Sosyal Medya

İsmail Kılıçarslan: Sensin değişik

Fikirlerim benim, senin yahut ötekinin fikri olsa gerçekten karışmamak gerekir. Ama fikirlerimiz bizim değil, yönelimlerimiz bizim değil, tercihlerimiz bizim değil, personamız bile bizim değil artık.



“Bu benim fikrim tabii, kimse karışamaz” diyor. Buna samimiyetle inanıyor. Tıpkı, giydiÄŸi gömleÄŸi, pantolonu kendi seçtiÄŸi yalanına inandığı gibi, fikirlerinin de kendine ait olduÄŸunu, onları kendi başına düÅŸündüÄŸünü, kendi özgün geliÅŸimini bütünüyle kendisinin temin ettiÄŸini düÅŸünüyor.
 
Bunun asla böyle olmadığını imkânı yok anlatamıyorsunuz.
 
Anlatamıyorsunuz çünkü küresel kültür endüstrisinin en temel iÅŸlevinin “takip etmen gereken fikirleri belirleyip o fikirleri sana aitmiÅŸ gibi sunmak” olduÄŸunu bir dakika olsun hesaba katmıyor.
 
Kapitalizmin başarısı da tam burada galiba.
 
“Ama bir elbise alırken bin tanesi arasından birini beÄŸeniyorum. O benim seçimim” de diyor sonunda. Tam da asıl seçimsizliÄŸin “bin tanesi arasından birini seçmek” olduÄŸunu hiç hesaba katmadan, öyle rahat, doÄŸal, alışkanlıkla kuruyor bu cümleyi.
 
“Kılıf seçme özgürlüÄŸü” diyorum ben buna. Sistem “mutlaka ÅŸu binlerce cep telefonundan birini, kendi özgür iradenle, kendi seçiminle, kendi yönelimlerinle ve kendi bütçene uygun olarak seç” diyor sana ve bana. Asıl seçimsizliÄŸin “cep telefonu sahibi olma zorunluluÄŸu” olduÄŸunu bir dakikalığına bile düÅŸünmeden “hayatımızı müthiÅŸ ÅŸekilde kolaylaÅŸtırıp iletiÅŸimimizi çok kolaylaÅŸtıran” bu aletlerden birini alıyoruz. Åžimdi sıra geldi “bütünüyle kendi zevklerine göre”, o cep telefonu modelinin binlerce kılıfından birini seçerek “kendini çok özel biri” olarak konumlandırmaya.
 
Özelsin, çünkü sana dayatılan “cep telefonu sahibi olmak zorundasın” dolmasını az önce afiyetle mideye indirdin. Aşırı özelsin, çünkü o cep telefonuna “kimsede olmayan” bir kılıf buldun.
 
Fakat tabii, bir yandan da “bu senin fikrin tabii, kimse karışamaz.”
 
Bu kolay örnek oldu deÄŸil mi? Hadi zorlaÅŸtıralım o zaman.
 
Küresel kapitalizmin kültür endüstrisi ile birleÅŸip kurduÄŸu “iktidar alanı” sadece fikirleri deÄŸil, duyarlılıkları da belirliyor. Afrika’da her gün onlarca çocuÄŸun ölmesi, yüzlerce mültecinin hayatını patır patır kaybetmesi deÄŸil, hala son derece tartışmalı bir ÅŸey olan “küresel ısınma” meselesi bir küresel duyarlılığa dönüÅŸüyor, dönüÅŸtürülüyor endüstri eliyle.
 
Bu da çok genel bir örnek mi oldu? Türkiye’de “muhalif sanatçı” olarak kim konuluyor çocuklarımızın önüne? Mesela uyuÅŸturucudan burun kemikleri erimek üzere olan kenarımın RAP’çisi Ezhel. NeymiÅŸ herifin yaptığı muhaliflik? Can Dündar’a söyleÅŸi vermek.
 
Ä°ÅŸte meselenin “çat ettiÄŸi” yer tam burası. Küresel kapitalizm, endüstri ile kol kola “neyin muhaliflik kabul edileceÄŸini de” belirliyor uzun süredir.
 
Oysa Can Dündar’la iÅŸ tutmak muhaliflik deÄŸil, dünya sistemiyle tam bir uyumlanmadır. Ve yine üstelik, bunu hiç kimseye anlatamıyoruz.
 
“Bu tabii benim fikrim, kimse karışamaz” elbette. Fikirlerim benim, senin yahut ötekinin fikri olsa gerçekten karışmamak gerekir. Ama fikirlerimiz bizim deÄŸil, yönelimlerimiz bizim deÄŸil, tercihlerimiz bizim deÄŸil, personamız bile bizim deÄŸil artık.
 
“Cioran’ı büyük filozof kabul et” kampanyasına kadar ilerler bu mesele. Cioran büyük filozof mu? Elbette evet. Ama “instagramda dolaşıma sokulabilir malzeme” olduÄŸu için deÄŸil.
 
Yine anlatamadım derdimi. Ama bu benim derdim tabii, kimsenin derdine hiçbir herkeÅŸ karışamaz.
 
YeniÅŸafak

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.