Şevket Hüner: Teknolojiye İmanı Zedeleyen Kim

Gökyüzünde yüzlerce uyduları ile her yaptığımızı izliyorlar.
Termal kameralarıyla kapalı alanlarda bile vücut ısımızdan bizi fark edebiliyorlar.
Ä°nternete girdiÄŸimiz laptopun kamerasından bizi gözlüyorlar.
GirdiÄŸimiz adresler ve yayınladığımız resimler hep onların server’lerinde kayıtlı.
Kiminle, nereden, niçin ve ne sıklıkla tanışıp görüÅŸüp görüÅŸmediÄŸimizi biliyorlar.
Sanal bir yalan daha ortaya atılmadan ne tarafta duracağımızı kestirebiliyorlar.
İnternetli cep telefonlarımız sayesinde nerede olduğumuzu noktasal tespit ediyorlar.
Kredi kartlarından en son ne aldığımızı ve nerelere borçlandığımızı tespit ediyorlar.
Maaşımızdan, okuldaki notlarımızdan, gönderdiÄŸimiz CV’lerden haberdarlar.
Evde bakıcıya emanet ettiÄŸimiz çocuÄŸumuzu seyrederken bizi seyrediyorlar.
Alarmın ÅŸifresini, ne ürettiÄŸimizi, ciromuzu ve müÅŸterilerimizi tek tek sayabiliyorlar.
Cami kameralarında hangi namazda kaç kiÅŸi var ve hutbede kim uyumuÅŸ biliyorlar.
Bizi bir adrese saÄŸ salim götürebilmelerine o kadar alıştık ki etrafımızla ilgilenmez olduk.
Pencere boyutundaki smart TV’lerden yönlendirilmeyi sevdik pencereden bakmıyoruz.
Üç gün önceden öÄŸrendiÄŸimiz hava durumuna göre evden çıkıp çıkmayacağımızı söylüyorlar.
Kimler hac için kayıt yaptırdı, kimler sevindi, kimler üzüldü hepsini biliyorlar.
Sistem dışına çıktığımızı tespit ettiklerinde drone ve Ä°HA’lar ile takip edebiliyorlar.
Son model arabaları uzaktan kumandayla durdurup kaza yaptırabiliyorlar.
Bizi önce kazanan olarak destekleyip sonra hakkımızda sürek avı düzenletebiliyorlar.
Önce gizli bir haberleÅŸme ağı sunup sonra onun üzerinden deÅŸifre edebiliyorlar.
Metrobüsle giderken hangi diziyi seyrettiÄŸini, kiminle mesajlaÅŸtığını biliyorlar.
Göremedikleri ve bilemedikleri alanlarla ilgili yeni teknolojiler tasarlayabiliyorlar.
Bizi daha rahat izleyecek yeni teknolojik ürünleri alabilmemiz için kredi açabiliyorlar.
DoÄŸum günümüzü en yakın bildiklerimizden önce kutlayıp iyi niyetlerini sunabiliyorlar.
Ä°halelerdeki haksız kazanımları bildikleri halde günü gelene kadar sessiz kalabiliyorlar.
Kaybedenleri ve psikolojik dengesizleri biliyor buna uygun ÅŸehitlik yolları öneriyorlar.
Kendisini tanımadığımız halde aynı bizim gibi konuÅŸup haykıran hocalar üretebiliyorlar.
Neden, niçin ve ne oranda kimden korktuÄŸumuzu biliyor ve bununla yönlendirebiliyorlar.
Kimler tarikat üyesi, kimler onların can düÅŸmanı selefiler olduÄŸunu ispiyonlatabiliyorlar.
Muhatabını öldürmeden takipten vazgeçmeyen smart mermileri tasarlayabiliyorlar.
Ä°stedikleri ülkenin baÅŸkanını gözden düÅŸürüp rejim krizi oluÅŸturabiliyorlar.
Önce ekonomiyi rahatlatıp ondan sonra sebepsiz bir ÅŸekilde kazanımları buharlaÅŸtırıyorlar.
Ve bütün bunları yaptıran gerçek gücün onlar olduÄŸunu Müslümanlara zikrettirebiliyorlar.
33 kere “Üstün küresel güçler” zikrini çekmiÅŸ oldum (haÅŸa) karşılığını dünyada bekliyorum!
Her gün bıkıp usanmadan bu ÅŸeytani zikirleri çektiriliyor oluÅŸumuz size garip gelmiyor mu?
Halbuki bu çok eski bir tezgâh ve Kuran’ı tertil ile okuyanlar bu ÅŸeytanilikten haberdardır.
(Firavun) onlara "Ben sizin en yüce rabbinizim!" dedi.(Naziat / 24)
Firavun, Ä°srailoÄŸullarına öÄŸrettiÄŸi bu tip zikirler sayesinde ben Rabbinizim yalanını yutturdu.
Hatta Nemrut bununla yetinmeyip kendi esmasını zikrederek atamız Ä°brahim’i tehdit etti.
KorkuttuÄŸu halde korkuttuÄŸundan korkmayıp rahat tavırlarla korkutmaya çalışan büyücüdür.
Ama bu teknoloji üzerinden bize iman etmelisin zikrine aldırmayan bir ekip çıka geldi.
Onları havadan, savaÅŸ uçakları, uydu destekli iha, sihalar ile bir yıldan fazla bombalandılar.
Yerden tanklarla, toplarla evlerini barklarını, hastanelerini yıktılar.
Denizden güdümlü füze atan savaÅŸ gemileriyle muhasarayı daralttılar.
Yeraltına çelik levhalar gömerek tünel açmalarını engellediler.
Yani dört bir cenahtan sardılar.
Üstelik buna müdahale edecek uluslararası(!) örgütlerin elini kolunu baÄŸladılar.
Yaptıkları katliamlarla sürdürdükleri soykırımı an be an canlı yayınladılar.
Buna karşı koyan vicdan sahiplerini tehdit edip etkisizleÅŸtirmeye çalıştılar.
Ama karşılarında “La galibe illallah” diyen yetimler, öksüzler vardı, yenemediler.
“Ya istiklal ya ölüm” diyen Gazze’nin yiÄŸitleri ÅŸu anda yıkılan evlerine dönüÅŸ yolundalar.
Esir aldıklarına merhametle davranıp onları saÄŸ salim teslim etmeye özen gösteriyorlar.
Ä°llüzyon bozuldu, ÅŸapka düÅŸtü kel göründü…
Hani sahabeler gelmez diyorlardı iÅŸte karşımızdalar…
Ne diyordu Tabiin, sahabeyi anlatırken;
“Sen onları görsen deli sanırdın, onlar seni görse kafir sanırdı.”
Åževket Hüner / 1 Åžaban 1446
Henüz yorum yapılmamış.