Sosyal Medya

Turan Kışlakçı: Deizm ve Ateizm Müslüman dünyada niye artıyor? (1)

Bu yüzyılda bilim Tanrı’yı keşfederken, insanlık ise teknolojinin sunduğu sanal dünya ile hem hayattan hem de Tanrı’dan uzaklaşıyor. Bunun içindir ki, dünyada deizm ve ateizm gittikçe yayılıyor.



Ä°nsanlık tarihinin en büyük siyasi, iktisadi ve içtimai deÄŸiÅŸimlerinin yaÅŸandığı bir yüzyıldan geçiyoruz. Teknolojik geliÅŸmelerin insanı içine çektiÄŸi hız ve haz adındaki o büyük gayya kuyusu beÅŸeriyeti büyük bir epistemolojik, ontolojik ve aksiyolojik sorunlarla karşı karşıya getirdi. Bu sorulara felsefi ve dini bir nazarla cevap veremeyen geçen yüzyılın köhnemiÅŸ ideolojileri, düÅŸüncelerini insanlara dayatmaya veya ölmüÅŸ fikirlerini yeniden diriltmeye gayret sarfediyor. Bu ölü düÅŸüncelerin kendilerini diriltmediÄŸini gören günümüz insanı ise kendini teknolojinin onlara sunduÄŸu hız ve haz dünyasına atlayarak koca bir okyanusta rotasını kaybetmiÅŸ bir tekne gibi saÄŸa ve sola savruluyor. 
 
Ä°ÅŸte böyle bir çağı analizde ve anlamakta zorlanan sözüm ona o büyük siyasiler, sosyologlar, psikologlar, feylesoflar ve din adamları ya birbirlerini suçlamakta ya da halkları suçlamaktan imtina etmemektedirler. Herkes birbirini suçluyor: Siyasiler birbirlerini, din adamları birbirlerini, filozoflar birbirlerini, sosyologlar birbirlerini, halklar birbirlerini, aileler birbirlerini, ferdler birbirlerini. Psikolojik vakalar artmış durumda. Dünyanın her yerinde psikologların sayısı mantar gibi artarken, psikiyatri merkezlerinin sayısı da çoÄŸalıyor. Akıl ve kalp hastalıkları büyük sıçrama yapmış durumda. Gencinden yaÅŸlısına her yaÅŸtaki insan ya anlam arayışı içinde veya varoluÅŸsal sorunlar yaşıyor. 
 
Bütün bu geliÅŸmelerin yanı sıra bu yüzyılda bilim Tanrı’yı keÅŸfederken, insanlık ise teknolojinin sunduÄŸu sanal dünya ile hem hayattan hem de Tanrı’dan uzaklaşıyor. Bunun içindir ki, dünyada deizm ve ateizm gittikçe yayılıyor. Budist dünyadan Hristiyan dünyaya herkes yeni dünyayı anlamaya çalışıyor. Ä°lginç olanı sanal dünyada merhametli gözüken insan, gerçek dünyada daha çok ÅŸiddete yöneliyor. Onun içindir ki dünyada hayvandan insana herkese yönelik ÅŸiddet gittikçe artıyor. Bu sadece Batı’da deÄŸil, Ä°slam dünyasında da çok bariz bir ÅŸekilde görülüyor. Ä°slam’ı temsil ettiÄŸini söyleyen iki ülke bunlardan biri Ä°ran diÄŸeri Suudi Arabistan deizm ve ateizmin en çok yayıldığı ülkeler arasında. Bu coÄŸrafyanın sözde alimleri ve aydınları ise gelenekçilik ve modernistçilik kavgası içinde birbirleriyle didiÅŸerek, geçen yüzyılların sorunları için yeni yüzyıla ÅŸifa olacak fikirler üreteceklerine hastalık yaymaktan ve tarafgirliÄŸi körüklemekten öte bir ÅŸey ortaya koyamıyorlar.  
 
