Sosyal Medya

Özel / Analiz Haber

Stalin'in soykırım vagonları

Tarih 18 Mayıs 1944. Saat 03.00. Rus askerleri tarafından 15 dakika içinde meydanda toplanmaları istenen Kırım Tatarları, hayvan vagonlarında tıka basa dolduruldular ve Sovyet Rejimi’nin reva gördüğü insanlık dışı şartlarda ölüme yolcu edildiler.



Kemal Özcan

Prof. Dr., Necmettin Erbakan Üniversitesi Tarih Bölümü.

Küçük Kaynarca AntlaÅŸması (1774) ile Osmanlı’dan koparılan Kırım, 1783’de Çarlık Rusyası tarafından ilhak edilmiÅŸti. Sovyet ihtilaline kadar buradaki Türk nüfusun büyük bir kısmı Romanya, Bulgaristan ve Ak Topraklar adını verdikleri Anadolu’ya göç ettirildi. BolÅŸevik ihtilalinden sonra kurulan özerk cumhuriyette Kırım Türkleri aktif rol almışlarsa da Lenin’in ölümünden sonra baÅŸa geçen Stalin dönemi felaket yılları oldu. Aynı dönemde patlak veren ve Sovyetler BirliÄŸi sınırlarına da sıçrayan 2. Dünya Savaşı sırasında Kırım’da yaklaşık 1 milyon kiÅŸi yaşıyordu ve bunların içinde Kırım Türklerin sayısı yaklaşık 220 bin kiÅŸiydi. Nüfus olarak yarımadada Ruslardan sonra ikinci sırada Kırım Türkleri geliyordu.

SavaÅŸ kısa sürede Kırım’da da etkisini gösterdi ve Alman orduları Ekim 1941’de Kırım’a girdiler. Almanların kısa sürede bölgenin geneline hâkim olduÄŸu sırada Kırım Türk erkeklerinin büyük bir kısmı Kızılordu saflarında farklı cephelerde Sovyetler için mücadele ediyordu. Bir kısmı da Kırım’ı Almanlara karşı savunmak için oluÅŸturulan partizan hareketlerde aktif olarak görev aldı. Bunun yanında bölgede yaÅŸayanların bir kısmı baskıcı Sovyet idaresinden kurtuluÅŸ olarak gördükleri Almanları sevinç gösterileriyle karşılamış; Kırım Türklerinden bir grup da Almanlarla temasa geçerek Sovyet idaresinden kurtulmak için iÅŸbirliÄŸine giriÅŸmiÅŸti. Bu temaslar neticesinde Alman ordusu bünyesinde kurulan askerî taburlarda bazı Kırım Türkleri yer aldı. “Gönüllü Nefsi Müdafaa Taburları” olarak da adlandırılan bu birliklere Alman esir kamplarında tutulan Kırım Türkleri zoraki dahil edilmiÅŸti.

Güzel Kırım’ın sahil ÅŸehirlerinden Yalta.

Kırım Türklerinin bu mücadeleleri savaÅŸ sonrası Sovyet literatüründe karşılık bulmadı. Nihayet Sovyetler BirliÄŸi’nin son dönemlerinde yayınlanan eserlerde bu konulara yer verilmeye baÅŸlanmış, Almanlarla iÅŸbirliÄŸi yapanların aksine, Kırım Türklerinin çoÄŸunluÄŸunun “vatanlarına sadık kaldıkları” ifade edilmiÅŸtir. Bu mücadelede yer alan birçok Kırım Türkünün yüksek derecede madalya ve niÅŸanlarla taltif edildiÄŸi de bilinmektedir. Bu mükâfatlardan biri ise savaÅŸ sırasında 30 tane Alman uçağını düÅŸürdüÄŸü iddia edilen ve bu kahramanlıklarından ötürü iki kere “Sovyetler BirliÄŸi Kahramanı” unvanı alan Ahmet Han Sultan’a takdim edilmiÅŸtir.

