Sosyal Medya

Harf Devrimi yapmak' deÄŸil, "Devrim'in harfini bulmak.."

Selahaddin E. ÇAKIRGİL / STAR Gazetesi



Aslında bugün birkaç gündür Samsun, Sinop ve çevresinde gördüklerimden bazı tesbitleri aktarmaya çalışacaktım.
 
Ama, dün bir yazıda, bir tarihçi, tartışılması netâmeli konulardan 'harf devrimi' ve '1 Kasım 1928' tarihli, 1353 sayılı 'Türk Harflerinin Kabul ve Tatbiki Hakkındaki Kanun'la ilgili bir yazı yazarak 'Harf Devrimi' güzellemesi yapınca, o konuları sonraya bırakmak ihtiyacını hissettim..
 
*
 
Bu noktada önce söylenmesi gereken söz herhalde ÅŸu olmalıdır: ' Tartışılan konuda, taraflar hür müdür, yoksa kanunla korunan veya bazı devrimlerin, insan hak ve hürriyetlerine aykırılığının ileri sürülemeyeceÄŸi' hususunun anayasa metinlerine bile yazıldığı konularda hür bir tartışma yapılabilir mi?
 
Yazının baÅŸlığındaki cümlenin aslı, Ä°smet Ä°nönü'nün sözüdür ve, 'Biz Alfabe Ä°nkılabı yapmadık, Ä°nkılabımızın alfabesini bulduk..' ÅŸeklindedir.
 
Söz konusu tarihçi yazar da, bu konudaki tartışmalara deÄŸindiÄŸi dünkü yazısında ÅŸöyle diyordu: 'Bütün bunlara raÄŸmen dünyada Latin harflerine geçiÅŸ ve harf devrimi denilince gürültü ve galeyan hep Türk harf devriminin etrafında cereyan eder. Bir zaruret olarak yazılı edebiyat ve bürokrasinin en önemli altyapı unsuru sayılan harflerin deÄŸiÅŸimi Türkiye'de bir ulusal ve dini çatışma, bir ideolojik kavga haline dönüÅŸtü. Bizzat harf devrimine gidilen dönemde hükümet üyeleri arasında bile görüÅŸ ayrılığı oldu. Ä°lim aleminde buna karşı olanlar vardı; Köprülüzâde Fuad Bey ve ilginçtir ki Türk Yahudi cemaatinin eserleriyle halen yaÅŸayan üyesi Bodrumlu Avram Galanti de Türk harflerinin (yani Arap alfabesinin) terakkiye mâni olmadığını izah eden uzun yazıyla hâlâ zihinlerde yaşıyor. Ä°smet PaÅŸa ani bir deÄŸiÅŸikliÄŸi Türk matbaa sektörünün kaldıramayacağını, hükümet iÅŸlerinin, tedrisatın duraklayacağını bu nedenle tedrici bir geliÅŸme ve ikili bir kullanım gerektiÄŸini belirtti. (....)'
 
*
 
Ama, asıl mes'ele, 'Hılâfet'in kaldırılmasından sonra, Müslüman kültürümüzle de irtibatımızın kesinlikle koparılması' idi.
 
Evet, karşı çıkanların dâraÄŸaçlarında can verdiÄŸi jakobenist/ tepeden inmeci 'Harf Devrimi' dayatmasının tek hedefi Müslüman halkımızın emperyalist dünya için bir daha tehlike teÅŸkil edememesi için aslî deÄŸerleriyle arasına endeller çekilmesi idi. Nitekim, bugün on milyonlarca Müslüman, dedelerinin mezar taÅŸlarını veya tarihî binalardaki mermerlere iÅŸlenmiÅŸ kitabeleri bile okuyamıyorlar.
 
Bir halkın bin yıla yaklaÅŸan Müslüman geçmiÅŸiyle bütün baÄŸlar koparıldı, sosyal hâfızasının DNA'sı silindi.
 
