Sosyal Medya

Abdülkadir es-Sufi'nin islamcı ufku

Abdülkadir es-Sufi Ian Dallas adıyla 1970'lerin ilk yarısında İngiltere'de yayımlanan Gariplerin Kitabı adlı eserinin 1979'da çevrilip Yeryüzü Yayınlarınca basılmasının ardından Türkiye'de tanınmaya başladı. Es- Sufi'nin Faslı Darkavi Şeyhi Muhammed İbn el-Habib'in müridi olduğu yıllarda yazdığı bu kitap, sadece 1980'lerde değil, 1990'larda ve 2000'lerde de ilgiyle okunan tedavüldeki eserler arasında yer aldı. Onun bu dönemdeki dinî anlayışını yansıtan Yüz Basamak, Ayetlerden İşaretler ve Muhammedî Yol kitapları da sonraki yıllarda Türkçeye tercüme edilip yayımlandı



Asim Öz / Açık GörüÅŸ

Toplumsal yaÅŸamın Ä°slamileÅŸtirilmesini ancak sufilerin gerçekleÅŸtirebileceÄŸini vurgulayan Abdülkadir es-Sufi, yeni dünya düzeni karşısında yapılması gerekenin Kur'an'a dönmek olduÄŸunu belirtir. Ona göre Ä°slam yeniden tanımlanamaz, Ä°bn Kesir, Kurtubi gibi tefsirlerin Tevbe Suresi bölümünün okunmasının nelerin yanlış gittiÄŸini anlamayı mümkün kılacağını savunur. Müslümanların ÅŸeriat ve tarikat arasında ayrım yapmalarının yanlışlığını belirten Abdülkadir es- Sufi, zahir ve batını birleÅŸtirmekten söz eder. Ä°slam'ın dinamiÄŸinin Müslümanların davranışları olduÄŸunu hatırlatan es-Sufi, Ä°slam'ı canlandırıp yenilemek için iÅŸe insanların eylemlerinden baÅŸlanması gerektiÄŸi kanaatindedir.


Abdülkadir es-Sufi Ian Dallas adıyla 1970'lerin ilk yarısında Ä°ngiltere'de yayımlanan Gariplerin Kitabı adlı eserinin 1979'da çevrilip Yeryüzü Yayınlarınca basılmasının ardından Türkiye'de tanınmaya baÅŸladı. Es- Sufi'nin Faslı Darkavi Åžeyhi Muhammed Ä°bn el-Habib'in müridi olduÄŸu yıllarda yazdığı bu kitap, sadece 1980'lerde deÄŸil, 1990'larda ve 2000'lerde de ilgiyle okunan tedavüldeki eserler arasında yer aldı. Onun bu dönemdeki dinî anlayışını yansıtan Yüz Basamak, Ayetlerden Ä°ÅŸaretler ve Muhammedî Yol kitapları da sonraki yıllarda Türkçeye tercüme edilip yayımlandı.

Abdülkadir es-Sufi'nin eserlerin tercümelerinin yayımlanması ve Ä°slamcı gençlik üzerinde hayli güçlü bir etki oluÅŸturmasına paralel olarak, 1980'li yıllarda, ondan yapılan çevirilerin sayısında dikkat çekici bir artış gözlenir. DüÅŸüncelerinin belli bir dönemde ÅŸekillendirici olmasa da yaygınlaÅŸtığının göstergelerinden biri Aylık Dergi'de 1980'li yıllarda yayımlanan metinleridir. "Batı'ya Karşı Ä°slam", "Ä°slam ve Ä°slam'ın Devletçi DüÅŸmanları", "Ä°slam ve Müslümanların SorumluluÄŸu" gibi yazılar es-Sufi'nin yazdıklarının etkisinin sadece tasavvufi anlayışı benimseyen "gelenekçi" çevrelerde deÄŸil, genç "radikal" mecralara da uzandığını gösterir.

