Bayram Ayaz: Umut Hangi Yoğu Var Kılmaktadır?

Umudun bir ÅŸeyin yokluÄŸunda ortaya çıkması manidardır. Umut, bu anlamda varlığı hissettiren bir duygudur. Bu da eÅŸyanın fiziki tabiatına zıt bir durumdur. EÅŸya ya vardır ya da yoktur. Metafizik alemde ise var ile yok zıt manalar taşıyabilir. Gözleri büyüleyen dünya yoktur fakat ahiret vardır. Görünmeyen ikinci hayat, görünen birinci hayattan daha kalıcı ve gerçektir. Birinci hayat fani yani yok olucudur. Dünya, insanla etle tırnak gibi iç içe geçmiÅŸtir; zahirdir fakat ‘küllu men aleyhâ fân’ yani ‘yeryüzünde bulunan her ÅŸey yok olucudur’ İkinci hayat gaiptir ve ruh planında idrak edilir. Hayat ise beÅŸ duyu ile algılanır. Algılanan her ÅŸeyin yitirilmesi ya da eksilme hissi, bünyeyi dal budak sarmıştır. Gözlemlenebilir her nimet arzulanır; insan, ötekinde gördüÄŸü ÅŸeye karşı bir istek duyar. Kur’an’da, ‘Ötekine verilen nimeti temenni etmeyin’ buyruÄŸuyla bu duruma dikkat çekilir. İnsan kanaatkâr olmalı; ancak yine de ‘Rabbinden isteyebilir.’ Buna raÄŸmen, ‘bir vadi dolusu altını olsa, bir ikincisini ister.’ Çünkü insanın, arzuladığı her ÅŸeyi elde etme umudu daima vardır. Elde ettikten sonra yitirilme korkusu veya yitirilme halinde yeniden arzular belirir. Ummak kökünden gelen umut, arzularla iç içe bir duygu olabilir. “Ümniye” yani temenni etmek kökünden gelen ümit, ruhun dalgalandığı bir umut olmaktan ziyade tutkulara yönelik bir anlamdadır.
Umudun, yokları var eden asıl manası; haz arzusundan uzak duyguların içinden neÅŸet etmesidir. Umut bu manada sabır ve tevekkül ile birlikte anılır. EÅŸyanın hakikatinde yani batınında yoklar var olur. Rabb’in varlığı gaiptir fakat aynı zamanda en büyük zahirdir.
Umuda dair yaÅŸanmış ulvi manada beklentiler vardır. İbrâhim, eÅŸi Hacer’i ve bebek yaÅŸta oÄŸlunu bir yokluÄŸa bırakmıştı. Zahirde yokların ötesinde batında büyük varlar idrak ediliyordu. İbrahim, ailesini görünürde hiçbir ÅŸeyin olmadığı bir mekânda, gönülde varlığı hissedilen bir kudrete teslim etmiÅŸti.
Umut, iman ile yükselir. Peygamberler için yok ile var, uzak ile yakın, lütuf ile kahır kalplerde aynı etkiyi uyandırır. Yûsuf’unu bekleyen Ya’kûb için Allah’ın rahmetinden umut kesilmez. Bu manada Yûsuf kalpte vardır. Herkesin ümidini kestiÄŸi bir demde, göÄŸüslerin kederini teskin eden bir nida yükselir: “Ey oÄŸullarım! Gidin, Yûsuf’u ve kardeÅŸini araÅŸtırın ve Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin. Zira kâfir bir toplumdan baÅŸkası, Allah’ın rahmetinden ümit kesmez” (Yûsuf, 12/87).
Bir fıtrat duygusu olarak umut, yitiÄŸin netameli halini belirgin hale getirir. Umut, gözler önünde yok olanın gönülde var olmasıdır. Bu varlık hissi, yitiÄŸin ya da beklentinin yıkıcı etkisini gideren bir temastır. Kalbinde umut beliren Yakup, Allah’tan bir nefha ile oÄŸullarına seslenir; O’nun rahmetinden ümit kesmeyin. Rahmet, kalplerde umudu yeÅŸertendir. Vuslata ulaÅŸmayan gönül mahzun olmaz. Umut edilene eriÅŸemeyen kalp, rahmetle teselli bulur. Yitirilen ÅŸeyde hayır olabilir. Ne ki bir ölçüde hayırda ÅŸer, ÅŸerde hayır vardır.
Hakka dayalı bir ümit taşıyan kiÅŸi karamsarlığa yenik düÅŸmez. Mûsâ’nın kalbinde, kendisini takip eden orduya raÄŸmen ve önünü kesen denize karşın bir tereddüt oluÅŸmadı. Havf ve reca arasında eminlik duygusu boÅŸa çıkmadı. Rabb’inden umuyordu, O da karşılığını verdi. Bazen bir beladan kurtulma imkanınız yüzde bir bile deÄŸildir. Fakat yol açılır, deniz yarılır ve umduÄŸunuz gerçekleÅŸir. Yıllarca hapis yatan Yûsuf, zindandan çıkma ümidindeydi. Hakikatin temsilcileri olarak peygamberlere baktığımızda en büyük belalara raÄŸmen, ilahi bir nefha ile soluk almışlardır. Bunun yanında, gerçekleÅŸmeyen beklentiler karşısında da kalpler, kadere teslimiyetle itminan içindedir.
Umut etmek bir hakikattir; karamsarlık ise gerçeklikten uzak bir kaygı hâlidir. Depresyon gibi duygu durumlarının arka planında genellikle umutsuzluk ön plandadır. Oysa umut, ayette de geçtiÄŸi üzere Allah’ın kullarına bir rahmet vesilesidir. Rızık gibi O’ndan gelen her iyi hâl, insanların gönüllerini aydınlatır.
Bayram Ayaz
Henüz yorum yapılmamış.