Sosyal Medya

Özel / Analiz Haber

Ejder Aşit: Küresel Sistemi ve Gazze'yi Yeniden Okumak



GiriÅŸ:

Gazze'deki Siyonist soykırım, ileride insanlığın utanacağı olaylar arasında yerini alacak. Hamas'ın varlığı, konumu ve etkisi bahane edilerek tonlarca bombanın metrekareye bırakılmasıyla devam eden, bütün canlıların imha edildiÄŸi bir süreç yaÅŸanıyor. Batı yönetimleri, soykırımcı devlete tam destek verirken; Siyonizm, uluslararası platformda haklılığını ve varlığının bekasını Hamas'ın yok bulmasına baÄŸlıyor: 'Hamas, varsa, biz olmayacağız ve halkımız güvende kalmayacak.' deniliyor. Gözden kaçırılan durum ise, Hamas’ın, Filistin halkının gerçekliÄŸinden doÄŸmuÅŸ bir teÅŸkilat olması... Sürecin meydana getirdiÄŸi, halkın arasında oluÅŸan organik bir yapı. Afganistan'daki Taliban'a benzemiyor. Taliban, inorganik ve Afganistan halkına sonradan entegre olan bir oluÅŸum. Bundan dolayı halk, metrekareye tonlarca bombalar yaÄŸarken, babalar ve anneler elleriyle çocuklarını topraÄŸa verirken, yeni damatlar cephede can verirken, evleri ve yuvaları dağılırken Hamas’a destek vermeyi sürdürüyor. Bu durum bir halkın yok olmasıyla sonuçlansa da mevcut hal bu gerçeÄŸi deÄŸiÅŸtirmeyecektir.

Gazze'deki soykırım, Hamas’ın 7 Ekim 2023'te yaptığı saldırıyla baÅŸlamadı. Bu operasyon -er yahut geç- plan dahilindeydi. Saldırı, erken doÄŸuma zorladı, süreci hızlandırdı. Fakat İslam dünyası, buna hazırlıklı deÄŸildi. Olayları anlamlandıramadı. GeçmiÅŸteki olaylar gibi tipik tepki sendromuyla karşı duruÅŸ sergiledi. Bilhassa bu denli uzun süreceÄŸini yalnız İslam dünyası deÄŸil, dünya devletleri de beklemiyordu. İran, Lübnan, Yemen ve kısmi olarak Suriye'nin bombalanması, sürecin içinde geliÅŸen ve yeni dünya düzenin doÄŸurduÄŸu saldırılardı.

Bu perspektif, buzdağının görünen kısmı. Bir de perde arkası var ki, dünya kültürel, ekonomik ve siyasal baÄŸlamda ciddi bir deÄŸiÅŸim yaşıyor. Önü alınamayan göçmen hareketleri kozmopolitlik olarak ulus devletleri tehdit ederken, ekonomik yönden kapitalizmin üst yapılanması liberalizm, 60'lı yıllarda oluÅŸan ciddi rahatsızlıklar sonucu post liberalizme dönüÅŸürken, post liberalizm ise, bugün yeniden üretim ile baÅŸkalaşıyor. Bu meyanda Post liberalizm sürecin gerekliliÄŸine göre bugün kendisini yeniden üretiyor diyebiliriz.

Bir baÅŸka husus da yeni medyanın ürettiÄŸi hakikat, muÄŸlaklaÅŸmaktadır. Simüle edilen gerçek ve doÄŸrular, kitleler tarafından tam anlaşılmadan, kurgusallık ekseninde manipüle edilerek zihinler ÅŸüpheye düÅŸürülmektedir. Bilhassa teheyyüç ve öfke barındıran birçok üretimin (görüntü, ses, belge vs.) kurgusal olduÄŸunun sonradan anlaşılması ve yapay zeka ile stüdyolarda kurgusal olarak üretilmediÄŸinin bilinçli olarak deÅŸifre edilmesi, bireylerin zihinlerindeki gerçeklik ve doÄŸruluÄŸu zedelemektedir. Yapay zekayla birlikte bu hakikatin bulunması giderek derinleÅŸmektedir. Zihinlerde hakikat nedir sorusu büyük bir sorun olarak durmaktadır.

