Sosyal Medya

Taha Kılınç: Som altın gibi: jovan Divjak

Ben Saraybosna’da bir Sırp olarak kalmadım. Kendimi din veya millet üzerinden tanımlamıyorum. Ben Jovan Divjak olarak, bu ülkenin vatandaşıyım ve Bosnalıyım.



Bosna Hersek’te geçtiÄŸimiz hafta düzenlenen bir cenaze töreni, ülke nüfusunun çok önemli bir kesimini tek yürek haline getirdi. Uzun bir hastalığın ardından 8 Nisan 2021 PerÅŸembe günü Saraybosna’da ölen emekli Sırp general Jovan Divjak’ın (84) arkasından on binlerce insan gözyaşı döktü. Ölümü Müslüman BoÅŸnakları da üzüntüye boÄŸan Divjak’ın yaÅŸam öyküsü ve mücadelesi, Balkanlar’ın yakın tarihindeki en sıra dışı sayfalardan biriydi.
 
Jovan Divjak, Bosna kökenli bir Sırp ailenin oÄŸlu olarak, 11 Mart 1937’de Yugoslavya Krallığı’nın baÅŸkenti Belgrad’da dünyaya geldi. Askerî eÄŸitimini Belgrad ve Paris’te tamamlayan Divjak, 1966’da Saraybosna’ya yerleÅŸti ve Yugoslav Halk Ordusu’nda (JNA) görev yapmaya baÅŸladı. 1984-1989 arasında Mostar’da, 1989-1991 arasında da Saraybosna’da bölge savunma komutanlıklarını üstlenen Divjak, Bosna Savaşı’nın patlak vermesinden hemen önce JNA’nın Sırpları silahlandırmaya baÅŸladığını görünce, Kiseljak kasabasındaki cephane ve mühimmatı Bosna Hersek Bölgesel Savunma Güçleri’ne (bugün Bosna Hersek milli ordusu) devretti. JNA’nın kendisini yargılayarak mahkûm etmesi üzerine Bosna ordusuna katılan Divjak, 5 Nisan 1992’de Saraybosna kuÅŸatması baÅŸladığında genelkurmay baÅŸkan yardımcısıydı. 29 Åžubat 1996’ya kadar tam 1425 gün devam eden korkunç kuÅŸatma sırasında, kendi ırkdaşı Sırplara karşı Müslümanların yanında yer alan Divjak, Bosna Hersek ordusundaki tek Sırp’tı. Divjak, yıllar sonra o günleri anlatırken ÅŸöyle diyecekti:
 
“Bugün Sırbistan’daki milliyetçiler benim Sırp halkına ihanet eden bir hain olduÄŸumu düÅŸünüyor. Saraybosna’da ise, onların arasında kalmayı tercih ettiÄŸim için kahraman olarak görülüyorum. Ben Saraybosna’da bir Sırp olarak kalmadım. Kendimi din veya millet üzerinden tanımlamıyorum. Ben Jovan Divjak olarak, bu ülkenin vatandaşıyım ve Bosnalıyım.”
 
Sırbistan, savaÅŸtan sonra Divjak’ı yargılamak için her yolu denedi. Kendisine isnat edilen sözde savaÅŸ suçlarıyla ilgili olarak, Sırbistan’ın Interpol kanalıyla kırmızı bülten çıkardığı Divjak, 3 Mart 2011’de Avusturya’nın baÅŸkenti Viyana’da tutuklandı. Ancak Avusturya mahkemesi, Belgrad’da adil biçimde yargılanmama ihtimalini çok yüksek bulduÄŸu Divjak’ın Sırbistan’a iadesini reddetti. Divjak, bu geliÅŸmelerin akabinde Saraybosna’ya döndüÄŸünde, binlerce kiÅŸi tarafından coÅŸkuyla ve sevinçle karşılandı. Åžehrin savunulmasında gösterdiÄŸi cesarete, savaÅŸ sonrasındaki kovuÅŸturmaların getirdiÄŸi ÅŸöhret ekleniyordu böylece.
 
 
Jovan Divjak’ın, Saraybosna’daki cenaze töreninin ardından Bare Mezarlığı’na defnedildiÄŸi 13 Nisan’da, Bosna Hersek hükümeti tarafından “ulusal yas” ilân edildi. O gün topraÄŸa gömülen yalnızca Divjak’ın bedeni deÄŸildi. Onunla birlikte, Bosna Hersek’in en önemli birlik ve dayanışma sembollerinden biri de tarihe karışıyordu. Veya ölümsüzleÅŸiyordu. Artık neresinden bakarsanız.
 
Tarihin kritik dönemeçlerinde, kendi milletinin zulüm ve taÅŸkınlıklarına karşı, hakkın ve haklının yanında yer alan Jovan Divjak misali simalar zaman zaman gelip geçmiÅŸtir. Ä°slâm tarihini gözlerinin önüne getirenler için, herhalde bu simaların en meÅŸhurlarından biri, Uhud Savaşı sırasında Müslümanların safında çarpışıp canını veren Medineli Yahudi Muhayrik en-Nadrî’dir. Onun hikâyesi de oldukça etkileyicidir:
 
Hz. Peygamber, Hicret’ten sonra Medine’nin Yahudi sakinleriyle bir anlaÅŸma imzalamış, ÅŸehre dışarıdan bir tehdit söz konusu olduÄŸunda, hep birlikte savunma yapılacağına dair onlardan söz almıştı. 625’te Müslümanlar Uhud’da müÅŸriklerle karşılaÅŸmak için hazırlandığında, Muhayrik önce kendi dindaÅŸlarını sözlerini tutmaya çağırdı ancak Yahudileri ikna edemedi. Bunun üzerine tek başına Hz. Peygamber’in yanına giderek Ä°slâm ordusu saflarında savaÅŸa katılmak istediÄŸini bildirdi, öldüÄŸü takdirde de Medine’deki hurmalıklarını ve bütün mal varlığını Müslümanlara vakfettiÄŸini söyledi. Netice, tamamen bu istikamette tecelli etti. SavaÅŸtan sonra Uhud ÅŸehitlerinin yanıbaşına defnedilen Muhayrik’in malı-mülkü de Müslümanların ihtiyaçları için harcanmak üzere vakfa dönüÅŸtürüldü.
 
Ä°slâm tarihçileri, Muhayrik en-Nadrî’nin Müslüman olup olmadığını tartışmışlardır. Bazı kaynaklarda Uhud Savaşı baÅŸlarken kelime-i ÅŸehadet getirdiÄŸi kaydedilirken, bazı kaynaklar “O kendi dini üzereydi” diyor. Hz. Peygamber’in “Muhayrik, Yahudilerin hayırlısıdır” sözü de yine kaynaklarımızda zikredilmiÅŸ. Ä°ÅŸin iç yüzü ne olursa olsun, ÅŸu kesin: Adalet duygusu ve vicdan terazisi, eÅŸlik ettiÄŸi her iÅŸi som altın gibi kıymetlendiriyor.
 
YeniÅŸafak

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.