Sosyal Medya

Taha Kılınç: Nebi Musa Ayaklanması

1920 yılının nisan ayındaki şenliklere, Filistin’de gittikçe yükselen tansiyonun gölgesi düştü. İngilizlerin doğrudan yönetiminin doğurduğu öfke de bu atmosfere eklenince, şenlikler halk ayaklanmasına dönüştü.



Kudüs’ten Ölüdeniz’e doÄŸru inerken, yaklaşık 20 kilometre kadar ilerledikten sonra, yolun sağında ve biraz içeride tarihî bir mekân vardır. Etrafını saran belli-belirsiz bir kabristanın ortasında, sevimli bir mescidin çevresine kondurulmuÅŸ çok sayıda beyaz kubbesiyle, ziyaretçilerini asırların ta ötesinden selamlayan, hatta sarıp-sarmalayan bu mekân, Nebî Mûsâ Külliyesi’dir. Hz. Musa’nın bu mıntıkada medfûn bulunduÄŸuna dair herhangi bir tarihî delil olmasa da, burası -1268’de Memlûk Sultanı Zâhir Baybars’ın emriyle- onun aziz hatırasına inÅŸa edilmiÅŸ, yüzyıllar boyunca da bölgeden yolu geçen herkesin sığındığı bir vaha ola gelmiÅŸtir.
 
Yerel inanışa göre: Salâhaddîn Eyyûbî, 1187’de Kudüs’ü Haçlılar’dan kurtardıktan sonra, Hz. Musa için burada bir makam inÅŸa ettirmiÅŸ, böylece Filistin’de özgürce ibadetlerine yeniden izin verdiÄŸi Hıristiyanlara karşı denge unsurlarından biri olmak üzere, Kudüs’le Ölüdeniz arasında Nebî Mûsâ Makamı’nı adeta bir “manevî karakol” haline getirmiÅŸtir. Baybars’ın yaptığı da, aslında Salâhaddîn’in bu siyasetinin ihyasından ibarettir. 1516’nın sonunda Filistin emanetini Memlûklardan devralan Osmanlılar, birçok restorasyon ve imar çalışmalarının akabinde, nihayet 1885’te külliyeye mevcut biçimini kazandırmıştır. Dolayısıyla Nebî Mûsâ, Eyyûbî-Memlûk-Osmanlı ortak yapımıdır.
 
Külliyenin tarihî evrimine dair ayrıntılar ne olursa olsun, Nebî Mûsâ, artık Kudüs’ün ve bütün Filistin’in Müslüman kimliÄŸinin ayrılmaz bir parçasıdır bugün. Yalnızca mimarisi yönünden deÄŸil, zaman içinde kazandığı siyasî konumuyla da:
 
Osmanlı Ä°mparatorluÄŸu’nun son dönemlerinde, Filistinli Müslümanlar, Ortodoks Hıristiyanların Paskalya günlerinde “Nebî Mûsâ Åženlikleri”ni organize etmeye baÅŸladı. Bu elbette, bilhassa Kudüs’teki Müslüman varlığını vurgulamaya ve sergilemeye matuf bir hareketti. Sultan Baybars’ın, Nebî Mûsâ Külliyesi’nin yönetimini ÅŸehrin eÅŸrafından Huseynî ailesine emanet ettiÄŸine inanıldığı için, kalabalıkların yola çıkışı Huseynîlerin Kudüs’teki evinden baÅŸlardı. Bir hafta kadar süren ÅŸenlikler boyunca organizasyonun bütün masrafları da Huseynîlere aitti. Filistin’in her yerinden on binlerce insanın katıldığı etkinliklere, Kudüs ve El Halil’de bazen Yahudiler ve Hıristiyanlar bile iÅŸtirak ederdi.
 
1920 yılının nisan ayındaki ÅŸenliklere, Filistin’de gittikçe yükselen tansiyonun gölgesi düÅŸtü. Kuzeydeki Tel Hay’da Siyonist çetelerle Arap köylüler arasında yaÅŸanan çatışmalar, ÅŸenliÄŸin ana gündemiydi. Ä°ngilizlerin doÄŸrudan yönetiminin doÄŸurduÄŸu öfke de bu atmosfere eklenince, ÅŸenlikler halk ayaklanmasına dönüÅŸtü. Filistin’in kolektif hafızasında, Nebî Mûsâ artık yabancı iÅŸgaline karşı direniÅŸin ve isyanın sembol mekânlarından biriydi. Sırf bu yüzden, Nebî Mûsâ Åženlikleri’ni engellemek için, sonraki yıllarda Ä°ngilizler, Ürdün yönetimi ve Ä°srail ellerinden geleni yaptı.
 
Ä°ÅŸte bu tarihî, kültürel ve siyasî anlamları aynı anda içinde barındıran Nebî Mûsâ Külliyesi, geçtiÄŸimiz 26 Aralık gecesi, akıllara durgunluk veren bir hadiseye sahne oldu:
 
Filistinli tanınmış DJ Semâ Abdulhâdî ve arkadaÅŸları, külliyenin içinde kadın-erkek karışık, müzikli ve danslı bir parti düzenledi. Olayı duyarak Kudüs’ten koÅŸup gelen gençler duruma müdahale etmeseydi, çılgın eÄŸlence muhtemelen birkaç saat devam edecekti. Mekânın yönetimini elinde bulunduran Filistin Evkâf Bakanlığı’nın böyle bir organizasyona nasıl müsaade ettiÄŸi sorgulanırken, külliyenin idaresinin bir turizm ÅŸirketine ihale edildiÄŸi, iznin de onlardan alındığı ortaya çıktı. Tüm bu detayların, Filistin kamuoyunda büyük bir öfke doÄŸurduÄŸunu söylemeye gerek yok elbette. Nitekim Semâ Abdulhâdî ve diÄŸer sorumlular, Filistin yönetimi tarafından gözaltına alındı. Olayla ilgili de bir soruÅŸturma komitesi kuruldu.
 
Yakından bakanların da gözlemleyebileceÄŸi gibi, dünyadaki geliÅŸmeler, Ä°slâm dünyasındaki bütün toplumlar gibi Filistinlileri de etkiliyor, dönüÅŸtürüyor. Zihinlerimizde Filistin’i genellikle dinî motiflerle eÅŸleÅŸtirsek de, dünyevîleÅŸme cereyanı Filistinli gençlere de elini uzatmış bulunuyor. Filistin’in sair coÄŸrafyalardan farkı ÅŸu: Ä°srail iÅŸgali, dinî ve millî duyguları, direnme arzusunu ve ayakta kalma kararlılığını canlı tutuyor. Ä°ÅŸgalin mengenesi gittikçe sıkıştırırken, dinî mekânların manevî atmosferini hiçe sayacak kadar kendinden geçen ve çılgınlığıyla Yahudileri bile ÅŸaşırtan Semâ Abdulhâdî ve türevleri, bir istisna olarak kalıyor. Bu duruma da herhalde, “ÅŸerden çıkan hayr” demek caiz olsa gerektir.
 
 
YeniÅŸafak

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.