha doÄŸrusu, "Yaratan'dan ötürü yaratılanı sevmek" anlayışıdır.
Etnik kimlik üzerinden yapılsa "KIRO", kural tanımazlığı ifade ediyorsa "MAÄžANDA", siyasette "DIÅž BAÄžLANTILI İŞBİRLİKÇİ", trafikte "KÖR MÜSÜN?", sporda "ŞİKECİ", bedensel farklılıkları en masumuyla "AYI GİBİ", fikri alanda "KAFAYI YEMİŞ", inanç alanında "SAPIK DÜÅžÜNCE" ifadeleriyle alay ve hakaret edilir. Elbette küfürlü ifadelerle yapılan hakaretleri de eklemek gerekir.
Popüler kültürde alaycı tavırlar; espri, latife, ÅŸaka, ironi, mizah, komedi, stand-up, vurdumduymazlık gibi tavırlarla bir tutulmaya çalışılsa da, öyle olmadığını yapan da bilir, muhatap olan da bilir. Kamuoyu önünde gerçekleÅŸen bu davranışlarda, olumsuzlukları içinde barındıran alay etmede, psikolojik ÅŸiddet ve manevi baskı olduÄŸu unutulmamalıdır. Tonu ve dozu, muhatapta bıraktığı etkiyle deÄŸerlendirilebilir.
Kültürümüzde ciddi deÄŸiÅŸiklikler yaÅŸanıyor. Espri, ÅŸaka, mizah, latife, nükte anlayışları da deÄŸiÅŸiyor. Alay etmek, dalga geçmek, vurdumduymaz olmak gibi davranışlar da törpüleniyor. Küfrederek eÄŸlenmek, hakaret ederek gülmek, dalga geçerek espri yapmak gibi anlayışlar geliÅŸiyor. DeÄŸiÅŸmeyen tek ÅŸey ise, alay ederek hak ve hakikatin üstünü örtmek, deÄŸerleri deÄŸersizleÅŸtirme ve gerçekleri inkâr çabasıdır.
Bu durum, edep, haya, haysiyet, onur, utanma gibi duyguları içinde barındıran âdâb-ı muâÅŸereti de yok ediyor. ModernleÅŸme olarak idealize edilme çabaları da sosyal medya üzerinden yapılan paylaşımlarla tetikleniyor. Zira sosyal medya, alay etmenin en serbest olduÄŸu alandır. Dil yok, kültür yok, kontrol yok, hukuk yok, ceza yok, sınır yok, fıkıh yok, kural yok. Yoklar çok, var olan tek ÅŸey ise düÅŸmanlaÅŸtırma tavrıdır.
Hak ve hakikati örtecek, dostlarımızı üzecek, kardeÅŸlik baÄŸlarına zarar verecek her söz ve davranıştan Yaradan'a sığınarak, yüzümüzden tebessüm eksik olmadan, düÅŸünen, akleden, muhabbetle kucaklayan bir bilince ulaÅŸmak dileÄŸiyle.
M. Ali Akbulut
Hüdaverdi demirdelen
Eylül 26, 2025 Cuma 20:43
Diline sağlık üstad toplumumuzun genel hastalıkları güzel ifade etmişsiniz alay ciddi bir sorun olmuştur günümüzde maalesef büyük bir veba..