Hasılı kelam, zulüm ve adaletsizlik almış başını gidiyor. Sanal dünyaya başını kaptırmış olan insanlık, hakiki dünyaya çözümler bulcak iken her ferd kendi kiÅŸisel çıkarlarını önceliklemiÅŸ durumda. Siyasi, iktisadi ve içtimai alanda yaÅŸanan iflaslardan dolayı da baskılar, dayatmalar ve ÅŸiddet artmış durumda. Ne devletler ne de siyasiler buna dayatma ve gettolaÅŸma dışında çözüm üretemiyor, ki bu da her seferinde ters tepiyor. Ekonomistler, sosyologlar, feylesoflar ve din adamlarının çözüm önerileri ise siyasilerin çok çok ötesinde olması gerekirken maalesef kurbanı oldukları siyasi düÅŸünceler onların çözümlerini siyasilerin çok çok gerisine itmektedir. 
 
Müslüman dünyadaki durum daha periÅŸan gözükmektedir. Sebebi ise bir yanda emperyalist dünyanın diktatörlere verdiÄŸi destekler ile ülkelerin hali kötüleÅŸirken diÄŸer yanda ise gelenekçi veya modernist geçinen yarım din hocalarının ortalıkta gereksiz kopardıkları yaygaralardan insanların dinden daha da uzaklaÅŸmalarını ve sanal dünyanın sunduÄŸu hız ve haz dünyasının cazibeli dünyasına itiyor. Bu din hocalarının bilmesi gereken önemli bir hakikat ÅŸudur: Ä°slam dininin sahibi yüce Allah’tır. Laik yobazların “Laiklik elden gidiyor” gibi kopardıkları vaveyla gibi “Din elden gidiyor” diye vaveyla koparamazlar. Müslüman alimlere düÅŸen görev tıpkı Peygamberlere verilen görev gibi dayatma ve zorlama olmadan tebliÄŸ ve davetten baÅŸka bir ÅŸey deÄŸildir. 
 
Ne toplumu, ne cemaatleri, ne partileri, ne talebeleri, ne ailenizi ne eÅŸlerinizi ne de çocuklarınızı kendi sahip olduÄŸunuz fikirlere iman etmeye zorlayamazsınız. Nuh (as) boÄŸulmakta olan çocuÄŸu zorla gemiye alıp kurtarabilirdi ama tebliÄŸini yaptı çocuÄŸu ise ona uymadı. Lut (as) eÅŸi helak olan topluluk içinde yer aldı ama onu zorla ÅŸehir dışına çıkarmak için çaba sarfetmedi. Yunus (as) halk ona inanmadığı için halkını terkettiÄŸinde Yüce Allah onu cezalandırmıştı. Bundandır ki, Yüce Allah’ın imani bir konuda dahi bütün beÅŸeriyete “Dileyen iman etsin dileyen inkâr etsin.” (Kehf / 29) demiÅŸken, Müslüman olduÄŸunu söyleyen birisinin insanları velev yakınları dahi olsa zorlamaya hakkı yoktur. Müslüman bir ÅŸahsiyete düÅŸen görev davet ve tebliÄŸdir. 
 
Burada üzerinde önemle durulması gereken konu insanın “özgürlük” alanıdır. “Özgürlük” kavramının önemine bir göz atacak olursak, Kuran’da pek çok defa bu kavramının öneminin teyit edildiÄŸini görürüz. Tercih özgürlüÄŸü insana verilen en önemli ÅŸeylerden biri olan onun asli varoluÅŸsal hakkıdır ki bu da imandır. Ä°nsanoÄŸlu dinleri ve fikirleri farklı olarak yaÅŸar. Aralarında pek çok diyalog bulunur. ÇoÄŸu bu ÅŸekilde diÄŸerinin ikna edebilmeyi, görüÅŸlerini kabul ettirebilmeyi ister. Bu tartışmaların en önemlisi din adamları tarafından yapılanlardır. Fakat Kur’an-ı Kerim’e göre tartışmanın tabiatı nedir? Ve Allah peygamberini tartışmayı idare etmesi ve bu ÅŸekilde iletiÅŸim kurması hususunda nasıl yönlendirmiÅŸtir? Allah din ve millet farklılıkları nedeniyle davetin başına gelen, aynı zamanda toplumsal barışı tehdit eden dört afet zikreder. Åžöyle buyurur; 
 
