Sosyal Medya

Güncel

Selahaddin E. ÇAKIRGİL / / Biz, mazlûmlardan yana olmayı inadına sürdürmeliyiz!

Selahaddin E. ÇAKIRGİL / Star



Üniversitede okuyan bir genç, evvelki akÅŸam ÅŸöyle diyordu:
 
'Marmaray' metrosunda, Kartal-Pendik taraflarındayken, tipik bir 'laik-sosyetik kadın', yanımda oturan ve -Suriye'li olduÄŸunu düÅŸündüÄŸüm bir anne ve çocuÄŸuna- küstahça, 'Sizin oturma hakkınız yok, kalkın oradan!' diye zorbaca emredince, o yavru ve annesi, yüzlerinde beliren acı tebessüm ve eziklik duygusuyla, hemen kalkacak oldular ve ben çocuÄŸun elinden tutup, 'Oturun! Kalkmayın.' deyince, o kadın da sonra oradan uzaklaÅŸtı.'
 
Evet, bir genç kardeÅŸin bizzat yaÅŸadığı bir sahne.
 
*
Dün akÅŸam üzeri, 19.00 civarı, Fatih Câmii'nin yakınında, FevzipaÅŸa Caddesi üzerindeki otobüs durağında 40-50 kadar yolcu, belediye otobüsü bekliyor. O saatlerde bu kadar yığılma tabiîdir. Çünkü, farklı yerlere gidecekler için, oradan 6-7 hattın otobüsleri geçiyor.
 
Genç bir sosyetik kız, orta yaÅŸlı iki hanımın, 'Beklemekten ayaklarımıza kara su indi.' ÅŸeklindeki yakınmalarına hemen cevabı yapıştırıyor: 'Açtılar kapıları, aldılar bu kadar göçmeni. Olacağı buydu.'
 
Ona hemen orada, 'Hanım kız, biz 40 yıl öncelerde, bu saatlerde taa Sultanahmed taraflarından buralara otobüs yokluÄŸundan ve trafik tıkanıklığından dolayı yürüyerek gelirdik ve o zaman, Ä°stanbul'un nüfusu 6 milyon civarındaydı, göçmen konusu da yoktu. Åžimdi ise, trafik o zamanki kadar kilitlenmiyor ve otobüsler de geliyor.' diyeceÄŸim, ama, anlıyorum ki, o gibi tipler otobüs duraklarında çingar çıkarmak için, 'tetikçi' olarak tutulmuÅŸlar.
 
Ä°çimden 'Lahavle...' çekerek teÄŸet geçiyorum.
 
*
 
Son zamanlarda sosyal medyada öyle haberler üretiliyor ki, her olumsuzluk neredeyse 'Sığınmacılar' denilen kesime nisbet ediliyor. Sonra anlaşılıyor ki, öyle bir ÅŸey yok!
 
Yani, bu konuda valilikler ve güvenlik birimleri, çok daha hızlı hareket etmeli ve halkımız aydınlatılmalı.
 
Hatırlayalım... 2-3 sene önceydi, güney illerinden bir-kaçında bir takım kavgalar çıkmış ve saldırganların 'filân ülkeden gelen sığınmacılar oldukları' ileri sürülmüÅŸ ve tahrik edilen kitleler de gecenin karanlığında, 'sığınmacı' denilen insanların dükkanlarını tahrib etmiÅŸlerdi. Sonra ise, o tahrik ve tahriblere gerekçe gösterilen sığınmacıların o kavgayla hiçbir ilgisinin olmadığı anlaşılmıştı.
 
'Sığınmacı'lar arasında gösterilen bazı saygısız, küstah veya özel olarak karışıklık çıkarmak için gelmiÅŸ- gönderilmiÅŸ tiplerin ise, hemen sınır dışı edildikleri resmen de açıklandı. Nitekim, bu zamana kadar, bu gibilerden 20 binden fazla kiÅŸinin derhal gönderildikleri evvelki gün bizzat CumhurbaÅŸkanı tarafından açıklandı.
 
Evet, bu hadiselerin ardında, kesinlikle bir takım tahrik tezgâhlarının olabileceÄŸi, ilk göz önünde bulundurulması gereken bir husustur.
 