Almanların savaşı kaybetmeleri neticesinde Kızılordu birlikleri 10 Nisan 1944’te Kırım’a yeniden hâkim oldu. Sovyet hâkimiyetinin yeniden tesisinden sonra, savaÅŸ sırasında Almanların yapmış oldukları cinai faaliyetler ile onlarla iÅŸbirliÄŸi yapanları tespit etmek amacıyla OlaÄŸanüstü Devlet Komisyonu kuruldu. Bu komisyonun çalışmaları sonunda hazırlanan raporlar neticesinde Kırım Türklerinin Almanlarla iÅŸbirliÄŸi yaptıkları gerekçesiyle topluca sürgüne gönderilmelerine karar verildi. Bu itibarla, 13 Nisan 1944 tarihinde Kırım Özerk SSC’nin “Sovyet karşıtı unsurlardan temizlenmesi” hususunda bir genelge yayınlandı. Bu genelgeden yaklaşık bir ay sonra, 18 Mayıs 1944’te saat 03.00 civarında Kırım Türklerinin vatanlarından sürgünü operasyonu baÅŸladı.

1817-19 senelerinde, zümrüdî tepeleri selamlayan vakur namazgâhı ile servilerin kucağında bir Kırım Tatar köyü.

Sadece 15 dakika!

Son derece organize ve oldukça titiz bir zamanlamayla yapılan operasyonlarda, ilk baÅŸta “potansiyel tehlikeli” olarak nitelendirilen kiÅŸiler tutuklandı. YetiÅŸkin erkeklerin çoÄŸunluÄŸu Sovyet ordusuna alındığından geride kalanların ekseriyeti kadınlar, çocuklar ve yaÅŸlılardı. Sovyet askerleri gecenin bir vakti, daha önceden tespit olunan Kırım Türklerinin evlerine zorla girerek insanları uykularından kaldırmış ve 15 dakika içinde bulundukları yerlerin meydanında toplanmalarını istemiÅŸlerdi. Ne olup bittiÄŸini anlamayan ve uykunun verdiÄŸi ÅŸaÅŸkınlığı da üzerlerinden atamayan Kırım Türklerinin sadece taşıyabilecekleri eÅŸyaları yanlarına almalarına izin verilmiÅŸ, birçok yerde buna dahi müsaade edilmemiÅŸti.

Evlerinden çıkarılan halk meydanlarda, tarlalarda veya uygun görülen baÅŸka yerlerde toplanarak kendilerini demiryolu istasyonlarına taşıyacak nakliye araçlarını beklemeye baÅŸladı. Korku ve endiÅŸe içerisinde bekleÅŸen halk, bir de Sovyet askerlerinin taÅŸkınlıklarına maruz kalıyordu. TaÅŸkınlıklar o derece artmıştı ki, yaÅŸlı kadınları ve acıdan çılgına dönenleri kaçmaları için serbest bırakmışlar, sonra da arkalarından kurÅŸun yaÄŸdırmışlardı. Sürgüne gönderilenler arasında Kızıl Ordu mensubu olup Almanlara karşı savaÅŸan toplam 10.892 Kırım Türk askeri de bulunuyordu.

Kırım Türkleri nakliye araçları ile istasyonlara taşındı ve burada kendilerini bekleyen vagonlara tıka basa doldurularak kapıları sıkı sıkıya kapatıldı. Hayvan ve yük taşımada kullanılan bu vagonlarla daha önce de Çeçen ve Ä°nguÅŸlar sürgüne gönderilmiÅŸti. Operasyonu yönetenler 20 Mayıs’ta sürgünün tamamlandığını bildirdi. Sürgün edilen Kırım Türklerinin sayısı hakkında farklı bilgiler olmakla beraber, resmî makamlar tarafından açıklanan bilgilere göre Kırım’dan toplam 191 bin 014 Kırım Türkünün sürgün edildiÄŸi gibi bir durum ortaya çıkmaktadır ki bu sayının gerçekleri ne ölçüde yansıttığı ihtilaf konusudur.

Sürgün operasyonunun yolda geçen safhası, Kırım Türkleri açısından unutulması güç hadiselerin cereyan ettiÄŸi bir tablo ortaya koymaktadır. Tıka basa vagonlara doldurulan halk, günlerce aç-susuz bir ÅŸekilde, en temel ihtiyaçlarını gideremeden, sonunun ne olacağını bilmediÄŸi bir yolculuÄŸa çıkmıştı. Yol boyunca birçok insan hastalanmış, özellikle yaÅŸlılar ve çocuklar açlığa, susuzluÄŸa, vagonların havasızlığına dayanamayarak hayatlarını kaybetmiÅŸlerdi. Vefat edenler durulan ilk yerde vagonlardan indirilmiÅŸ, defnedilmelerine müsaade edilmeden yol kenarlarına bırakılmıştı. Bu ÅŸekilde yol boyunca yaklaşık 8 bin Kırım Türkü hayatını kaybetmiÅŸtir.

