Sosyal Medya

Makale

Fıtratın Sesine Kulak Kesilmek

İnsanın ayırt edici temel vasıfları, yaratılış kodlarının işlendiği fıtratında gömülüdür. İnsan, fıtratı gereği biyolojik ve psikolojik tehdit ve uyaranlara karşı derhal teyakkuz haline geçer. Ama insan yine fıtratı gereği sürekli teyakkuzda olma halini sürdüremez. Sürekli teyakkuz halinde olmak insanı yorar, yıpratır ve artık fıtratı haricinde başka bir şeye benzemeye başladığını sezinler. Bu sezgi halinin fıtrat yankıları arttıkça, insanın kendisi ile mücadelesi başlar. Bu mücadele; fıtratının sesine kulak kesilme ile mevcuttaki halinin yeni bir gerçeklik olarak kabulüne yönelik ikna süreçlerinin amansız çarpışmasıdır. İnsan ikna olur, uyum gösterir yeter ki sürekli teyakkuzda olma halinden bir an önce kurtulabilsin. Fakat mücadele bitmemiştir zira fıtrat asla ikna olmaz. Hiç hesapta olmayan bir anda fıtratın sesi, yeni gerçeklik halini zirvesinde paramparça eder. Örümcek ağı misali. Bu önü alınamayacak bir seldir. İhmal edilmiş, yok sayılmış, örtülü ya da aleni zorla veya ikna ile başka kalıplarda hayatiyetini sürdürme haline savaş açar fıtrat.

Büyük bir tehlike karşısında sığındığı müstahkem bir mekânın aslında bir köle toplama merkezi olduÄŸunu anlayan bir insan, kaçtığı tehlikenin dışarıda kendisini beklediÄŸini bildiÄŸi halde bu mekândan kaçıp kurtulmak ister. Özgürlüğünün izzet ve ÅŸerefini, dışarıdaki tehlikeye raÄŸmen önceler. Dışarıdaki tehlike bir tehditti ve bu tehdit karşısında teyakkuz hali ile buraya sığınmıştı.  Ama burada kendisi olmaktan vazgeçmeyi bir zorunluluk olarak dayatan sürekli bir uyaran ile karşı karşıyadır. Fıtrat çaÄŸrısını yapar ve özgürlüğü için mücadeleye karar verir. Bir aslandan, bir boz ayıdan, aç bir kurttan hülasa büyük bir ihtimal ölümden kaçıp kurtulmuÅŸtur. Åžimdi de mücadele kararının sonucu büyük ihtimal ölümdür. Fakat bir aslan ya da ayı pençesinden, aç bir kurt ısırığından ölüp gitmek korkusu yerini ulvi bir duyguya bırakmıştır. Ölüm artık ölmüştür.  

Hiçbir kötü sürprize yer olmayan rahat yaÅŸam biçimi ile ikna edilmiÅŸ insanlar, yaÅŸadıkları cennetlerinin inÅŸa ve devamı için büyük bir yekûn tutan birilerinin cehennemi yaÅŸamak zorunda olduklarını gördükleri ve anladıkları an; fıtratın sesini yükselttiÄŸi andır. Işıltılı caddeler, akıp giden trafik, günün her anı açık dükkanlar, sınırsız eÄŸlence… En basitinden bir kasa tropik meyve, bir avuç kahve için aç bırakılan, sömürülen, dövülen, öldürülen insanlar. Daha karmaşığı, bir tanker petrol, bir tutam uranyum, bir elin parmakları kadar elmas, bir külçe altın için yok edilen ÅŸehirler, esir edilen ülkeler, katliamlar ve soykırımlar. AptallaÅŸtırdıklarını zannettikleri kitlelere yaÅŸadıkları cennetlerinin esas maliyetini canlı yayınlarla gösterme cüretini gösterenler, gün ortasında, kutsal mesai saatlerinde, meÅŸgul olunması gerekli ayin zamanlarında kamusal buldozer bulvarlarında, siyah beyaz bir poÅŸu ile kamçılandılar.

Bir Filistin sabahında bütün bir dünya, özgürce yaşamanın izzet ve şerefini kuşanmışların kendilerine öğretmen olacaklarından habersiz flaş bir haber ile karşılaştılar. Trilyonlarca dolar akıtılmış ekran zindanlarından menfur bir terörist saldırı haberi, ölü ve yaralı sivillerin trajik görüntüleri eşliğinde servis ediliyordu. Günler geçti. Kamusal alanlar hareketlendi. Bulvarlarda, caddelerde, meydanlarda itiraz eden, özgürlük ve adalet talep eden sesler yükseldi.