"Ä°mkânsıza yönelmedikçe mümkün olan ele geçmeyeceÄŸini" baÅŸka bir düzlemde örnekleyen Abdülkadir es-Sufi'nin ÅŸöhreti sonraki yıllarda yayımlanan diÄŸer eserleriyle daha da perçinlendi. Onun kitaplarına yönelik ciddi bir ilginin söz konusu olduÄŸu, bu durumun Ä°slam dünyasından yapılan çevirilerin dışında Batı'da ne var ne yok, diye bakınan genç kuÅŸaÄŸa mensup okuryazarlar için bilhassa geçerlilik taşıdığı söylenebilir. Siyasi yönüyle öne çıkan Cihad: Bir Temeltasarım ile DiyalektiÄŸin Sonu kitaplarının ise baÅŸka bir serüveni oldu.

Ä°slam devleti eleÅŸtirisi

Türkiye'de Ä°slamcıların kendi inançlarına uygun bir devlet sistemi inÅŸasına dönük çabaları 1970'lerde hız kazandı. Bu dönemde Ä°slamcılar, Yücel Bulut'un "tercüme bir hareket olarak Ä°slamcılığı" ele aldığı makalesinde de belirttiÄŸi üzere sosyal ve kültürel meselelerin yanı sıra siyasi alana dair konulara da yöneldikleri için, devlet ve yönetim vurgusu bulunan kitapların tercümesine ağırlık verdiler. Geriye dönüp bakıldığında Ä°slam devleti, Ä°slam nizamı, Ä°slam'da devlet, Ä°slam idare teÅŸkilatı, Ä°slam'da yönetim biçimi gibi adlarla yayımlanan kitapların sayısının bir hayli fazla olması su götürmez bir gerçektir.

BaÅŸka modern kavramlara olduÄŸu gibi Ä°slam devleti kavramına eleÅŸtirel yaklaÅŸan hatta temelden itiraz eden Abdülkadir es-Sufi'nin 1978'de DüÅŸünce dergisine verdiÄŸi röportaj bu açıdan ayrıca ele alınmayı hak etmektedir. SöyleÅŸinin hem müellif hem de Ä°slamcılar açısından sonraki geliÅŸmeleri açımlamaya, açıklamaya, yorumlamaya katkı saÄŸlayabileceÄŸi rahatlıkla söylenebilir. Bu anlamda öncelikle derginin es-Sufi'nin mevcut dünya ÅŸartlarına nasıl baktığını, Ä°slam'ı nasıl anladığını kavramak bakımından deÄŸerli bilgiler içeren röportajını "düzeltme yapılmadan" ve Åžazeli tarikatının anlayışının kendilerinin düÅŸünce yapısıyla bir ilgisini bulunmadığın belirterek yayımlaması dikkat çekicidir. Gariplerin Kitabı'ndaki gerçek bilgiyi elinde tuttuÄŸu düÅŸünülen kesimi oluÅŸturan bilim adamlarına dönük yergiyi akla getiren "Ä°slam'da bilim yoktur!" mottosunun yanında yazarın, liderlikle ilgili anarÅŸik görüÅŸlerinin de yankılandığı uzun bir söyleÅŸidir bu.