*
 
Ve mâlum bir muhalefet lideri, evvelki gün, partisinin Meclis Grubu toplantısında konuÅŸuyor ve
 
'Sığınmacılar konusunda toplumsal bir tepki oluÅŸmuÅŸsa, bu çok tehlikelidir, bunu kaşımamalıyız, milletimizin alnına ırkçılık lekesi düÅŸmemelidir.' vs. gibi laflar etmez mi?
 
'Rabbim, Sen sabır ver!.' diye Allah'u Teâlâ'ya sığınıyorum.
 
Çünkü, bu konuyu yıllardır kaşıyan ve, iç huzuru dinamitlemek isteyenler korosunun lideri kendisi deÄŸilmiÅŸ gibi konuÅŸuyor ÅŸimdi...
 
Evet, bu fitne ateşinin ilk kıvılcımlarını o KK beyefendi yakmamış mıydı?
 
Bu durum, yangın kundaklaması yapan kiÅŸinin, sonra da, 'Yangın vaaar!' diye haber vermesi gibi, traji-komik bir ÅŸahsiyet çarpıklığı deÄŸilse, baÅŸka nedir?
 
Åžimdi, bu kiÅŸinin, 'Aman kaşımayalım.' deyip 'sûret-i hak'tan görünmeye çalışması, halktan bazı kimselerin geçmiÅŸi unutmuÅŸ olması ihtimalinden faydalanmak istemesinden ve de sonucundan korku duymasından deÄŸil mi?
 
*
 
DiÄŸerleri de mâlûm...
 
Evet, kiÅŸiler ebeveynlerinin veya çocuklarının suçlarından dolayı suçlanamazlar, suçlar ÅŸahsîdir, ama, 27 Mayıs 1960 Askerî Darbesi'nin en genç darbeci subaylarından, 27 yaşındaki bir yüzbaşının oÄŸlu olan bir kiÅŸi, ÅŸimdi milletvekilive de Prof. titriyle, sosyal bünyemize zehir şırınga edip, her türlü tahriki, en seviyesiz, saldırgan ve tahrib edici yalanlarla da besleyerek davranırken, darbeci babasının bir ÅŸeyler tevârüs ettiÄŸini tedaî ettirmiyor mu /çaÄŸrıştırmıyor mu?
 
Hele bir siyasetçi lider var ki, analık duygu ve sorumluluÄŸunu herhalde sadece kendi yakınları için taşıyor. O kadar zâlimâne çözümleri gösteriyor; 'Bu sığınmacıların gidiÅŸlerini kolaylaÅŸtıracak ve burada kalmalarını zorlaÅŸtırıcı tedbirler geliÅŸtirmeliyiz.' diyor. Sanki, o insanlar bir iç-savaÅŸtan kaçmamışlar gibi.
 
'Yazar-çizer' taifesinden bazı 'muhafazakâr' lar ise, 'Bu iÅŸler 'Ensar-Muhacir' söylemleriyle çözülemez.' diyor.
 
Halbuki, belki de en etkili çözüm yolu, o Ä°slamî terimlerin hakkını vermekten geçiyor ve halkımızın büyük ekseriyeti, o mazlûmlara o hassasiyetle bakıyor ve sessizce sahib çıkıyor.
 
*
 
Burada mukayeseli bir hatırlatma yapalım.
 
Türkiye ve Almanya'nın nüfusu birbirinin neredeyse aynı. Ve orada, sadece Türkiye'den 4 milyon insanımız bulunuyor. TC kökenli bu kitleden daha fazlası da, diÄŸer ülkelerden, tamamı 10 milyona yakın yabancı..
 
Özellikle düÄŸün taÅŸkınlıklarıyla, Alman sosyal bünyesini diÄŸer yabancılardan daha fazla rahatsız eden TC kökenli bu insanlar aleyhine, hele de sosyo-ekonomik sıkıntıların arttığı dönemlerde, sokakta, veya duvar yazılarında ve medya organlarında saldırgan ifadeler yükseldiÄŸi zaman, Türkiye kamuoyunda ve medya organlarında, 'Almanya'da yükselen ırkçılık'tan ÅŸikayet edenleri hatırlayalım.
 
O çevrelerin, , Türkiye'de muhalefetçe yükseltilen 'ırkçı' yaklaşımlar konusunda hiç itiraz etmeyiÅŸleri, bize oyunun içinde baÅŸka nice oyunların ve de uluslararası entrikaların olduÄŸunu- olabileceÄŸini de düÅŸündürmeli deÄŸil mi?
 
*

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.