Sosyal Medya

Gökhan Özcan: Hakikat, yalan, taahhüt ve toplu zehirlenme

Günümüzün yalnız insanları arasında en acıklı görünenler, bir hakikati kulağını hakikate sağır bir kalabalığa anlatmaya çalışan kişilermiş gibi geliyor bana.



“GerçeÄŸi, yalnızca gerçeÄŸi...” diye söze baÅŸladı kürsünün ardından hakim. “Böyle ÅŸeyler de sadece filmlerde oluyor” dedi ve kapattı televizyonu sıkıntılı seyirci.

Günümüzün yalnız insanları arasında en acıklı görünenler, bir hakikati kulağını hakikate sağır bir kalabalığa anlatmaya çalışan kiÅŸilermiÅŸ gibi geliyor bana. Kürsülerde, radyo-televizyon programlarında, gazete sütunlarında rastlayabilirsiniz onlara. Rastlayabilirsiniz derken bir ihtimalden söz ediyorum, o kadar da çok deÄŸil sayıları, azalıyorlar üstelik gitgide. Herkesin duymak istediÄŸini duyduÄŸu, görmek istediÄŸini gördüÄŸü, bilmek istediÄŸini bildiÄŸi, inanmak istediÄŸine inandığı bir dünyada çaresizce akıntıya karşı kürek çekmeye, eÄŸrinin yerine doÄŸruyu koymaya çalışıyorlar. Bazılarının o kadar çocuksu bir masumiyeti ve saflığı var ki, seslerini, dolayısıyla ifadeye çalıştıkları hakikati duyulmaz hale getiren o koca gürültüye, dalga dalga üstlerine gelerek kendilerini hiç ummadıkları yerlere sürükleyen yalan dolan çığına bir anlam veremiyor, ne olup bittiÄŸini kavrayamıyorlar. Çaresizce çırpınışları çok yürek kanatıcı onların. Hakikatin farkında olmanın ne kadar zor, ne kadar meÅŸakkatli, ne kadar rikkat ve dikkat isteyen bir iÅŸ olduÄŸunu bilen bazıları da var ki, onlar epeydir ellerini eteklerini çektiler bu ortamlardan. Bildiklerini, anladıklarını, kavradıklarını kendilerine saklıyor, bunu yaparken de kendine saklamanın insanın içini çürüten yan etkilerini en baÅŸtan kabullenmiÅŸ oluyorlar. Bilip de söylememek iyi bir ÅŸey deÄŸil, tamam... Söyleyip de dinleyeni bulamamak da yakıyor ama insanın içini. Tevatürle idare edip hakikatle kafa konforlarını riske etmemeyi seçiyor son zamanlarda insanlar. Ekseriyetle bu böyle... Dolayısıyla, her ÅŸeye raÄŸmen hakikati söylemekte ısrarın, kendi kendine konuÅŸmaktan pek bir farkı yok.

Ä°bn Haldun’un ‘Mukaddime’sinden hiç eskimemiÅŸ, tam bugünler için, taptaze tespitler: “EÄŸilimi, bir görüÅŸe bir inanca olan baÄŸlılığı onu kendine baÄŸlamışsa aldığı haberler içinde eÄŸilimine ilk anda hangisi uygun düÅŸerse onu kabul eder insan. Bu eÄŸilim ve yan tutma insanın gerçeÄŸi görmeye yarayan gözünde bir perde olur. EleÅŸtirmeyi ve inceleme çabasını engeller. Ve yalanı benimsemeye, alıp aktarmaya sürükler.”

GörünüÅŸte hepimiz sözlerimize inanıyor ve güveniyoruz. Onların dayandığı gerçeklerden ÅŸüphe etmiyoruz. Ne söylüyorsak, söylediÄŸimizde sonuna kadar samimiyiz. Ne zaman böyle hissetmeye baÅŸladık, bu kadar özgüveni nerede biriktirdik, yüzeyi böylesine pürüzsüz bir gerçeÄŸi nereden edindik; bunu bir kere de kendimize sormuÅŸ deÄŸiliz. Peki o zaman sorun ne? Sıkıntı nerede? Dünyada neden bu kadar anlaÅŸmazlık, kafa karışıklığı, itiÅŸ kakış, tefrika ve fitne var. Hepimiz ayağımızı gerçeÄŸin zeminine bu kadar güçlü ve saÄŸlam ÅŸekilde basıyorsak, neden hiçbir ortak noktada buluÅŸamıyoruz. Aynı fikirde demiyorum, ölçü alacağımız, kerteriz sayacağımız bir ortak noktada neden birleÅŸemiyoruz. Çünkü ortak bir gerçeÄŸe inanmıyoruz, ölçü alacağımız tartışılmaz kaidelere sahip deÄŸiliz. Herkes kendi mesnetsizce baÄŸlandığı ÅŸeyleri, tevatürden, kliÅŸeden, yüzeysel ezberlerden oluÅŸan zihinsel yığıntılarını tartışılmaz gerçek kabul ediyor. Herkesin gözleri kapalıyken gerçekte ne olup bittiÄŸini nasıl göreceÄŸiz?

“Açık yürekliliÄŸin günümüzde ne kadar yıpranmış olduÄŸu, ‘açıkçası’, ‘dürüst olmak gerekirse’, ‘samimiyetle diyebilirim ki’, ‘doÄŸruyu söylemek gerekirse’, ‘doÄŸrusu’, ‘gerçeÄŸi söylemek gerekirse’, ‘gerçek ÅŸu ki’, ‘Gerçekten’, ‘tüm açık sözlülüÄŸümle’, ‘hakikaten’, ‘içtenlikle söylersem’ ve ‘tamamen açık konuÅŸmak gerekirse’ gibi ifadeleri ne kadar sık kullandığımızda görülebilir. Bu tür sözel alışkanlıklar, birbirimizi ne kadar düzenle aldatıyor olduÄŸumuzun kaba bir ölçüsüdür. EÄŸer öyle deÄŸilse, tüm bu taahhütler niye?” diye soruyor Ralph Keyes, insana çok lüzumlu rahatsızlıklar veren ‘Hakikat Sonrası ÇaÄŸ’ isimli kitabında.

Kaynak: YeniÅŸafak

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.