Röportajın Avrupa, Afrika, Suudi Arabistan, Rabıta teÅŸkilatı, Åžazeli tarikatı, toplum gibi üzerinde durulmayı hak eden baÅŸka yanları da bulunmakla birlikte Ä°slam devleti kavramı çerçevesinde dile getirdiÄŸi görüÅŸler dönemin Ä°slamcılığının yaygın düÅŸüncelerinden farklılık arz etmektedir. Bu doÄŸrultuda bir Ä°slam tarihi yorumu da yapan es-Sufi, modern devletin Hz. Peygamber (s.) devrindeki gibi olmadığını belirtir. Devleti totaliter bir güç ÅŸeklinde tasvir eden es-Sufi'ye göre devletin anlamını kavramaksızın "Ä°slam devleti" tabirini kullanmak doÄŸru deÄŸildir. Hz. Osman'dan sonra hilafetin cahiliye devrinin dikta yapısına dönüÅŸtüÄŸünü iddia eder, o zamandan beri temelde cahiliye yönetiminin hüküm sürdüÄŸünü, Hz. Ali'nin vefatının Ä°slam toplumlarında din ve devletin ayrılmasında büyük pay sahibi olduÄŸunu öne sürer. Onun nazarında Ä°slami olan devlet deÄŸil, halifesi bulunan topluluktur. Es-Sufi'nin bu konudaki perspektifini ÅŸu satırlar daha net bir ÅŸekilde gösterir: "Her ÅŸeyden önce biz bütün ümmet olarak uyanık olup bilmeliyiz ki, bugünkü anlamdaki devlet ve hükümet Ä°slâm'a aykırıdır. Pasaportlar Ä°slam'a aykırıdır, belgeler Ä°slam'a aykırıdır. (...) Belgeler taklit edilebilir. Fakat kiÅŸi taklit edilemez. Biz devlete son vermeliyiz. Bürokrasiye son. Bu, ÅŸeytandandır." Hiç ÅŸüphesiz çok daha kapsamlı ÅŸekli Cihad kitabında görülebilecek modernlik hatta kurumsallık karşıtı bu görüÅŸlerin sadece metin merkezli deÄŸil dönemin toplumsal ve siyasal geliÅŸmeleri dikkate alınarak analiz edilmesi meselenin anlaşılmasında önemli açılımlar saÄŸlayacaktır. Nitekim es-Sufi yıllar sonra bu kitabı hakkında "Ä°slam'ın 'politizasyonu' gerekli bir aÅŸamaydı. Åžimdi bu sona ermiÅŸtir. Cihad adlı çalışmamız bu mücadelenin bir parçasıydı. Ama ÅŸimdi görevlerimizin yeni ve daha esinleyici bir aÅŸamasına gelmiÅŸ bulunuyoruz. Bu, yeni bir insanın yaratılması için çalışma aÅŸamasıdır." ÅŸeklinde bir deÄŸerlendirme yapacaktır. Ayrıca onu önemseyen Ä°slamcıların geçmiÅŸteki yaklaşımlarının önemli ölçüde farklılaÅŸtığının göstergelerinden biri cihat odaklı eserine deÄŸil mütemadiyen Gariplerin Kitabı'na atıf yapmalarıdır. Zaten yitik ufuk vazgeçilmiÅŸ tasarıları, artık sönüp gitmiÅŸ umutları akla getirmez mi?

'Cihad', 12 Eylül ve sonrası

Abdülkadir es-Sufi'nin Ä°smet Özel tarafından çevrilen Cihad: Bir Temeltasarım kitabı gördüÄŸü ilgi bakımından çoÄŸu çalışmayı gölgede bırakır. Siyasal boyutun önde olduÄŸu eser, Ä°slam'ın "görünüÅŸte Ä°slam olan yerlerde çökmekte olduÄŸu" iddiasından hareketle, "bu erozyonla hesaplaÅŸma ve zamanın yarasına sürülecek merhemlerden hiç deÄŸilse biri" olmayı hedeflemektedir. Siyasi eleÅŸtiriler içeren Cihad kitabı yayımlandığı ilk iki ayda on beÅŸ bin adet basılmakla kalmaz, yayıncısının ve çevirmeni Ä°smet Özel'in askerî mahkemede yargılanmasına varan bir süreci baÅŸlatır. Bunun sebebi ise özetle ÅŸöyledir: 12 Eylül Darbesi'nin hemen öncesinde Milli Selamet Partisinin Konya'da düzenlediÄŸi mitingde Ä°stiklal Marşı okunurken bir grup ayaÄŸa kalkmaz. Ä°ngiltere'de yayınlanan The Guardian gazetesinde çıkan bir haberde Abdülkadir es-Sufi adlı bir Ä°ngiliz yazarın darbeye sebebiyet verdiÄŸi yazılır. Habere göre Konya Mitingi'nde ayaÄŸa kalkmayanlar ulus devletin sembollerine itirazı da içeren Cihad kitabından etkilenmiÅŸlerdi.

Türkiye'de Abdülkadir es- Sufi okurları için en çok tanınan mütercim hiç kuÅŸkusuz Ä°smet Özel'dir. Onun es- Sufi'nin eserlerini tercüme sürecinin nasıl baÅŸladığı, bu süreçte yaÅŸadıkları ve düÅŸünür hakkındaki iddialarını tümüyle belirgin kılma çabası müÅŸküllere yol açacak niteliktedir. Tarihsel ve teorik Ä°slamcılıkların çeÅŸitliliÄŸiyle zamanla kiÅŸilerdeki deÄŸiÅŸmeden ayrı görülemeyecek bu iddialarla alakalı sonu gelmez tartışmalara girmek yerine dönemin aktörlerinin anılarının veya bu mevzuya hasredilen metinlerinin yayımlanmasını beklemek daha doÄŸru olacaktır.