Yine küresellik ve vicdan çatışması bu baÄŸlamda ele alınması gereken baÅŸat sorunları arasında gelmektedir. Vicdan, her insanın fıtratında doÄŸuÅŸtan gelen devredilemeyen, körelmeyen ama üstü örtülebilen bir insan verisidir. Haksız olaylar ve hakikat karşısında dil ile yalanlansa bile inceden inceye rahatsızlık veren, kiÅŸiyi rahatsız eden ve onu özüne döndürmeye çalışan bir sızıdır. Bu sızı, toplumsal vicdan oluÅŸturmakta, kitleleri iktidarların küresellik olgusunu tehdit ederek çatışma zeminini oluÅŸturmaktadır. Bu çatışma, toplumsal vicdan ile iktidarların küresellik çatışmasıdır. Dolayısıyla bu çatışma, bugün Batı'da, Gazze konusundaki protestoların, İslam ülkelerinden daha fazla olmasının temel nedenidir diyebiliriz. Zira kapitalizmle büyümüÅŸ nesillerin yaÅŸadığı ruhsal bunalım, onların böyle bir tepki göstermesine neden olmaktadır. İktidarlar ise, bu süreçten en az zarar ile kurtulma ve süreçten karlı çıkmanın hesaplarını yapmakta, toplumsal vicdanını göz ardı etmektedir. Medya ortamlarında 'Mutlu Åžiddet'i kullanarak, vicdanı köreltip, benzer olaylar art arda tedavüle koyarak kamuoyunda olaÄŸanlaÅŸtırmaktadır. Bu nedenledir ki, bir zaman acıklı olaylar karşısında yemek yemeyi, eÄŸlenmeyi kerih gören kiÅŸiler, bugün olaylar karşısında bir taraftan izlerken diÄŸer taraftan rahatsızlık duymadan yemek yiyip, çaylarını rahatça yudumlamaktadır. Sorunlar araçsallaÅŸarak giderek önem kaybına uÄŸruyor.

Bu baÄŸlamda Gazze direniÅŸi yalnız bir inanç meselesi deÄŸil, insanlığın gelecek sorunudur. Ayrıca konu, yalnız iki devlet arasında süren bir orantısız bir güç meselesi de deÄŸildir. Yalnız insanlar katledilerek asıl meselenin önü kapatılarak, dipten dibe gelen güçlü alt dalganın önlenmesi hedefleniyor.

 1. Kapitalist Sistem, Çağın GerekliliÄŸine Göre Yeniden Åžekilleniyor

Post Liberalist ekonomi, sancılı bir dönem yaşıyor ve çağın gerekliliÄŸine göre yeniden ÅŸekilleniyor. Sanayi devriminin liberal ekonomisi ‘Öteki’yi, Batı'nın hem hammadde kaynağı hem de pazar alanı konumuna indirgemiÅŸti. 'Batı', merkezdi, sistemin omurgasıydı. Geriye 'Ötekiler' çevre kaldı. Bu ayırım, sınırsal olmakla birlikte hem sınıfsal hem kültürel hem de ekonomik bir ayırımdı. Merkez, azınlık olmasına raÄŸmen gücü elinde bulunduran, halkları kitleleÅŸtirip onları yönlendiren bir dinamizm stratejisi oluÅŸturdu. Görünümsel özgürlük çerçevesinde, özgür köleler sistemini tesis etti (post liberalizm). İnsanlar özgür olduklarını hissettikleri kadar köleydi. Böylece özgürlük çizgisi, kölelikle ters ama paralel bir seyir izledi. Sermayenin kayda deÄŸer olmayan kısmının köleler ile paylaşılması, stok tüketimine yönelik bir sistem entegrasyonuydu (fordist ve post fordist sistem). Mal çoÄŸaldıkça, alım gücü yükseltildi, alım gücü yükselince, stoklar tüketildi. Bu baÄŸlamda hem merkez güçlendirildi hem de sermayenin tekeli ve gücünün artması saÄŸlandı. Bunun sonucunda makas giderek açıldı ve orta sınıf kavramı, süreç zarfında ortadan kayboldu. Köylerde az bir emekle evi olan insanlar, ÅŸehirlerde çok emek harcamasına raÄŸmen ev alamaz duruma düÅŸtü. MakineleÅŸme yeni iÅŸ yükü getirdi. Halbuki makineleÅŸmenin iÅŸ yükünü hafifletmesi düÅŸünülüyordu. Toplum yoruldu, metrolarda, otobüslerde, servislerde ve oturdukları yerde dinlenmeye zorladı.

