Sosyal Medya

Güncel

"Din muameledir" sözü ne anlama gelir?

Faruk BeÅŸer / Yeni Åžafak



‘Ed-Dinü el-Muamele; Din muameledir’ diye bir söz vardır. Bunu bazıları araÅŸtırmadan hadis diye naklederler. Tabii ki söz anlamında hadistir, ama Resulüllah’a ait olan ÅŸerefli söz anlamında hadis-i ÅŸerif deÄŸildir. Burada teknik bir noktaya da iÅŸaret edelim: Bir sözün hadisi ÅŸerif olmaması onun bir deÄŸerinin olmaması anlamına gelmez. Nice anlamlı sözler vardır, hatta bir gayrimüslimden sadır olmuÅŸtur ama hikmettir, yani sabit hakikate tam isabet etmiÅŸtir. ‘Hikmet müminin yitiÄŸidir, onu bulduÄŸu yerde almaya o daha layıktır’ sözü bunu anlatır. Hatta bu söz bile ‘çok zayıf’ bir hadis olarak nakledilir. Çok zayıf hadisler de dini hüküm olarak hesaba katılmaz. Buradaki nükte ÅŸudur. Böyle sözler tarih boyunca nasların çizdiÄŸi hayat anlayışı çerçevesinde genel kabul görmüÅŸ, Ä°slam’ın benimsediÄŸi bir hakikat ve onun genel kültürü ya da mütearifesi haline gelmiÅŸtir. Böyle olunca da birisi onu naklederken, önemine binaen hadis demiÅŸ, sonrakiler de hadis diye nakletmiÅŸtir.

Söze dönelim; ‘din muameledir’. Muamele karşılıklı eylem demektir. O halde din ya da dindarlık insanlar arası iliÅŸkilerle anlaşılır. ‘Ayinesi iÅŸtir kiÅŸinin lafa bakılmaz’. Dürüstlük, emanet, samimiyet, nezaket, tebessüm, hakka ve hukuka riayet, îsar, diÄŸergamlık gibi. KiÅŸi bu erdemlerde Ä°slam’ın edeplerine, emir ve yasaklarına, tavsiyelerine ne kadar uyuyorsa o kadar dindar demektir. Namaz dinin direÄŸidir ama dindarlık namazdan ziyade, bu muamelelerde kendini gösterir. Ya da kiÅŸi dosdoÄŸru namaz kılıyorsa muamelesi de güzel olur, aksine, namaz kıldığı halde muamelesi böyle deÄŸilse namazı da dosdoÄŸru deÄŸildir demektir. Bu sebeple Hz. Ömer ‘kiÅŸinin namazı ya da orucu sizi aldatmasın, siz onun parasal iliÅŸkilerine bakın’ demiÅŸti. Bundan elbette namaz ve oruç gibi temel ibadetler çok önemli deÄŸildir anlamı çıkmaz. Karşılıklı iliÅŸkilerdeki bu güzellikler ahlaki göstergelerdir ve Ä°slam güzel ahlakı tamamlamak için gelmiÅŸtir. Demek ki, namaz da oruç da aslında bu güzel ahlaki erdemler oluÅŸsun diye farz kılınmıştır. Onlarsız olmaz ama onlar bu ahlakı gerçekleÅŸtirmiyorsa onlar da doÄŸru yapılmıyor demektir.

Bir de ‘din nasihattir, ed-dinü en-nasîha’ hadisi ÅŸerifi vardır. Bu da çoÄŸunlukla yanlış anlaşılır. Birisine sözlü nasihat etme sanılır. Oysa burada nasihat samimi ve içten olma, içi dışı bir olma, hayırhah olma demektir. Resulüllah (sa) böyle söyleyince sahabe ‘kime karşı nasihattir’ diye sormuÅŸ. ‘Allah’a, Resulü’ne ve bütün müminlere karşı nasihat’ yani samimiyet diye buyurmuÅŸlar. Arkadaşın arkadaşına güvenmesi, onun kendisinin hayrını istediÄŸinden, içtenliÄŸinden emin olması. Özellikle karı kocanın birbirlerine böyle bakmaları, eÅŸim tam söylediÄŸi gibidir, içten pazarlıklı deÄŸildir diyebilmeleri. Birbirlerinden sakladıkları hemen hiçbir ÅŸeylerinin bulunmaması, birbirlerini en küçük sözle dahi aldatmamaları nasihattir. Bir zamanlar ÅŸöyle bir aforizma kurmuÅŸtum: Karı kocanın birbirlerine karşı sırları, sevgileriyle ters orantılıdır. Ne kadar çok sır saklıyorlarsa sevgileri o kadar azdır ya da birbirlerinden o kadar uzaktırlar. Sırları aralarındaki engeller gibidir, bu engeller kalkmadan birbirlerine yaklaÅŸamazlar, tek vücut olamazlar.

Böylece dindarlığın iki asıl belirleyicisini söylemiÅŸ olduk: Güzel muamele ve nasihat/hayırhahlık, samimiyet. Her ikisinin de en temel özelliÄŸi dürüstlüktür.

Bir ay kadar önce ‘Ümena birliÄŸi’ diye bir yazı yazdım. Ahilik teÅŸkilatı gibi bir güvenilen tüccar birliÄŸi kurulamaz mı dedim. Nasıl olur diye arayıp soran beÅŸ altı kiÅŸiyi geçmedi. Demek ki, ÅŸu halimizle biz bunun aday adayı bile deÄŸiliz.

Yıllar önce bir toptancıdan ceviz alacaktım. Dükkâna girdim, içeriden kolları sıvalı abdest almış haliyle bir hacı amca geldi. Çuvalları gösterdi, birini beÄŸendim, ÅŸundan on kilo ver dedim. Elime bir torba verdi, içine boÅŸaltmaya baÅŸladı. Altının farklı olduÄŸunu görünce, bir dakika, cevizlerin altı üstü gibi deÄŸil dedim, kızdı bıraktı. Ben de hacı amca niye kızıyorsun, biliyorsun Resulüllah pazarı kontrol ederken birisinin… dememle sözümü kesti, biliyorum o buÄŸdaydı dedi, bırakıp çıktım.

Sosyal medyada dolaşıyor: Çinli bir iÅŸ adamı, bu Müslümanların haline ÅŸaşıyorum. YemeÄŸimizde domuz ve içki bulunmasın bunlar bizde haramdır derler. Ama bizden meÅŸhur markaların taklit ürünlerini isterler.

Bir zamanlar bir matbaacı bana bir fetva sormuÅŸtu; sakallı cübbeli birisi benden 500 adet ÅŸu meÅŸhur deterjan markasının torbasını basmamı istedi. Ne yapacaksın dedim, piyasadan deterjan alıp doldurup satacağım dedi. Bu torbaları basmam caiz midir diye. Ne diyebilirdim?

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.