Çünkü, emperyal güç odaklarını tehdit eden ve lâyıkınca faydalanılması halinde Müslümanların dünya çapında birliÄŸine hizmet edecek olan Hılâfet kurumu'nun kaldırılmasından sonra, o yok ediÅŸin daha baÅŸka gerekleri de yerine getirilmeliydi.
 
Hılafet denilince, birilerinin küplere bineceÄŸini tahmin etmek zor deÄŸil.. Ama, önce, ÅŸu paragrafları birlikte okuyalım:
 
1 Mart 1922 tarihinde Meclis'te yapılan bir konuÅŸmadan ÅŸu birkaç cümleyi birlikte okuyalım: 'Efendiler, Ä°stanbul, Peygamber'imizin bizzat ilgi gösterdiÄŸi, Eba Eyyub'el Ensarî Halid hazretlerinin ÅŸehid düÅŸtüÄŸü ve gömüldüÄŸü yerin on dört yüz yıldır ilgi ve manevî gözetimi altına tuttuÄŸu bir ÅŸehirdir. Milletimiz bu gönül çelici ÅŸehirde beÅŸ yüz yıldır yüce halifelik makamını korumaktadır.'
 
Aynı konuÅŸmacı, 1 Kasım 1922 çarÅŸamba günü ise, ÅŸöyle diyordu: ' (...) Halifelik yönetimi, Müslümanlar için çok yararlıdır. Çünkü Peygamber halifeliÄŸi, Müslümanlar arasında baÄŸ oluÅŸturan yönetim biçimidir. Müslümanların tek bir sözle bir araya gelmelerini, harekete geçmelerini saÄŸlar. (...) Bunda asıl amaç da, bozgunculuÄŸu yok etmek, huzur ve güvenin korunması, savunma iÅŸlerinin düzenlenmesi , kamusal iÅŸleri iyi yürütmek ve sorunları çözmektir. Bu da ancak ÅŸiddet ve kuvvete baÄŸlıdır. Âdetullah (Allah'ın kanun ve ilkeleri) bu yönde yürürlükte olagelmiÅŸtir. (...) Åžimdi beyler, halifelik makamı kalmak ÅŸartıyla, (...) bütün Türkiye halkı bütün güçleriyle o halifelik makamının dayanağı olmayı doÄŸrudan doÄŸruya yalnız vicdanî ve dinî bir vazife olarak üstleniyor. (...) 'Bundan sonra halifelik makamının Türkiye Devleti ve bütün Ä°slam dünyası için ne kadar yararlı ve verimli olacağını da gelecek, bütün açıklığıyla gösterecektir. Türk ve Müslüman Türkiye Devleti bu iki mutluluÄŸa kaynak olmakla dünyanın en mutlu devleti olacaktır.'
 
Evet bu konuÅŸmalar, 2 sene sonra 1924'te kaldırılan Hılâfet kurumunun korunmasını isteyenleri ÅŸiddet ve 'tenkil' /muarızları yok etme' yöntemi ile sindiren bir isme aittir.
 
*
 
Söz konusu ismin, 1922'nin son demlerine kadar devamlı, Hilâfet ve Saltanat'a baÄŸlı ve o kurumların kurtarılmasının mukaddes bir hedef olduÄŸuna ve o yolda çalışacağına dair yeminler ederek yaptığı yığınla konuÅŸmalardan bir kaç cümle böyle..
 
Evet, bu konuÅŸmaları yapan kiÅŸinin, 2-3 yıl sonra, tamamen baÅŸka bir vâdide konuÅŸması, davranması ve kendisine karşı çıkanlara karşı dâraÄŸaçlarıyla mukabelede bulunması ve harf devrimi baÅŸta olmak üzere bütün devrimlerin nasıl kabul ettirildiÄŸinin tartışılması, hâlâ da hür olarak yapılamıyorsa, böyle bir konuda, sırtını resmî ideolojiye dayayarak konuÅŸmak sadece kapıkulu akademisyenliÄŸi olur.
 
Åžimdilik bu kadar..

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.