Sosyal Medya

Taha Kılınç: Ahmet Cibril'in mirası

Ahmed Cibrîl’in uzun ve hareketli bir hayatın sonunda bıraktığı siyasî miras, Baas rejiminin düşmemesi uğruna katledilmiş binlerce Filistinlinin kanını da ihtiva ediyor. 83 yılın muhasebesi bu açıdan yapıldığında, “Peki, mücadele ne içindi?” sorusunun cevapsız kaldığı aşikâr.



Suriye savaşındaki en şiddetli çatışma safhalarından biri, Şam’ın güneyindeki Filistinli mülteci kampı Yermük’te yaşanmıştı. İsrail işgali sonucu vatanlarını terk etmek durumunda kalan Filistinliler tarafından 1957’de oluşturulan ve sonraki süreçte hiçbir zaman “resmî” bir statüye kavuşmayan kamp, 2011’den itibaren Özgür Suriye Ordusu’nun taban bulduğu yerlerden birine dönüşmüştü. Ahalisine uygulanan her türlü baskı, yıldırma, aç bırakma ve kuşatma operasyonlarının ardından, Suriye rejim ordusunun 2012’nin sonunda başlattığı askerî harekât ve bombardımanlar, 2017’de kampın tamamen boşaltılmasına kadar devam etmişti. 2019 sonu itibariyle hazırlanan raporlara göre, Suriye’deki savaş boyunca ölen Filistinli sayısı -çoğunluğu Yermük’te olmak üzere- 4 bine yaklaşmıştı. Bunlardan 467’si kadın, 200’ü de çocuktu. Ayrıca, Suriye topraklarında yaşayan yaklaşık 580 bin Filistinlinin 100 binden fazlası, rejimin saldırıları neticesinde evlerini terk etmek zorunda kalmıştı. Böylece, İsrail işgalinden sonra, Baas rejimi yüzünden “ikinci kez mülteci” konumuna düşmüşlerdi.

Filistinlilerin Suriye’de maruz kaldığı bu sancı dolu süreçte, rejim ordusuyla aynı safta savaşan ve mültecilere düzenlenen saldırılarda ön safta görev alan bir grup dikkat çekiyordu: Filistin Halk Kurtuluş Cephesi - Genel Komutanlık Örgütü (FHKC-GK). Bu ilginç ve uzun isimli Marksist örgüt, 1970’lerin başından itibaren hep Baas rejiminin yanında yer almış, bilhassa “İslâmcı” muhalefete arka arkaya indirilen darbelerde, sürekli ve heyecanla Şam hükümetinin yanında durmuştu. Kendisini normalde “İsrail işgaline karşı” bir mevzide konumlandıran örgüt, Suriye’de “İslâmcı” bir yönetimin işbaşına gelme ihtimaline de en az İsrail işgaline olduğu kadar -belki de daha fazla- direniş gösteriyordu.

FHKC-GK, 7 Temmuz Çarşamba günü Şam’dan gelen bir haberle, tekrar gündeme oturdu: Örgütün kurucu lideri ve ideoloğu Ahmed Cibrîl, 83 yaşında ölmüştü. Cibrîl’in ölümüyle yalnızca Filistin cephesinin en önemli isimlerinden biri sahneden çekilmiş olmadı, aynı zamanda Ortadoğu yakın tarihinde bir dönem kapandı. Cibrîl’in, kişisel karizmasıyla ayakta tuttuğu FHKC-GK’yi, şimdi kendisiyle birlikte mezara götüreceği kesin.

1938’de, Filistinli bir babayla Suriyeli bir annenin oğlu olarak Akdeniz kıyısındaki Filistin şehri Yâfâ’da dünyaya gelen Ahmed Cibrîl, gençlik yıllarından başlayarak İsrail işgaline karşı direnişte aktif rol almıştı. Başlarda Leninist Hristiyan George Habaş’ın Filistin Halk Kurtuluş Cephesi örgütüne katılan Cibrîl, Habaş’ın Suriye karşıtı duruşundan dolayı 1968’de kendi örgütünü kurmuştu. Bir süre Yâser Arafat’la birlikte hareket eden Cibrîl, 1974’te ondan da kopmuş, böylece liderlik ettiği örgütle birlikte Filistin cephesi içinde başına buyruk bir hareket başlatmıştı. 1970’ler ve 80’ler boyunca Ortadoğu ve Avrupa’da İsrail hedeflerine saldırılar düzenleyen FHKC-GK, 1990’ların başından itibaren Cibrîl’in Şam’a yerleşmesiyle eski aktivitesini kaybetmişti. İslâmî Cihad Örgütü gibi direkt biçimde İran tarafından kontrol edilmese de, Baas rejimiyle yakın bağlar üzerinden İran’la da safları sıklaştıran FHKC-GK ve lideri Cibrîl, özellikle 2011’den bugüne Şam-Tahran hattının vazgeçilmez dostlarından biri haline gelmişti.

Ahmed Cibrîl’in uzun ve hareketli bir hayatın sonunda bıraktığı siyasî miras, Baas rejiminin düşmemesi uğruna katledilmiş binlerce Filistinlinin kanını da ihtiva ediyor. 83 yılın muhasebesi bu açıdan yapıldığında, “Peki, mücadele ne içindi?” sorusunun cevapsız kaldığı aşikâr.

***

Yazının ortalarına ulaştığım sırada, bir ölüm haberi de Mısır’dan geldi: 1981’de kendi ordusundaki bir yüzbaşı tarafından öldürülen Mısır Cumhurbaşkanı Enver Sedat’ın eşi Cihan Sedat, 88 yaşında hayata veda etmişti. Ortadoğu yakın tarihinin dikkate değer isimlerinden biri olan Cihan Sedat, kocasının suikasta uğramasından sonra bütün vaktini ABD ile Mısır arasında, konuşmalar yaparak ve konferanslar vererek geçiriyordu.

İngiliz bir anneden doğan Cihan Sedat’ın, kocasının cumhurbaşkanlığı döneminde çıkarılan bazı kanunlarda direkt biçimde etkili olduğu biliniyor.

Cihan Sedat’ın, İsrail’le savaş ve barış süreçlerini içeriden bir gözle anlattığı “Piramit Yolunda Aşkın ve Devrimin Hikâyesi” kitabını, bölgeyle ilgilenen herkese öneririm. Elbette, kocasının başrolde olduğu bir hikâyeyi anlatan duygusal bir kadının sübjektifliği için belli paylar bırakarak…

Yenişafak

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.