Sosyal Medya

"Dinde laubalilik"

Ramazan Kayan / Milat



Modern zamanlarda Müslümanların maruz kaldığı en ciddi kriz, dinde laubaliliktir dersek sanıyorum abartı yapmış olmayız… DoÄŸrunun, deÄŸerin, kutsalın göreceleÅŸtirildiÄŸi bir zaman diliminde Ä°slami hassasiyetler zedeleniyor, Müslüman ÅŸahsiyetler yıpranıyor…

Ä°slam, Allah ve Resulü’ne mutlak teslimiyet iken ÅŸimdilerde yerini pazarlıkçı ve parçacı teslimiyetlere terk etti… KoÅŸullar, kurallar, kanunlar gerekçe gösterilerek Ä°slam’ın kimi emir ve nehiyleri karşısında gevÅŸek, tembel, laubali davranmak normalleÅŸmeye baÅŸladı… Teklif tehire uÄŸradı… Kulluk tatile girdi…

Ä°slam’ın ÅŸiarlarını korumada olması gereken itina ve ihtimam zayıfladı… Vahye ÅŸahitliÄŸi sürdürecek dikkat ve rikkat eriyor…

Evet, Ä°slam’ın bize kazandırdığı ciddiyet, sadakat, samimiyet, onur ve erdemden ne kadarını koruyabildik? Ä°slam’ın sınırlarını korumadaki samimiyet çizgisini sürdürmedeki kararlılığımız nedir?

Daha da beteri, dinde laubaliliÄŸin bir karaktere dönüÅŸmesi ve toplumsallaÅŸmasıdır… Laubalilik teÅŸvik görüyor, malayanilik prim yapıyor…

Bu durum sadece bu çaÄŸa münhasır bir illet deÄŸil, insanlık tarihi boyunca laubali karakterlerin gayrı ciddi tavır ve tutumlarına tanıklık etmekteyiz… Kur’an-ı Kerim ekseriyetle bu hastalıklı ruh hallerine dikkatimizi çekmektedir…

Ä°srailoÄŸullarının en bariz özelliÄŸi, Allah’ın hükümleri karşısında takındıkları laubali tavır deÄŸil midir?

Bakara suresine isim olan, bir inek boÄŸazlama emrini nasıl karşıladılar? Allah’ın teklifini savsaklama sefaletini ısrarla sürdürme yoluna gitmediler mi?

Yine cumartesi yasağını isteyen de çiÄŸneyen de Ä°srailoÄŸulları deÄŸil miydi? Cumartesici güruhun bu ÅŸenaatı Allah’ın gazabına öyle muncer oluyor ki; sonuç onlar için maymunlaÅŸmak ve domuzlaÅŸmak dışında bir ÅŸey deÄŸildi…

Yahudilerin yaptığı salt bir haram fiilin iÅŸlenmesi deÄŸil, Allah’ın ayetleri karşısında takındıkları gayrı ciddi, şımarık tutumlardır… Bu tutum lanetle neticeleniyor… Lanete giden yol, dinde laubalilikle baÅŸlıyor…

Günümüz Müslümanları da YahudileÅŸme zaafiyeti altında laubali hallerle ÅŸahsiyet yozlaÅŸması, bilinç körelmesi, ufuk daralması marazına maruz kalmaktadırlar…

Lakayt yaklaşımlar, layt anlayışlar, laçka davranışlar, iman edenlerin inandırıcılığını zedeliyor…

Sorumluluklardaki lakaytlık, kulluktaki laubalilik, sadece bize de deÄŸil, Ä°slam’a da zarar veriyor…

Kendisine saygısı olmayan hafifmeşrep kişiliklere kim saygı duyar?

Ciddiyetsizlik bir itibar yitimidir…

Tezatlarımıza tanık olan, tutarsızlıklarımızı takip eden muhataplarımız davetimizi ciddiye alırlar mı hiç? Bize saygı duymaları mümkün mü?

Ä°slam’ın izzet ve asaletine mütenasip bir duruÅŸumuz yoksa ne davamız ne de davetimiz zemin bulabilir…

Ä°slam’ı temsiliyet için önce ciddiyet lazım… Nitelik ve derinlik aranır… Zaten kafa karışıklığı, zihin bulanıklığı içinde bocalayan kiÅŸilerin sunabilecekleri bir deÄŸer, savunabilecekleri bir iddiaları da kalmamıştır…

Ä°ç dünyası cıvık olanın dış dünyası da silik ve sinik olacaktır… Ä°çte ihsan ve ihlâs olacak ki, dışta da itkan ve etkin olunsun…

Müslüman gibi davranmak yetmiyor, Müslüman olmak gerekiyor… Sahabe kararlılığında adımlar atanlar çığır açabilirler, yüreklere yol bulabilirler… Sahabe kıvamında “Ä°ÅŸittik, itaat ettik” diyenler dava adamı olabilirler… Samimiyetle yaÅŸanmayan din, kafalarda sadece “malumat yığını”dır…

Bugün dindarlıktan nasibi olmayan dinciliÄŸi nereye oturtacağız?