Abdülkadir Es- Sufi'nin pek gündeme gelmeyen mütercimlerinden Ersin Balcı 1990'lı yıllarda yazarla hem söyleÅŸi yapmış hem de onun entelektüel serencamını belli boyutlarıyla anlatan bir portre yazısı kaleme almıştır. Balcı'nın 1992 yılında Ä°zlenim dergisinde yayımlanan "Abdülkadir es-Sufi: Bir Arayışın Öyküsü" baÅŸlıklı yazısı ise müellifin hayatı ve düÅŸünceleri hakkında kapsamlı bilgiler sunar. Bundan bir yıl önce Abdülkadir es-Sufi'nin Muhammedî Yol kitabının çevirisini tamamlayan Balcı, müellifin Ä°ngiliz müritlerinden Richard Abdurrezzak Goodall tarafından Ä°spanya'nın Granada ÅŸehrine davet edilir. Burada es-Sufi ile birkaç kez görüÅŸen Balcı, hem çevirdiÄŸi Muhammedî Yol kitabında anlamakta zorluk çektiÄŸi pasajları yazara sorar hem de onunla Türkiye ve Ä°slam dünyası üzerine sohbet etme fırsatı yakalar. Ä°slâm dergisinin 1991'de yayımlanan 100'üncü sayısında yayımlanan röportaj da bu görüÅŸmelerden birinde yapılmıştır. DüÅŸünürün hayatına ve düÅŸüncelerine odaklanan konuÅŸmanın giriÅŸinde ÅŸu not yer alır: "Abdülkadir es-Sufi'nin fikirlerinin bir kısmına katılmasak bile, düÅŸünce dokusunun daha iyi tanınmasına yardımcı olacağı kanaatiyle aynen yayınlıyoruz. Ä°lgiyle okuyacağınızı umarız." Muhtemelen böylesi bir açıklama daha ziyade müellifin Türkiye, Türk gerçekliÄŸi, iktidar, devletin ortadan kaldırılması, Ä°slami bankacılık gibi konularda söylediklerinden dolayı yapılmıştır.

Abdülkadir es-Sufi, bahsi geçen röportajında hayatının deÄŸiÅŸik dönemlerindeki yönelimlerine dair açıklamalarda bulunurken Cihad: Bir Temeltasarım kitabındakini bütünleyecek ÅŸekilde selefilik, Ä°bn Teymiye, Vehhabilik ve bununla baÄŸlantılı olarak Suudi Arabistan'ın resmî din politikasının yön verdiÄŸi geliÅŸmelerle ulus devletlerden kaynaklanan problemleri eleÅŸtiriye tabi tutar. Ä°nsanları tasavvuf temelli bir Ä°slam'a çağıran es-Sufi, kendisine yöneltilen sorular vesilesiyle ÅŸeriat, hadis, Kur'an, Ä°slam tarihi, Ä°mam Malik, Muvatta, Emeviler, Abbasiler, Fas tecrübesi, Ä°slam devleti talep edenlerin zorbalığı, ruhsal aydınlanma peÅŸindekilerin açmazları, Türkiye'deki bitkin doÄŸulu kabilecilik, Arap dünyasındaki keÅŸmekeÅŸ, Yeni Dünya Düzeni, petrol, bankacılık hegemonyası, Körfez krizi gibi pek çok konuya temas eder... Tarikatı ÅŸeriattan ibaret kalacak ÅŸekilde daralttığını iddia eden es- Sufi, bunu yapıncaya kadar kendisiyle beraber olan kiÅŸilerin kendisini terk edip, baÅŸka bir ÅŸeyh bulmaya gittiklerini söyler. Müslümanların ÅŸeriat ve tarikat arasında ayrım yapmalarının yanlışlığını belirten Abdülkadir es- Sufi, zahir ve batını birleÅŸtirmekten söz eder. Ä°slam'ın dinamiÄŸinin Müslümanların davranışları olduÄŸunu hatırlatan es-Sufi, Ä°slam'ı canlandırıp yenilemek için iÅŸe insanların eylemlerinden baÅŸlanması gerektiÄŸi kanaatindedir. Ne var ki bu öyle sanıldığı kadar kolay olmadığından bu doÄŸrultudaki tasarılar kalpler uyandırılmadığı sürece akamete uÄŸramaya mahkûmdur. Onun arayışlarında belirgin bir yer tutan cemaat konusunda söyledikleri de üzerinde durulmayı hak ediyor: "Åžimdi görüyor olduÄŸumuz ÅŸey, Ä°slam'ın canlanmasının bir cemaat içinde uyanıklaÅŸmış olan bireyden geleceÄŸidir. ...[Y]aklaşımımız, Medine'deki yapılanmanın dışında hiçbir ÅŸeye izin vermez. Zikrullah için bir araya toplanılması, toplumsal bir olayla çok yakın benzerlik taşır, ama cemaat vazgeçilmez bir olaydır ve cemaatin güç sahibi olması gerekir. Ama bugün güç, yalnızca Ä°mam'dan deÄŸil ama cemaatten de alınmış durumdadır."