Ötekiler, madunu (mustazafları) temsil ediyordu. Madun desteklenmeyi, kurtarılmayı, güçlendirilmeyi bekleyen, demokratik olmayan yönetimlerin çarkında ezilen, özgürlüÄŸü elinden alınmış halklardı. EkmeÄŸi elinden alınmış, nefesi vergilendirilmiÅŸ, pardon hakkı bulunmayan, hayvani yaÅŸamsal formu dayandırılmış adeta zombileÅŸtirilmiÅŸ kimselerdi. Madunu savunmak ise, Batı'nın entelektüellerine kaldı. Bu entelektüeller, maaÅŸlarını Batı'dan alan ve Batı'nın ideolojisini ÅŸekillendiren kimselerdi. Elbette bu bir çarpıklıktı. MaaÅŸlarını Batı'dan alanlar ‘öteki’yi savunacaktı. Aslında bu bir tezat gibi görünse de köleleÅŸtirilmiÅŸ kitleye yönelik bir rıza üretme stratejisiydi. Mekanizmanın yerli yerinde iÅŸlemesi adına gerekli bir yoldu. ÖzgürlüÄŸün ÅŸekilsel kabul edilmesi siyasetiydi. Böylelikle farkındalığı elinde alınan kitle Batıya gönüllü kölelik üretimi saÄŸlayacaktı.

Batının rıza üretiminde, küresel ideolojik baskı aygıtları (askeri) ile onu destekleyen kültürel aygıtların (siyaset, ekonomi, hukuk, sosyal teÅŸekküller ve medya) fonksiyonları bu stratejinin baÅŸarıya ulaÅŸmasında truva atı iÅŸlevi gören diÄŸer aygıtlardı. Oportünist siyasetlerle madun üzerinde yapılan onca soykırım, yaÄŸma, talan, hak-hukuk ihlalleri kendi kurumlarınca kimlik siyaseti üzerinde deÄŸerlendirilerek, terörist yaftalarla karalanarak bertaraf edildi. Adı 'Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi' (AHİM) olsa da taraflı kararlar gece ile gündüz kadar açıktı. Dünya yaÅŸamsal formunu bozucu ne kadar adım varsa, bunun engellemesi adına ilk imzayı atanlar kendileri olmalarına raÄŸmen yaÅŸamsal formu bozan teknolojiyi elinde bulunduran ve geliÅŸtiren de kendileriydi. Halklara demokrasi havariliÄŸi yaparlarken, yandaÅŸları için monarÅŸi, askeri, diktatörlük rejimlerinin varlıklarını sürdürmelerinde bir beis görmediler.

BulunduÄŸumuz noktadan bakıldığında, Batı politikasının hedefe ulaÅŸtığını görebiliyoruz. Zira ‘Öteki’lerin gözünde Batı, özgürlükler ülkesi görülmektedir.

