Sosyal Medya

Ramazan Kayan / Kaçış nereye?..

Ramazan Kayan / Milat



Hz. Peygamber (sav)’in Medine yılları…

Åžiddetli kıtlık ve pahalılığın Müslümanları etkilediÄŸi günler… Sıkıntıların insanları sarstığı o süreçte günler geçmesine raÄŸmen ticaret kervanlarının da hâlâ Medine’ye gelmediÄŸi bir dönem… Ä°ÅŸte bu zor günlerden bir gün Mescidi Nebevi’de Cuma namazı için ashabı ile birlikte ayakta hutbe okumak ile meÅŸgul…

Tam o sırada bir ticaret kervanı Medine’ye ulaşıyor. Kervanın Medine’ye giriÅŸi develerin boynundaki çıngırak sesinden ve karşılayanların def ve çalgı sesinden anlaşılıyor…

Günlerdir yoklukla sarsılan bu insanlar kervana doÄŸru harekete geçiyorlar… Öyle ki, Cuma namazı için mescitte bulunanlar da kervanın geldiÄŸi tarafa yönelip, sıkıntılarını sonlandırmak istiyorlar… Hutbe okumakta olan Rasulullah(sav)’ın yanında sadece 12 kiÅŸiden baÅŸka kimse kalmıyor…

Ve ÅŸu ayet nazil oluyor: ‘’Onlar bir ticaret ve eÄŸlenti gördükleri zaman, seni ayakta terk ederek oraya yöneldiler. De ki: Allah’ın katında olan, eÄŸlentiden ve ticaretten daha hayırlıdır ve Allah rızık verenlerin en hayırlısıdır.’’ (Cuma,11)

Bunun üzerine Rasululllah (sav) buyurdu:

‘’Nefsim kudret elinde bulunan Allah’a yemin ederim ki, sizden bir kiÅŸi kalmayacak derecede hepiniz terk edip gitmiÅŸ olsaydınız, vadide üzerinize ateÅŸ akardı.’’

Ä°ÅŸte insanoÄŸlunun dünya sıkıntıları ile sınavı… Rasulullah (sav)’ın dizinin dibindeki ashabı nasıl etkilemiÅŸ?

Artık siz bu duruma zaafiyet mi, acziyet mi, bir anlık gaflet mi dersiniz bilmiyorum.

Hz.Peygamber (sas)’i ayakta bırakıp kervana doÄŸru seÄŸirtenler… Geçim kaygısı ile çözülenler… Ve Allah’ın kitabına konu olan bu kare acaba bugün bize nasıl bir mesaj veriyor?

Saffı, seferi, siperi, sahayı terk etmek… Sonuç nereye varır?

Uhud savaşında da okçular tepesine konuÅŸlandırılan askerlerini Efendimiz (sav) tembihlememiÅŸ miydi?

‘’ Yırtıcı kuÅŸların cesetlerimizi parçaladığını görseniz bile benden ikinci bir emir gelmeden bu tepeyi terk etmeyeceksiniz.’’

Bu nebevi uyarıya raÄŸmen savaşın başında gelen galibiyet ve ganimet görüntüsü nöbetteki okçuların ayaklarını kaydırdı; mevziiyi terk ettiler ve ganimete meylettiler… Savaşın seyri deÄŸiÅŸti, fatura ağır oldu…

Ganimeti göreve tercih edenler, sorumluluk alanını terk edenler…

Zorlu Tebük seferini terk edenler ne diyordu…

‘’ Bu sıcakta sefere çıkmayın dediler. De ki: Cehennemin ateÅŸi daha sıcaktır. KeÅŸke bilselerdi.’’(Tevbe,81)

Seferden kopanların savunma refleksi…

Bu terk ediÅŸler sadece son ümmetin sınavı deÄŸil, insanlık tarihine baktığımızda tüm sınavların en çetin sınavı…

Ä°srailoÄŸulları zoru ve zorbaları görünce nasıl korktular ve Hz.Musa (as)’ yı terk ettiler. ‘’Dediler ki: Ey Musa! Onlar (zorbalar) orada bulundukça, biz oraya asla girmeyeceÄŸiz. Sen ve Rabbin gidin, onlarla savaşın. Biz burada oturacağız.’’ (Maide,24)

Ä°yi gün dostları, zor günde terk ettiler…

Hatta daha ötesine Rabbimiz dikkat çekiyor, balık sahibi Yunus (as)’u gündemimize taşıyor:

‘’Zunnun’u da (Yunus’u da) an. O öfkeli bir hâlde terk edip gitmiÅŸti. Bizim kendisini asla sıkıştırmayacağımızı zannetmiÅŸti. Nihayet karanlıklar içinde:

‘’Senden baÅŸka hiçbir ilâh yoktur. Seni tenzih ederim. Gerçekten ben zalimlerden oldum.’’ diye niyaz etti.’’(Enbiya,87)

Daveti reddeden topluma tepki, terk etmek mi olmalıydı, hatırlatmasında bulunuyor…

Ninova’ya kahretmek, terk etmek çözüm deÄŸil…

Çare tekrardan Ninovalarımıza dönmektir… Hem de Yunusça (as) bir nedametle…

Åžimdi bu sunulan örnekler üzerinden kendi terklerimizi ve tembelliklerimizi sorgulamak gerekmiyor mu?

