Makale
Büyük Zenginlik: Kanaat
Midenin gözü doyar da, gözün midesi doymaz.
“Kanaatkâr ol ki, insanların Allah’a en çok ÅŸükredeni olasın.”
“İktisada riayet eden fakir olmaz.” buyuruyor Sevgili Önderimiz (a.s.).
Kanaat etmenin, ayağımızı yorganımıza göre uzatmanın, israftan kaçınmanın, muhteris olmamanın, Rabbimizce bize verilen nasibimize rıza göstermenin adresini veriyor Önderimiz (a.s.).
Çünkü kanaat etmeyeni, emin olun, hiçbir servet zengin etmez. Hiçbir meta kandırmaz, doyurmaz, kesmez. Kanaat sahibi olmak, ikna olmaktır. Kanaat, Allah’ın verdiÄŸiyle ikna olmak, kanmak, doymaktır. Allah (c.c.) bizi ikna etmezse, O’nunla ikna olmayı baÅŸaran kullar olmazsak, bizi baÅŸka ne ikna edebilir? "AdemoÄŸlunun vadiler dolu malı olsa ikincisini ister. Onun gözünü ancak toprak doyurur." Yani toprak ikna eder.
Kanaat etmenin aslında ÅŸükretmek olduÄŸunu rahatlıkla söyleyebiliriz. “Allah’ım, senin bana verdiÄŸine razıyım. Benim için en hayırlı olan budur, buna yürekten inanıyorum, sana ÅŸükürler olsun.” demektir kanaat.
YaÅŸadığımız hayata ve topluma bakınız; görürsünüz kanaatsizliÄŸin bizi nerelere getirdiÄŸini ve nelere mahkûm ettiÄŸini. İhtiras uÄŸruna iÅŸlenen cinayetler, daha fazla kazanma hırsına yakalanmış doymak bilmeyen vahÅŸiler, kasayı-keseyi aÄŸzına kadar doldurmak için hiçbir sınır tanımayan terminatörler, bir toplumu buldozer gibi ezmeyi kafasına koymuÅŸ zalimler, aldığı harcadığının dörtte birine denk gelen ama ağır kredi borcu altında, sırf dünyevi meta uÄŸruna geleceÄŸini-on yıllarını tefecilere satan cahiller ila ahir...
Kanaat yoksa, kanaat kalkanımız yoksa, her türlü tehlike ve riske açığız demektir.
Yıllar önce bir Ramazan ayında, beni çok etkileyen Hint yapımı bir film izlemiÅŸtim. Konusu ÅŸuydu:
Bir köyde, çanak çömlek yapıp satarak geçimini temin eden bir aile vardır. Köy halkı tarafından sevilen, herkesin saygı duyduÄŸu, emin ve güvenilir kimlikli karı kocadan oluÅŸan bu aile, herkesin sevgisini kazanmıştır. Köyde örnek gösterilen bir ailedir. Kendi elinin emeÄŸiyle kanaat ederek yaÅŸayan bu ailenin 7-8 yaÅŸlarında bir de erkek çocukları vardır. Yörede hakim olan geleneklere dayalı olarak, bu erkek çocuÄŸuna beÅŸik kertmesi yapmış ve yakın bir köyden aynı yaÅŸlarda bir kızla, daha bu yaÅŸta niÅŸanlamışlardır.
Bir gün köyün en zengini, herkesin güvendiÄŸi bu aileye gelir ve ÅŸöyle der: “Siz bu köyün en güvenilir insanlarısınız. Ben çölde, kervanların yol güzergâhına bir han yapmak istiyorum. Ancak hanın idaresini size vermek istiyorum. Burada çanak çömlekle hayatınızı bitirmeyin. ÇocuÄŸunuz var, onun geleceÄŸi önemli. Çanak çömlekten kazanacağınızın onlarca katını handa çalışarak kazanmayı öneriyorum.” Bu beklenmedik teklif karşısında karı koca epey ÅŸaşırır ve biraz düÅŸünme süresi isterler. Nihayetinde teklifi kabul ederler. Han inÅŸa edilir ve yeni iÅŸlerine baÅŸlarlar. Yeni iÅŸleri çok hareketlidir ve herkesin uÄŸrak yeri olan bu handa gelen gidenin haddi hesabı yoktur.
Zaman hızla akıp geçer. Bir gün, hana gelen zengin bir ticaret kervanının sahibi, handa erkek çocukları 9-10 yaşına girmiÅŸ Ahmet’i görür. Sevimli çocuÄŸu kendisiyle yollamaları halinde ticareti öÄŸreteceÄŸini, oÄŸullarının da varlıklı bir tüccar olabileceÄŸini, handa boÅŸuna beklemesinin mantığı olmadığını söyleyerek, kabul etmekte çok zorlanan anne ve babayı ısrarla ikna eder ve Ahmet’i alır giderler. Evlat hasreti ana babanın yüreÄŸini yakmaktadır, zaman geçmektedir.