Asırlardır süren bu ideolojik düzen, geliÅŸen medya teknolojileri ve yeni ideolojik yaklaşımlarla, sürdürebilirlik baÄŸlamında ‘error’ vermektedir. Fikirsel deÄŸiÅŸimler sosyal dönüÅŸümleri tetikleyerek, kimi etnik kimi dini kimi de yönetimsel çıkar çatışmaları nedeniyle Batıya baÅŸkaldırmaktadır. Gandhi'nin 'Tuz YürüyüÅŸü', İran'daki 'İslam Devrimi', SSCB'nin parçalanması, OrtadoÄŸu'daki 'Arap Baharı' bunların birer yansımasıdır. Kapitalist emperyal devletler, bu geliÅŸme ve oluÅŸumların aktörleri deÄŸillerdi. Fakat sonuçlarını lehine çevirerek hegemonik sultalarını devam ettirme mahareti ortaya koymayı baÅŸardılar (bkz. Arap baharı). Fiziksel iÅŸgalin bittiÄŸi Hindistan, ÅŸu an emek sömürüsü iÅŸgali altında; Mısır, karşı askeri devrimle tekrar ele geçirildi. Irak, Libya ve Suriye parçalandı ve bu devletlerin bir iç birlik saÄŸlama yolunda attıkları adımlar Batılılarca baltalanmaktadır. Afrika ülkelerine baskı devam ediyor. Çin ve Latin Amerika ülkeleri, Batının küresel ekonomik baskısı altında. Türkiye, iç çatışmalara sürüklenmek isteniyor ve ekonomisi baskılanmakta; İran, tam teÅŸekküllü boykot çarkında. Gazze ve Afganistan terörist yaftalarla zulüm görüyor. Listeyi uzatmak pekâlâ mümkün. Ama söylem ve ideolojiyi baltalayan zincirin son halkasını Gazze oluÅŸturuyor. Gazze, post kapitalizm sistemi ile siber savaÅŸ tekniklerine karşı yarı kolektif bir mücadele ile onlara meydan okumaktadır. Bu kolektif mücadelenin baÅŸarıya ulaÅŸması onları korkutuyor. Dolayısıyla Batılı ve Arap iktidarlarının israil'e destek vermesinin ve soykırımlara göz yummasının temel nedeni budur.

Burada Rusya farklı bir fonksiyon ve konum üstlenmektedir. Yüzü DoÄŸu'ya, sırtı Avrupa'ya dönük gibi görünse de gerçekte kapitalist ideolojinin yeniden üretiminin negatif etki ölçüm alanı. Böylelikle Rusya sayesinde yeni sistem, pozitif alanlarla birlikte kendisini tamamlanmış olacak, sonuçları öngörebilir, riskleri indirgenmiÅŸ bir tablo elde edilebileceklerdir.  Rusya'nın güncel olaylar tablosu incelendiÄŸinde DoÄŸu ülkelerinin yanında görünmesine raÄŸmen Batı'nın bütün saldırılarında savunduÄŸu devleti yalnız bırakmıştır. Suriye ve İran saldırıları bu baÄŸlamda deÄŸerlendirilebilir. Ukrayna savaşı ise, bilindiÄŸi üzere Batı'nın, Batı ile bir çıkar çatışma savaşı. Sonucunda küresel çıkarların mutlu olacağı bir sonuçla son bulacaktır.

2. Hakikatin Muğlaklaşması: Post Truth

Hangi hakikat? Günümüz için tek bir hakikatten bahsetmek mümkün müdür? Kime, neye göre? Bu sorular post truth kavramına iÅŸaret etmektedir. Post truth'un tam bir Türkçe karşılığı bulunmamaktadır. Kavrama 'Hakikatin yitimi, hakikatin önemsizleÅŸmesi ya da sözlük anlamı hakikat ötesi' manaları verilmektedir. Trump'ın Amerika'nın başına gelmesiyle kavramın kullanımı belirgin hale geldi. Tek bir gerçeklikten ziyade dayatılmış, çarpıtılmış bir gerçeklik bulunmaktadır. Sosyal aÄŸlar üzerinden saatlik deÄŸiÅŸen temel bir özelliÄŸe sahiptir. GerçekliÄŸi yalnız iddia edenin gerçekliÄŸine aittir.

