Sosyal Medya

Rasim Özdenören: Tarihini kaybetmek

Özellikle bizim gibi, tarihinin belli bir döneminde radikal bir kırılmaya maruz kalmış ülkede, sadece yitiğinin nerede olduğunun farkında bile olunmayan hallerde değil, bir de ne yitirdiğinin bilincini taşımayan durumda işler çetrefil hâle geliyor…



Hoca bir gün anahtarını kaybetmiÅŸ. Bahçede döne döne anahtarını arıyormuÅŸ. Hanımı sormuÅŸ:

– Hocam, anahtarı nerede düÅŸürdün?

– Be kadın, demiÅŸ Hoca, nerede düÅŸürdüÄŸümü bilsem, arar mıydım?

Neredeyse her gün baÅŸa gelebilecek bir durum gibi görünüyor hanımın sorusu da Hoca’nın cevabı da…

Hanım, Hoca’ya yönelttiÄŸi sorusunda haklı: Yitik, yitirildiÄŸi yerde aranır.

BaÅŸka yerde aranan yitik asla bulunmaz.

Mesele, yitiÄŸin nerede yitirildiÄŸini bilmede…

Öte yandan Hoca’nın cevabı da haklı: DoÄŸaldır ki yitiÄŸin nerede yitirildiÄŸi biliniyorsa aramaya gerek yok. Oraya gidilir ve yitik bulunur.

Gündelik yaÅŸantımızda başımıza gelen bu olay toplum hayatında ve tarihsel süreçte de geçerli…

Özellikle bizim gibi, tarihinin belli bir döneminde radikal bir kırılmaya maruz kalmış ülkede, sadece yitiÄŸinin nerede olduÄŸunun farkında bile olunmayan hallerde deÄŸil, bir de ne yitirdiÄŸinin bilincini taşımayan durumda iÅŸler çetrefil hâle geliyor…

Hoca, en azından yitiğinin anahtar olduğunu biliyor.

YitiÄŸinin ne olduÄŸunu bilmeyen biri ne yapabilir?

Tarihini yitiren, hafızasını yitirmiÅŸ biri hâline gelir…

Hafızasını yitiren ne yitirdiğini bilir mi?

Durumu sorun olmaktan çıkaranlar için sorun yok…

Ama yitiÄŸinin ne olduÄŸunu bilen fakat onu nerede arayacağını bilmeyen için yollar tıkalı görünüyor.

Ä°nsan kimi zaman birden hafif bir hafıza zaafına uÄŸrayabilir. Ne yapacağını bilemez ve kendine yönelerek: “Ben ne yapacaktım? Ne diyecektim?” sorusunu kendine yöneltir. Ama bir türlü içindeki o ukdenin üstesinden gelemez. Onun ne olduÄŸunu keÅŸfedinceye kadar zihni karıncalanıp durur…

Toplumsal ve tarihsel yitiklerde durum tam da böyle cereyan ediyor.

Bireyler ortada bir eksikliÄŸin, bir ÅŸeyi yitirmiÅŸ olmanın huzursuzluÄŸunu yaÅŸar ama onun ne olduÄŸunu bir türlü çözemez.

Necip Fazıl Üstadın tam da böyle bir durum için tespiti harikadır, onları, yitirdiÄŸi güneÅŸi cebinde arayan birine benzetiyor. Bu benzetmenin mazharı 1923 sonrası Türk toplumu…

Bu benzetmede gene de bir teselli payı bulmak mümkün. KiÅŸi, yitiÄŸinin ne olduÄŸunu biliyor ama onu nerede arayacağını bilemiyor… O yerin keÅŸfedilmesi hafızayla baÄŸlantılı olduÄŸu kadar, bilinçle de baÄŸlantılıdır. Bu ikisinin buluÅŸtuÄŸu yerde sorunu çözmek cehdetmeye baÄŸlı kalır.

Madem Üstadı andık. Konuyla ilgili onun bir baÅŸka cümlesine de göndermede bulunalım: “Ä°nsanın sevdiÄŸini kaybetmesi, diÅŸini kaybetmesi kadar ilginçtir. Acısını o an yaÅŸar, yokluÄŸunu ömür boyu...”

Esef, diÅŸini kaybettiÄŸinin bile farkında olmayana…

 

YeniÅŸafak

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.