Kimi Ä°slamcı aydın, entelektüel, akademisyenin elinde Ä°slam bir kadavraya dönüÅŸmedi mi?

Ä°ndi iddialarını Kur’an’a söyletme, zanni yorumlarını vahye giydirme gayretleri bilimsel(!) ve mantıksal(!) yöntemlerle yürütülüyor…

“Kendince” kriterler va’zetme, “bence” fetvalar serdetme artık sıradan uÄŸraÅŸlar… Ahkâm kesmelerle, uçuÅŸan fetvalarla her ÅŸeye bir “cevaz” bulunabiliyor…

Din, törenlerin, ÅŸölenlerin aksesuarı, fuar ve festivallerin seremonik argümanına dönüÅŸüyor…

Bunlar geçiÅŸtirilecek mevzular deÄŸil, din adına piyasaya çıkıp dinin içini boÅŸaltma gafletini sürdüren liyakatsiz laubalilerdir…

Günahı küçümseyen, deÄŸeri törpüleyen, manayı malayanileÅŸtiren bu mantık, mazur ve masum deÄŸildir…

MalumatfurûÅŸ zevat nezdinde reel-politikçi, fırsatçı, faydacı, hazırcı, hazcı yaklaşımlar zamanın olmazsa olmazıdır…

Zülfü yâre dokunmayacak yorumlar, fincancı katırlarını ürkütmeyecek sunumlar, yumuÅŸatılmış söylemler, heva ve hevese dayalı maslahat tanımları sınır, kural, ilke tanımıyor…

Ruhsatlarla amel, zamanla dinde laubaliliÄŸe evrilebiliyor… Özgürlük algıları insanları kayıtlardan âzâde olmaya, kural tanımamazlığa çekiveriyor… BaşıboÅŸ kalan insan üÅŸengeç, aldırışsız, vurdumduymaz, baÅŸtan savmacı olup çıkıyor…

Hikmetsiz, irfansız okumalar insanı ukalalaÅŸtırıyor…

Bugün ihlâsa hasret eylemlerimiz var…

Hikmete susamış çaÄŸrılarımız var…

Takva yoksunu hayatlarımız var…

Tevbeye muhtaç tevbelerimiz var…

Laubalilik, malayanilik, laÄŸviyat topyekûn hayatı tehdit ediyor… Mücadele bilincinde, cemaat ruhunda, sorumluluk yüklenmede gözle görülür bir aşınma varsa nedenini doÄŸru okumak lazım…

Bugün laubalileÅŸen insanlarımızın en fazla zorlandığı seçim, yozlaÅŸtığı zemin ÅŸu alanlardır…

Dost-düÅŸman… Hak-batıl… Haram-helal… Sünnet-bidat…

Hatlar karıştı… Çizgiler flulaÅŸtı… YaÅŸam grileÅŸti… Sabiteler sarsıldı…

Dost kim, düÅŸman kim? ÇoÄŸulculuk ve hoÅŸgörü dünyasında çok da önem arz etmiyor… Hak mı batıl mı? Fazla belirgin deÄŸil, zihinler bulanık. Haram mı helal mi? Hayatın realitesi her ÅŸeyi düzlüyor… Sünnet mi bidat mi? Bunu dert edinen var mı, bilmiyorum…

Ä°lkeli, tutarlı, dengeli, ölçülü olmaları gereken insanlarımız kaygan ve kaypak bir zeminde seyrediyorlar…

Laubali haller düÅŸünce dünyamıza, davranış biçimimize, durum ve duruÅŸumuza sirayet ediyor… Sirayet etmekle kalmıyor, ciddi savrulmalara neden oluyor…

Daha çok nerede ve ne zaman oluyor, derseniz…

Sistemle yüzleÅŸtikçe…

Kadınla buluÅŸtukça…

Parayla doldukça…

Peki, bunun önüne nasıl geçebiliriz?

KiÅŸiliklerin vahiyle ÅŸekillenmesi…

Kendimizi Ä°lahi murakabeye açmak…

Hesap günü endiÅŸesi…

Takva örtüsüne bürünmek…

Bir de urvetu’l-vuska… Üsve-i hasene… Huluk-i azim ve mukteda-i küll…

Tabii ki emr-i bil maruf nehy-i anil münker…

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.