Kavramın yayılmasında sosyal aÄŸlar etkinken medya burada truva atı iÅŸlevi görmektedir. Siyasetin medyayla olan temel çıkar iliÅŸkisi, bireyler üzerindeki etkili özelliÄŸi iktidarlarca kullanılmaktadır. Bir yalan düzmece görüntülerle birden azımsanmayacak derecede savunulma durumuna düÅŸülebilirken; bir gerçek ise güdük kalabilmektedir. II. Dünya savaşında bu durum kayıtlara geçmiÅŸtir. Almanya'nın Halkı Aydınlatma ve Propaganda Bakanı Gobbels'in, "Bir yalan kırk defa tekrar edildiÄŸinde inandırıcı olur." politikası Alman halkını algısını deÄŸiÅŸtirdi. Merkezinde yalan, aldatmacanın bulunduÄŸu bir hakikat ilka edildi ve kitle iletiÅŸim araçlarıyla bunun yayılması saÄŸlandı. Çerçeveyi güçlü lider, güçlü halk propagandası oluÅŸturdu. Dolayısıyla bir halk savaÅŸa sürüldü, soykırımlar makul görüldü. YaÅŸam hakkı, yalnızca kendi ‘post truth'unu oluÅŸturan kimse için geçerliydi. Gerisinin ne olduÄŸu ve olacağıyla bir ilgilenme söz konusu deÄŸildi.

Çağımızda Yeni medya etkisiyle hakikat tamamen muÄŸlaklaÅŸmıştır. Sosyal aÄŸlar hem kitlelerin tepkisini dindirmede dalgakıran iÅŸlevi görürken diÄŸer taraftan zihinleri bulandırmak suretiyle hakikati anlaşılmaz kılmaktadır. Yapay zekanın da devreye girmesiyle, mevcut durum çok üst segmentlere ulaÅŸmıştır. Dolayısıyla kitleler olayları tahlil etmekte zorluk çekmekte, tam bir tepkinin oluÅŸması gecikmektedir. Müslüman toplulukların sosyal aÄŸlar entegrasyonu yeni sayılır. Arap baharında yaÅŸadıkları tecrübe ciddi bir kazanım olarak görülmekte ise, aslında onlarda hakikat yitimi çarkına girmiÅŸlerdir. Bilinçli medya kullanımına önem vermeleri gerekmektedir. Yoksa varılacak sonuç, Batının ulaÅŸtığı yoldur, hüsrandır.

3. Gözetim ve Denetim

Gözetim ve denetim, iktidarların eski zamandan beri sürdürdükleri bir siyaset türüdür. İktidarlar, halkı gözetleyip denetleyebildikleri kadar kendilerini güvende hissetmektedir. Günümüz için artık, fiziki bir gözetim ve denetimden söz edilemez. Dijital medya ortamlarıyla birlikte, devletlerin saÄŸlık politikaları, nüfus politikaları vs. gibi denetim yollarıyla egemenliklerini güçlendirmektedir. Fiziki bir gözetim ve denetimden ziyade dijital takip sistemi uygulamakta, dijital medya ortamlarıyla bu saÄŸlanmaktadır. Takip, dinleme, gözetleme çoklu medya ürünlerinde kolaylıkla yapılabilmektedir. Halk ise, buna isteÄŸiyle rıza gösterip onay vermektedir. Hem teknolojiyi kullanarak hem de bu gözetim ve denetimin dışında kalmak ÅŸu an mümkün görünmüyor. Bir yapı diÄŸer yapıdan bağımsız görünse de iç içedir. Hackerler, sistemin dışında görünen kiÅŸiler gibi görünüyor. Ama onlarda aÄŸda bıraktıkları dijital izlerden ötürü sistemden kaçamamaktadır. Sistem içinde dijital muhalifler denilebilir.

Yaklaşık 45 m² bir alan olan Gazze uydu teknolojileriyle, Heronlarla, uçaklarla, denizaltılarla, yerli ajanlarla dijital aÄŸlarla yıllardan beridir gözetilmektedir. Hamas'ın kendine has iç sistemi, örgütsel yapısı ve kolektif mücadelesi büyük oranda kendisini baÅŸarılı kılmaktadır. Fakat bu derece analog kalması, mücadelenin geleceÄŸi baÄŸlamında yeniden müzakere gerekliliÄŸini zorunlu kılmaktadır. Teknolojinin hazır alınıp kullanılmayacağı aÅŸikardır. Güney Lübnan'da Hizbullah'ın özel kuvvetleri arasında kullanılmak üzere Tayvan kaynaklı bir ÅŸirketten aldığı çaÄŸrı cihazları ve telsizler, israil tarafından uzaktan patlatılarak birçok ferdini sakat bıraktı, yer tespiti yapmak suretiyle Nasrallah'ın da aralarında bulunduÄŸu birçok yöneticinin katledilmesiyle sonuçlandı. Ayrıca İran'da Hamas'ın lideri İsmail Heniyye ve yine İran'da birçok kuvvet komutanın evlerinin odalarında füzelerle vurulması yazdıklarımızı teyit baÄŸlamında bir örnektir. Bilhassa halkı müslüman ülkelerde gözetim ve denetim daha sıkı durumdadır.Burada ibret babında iki meseleyi zikretmek istiyorum.