Uzun süren bir yolculuktan sonra Kırım Türkleri, Sovyet yönetimi tarafından daha önceden tespit edilen yeni yerleÅŸim yerlerine ulaÅŸtılar. 4 Temmuz 1944’te tamamı gönderildikleri yerlere vasıl olmuÅŸ, bunların büyük kısmı Özbekistan’a, geri kalanlar da Rusya Federasyonu’nun çeÅŸitli bölgelerine yerleÅŸtirilmiÅŸti.

Ölülere bile eziyet edildi

Kırım Türklerinin topluca vatanlarından sürgününü müteakip, geriye kalan bütün taşınır ve taşınmaz mal varlıklarına Sovyet yönetimi tarafından el konuldu ve müsadere edildi. Kırım Türkleri ve Kırım’da yaÅŸayan birçok topluluÄŸun zorla Sovyetler BirliÄŸi’nin çeÅŸitli bölgelerine sürülmelerinden sonra Kırım adeta boÅŸalmış; her alanda son derece ciddi iÅŸ ve iÅŸçi gücü açığı ortaya çıkmıştı. Özellikle Kırım ekonomisine hayat veren ünlü baÄŸ ve bahçeler harap olmuÅŸtu. Sürgün edilenlerin yerlerini doldurmak maksadıyla Kırım’a Rusya ve Ukrayna’nın çeÅŸitli yerlerinden insanlar getirilip yerleÅŸtirildi. Kırım’ın yeniden iskânı ile alakalı olarak çıkarılan genelgelerde, Kırım’a göçmeyi reddedenler hakkında Almanlara hizmet suçundan ceza verileceÄŸi belirtiliyordu. Nitekim savaÅŸ sırasında Almanlara hizmet edenlerden bir kısmı, Kırım’a göçüp orada yaÅŸamaya razı olduÄŸu için cezadan kurtulmuÅŸ, bedava ev bark sahibi olmuÅŸtu. 15 Nisan 1967 tarihli Sovyet verilerine istinaden 1944’ten itibaren Kırım’a yerleÅŸtirilmek üzere Rus ve Ukrainlerden 101 bin 707 ailenin (406 bin 828 kiÅŸi) getirildiÄŸi anlaşılmaktadır.

Kırım Türklerinin sürgününden sonra, sıra buradaki Türk kültürüne ait izlerin de tamamen ortadan kaldırılmasına geldi. 14 Aralık 1944’te alınan bir kararla Kırım’daki bütün Türkçe yer adları Rusça isimlerle deÄŸiÅŸtirildi. Ardından, Lenin tarafından 1921’de “doÄŸunun meÅŸalesi” olması gayesiyle kurulan Kırım Özerk SSC, 30 Temmuz 1945’te laÄŸvedildi ve Kırım oblastına (bölgesine) çevrilerek Rusya Federasyonuna dahil edildi. Kırım Stalin’in ölümünün ardından (4 Mart 1953) Sovyet yönetimine geçen HruÅŸçev tarafından, güya Ukrayna’nın Rusya’ya baÄŸlanışının 300. yıldönümü münasebeti ile Ukrayna SSC’ye hediye edildi (19 Åžubat 1954).

Bunun dışında, Kırım’daki Türk varlığının yok edilmesi için yöneticiler ve yerel halk tarafından evlerin yıkılması, baÄŸ ve bahçelerin kullanılmaz hale getirilmesi, Türklere ait mezarlıkların sürülerek naaÅŸların da “dirilerin çektikleri ıstırapları çekmeleri” için yerlerinden çıkarılması, hatta mezar taÅŸlarının yerlerinden sökülerek yeni yapılan binalarda inÅŸaat malzemesi olarak kullanılması, Marksist-Leninist eserler dahil olmak üzere Kırım Türkçesi ile yazılan binlerce kitabın yakılması Kırım’da yapılan tahribatın boyutlarını göstermesi bakımından önemlidir.