İtiraz ve talep:

  • Alacaklımın, borcumu hızlı ve bedava bildirebilmesi, alacağını zahmetsizce takip edebilmesi için almak zorunda olduÄŸum internet için neden bedel ödüyorum ve bu maliyeti karşılamak için alacaklıma neden daha fazla borçlanıyorum.
  • Narkotik bir gecenin sabahında kimsesiz ölmek istemiyorum. Yasak ve suç olan bir ÅŸey neden bu kadar kolay bulunabiliyor.
  • Özgür yaÅŸayabilmek için karavan aldım. Taksitlerini ödeyebilmek için ek ikinci bir iÅŸ arayışımın izahını yapamıyorum.
  • Pandalara, kutup ayılarına, deniz kaplumbaÄŸalarına gösterilen hassasiyet, bombalar altında can veren anne ve bebekleri için neden gösterilmez? Bu iÅŸin içinde bir iÅŸ var. Ben bu iÅŸin neresindeyim?
  • Hayatımızın her anını maliyetlendiren bu düzen, talep ve itirazlarımız da maliyet eksenli yapmış. Yazıklar olsun bu düzene. Maliyet penceresinden bir türlü insanlık penceresine geçemiyoruz.
  • Arkaik, gerici, ilkel olarak sayılan ve bizlere bu ÅŸekilde belletilen yaÅŸam biçimlerine duyduÄŸumuz garip bir özlem bizleri sarıp sarmalıyor. İnsan olabilmenin esasına deÄŸmiÅŸ olabilir miyiz? Katledilen evlatlarını sonsuzluÄŸa uÄŸurlayan annelerin, babaların bu metanetinin sırrı ne ola ki?
  • Nasıl bir çaÄŸdır bu? Bütün hücrelerimize nüfuz etmiÅŸ olan devletten, hükümetten, otoriteden, bankalardan, ÅŸirketlerden, tekellerden ölesiye kaçındığımız ama kaçamadığımız bir çaÄŸ. RasyonelleÅŸtirilmiÅŸ bir köle düzeninde kendimizi özgür sayabildiÄŸimiz bu irrasyonel duruma nasıl rıza gösterdik ve rıza göstermeye nasıl devam ediyoruz?
  • Neden katil sürülerine ordu, haramilere maliyeci, gaspçılara, kapkaçlara ürün ve hizmet saÄŸlayıcı banka ve ÅŸirket, büyücülere star, üfürükçülere kanaat önderi, düğüm üzerine düğüm atıp vesvese dağıtanlara bilim adamı demeye devam ediyoruz? Bomba altında canını veren bir annenin, bir bebeÄŸin kefaretini nasıl ödeyebiliriz derdini çekmek yerine…        

Sebe Halkı mamur ÅŸehirlerinde, gözlerden ırak malikanelerinde, gümrah baÄŸ ve bahçelerinde, üretken fabrikalarında Allah’ın bahÅŸetmiÅŸ olduÄŸu nimetlerden şımarmış, sorumluluktan kaçmak için ulaşılabilir olma halinin kısıtlanmasını talep etmektedirler. Yoksulu, akrabayı, düşkünü, derdini sıkıntısını anlatabileceÄŸi bir dost arayanı burunlarının dibinde görmek istememektedirler. Allah onların mamur baÄŸ ve bahçelerini, üretken fabrikalarını, kara, hava ve deniz güçlerini deÄŸersiz çer ve çöpe çevirdi. Binlerce yıl hüküm sürmelerinin esas amili adil yasalarını bir kurt gibi kemirerek zulüm kanunlarına çeviren düzenleri yıkılıp gitti.

Şeytanın vesvesesi gürültülüdür. Zira içi bomboştur. Ama propaganda kabiliyeti yüksektir; fıtratında korkunun da bulunduğu insanoğlu için. Şeytan ve yandaşları korkuyu ustaca kullanır. Korkuyu temel bir uyaran haline getirir. Aşağılık sömürgecinin maskesi düştükçe yeni ve kullanışlı korku imalatına girişilir. Bir ifritten, bir deccaldan, bir canavardan bahis açılır. Sanal korku dağları yürütülür. Bizleri acze, yeise düşürecek, kendimizi değersiz hissettirecek, gelecek tasavvurlarımızı anlamsızlaştıracak korku pompalanır.

  • İklim krizi, çevre felaketi inanılmaz boyutta. Gelecek yok artık.

Bir yüz yıl önce sen kirlettin evreni. Sen sömürdün dünyanın varlığını. Åžimdi korkusunu mu pazarlıyorsun?   

  • Bu iÅŸlerin arkasında olanlar çok güçlüler. Yenmek asla mümkün deÄŸil.

Yenmenin mümkün olmadığı bir düşmanı neden bize anlatıyorsun? Durmadan alarm çalarak bizleri sürekli teyakkuz halinde tutarak varlığımızı felç etmek midir niyetin?   

  • Trans hümanizm çağı geliyor. İnsansı robotlar türümüzün sonunu getirecek. Kimin insan kimin robot olduÄŸu ayırt edilemeyecek.

Kimin erkek kimin kadın olduğunu ayırt edemediğimiz zaman bu alarm zilini neden çalmadın?

  • Yapay zekâ doludizgin geliyor. İnsan zekasına artık ihtiyaç kalmayacak. Kendisini programlayabilen yapay zekaya sahip insansı robotlar büyük bir iÅŸsizliÄŸe neden olacak.

Gazze ve onun yiğit erkek kadın ve çocuklarına bakın. Uzun yıllardır bu dünya bağlamında ötesi olmayan ölüm ile iç içeler. Sıra ile, şehit neşesinde birbirlerini esas yurtlarına uğurluyorlar. Tükenmiyorlar. Elhamdülillah düne göre daha çoklar, yarın daha çok olacaklar. İnsanın fıtratındandır; insan Hak Yolundaki izzeti ve şerefi için ölümü öldürür. Biz Müslümanlar buna kısaca Cihad diyoruz vesselam.

 

Arif Arcan

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.