Gelmekte olan insan için

Abdülkadir es-Sufi, aktüel geliÅŸmelere dair görüÅŸlerini açıklarken, Ä°slam düÅŸünürleri üzerine kafa yormayı da elden bırakmadı. Onun baÅŸka eserlerinde olduÄŸu gibi bahsettiÄŸimiz röportajında da çaÄŸdaÅŸ Ä°slam düÅŸünürleri hakkında genel hatları itibarıyla eleÅŸtirel bir tutum takındığı konusunda hemen herkes hemfikir olsa gerek. CemaatleÅŸmeyi yaÅŸadığı dönemin sorunlarıyla baÄŸlantılı, onlarla yakından iliÅŸkili gören es-Sufi, çaÄŸdaÅŸ Ä°slam düÅŸünürlerinde problemli gördüÄŸü noktaları dile getirmekten çekinmez. Åžurası açıktır ki onun entelektüel ve siyasi serüveninin ayrılmaz bir parçasını Cemalettin Afgani, Muhammed Abduh ve ReÅŸid Rıza özelindeki eleÅŸtiriler meydana getirir. "Ä°slam modernisti" diye yaftaladığı bu isimleri DüÅŸünce dergisindeki röportajında da yermiÅŸ ve onların görüÅŸlerinin bırakılması gerektiÄŸini ileri sürmüÅŸtü. Ä°slami bankacılık meselesine Ömer Vadillo'dan hareketle karşı çıkan es-Sufi, Abduh'un bankacılığın Ä°slam'a giriÅŸi için icazet verdiÄŸini iddia eder. Ä°lginçtir kendisine yöneltilen "ajanlık" ithamını hatırlatırcasına Abduh'u "Ä°ngiliz ajanı" olmakla suçlar. Ä°hvanı Müslimin hareketini mümkün kılan düÅŸünür vasfıyla andığı ReÅŸid Rıza'nın da faizi meÅŸrulaÅŸtırdığını söyler. Ardından da ÅŸunları ekler: "Ä°htiyaç duyduÄŸumuz ÅŸey, devlet otoritesinden tümüyle bağımsız, güçlü bir cemaatin canlandırılmasıdır. Ve devlet nerede ortaya çıkarsa çıksın Sezar'dır ve elçi nerede olunursa olunsun Allah'ın emirlerini yerine getirmeye çağırmıştır." Ne var ki aradan geçen yirmi yılı biraz geçen sürenin mesafesiyle okunduÄŸunda, es-Sufi'nin çıkarımları bazı açılardan hatalı gibi görünür. Afgani'ye iliÅŸkin deÄŸerlendirmesi yanıltıcıdır. Abduh'u ve ReÅŸid Rıza'yı ele alışı ise tek yanlı olmanın ötesindeki Türkiye Ä°slamcılığındaki genel bakış açısıyla örtüÅŸür niteliktedir.

