Sosyal Medya

Gökhan Özcan / İnsana çıkan yol

Gökhan Özcan / Yeni Şafak



“Bir ÅŸeyi birazcık anladığımı hissettiÄŸimde” dedi yanındakine, “anlamayı isteyebileceÄŸim yeni bir ÅŸey hemen oracıkta beni bekler halde oluyor!”

“Hayat...” diye baÅŸlayan ne çok cümle kurmuÅŸum. Dahası, bu eli kalem tutan herkes için de böyle... KonuÅŸurken de dilimizden eksik olmuyor hiç ‘hayat’lı ifadeler. Kafamızın içindeki en temel meÅŸgalelerden biri hayat ve gizemleri... Onu anlamaya, anlamlandırmaya, onunla ilgili zihnimizi açacak, kalbimizi ferahlatacak tutamaklar belirlemeye çalışıyoruz. Bunu mütemadiyen yapıyoruz. Tabiatımız böyle... YaÅŸarken, yaÅŸadığımız ÅŸeye dair iyi kötü farkındalıklarımız da olsun istiyoruz. Bilinmezlerle dolu kör bir karanlığın içinden geçip gitmek istemiyoruz. Her ÅŸeyi yerli yerine koyabilmek adına bir idrak, bir muhakeme, bir tasavvur geliÅŸtirmek istiyoruz. Bu aslında her insanın içinde dürülü bulunan varlık derdinin bulduÄŸu her sebeple, her fırsatla kendini dışa vurması belki de... Çünkü hayatı anlamaya çalışırken kendimizi anlamaya çalışıyoruz aslında. ‘Ä°nsan’ı yani... Bu elbette iyi bir ÅŸey... Ama ÅŸunu da sormamız gerek kendimize: Hayatı ve insanı merak ederken, her biri içimizde sızıldanıp duran sorularımıza cevaplar ararken ne kadar kendimiz olabiliyor, ne kadar kendimizde kalabiliyoruz? Üstüne yaÅŸadıklarımızdan ekler almamış, hafızamızda birikenlerin tortusunu üstünde taşımayan yalınkat halimize ulaÅŸmanın bir yolunu hâlâ bulabiliyor muyuz?

“DüÅŸünce hafızanın tepkisidir ve hafıza kollektifin sonucudur. DüÅŸünce hafızaya dayalı olduÄŸu sürece düÅŸünce özgürlüÄŸü asla mevcut olmaz” diyor Jiddu Krishnamurti, ‘Zihinsel KurtuluÅŸ isimli kitabında.

Eskiye göre çok daha kalabalık ortamlarda yaşıyoruz. Bize birbirimizi taşıyan, kalabalıkları her ÅŸeyiyle getirip kapımızın önüne yığan, bizi kendi başına kalma imkanlarından giderek daha fazla mahrum bırakan bir cangıl yeni hayatımız. Sıkıştırılmış, iç içe girmiÅŸ, farklılıkları görünmez hale getirmiÅŸ bir anaforda dönüp durmak yeni gerçekliÄŸimiz. Hepimiz istesek de istemesek de bu gerçekliÄŸin içinde bu döngünün sarhoÅŸluÄŸuyla malul kurgusal karakterlere dönüÅŸüyoruz. DüÅŸüncelerimiz ve duygularımız da kurguya dahil! Bu kalabalık cangılda, duyguları ve düÅŸünceleri önüne katıp götüren bu çılgın anaforda, hayata ve insana dair hakikatler bulmak ne kadar mümkün? Muhtemel ki; düÅŸünürken, düÅŸünmeye çalışırken, bu kalabalıkta yolumuzu bulmaya çalışırken her ÅŸey daha da çatallaşıyor; üstümüze çöken çaÄŸcıl sis görme kabiliyetimizi belki de daha fazla elimizden alıyor. Muhtemel ki; sadece hayatı deÄŸil zihinleri de kurgulayan bu döngü, peÅŸinde olduÄŸumuz hakikatlerden daha uzaklaÅŸtıracak kodlarla karşımıza çıkıyor, önümüzü kesiyor. Ä°nsan ve hayat hakkında söylenmiÅŸ sözler, hakikatleri ne olursa olsun, bu döngü içinde anlamını yitiriyor, etiketler halinde her ÅŸeyin üstüne yapıştırılan kaba tekerlemelere dönüÅŸüyor. Kurgusal insan, kodlanmış düÅŸünceleri, güdülenmiÅŸ duygularıyla görüÅŸ alanımızı kapatarak, ‹insan›Ä± her geçen gün bizden biraz daha uzaklaÅŸtırıyor.

Ä°çinde yaÅŸayıp gittiÄŸimiz hayatı merak etmekten vazgeçemeyiz. Bu bizi insana götüren yol; insanı anlama, idrak etme, varlığı anlamlandırma içgüdülerimizin zihnimize verdiÄŸi istikamet... Ama bu yolda yürürken adımlarımızı hangi zemin üstünde attığımızı da düÅŸünmek, bu yolda güçlü hassasiyetler göstermek durumundayız. Anlamaya çalışırken, her ÅŸeyi gerçek anlamından uzaklaÅŸtıran ezberlere teslim edebiliriz kendimizi. Bu yolu tedbirsizce yürürsek, anlamaya çalışırken anlamaktan uzaklaÅŸan bir zavallıya dönüÅŸtürebilir bu çabamız bizi. Yalınkat halimizi geri kazanmanın arayışı içinde olmalıyız. Berrak bir zihne ve daha önemlisi uyanık, salim bir kalbe ihtiyacımız var. «Hayat...» diye baÅŸlayan cümlelerin gelip ‹insan›Ä± bulabilmesi için baÅŸka bir yol yok çünkü!

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.