Novoaleseyevka’da Kırım Tatarları 18 Mayıs 1944 sürgününü anmak için toplanmışlar

Kendi kazdıkları çukurlarda kaldılar

Kırım Türklerini sürgüne götüren tren katarları 29 Mayıs’ta Özbekistan’a gelmeye baÅŸladılar ve çoÄŸunlukla fabrika ve iÅŸletmelerin bulunduÄŸu köy ve kasabalara yerleÅŸtirildiler. 1 Ekim 1944 tarihi itibariyle Özbekistan’daki kolhozlara 18 bin 881, sovhozlara 7883 ve diÄŸer iÅŸletmelere 10 bin 527 ailenin yerleÅŸiminin yapıldığı bildirilmiÅŸtir. Kırım Türkleri buralarda uzun bir müddet son derece ağır ÅŸartlar altında yaÅŸadılar. Günlerce, haftalarca at ahırlarında, kuru toprak üzerinde, hatta kazdıkları çukurlarda yaÅŸamaya çalışarak hayatta kalma mücadelesi verdiler. Bu çetin hayat ÅŸartları, Kırım Türkleri arasında oldukça ciddi boyutlara varan can kayıplarına neden oldu. Sürgünden yıllar sonra bizzat Kırım Türkleri tarafından yapılan nüfus sayımı sonucunda ortaya çıkan tablo, yol boyunca ve yerleÅŸim yerlerine vardıktan sonra geçen birkaç yıl içinde açlık ve hastalıktan ölen Kırım Türklerinin mevcudunu gözler önüne sermektedir. Buna göre, sürgüne gönderilenler arasında bulunan 112 bin 700 çocuktan 60 bin 034’ü, 93.200 kadından 40 bin 085’i, 32 bin 600 erkekten 12 bin 061’i hayatını kaybetmiÅŸtir. Bu, sürülen halkın %46.2’sı, yani neredeyse yarısı demektir.

Kırım Türkleri sürgün edildikten sonra, halkı kendileri gibi Türk ve Müslüman olan Özbekistan SSC’nin topraklarına yerleÅŸtirilmiÅŸlerdi. Daha önce de topraklarına çeÅŸitli milliyetlere mensup sürgünlerin geldiÄŸine ÅŸahit olan Özbek halkının, sürgün Kırım Türklerine karşı sergilediÄŸi tutum hakkında deÄŸiÅŸik görüÅŸler bulunmaktadır. Bunlar arasında, Özbekistan’ın Kırım Türklerini çok isteyerek olmasa da onlara acıdığı için ülkeye kabul ettiÄŸi, Kırım Türklerinin KGB ve devlet yetkilileri tarafından yerli halka “vatan hainleri, düÅŸmana satılmış, casus, hırsız ve cani” olarak tanıtılması dolayısıyla Özbek Türklerinin ilk zamanlar bu propagandanın etkisinde kaldıkları, fakat bir müddet sonra onların söylenildiÄŸi gibi olmadıklarını, kendileri gibi Müslüman ve Türk olduklarını görerek yardım ettikleri; Kırım Türkleri ile Özbek Türkleri arasında bir yakınlık olmaması için özel gösteriler tertip edildiÄŸi, ayrıca Sovyet yetkililerin Özbek toplumuna, “Sizler bu yerlerde daha önce Alman esirlerini gördünüz, ÅŸimdi ise vatan haini Kırım Türklerini göreceksiniz” ÅŸeklinde propaganda yapmalarına raÄŸmen “merhametli ve misafirperver” Özbek halkının bu tür ajitasyonlara kapılmadığı, Kırım Türklerinin ancak Özbeklerin yardımıyla ayakta kalabildiÄŸi ve ağır ekonomik ÅŸartlar altında yaÅŸayan yerel halkın çoÄŸunluÄŸunun Kırım Türklerine destek olduÄŸu gibi görüÅŸler vardır.

18 Mayıs 1944’te vatanlarından topyekûn sürülen Kırım Türkleri, yaklaşık 4 yıl sonra, 26 Kasım 1948’de kabul edilen yeni bir kararla vatanlarından ebediyen çıkarılmış ve bir daha yurtlarına dönme hakları ellerinden alınmıştı. Stalin’in ölümünden sonra ise Sovyetler BirliÄŸi’nde yumuÅŸama rüzgârları esmeye baÅŸladı. Stalin’in yerine devlet baÅŸkanı olan HruÅŸçev, KP’nin 20. kongresinde yaptığı konuÅŸmada, ülkede yaÅŸanan bütün olumsuzlukların tek müsebbibinin Stalin olduÄŸunu, onun zamanında yüz binlerce insanın vatanlarından çıkarılarak sürgün edildiÄŸini ifade etmiÅŸti. HruÅŸçev’in bu sözleri, halkta Stalin döneminde uygulanan baskıların sona ereceÄŸi umudunu doÄŸurdu. Nitekim 24 Kasım 1954’te SSCB Bakanlar Kurulu kararıyla, 2. Dünya Savaşı’nda Kızıl Ordu saflarında yer alan askerler SSCB kahramanlık madalyası ve niÅŸanı ile ödüllendirilenler, yerli halkla evlenen kadınlar, Rus, Ukraynalı ve diÄŸer milliyetlere mensup kadınlar, sakatlar, tedavisi mümkün olmayan hastalar ile 2. Dünya Savaşı’nda ölen askerlerin yakınları sürgünlükten azat edildiler. 28 Nisan 1956’da ise Kırım Türkleri, Balkarlar, SSCB vatandaşı Türkler, Kürtler ve HemÅŸiller, daha önce sürgünlükten azat edilen Almanlarla benzer ÅŸartlarda serbest bırakıldılar.