Abdülkadir es-Sufi ile yapılan röportajın en yararlı yanı, özellikle düÅŸünce ödevi ibresi baÄŸlamında Batılı filozoflara yöneldiÄŸinde ortaya çıkar. Bu açıdan sunduÄŸu en önemli imkân okurları yazar hakkındaki kliÅŸeleri yineleme kolaycılığından kurtarmasıdır. Gayet iyi bilindiÄŸi üzere, es-Sufi, DiyalektiÄŸin Sonu: Gelmekte Olan Ä°nsan Ä°çin (1995) kitabında Nietzsche ve Heidegger'den sitayiÅŸle bahseder. Ersin Balcı, es-Sufi'nin Heidegger'in Varlık hakkında dile getirdiklerinin Ä°slam'daki tevhidin bir tasviri olduÄŸunu belirtmesinden hareketle kendisine din-felsefe iliÅŸkisi özellikle de felsefeciler hakkında ne düÅŸündüÄŸünü sorar. Meseleyi Yahudilik, Hristiyanlık, Ä°slam ve Ä°bn RüÅŸd'ten baÅŸlayarak kendince ortaya koyan es-Sufi, "Benim Nietzsche ve Heidegger üzerinde duruÅŸumun nedeni, bir anlamda, Ä°slam'ın gelmekte olan bir sonraki ÅŸey olduÄŸunu göstermektir. Ä°slam henüz gelmedi. Elimizde olan ÅŸey Ä°slam deÄŸildir. Åžimdi sahip olduÄŸumuz ÅŸey bitkin bir Hinduizm sonrasıdır. (...) Devletin ortadan kaldırılması Müslümanların öncelikli olarak sorumlu oldukları bir ÅŸeydir. Çünkü devlet, dünya halklarından borç toplayabilmek için egemenlik kurmuÅŸ bir polis gücüdür." diyerek görüÅŸlerini açıklar. Es- Sufi'nin güncel ve düÅŸündürücü mülakatındaki yaklaşımları, 1980'lerdeki Ä°slamcılığın kimi yorumlarında karşılaşılan gerçeklerden bir kısmını yankılıyor gibidir. Toplumsal yaÅŸamın Ä°slamileÅŸtirilmesini ancak sufilerin gerçekleÅŸtirebileceÄŸini vurgulayan es- Sufi, yeni dünya düzeni karşısında yapılması gerekenin Kur'an'a dönmek olduÄŸunu belirtir. Ona göre Ä°slam yeniden tanımlanamaz, Ä°bn Kesir, Kurtubi gibi tefsirlerin Tevbe Suresi bölümünün okunmasının nelerin yanlış gittiÄŸini anlamayı mümkün kılacağını savunur. Böylece, çok çeÅŸitli meseleler hakkındaki yorumlarını açıklayan es-Sufi'nin karmaşık dünya görüÅŸü muhtelif unsurları bir araya getirir ve nihayetinde manifesto tarzında yeni bir dil kurar.

Bir kısmı Türkçeye de çevrilen hayli zengin ve kapsamlı külliyatı, çağımıza dair ortaya attığı bazı kritik düÅŸüncelerle dolu olan Abdülkadir es-Sufi, dünyadaki meri düzenin daha iyi kavranmasını saÄŸlayacağı kanaatiyle daha ziyade bankacılık üzerinde durur. Mesela Banka Darbe TekniÄŸi adıyla 2018'de yayımlanan eserinde dünya bankacılık sisteminin radikal eleÅŸtirisini yapmaya çalışır.

Abdülkadir es-Sufi hakkındaki yorumları zenginleÅŸtirip derinleÅŸtirerek tarihe kayıt düÅŸmeye devam eden Ersin Balcı'nın Yörünge dergisindeki yazısında da iÅŸaret ettiÄŸi üzere arayışını ömrü hayatı boyunca sürdüren müellifin kimliÄŸi ve düÅŸünceleri üzerine konuÅŸabilmek pek kolay olmasa da entelektüel serüveninin her farklı evresinde, hakikati arayışındaki sahiciliÄŸi fark etmemek imkânsız. Herhâlde zor ve netameli konulara el atmayı da içeren onun eserlerinin dilimize tercüme süreci alttan alta Türkiye'deki düÅŸünce hayatının gelgitleri dikkate alınarak, Ä°slamcılığın gerek devletin ve gerekse de diÄŸer oluÅŸumların gösterdiÄŸi genel özelliklerden soyutlanmadan deÄŸerlendirilmeye çalışıldığında daha iyi kavranabilir.

[email protected]

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.