Sosyal Medya

İsmail Kılıçarslan: Bazı gitmeler beğendim kendime

Yola böyle mi çıkmıştım? Bilmem ki. Artık yola nasıl çıktığımın da, nereye varmak istediğimin de bir önemi yokmuş gibi geliyor.



Bazı gitmeler beğendim kendime.

Ä°lkin, bir çocukluktan bir gençliÄŸe gitmeyi denedim. Ve anladım ki insanın kalabileceÄŸi, konaklayabileceÄŸi, tadını ala ala yaÅŸayabileceÄŸi tek yer çocukluktur. Geri dönmenin bir yolunu bulmanın imkânsız olduÄŸu çocukluk. AkÅŸam ezanlarında eve dönmelerin, geçmiÅŸ sobaların yanında avuçlarına hohlayarak uyanmanın, çorbaya ekmek banar gibi yaÅŸamaların çocukluÄŸu. YoksulluÄŸun ve neÅŸenin, kaygısızlığın ve oyunun çocukluÄŸu.

Bazı gitmeler beğendim kendime.

Bir yakından bir uzaÄŸa gitmeyi denedim ardından. Kendimin, kentimin, içimin uzağında bir uzak bulmaya çalıştım. Ä°nsanın olmadığı, olmayınca yormadığı imkânsız bir uzayın hayalini kurarak kitapların, dizelerin, cümlelerin, harflerin dibinde sabahladım. Uzun uzadıya gecelerde kendimi baÅŸkalarının cümleleriyle yaÅŸatmaya çabaladım. YaÅŸadım da. Uyumsuz, uygunsuz, huzursuz bir ruh olarak dolandım hayali bulvarlarda. Kimi patikalara saptım. Kimi ormanlarda kaybolmanın imkânlarını yokladım. Kimi güzel vadilerde huzur bulmaya çabaladım. Kimi karanlık maÄŸaralarda beyhude ışıklar aradım. Ä°nsan olmanın ve insan kalmanın, hayatta olmak ve hayatta kalmaktan baÅŸkaca anlamları olması gerektiÄŸine inandırdım kendimi. “BoÅŸa” diyenlere kızdım. Kendime “boÅŸa” dedim bazen ve kızdım kendime de.

Bazı gitmeler beğendim kendime.

Bir huzursuz kuÅŸluktan bir kavgalı ikindiye gitmeyi denedim sonra. Sıkılmış yumruklarımla, asılmış suratımla, iyi yapılmış muÅŸtalarımla bir muÅŸtuya eriÅŸirim diye düÅŸündüm. Sokaklarda tedirgin gezdim, yataÄŸa tedirgin girdim ve her gün “belki bugün o gündür” diyerek yaÅŸadım. “Yumruk atmanın günü bugündür, yumruk yemenin günü bugündür, vurup düÅŸürmenin, vurulup düÅŸmenin günü bugündür” diyerek aÄŸdım çeÅŸitli vakitlere. Cebimdeki adreslerde umut aramanın beyhude olmadığını düÅŸünerek avuttum kendimi. Reçetelere, formüllere, sloganlara indirdim gönlümü. Omuzlarımı dikleÅŸtirerek yürümenin idmanını yaptım ayna karşısında. Ve baÅŸardım da bunu. “Aradığın bu deÄŸil” dediler bana, kızdım onlara.

Bazı gitmeler beğendim kendime.

Bir masanın arkasında hayata uyumlanmaya gitmeyi denedim nedense. Sabahları erken uyanmaların, “yemekte ne varmış” meraklarının, “hafta sonu kıra mı gitsek” sorularının bağımlısı olursam, burada kalmanın bir yolunu bulursam, burada kalırsam her ÅŸey durgun bir göl sakinliÄŸine ilerler ve sonunda ruhumun dehlizleriyle barışmanın bir yolunu bulurum zannettim. Pahalı görünen ucuz madlenlerle müÅŸteri ziyaretlerine ve parlak görünen berbat fikirlerle brainstormlara alıştırdım kendimi. GösteriÅŸli sunumlar hazırladım ve serviste politika konuÅŸmanın tadını deÄŸirdim dudağıma. Para atılınca kahve veren makineleri ilginç bulmaya baÅŸladım. Müdürün gözünü boyamanın ve patronla iyi geçinmenin yollarını buldum. Sonra nedense birdenbire “bu deÄŸil” dedim kendime. Oysa herkes “bu” diyordu.

Bazı gitmeler beğendim kendime.

Kırkını geçmiÅŸ ve huzuru kaçmış bir adam olup çıktım sonunda. Bıçak, kolonya ÅŸiÅŸesi ve hayal kırıklıkları koleksiyonu yapan, alınmadık intikamlar biriktiren, çabuk yorulan ve çabucak toparlayan bir üzgün adama dönüÅŸtüm.

GidebileceÄŸim yer burasıymış gibi geliyor artık. “Tamam” diyorum kendime. “Budur ve böylecedir.” Usul ve yerleÅŸiktir. Ä°ddiasız ve temkinlidir.

Yola böyle mi çıkmıştım? Bilmem ki. Artık yola nasıl çıktığımın da, nereye varmak istediÄŸimin de bir önemi yokmuÅŸ gibi geliyor. Yok da. Çünkü yürüyedurmanın dışında hiçbir ÅŸey yapmanın mümkün olmadığı bir hayatın içimize iÅŸlediÄŸini ve baÅŸka imkânın kalmadığını anlayacak yaÅŸa geldim. Dünya kurtulmayacak, ben kurtulmayacağım, siz kurtulmayacaksınız. Yürüyeduracak ve sonunda öleceÄŸiz. Mortingen, mafiÅŸ, kaput, broken… Hangi dilde saçmalarsak saçmalayalım, hayat bildiÄŸini okuyacak.

 

YeniÅŸafak

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.