Vatana dönüÅŸ hareketi

Bu kararla Kırım Türklerine vatana dönüÅŸ hakkı saÄŸlanmamış olmasına raÄŸmen, durumlarında gözle görülür bir iyileÅŸme kaydedilmiÅŸti. Her ÅŸeyden önce, birçok Kırım Türkü 1944’te zorla yerleÅŸtirildikleri iÅŸlerden ayrılarak asıl meslekleri olan çiftçiliÄŸe geri dönmüÅŸ, bir kısmı ise sürgünde geçen zaman zarfında kazandıkları tecrübelerle teknik iÅŸlerde çalışmaya devam etmiÅŸti. Sürgünlükten azat olunan Kırım Türklerinden bazıları ise vatanlarına yakın bölgelerde yerleÅŸmeyi tercih etmiÅŸlerdi. 1956 Ekim’i sonuna kadar toplam 778 Kırım Türkü, Kırım’a komÅŸu olan Zaporojye bölgesine gelerek buraya yerleÅŸti. Ancak bu durum Sovyet yetkililerin hoÅŸuna gitmedi ve 15 Aralık 1956 tarihli bir kanunla, daha önce Kırım’da yaÅŸamış olan ve sürgün yerlerinden ayrılan Türklerin Kırım ve civarında yerleÅŸmeleri yasaklandı.

HruÅŸçev’in iktidara gelmesinden sonra, Stalin’in sürgüne gönderdiÄŸi birçok topluluk vatanlarına dönme hakkını elde etmesine raÄŸmen Kırım Türkleri, Ahıska Türkleri ve Volga Almanlarının bu haktan mahrum bırakılmaları düÅŸündürücüdür. Bu durum karşısında Kırım Türkleri, vatanlarına dönüÅŸ hakkını kazanmak için seslerini yükseltmenin gerekli olduÄŸuna inanmışlar ve bu uÄŸurda mücadele etmeye karar vermiÅŸlerdi. Uzun yıllar süren Stalin dönemi baskılarının ardından ülkede baÅŸ gösteren deStalinizasyon siyasetinin de etkisiyle, Kırım Türklerinin ileri gelenleri tarafından TaÅŸkent’te bir TeÅŸebbüs Grubu meydana getirildi. Grubun amacı Kırım Türklerinin toplu ve organize bir ÅŸekilde vatana dönmesi, millî özerkliklerinin yeniden tesis edilmesi idi. Bu grubun ilk giriÅŸimi, büyük ölçüde demokratikleÅŸtiÄŸine inandıkları ülke yönetimine, vatanlarına dönebilmeleri için ricacı ve itaatkâr tarzda mektuplar kaleme alarak müracaatlarda bulunmaktı. Müracaat sahipleri, bu tür baÅŸvurular neticesinde hükümetin Kırım Türklerinin vatana dönme hususunda ne kadar samimi olduklarını görüp buna izin vereceklerine inanıyorlardı. Vatana dönüÅŸ için halkın samimiyetinin göstergesi olarak mümkün olduÄŸunca çok sayıda imzalı dilekçe göndermeye gayret edildi.

Böylece vatana dönüÅŸ için büyük bir millî mücadele hareketi baÅŸlatan Kırım Türkleri, içlerinden Mustafa Abdülcemil KırımoÄŸlu gibi büyük bir lider çıkartmaya muvaffak oldu. Mustafa Aga’nın yol baÅŸçılığında, uzun ve çetin uÄŸraÅŸlar neticesinde Kırım Türkleri vatanlarına dönme imkânı kazandılar. Ancak Kırım Türklerinin ebedi Türk yurdu haline getirdikleri bu topraklarda kurmayı hayal ettikleri güzel yarınlar, yine Ruslar tarafından sekteye uÄŸratıldı.

Kaynak: Derin Tarih Dergisi

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.