Birincisi, Eski İran CumhurbaÅŸkanı Mahmud Ahmedinejad'ın 8 ay önce bir televizyon kanalına verdiÄŸi mülakattı. Ahmedinejad, Siyonist devletin ajanlarını çıkarmak için bir istihbarat teÅŸkilatı kurduklarını ve bu teÅŸkilatın başına atadıkları kiÅŸinin Siyonist devletin ajanı çıktığını açıklamıştı. DiÄŸeri ise, Ahmet Anapalı'nın II. Abdülhamit döneminde geçen bir meselesidir. Anapalı, Åžamlı ReÅŸit Efendi diye bir kiÅŸinin ismini zikreder ver derki: Bir gün II. Abdülhamit, baÅŸ danışmanı, Süleymaniye medreselerinin baÅŸ müderrisi, fıkıh ve tefsir'de otorite olan Åžamlı ReÅŸit Efendi’yi saraya çağırır ve ona: "Hocam! Canım çok sıkılıyor, kendimi çok yalnız hissediyorum. Defterdarım casus, çaycım casus, saray casuslarla kaynıyor. Hepsini kullanıyorum fakat çok yalnızım." der ve omzuna başını koyup aÄŸlar. İki kiÅŸi arasında geçen bu konuÅŸma yıllar sonra "Frederic Wambery" tarafından yazılan bir anı defterinde deÅŸifre edilir. Anı kitabında ÅŸu satırlar dikkat çekicidir: "II.Abdülhamit herkesi çözmüÅŸtür fakat beni çözememiÅŸtir." MeÄŸer Åžamlı ReÅŸit Efendi İngiltere adına casusluk yapan, küçüklükten beri yetiÅŸtirilen bir ajandı.

Teknolojiyi üreten devletler öncelikle ürettikleri teknolojinin kendisine bilgi saÄŸlaması hususunda özel sistem yerleÅŸtirmektedir.  Özel sistem cihazdan bağımsız deÄŸil, temel parçadır. Bu parça çift yönlü bir iletim saÄŸlamaktadır. Burada amaç, teknolojiyi ihraç ettikleri devlet ve örgütlerin gizli bilgilerine ulaÅŸma ve kontrol çabasıdır. Türkiye'nin de israil'in de operasyon bölgelerine önceden haber vermesiyle, operasyonların baÅŸarısız kalmasına neden olduÄŸu ortaya çıktı.

Dolayısıyla Teknoloji bir güçtür. Halkı müslüman devletler ile diÄŸer emperyalist güçlere karşı mücadele veren halkların, kendi teknolojilerini üretmek zorunluluÄŸu artık çağın bir gerçekliÄŸidir ve çağın gereksinime göre kuÅŸanmaları elzemdir.

 

Sonuç:

Genelde emperyalizm ile mücadele, özelde Gazze konusu, ‘Öteki’lerin Batı’nın sistematik saldırılarına karşı yeniden deÄŸerlendirilmesi gereken, yeni yol ve yöntemlere gereksinim duyan bir konudur. Sistem kendisini sürekli yenilerken ‘öteki’lerin geri kalması, zulme maruz kalmalarına neden olmaktadır. Batının kendisine tehdit gördüÄŸü en ufak bir kıvılcım dahi, yıkım ve katliamla sonuçlanmaktadır. Dolayısıyla, ‘Öteki’lerin için bu bir mecburiyet olmuÅŸtur. Dolayısıyla kendi teknolojilerini üretmek ve yetiÅŸmiÅŸ beyinleri ülkelerinde istihdam etmek gibi zorunlulukları vardır. Yerli ve milli savunma sistemleri ve ekonomik üretim kompleksi kurmaları gereklidir.