Sonra bir gün, yeni evli bir çift hana gelir. Yeni evlenmiÅŸ gelin hanımın takıları, gerdanlıkları, bilezikleri hancı kadının dikkatini çeker ve onu cezbeder. Sohbet esnasında yeni evli çift, hana geldiklerinden kimsenin haberdar olmadığını, akrabalarına sürpriz olsun diye habersiz ayrıldıklarını, kimsenin onların nereye gittiÄŸini bilmediÄŸini söyler. Tabii bu sözler, gelin hanımın takılarına kendini kaptırmış hancı kadını tetikler, ÅŸeytanca bir plana zemin hazırlar ve kocasına fikrini açar: “Gel bunları öldürelim. GeliÅŸlerinden kimsenin haberi yok. Ellerindeki, kollarındaki tüm ziynet eÅŸyalarını alalım.” Koca bu teklif karşısında dehÅŸete düÅŸmüÅŸtür, ancak zihnine bu virüs bir kere girmiÅŸtir ve kabul eder. Plan uygulanır.
Gel zaman git zaman, han bir cinayet makinesine döner. Artık hana uÄŸrayan tüm zenginler için orası bir mezar olmaktadır. Hanın çok derin bir kuyusu vardır ve tüm cesetler o kuyuya atılarak ortadan kaldırılmaktadır. Kanaat sahibi karı koca, muhteris iki otomatik katile dönüÅŸmüÅŸlerdir ve artık hiçbir ÅŸey onları durduramamaktadır. Her geçen gün servetleri büyümekte, malları katlamalı olarak çoÄŸalmaktadır.
Tam on beÅŸ sene geçer. Bir gün hana bir kervan gelir. Kervanın sahibi zengin bir gençtir. Çok sıcak davranan, karı kocaya yakın duran, onlarla aynı sofrada yemek yemek isteyen genç, karı kocayı rahatsız eder. Bu yabancının kendilerine niçin bu kadar yakın ve sıcak davrandığına anlam veremez ve içten içe huzursuz olurlar. Ama zengin gencin malı onlar için harika bir servettir ve geceleyin plan iÅŸler, onu da ortadan kaldırırlar.
Tam bir gün sonra bir genç bayan gelir hana. Bu gelen genç bayan, çocukları Ahmet’e yıllar önce beÅŸik kertmesi yaptıkları müstakbel gelinleridir. Kendini tanıtır, çok sevinir ve mutlu olurlar. Hal hatırdan sonra gelinleri Ahmet’i sorar. Karı koca bu soruya anlam veremezler. “Ahmet mi?” diye sorarlar. Gelin hanım: “Ahmet zengin bir tüccar olmuÅŸ. Dün bana geldi, 'Ben babamların yanına gidiyorum, sürpriz yapacağım. Ahmet olduÄŸumu söylemeyeceÄŸim, sen de arkamdan yarın gel.' dedi.” der. Anne ve baba beyninden vurulmuÅŸ gibi olurlar. Dün gece, en son, yıllardır kapıldıkları hırs hapishanesinin zavallı mahkûmları olarak, malı için katlettikleri o hareketlerine anlam veremedikleri genç, kendi öz çocukları Ahmet’tir. Ve ana baba, öz oÄŸullarının katili olmuÅŸlardır.
Söylenecek hiçbir ÅŸey kalmamıştır. Sessizce, tüm cinayetleri iÅŸledikleri odaya girerler ve bir daha çıkmazlar. Arkalarından bağıran, kilitlenen kapıyı kuvvetle döven, olaylardan habersiz, hiçbir ÅŸey anlayamayan gelinleri, kapının altından ayaklarına doÄŸru akan kanların dehÅŸetiyle oracığa yığılıp kalır.
Kanaatle, saadetle, huzurla yaÅŸayan, herkesin saygı duyduÄŸu, hürmet ettiÄŸi çanak çömlekçi karı koca, nasıl oluyor da vahÅŸi, muhteris, azgın, zalim iki katile dönüÅŸebiliyor?
Kıssadan hisse...
Allah’ım, kanaat ver.
Allah’ım, kanaat ahlakı ver.
Allah’ım, doymak bilmeyen nefisten, kanmak bilmeyen heva ve hevesten sana sığınırız.
Allah’ım, senin ahkâmına kananlardan, senin kitabınla ikna olanlardan eyle bizi.
Allah’ım, sana sığınırız. Sana sığınırız. Sana sığınırız.
Yasin AydoÄŸan
Henüz yorum yapılmamış.