Terklerimiz tehlike arz etmiyor mu?

Siperi, seferi, saffı, sahayı kimlere terk ettik? Kendimizi sadece salon ve sohbetle nasıl sınırlayabiliriz? Hatta sahadan çekilerek seyirci localarında yorum yapmakla yetinebilir miyiz?

Eve, iÅŸe ve de içimize kapanarak hangi kapıları aÅŸabiliriz? Yüreklere nasıl yürüyebiliriz?

Düne kadar okul önlerinde bir öÄŸrenciyi davaya kazandırmak için nöbet tutan bizler deÄŸil miydik? Hem de tüm engellere ve engellemelere raÄŸmen…

Bugün engeller kalktı ancak biz yokuz. Aynı okulların önlerinde çete ve mafyalar nöbet tutuyor… Hayat boÅŸluk kabul etmiyor…

Bilmiyorum, fetret günlerinde miyiz yoksa gaflet mi üstümüze çöktü?

Bize sirayet eden ataleti, arzuların egemenliÄŸini, anlamsızlığı ve amaçsızlığı nasıl aÅŸacağız?

Acaba hangi teklifler veya tehditler bizi terke sürüklüyor, çizgimizi zorluyor, duruÅŸumuzu zedeliyor… Piyasa bizi nasıl etkiliyor? Popüler kültür nereye çekiyor? Profan yaÅŸam dayatması deÄŸerlerimizi ve duyarlıklarımızı nasıl etkiliyor?

Unutmamak lâzım; terk edersek terk ediliriz… Tanınmaz hale geliriz…

Terk ediÅŸleri hazırlayan bireyselleÅŸmeleri, bencilleÅŸmeleri, dünyevileÅŸmeleri, ayrışmaları, çatışmaları görmezlikten gelebilir miyiz?

Dünya metaına, hayatın hazlarına meylettikçe zihnen, ruhen, kalben birbirimizden koptuk… DeÄŸerlerimize uzak düÅŸtük… YalnızlaÅŸtık… YabancılaÅŸtık…

Åžayet iyiliÄŸi gereÄŸince emretmez isek, kötülüÄŸü yeterince engelleyemezsek bir gün gelir dualarımızda kabul olmaz…

Güzel baÅŸlangıçların devamını getirebilmek için sebat etmek, direnmek durumundayız… Aksi takdirde terk edenler, tükeniyor…

Kur’an’la temasımızı gözden geçirmek mecburiyetindeyiz… Yoksa yarın nebevi itaba maruz kalırız:

‘’Peygamber der ki: Ey Rabbim! Kavmim bu Kur’an’ı büsbütün terk ettiler.’’ (Furkan,30)

Kur-an’ı mehcur bırakanlar mahcup oluyor…

Zikri terk edersek, bu bizim zevalimiz olmaz mı?

Emaneti kime terk edebiliriz? Ahdü misakı nasıl unutabiliriz?

Kitap okumayı, ders halkalarını terk edersek nasıl ayakta kalabiliriz?

Camiyi, cemaati terk etmenin acı sonuçları ile yüzleÅŸiyoruz… Korkuyorum bir gün gelir insanlarımız namazı da terk etmeye baÅŸlarsa bu iÅŸ nereye varır?

Efendimiz (sav) buyurmuyor mu?

‘’ Muhakkak ki, kiÅŸi ile ÅŸirk ve küfür arasında namazın terki vardır.’’ (Müslim)

Bu ümmet namazı da terk etmeye baÅŸlarsa artık kıyamet kapıda demektir.

Peki, kardeÅŸlerimizi kendi kaderlerine terk edebilir miyiz? Mazlum coÄŸrafyalarımızı sessizliÄŸe terk edersek bunun vebalini kaldıramayız. Ve hesabını veremeyiz. Bize bel baÄŸlayanlara hayâl kırıklıkları yaÅŸatamayız…

Bu satırları kimseyi suçlamak için deÄŸil, kendimizi sorgulamak için yazıyorum… Yeni baÅŸlangıçlar için bir çare olmasını diliyorum… KabuÄŸumuzu kırmak, Ninovalarımıza da yeniden dönmek durumundayız…

Ruh, ten kafesini terk etmeden, terklerimize tevbe etmemiz gerekiyor…

Tembelliklerimizi terk etmemiz gerekiyor…

Temenni deÄŸil teÅŸebbüs günlerindeyiz…

Terk deÄŸil teÅŸvik anlarındayız…

Rasulullah (sav) vahyin iniÅŸ sürecinde yaÅŸadığı fetret döneminden dolayı tedirgindi…

Yoksa Rabbim beni terk mi etti?

Allah O’nu teselli ediyordu…

“Rabbin seni terk etmedi, sana darılamadı da.’’ (Duha,3)

Yeter ki, Allah bizi terk etmesin, gerisi ne gam!

Biz Allah’ı terk etmezsek, Allah bizi terk etmez…

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.