1-“Sen öÄŸüt ver, çünkü sen ancak bir uyarıcısın, onlara egemen bir zorba deÄŸilsin.” (ÄžaÅŸiye /21-22)
 
2-“Sen onları zorlamakla görevli deÄŸilsin, ceza uyarımızdan kaygı duyanlara Kur’an’ı durmadan oku!” (Kaf /45)
 
3-“Allah dileseydi ortak koÅŸamazlardı. Biz seni onlar üzerine bekçi kılmadık.” (Enam/107)
 
4-“Sen onların vekili de deÄŸilsin.” (Enam/107) 
 
Zorbalık, zorlayıcılık, davayı koruma, vekâlet davetin en büyük problemleridir. Davette bu yöntemler kullanılamaz. Zira insanın mükellefiyetinin temeli olan tercih özgürlüÄŸüne zarar verir. Sevap ve günah fikrinin aslı; “Åžayet Allah dileseydi ortak koÅŸmazlardı” ayetinde belirtildiÄŸi gibi Allah’ın insanlara verdiÄŸi tercih özgürlüÄŸüdür. EÄŸer Allah aksini dileseydi zaten en baÅŸta bunu gerçekleÅŸtirirdi. Ä°nsanların tercihlerine hükmetmek, onları zorlamak Rabbani bir kanun deÄŸildir, tebliÄŸde bulunan kimse bunu bilmelidir. Bu sebeple Kur’an peygamberlere ve dolayısıyla davetçilere ÅŸöyle der; “Peygamberin görevi tebliÄŸ etmekten ibarettir.” (Maide/ 99) Farklı din ve mezheplere karşı davetçiler bunun bilincinde olduktan sonra davet yolları açık ve münazara sahası geniÅŸtir. 
 
Åžimdi Kur’an-ı Kerim’in bu husustaki mühim yönlendirmelerine bakalım:
 
1-Üstünlük taslamadan eÅŸit olmak: “O halde ya biz hidayet ve apaçık bir sapıklık üzereyiz ya da siz.” (Sebe/ 24)
 
2-Delil ve burhana baÅŸvurmak: “EÄŸer doÄŸru söyleyenlerdenseniz burhanınızı getirin.” (Neml/27)
 
3-Hikmet ve güzel öÄŸütle davet: “Rabbinin yoluna hikmet ve güzel öÄŸütle çağır.” (Nahl/125)
 
4-Neticeyi kabullenmek: “Sizin dininiz size, benim dinim banadır.” (Kafirun/ 6)
 
5-EÄŸer kötü söz söylenir ve küfürler edilirse, toplumsal barışı korumak adına diyalogu kesmek gerekir: “Allah’tan baÅŸkasına tapanlara hakaret etmeyin, sonra onlar da bilgisizlik yüzünden sınırı aÅŸarak Allah’a hakaret ederler” (Enam/108), “Cahillerden yüz çevirin.” (Araf/199) 
 
Din; insanın kerem (onur/ÅŸeref) ve özgürlük üzerine hayat sürmesini hedef alan, bunun için, iyilik (salih amel/birr) ve adaletle birlikte yaÅŸamasını öngören tutarlı bir sistemdir. Dine davet de bu özgürlük ve onur temelli sistemde yaÅŸamaya davettir. Peki, bu sistemde insanın icbar edilmesi (zorlanması) ve kısıtlanması mümkün olabilir mi? Tabiki hayır, çeliÅŸki oluÅŸturacağından mümkün deÄŸildir. Allah ÅŸöyle der; “EÄŸer Allah’tan baÅŸka birinden gelmiÅŸ olsaydı, onda birçok tutarsızlık ve çeliÅŸki bulurlardı.” (Nisa/82) 

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.