‘Öteki’lerin Batı’ya bağımlılığı kesilmelidir. Bunun için, Batı menÅŸeli ürünlere boykot uygulanmalıdır. Yerli mal üretimi ve tüketimi desteklenmeli, yerli ÅŸirketlere destek verilmelidir. Burada yerli ÅŸirketlerin suiistimalleri, caydırıcı ağır cezalar ile engellenmeli, etkin bir denetim mekanizması kurulmalıdır. İthalat ve ihracatta, bölgesel iÅŸ birliÄŸi teÅŸkilatları kurularak kendi pazarlarını oluÅŸturmalıdır.

Sistemin bir diÄŸer ayağını ise, medya oluÅŸturmaktadır. GeniÅŸ kitleye seslenecek uluslararası medya kuruluÅŸlarının gerekliliÄŸi her geçen artmaktadır. Batı sistemi içinde sisteme muhalif önemli sayılabilecek kiÅŸiler ekranlara taşınarak tanınırlık ve bilinebilirlik saÄŸlanmalı, adalet temelli bir yayın anlayışıyla halklar nezdinde güvenilirlik oluÅŸturulmalıdır. Yapılan mücadelenin yalnız ‘öteki’lere deÄŸil insanlığın kurtuluÅŸu olduÄŸu mesajı hissettirilmelidir. Yoksa yalnız bir kimlik çerçevesinde yapılan yayınlar sadece o kimliÄŸi benimseyenlerce sınırlı kalacaktır.

Bunların bir kısmı ÅŸuan bazı devletlerce uygulanmaktaysa da tam bir baÅŸarı elde ettiÄŸi söylenemez.

Gazze özelinde; Hamas, kabul edilsin veya edilmesin, halkın içinde oluÅŸmuÅŸ bir organik yapı olduÄŸu muhakkaktır. Uluslararası platformda Gazze sorununun araçsallaÅŸması önlenmelidir. Siyasilerin elinde, yalnız kendi çıkarlarını temsil eden bir siyasi mülahaza olarak ele alınmaması gereklidir. Bu sorunun yalnız İslam dünyasının deÄŸil, batının emperyalizmine karşı bir mücadele olduÄŸu vurgulanmalı, vicdan temelli, insanlığı hedef edinmiÅŸ grup ve topluluklarla birlikte hareket edilerek protestoların geniÅŸ bir kitleye yayılması saÄŸlanmalıdır. Küresel bir dünyada mücadele, küresel yapılmalıdır. Zira bu durum, batı iktidarlarının rahatsız olmasına neden olacak, çözüm için bir zemin oluÅŸturacaktır. Din temelli yaklaşımlar veya belli bir kimlikle tanınmış grup ve toplulukların protestoları, taraflı lanse edilebileceÄŸi için yetersiz kalmakta, sanki bir grup ya da topluluÄŸun sorunuymuÅŸ izlenimi vermektedir.

Åžu ana kadar karadan yapılan protestolar Filistin'e sınır devletlerinin engellemeleri sonucu istenilen baÅŸarıya ulaÅŸamamaktadır. Denizde yapılan eylemlere ise, israil uluslararası sularda direk müdahale ederek kamuoyu nezdinde itibarını zedelemektedir. Elbette bu önemli bir adımdır. BaÅŸarı, bir eylemin doÄŸurduÄŸu sonuçtur. Protestocular, taşıdıkları insani gıdaları hedeflerine ulaÅŸtırmamış olsalar bile ortaya çıkan netice eylemin baÅŸarısına iÅŸaret etmektedir. EÄŸer bu eylemler, birçok ülkeden eÅŸ zamanlı baÅŸlatılabilinirse, Batı ve onun büyük ortağı israil'i zor duruma düÅŸürebilir, geri adım atmasına neden olabilir. Bilmemiz gerekir ki, hiçbir sorun çözümsüz deÄŸildir. Yalnız soruna odaklanmak, çözüm yolunun görünmesine engeldir.

Ejder AÅŸit

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.