Sosyal Medya

Mustafa Kutlu: Sosyal medyanın iç yüzü-I

Geçenlerde Netflix tarafından Social Dilemma (Sosyal İkilem) adlı bir belgesel yayımlandı. Bunu ben de izledim. (Yanlış anlaşılmasın bende bu tür kanallar yok damadımın evinde seyrettim).



Bilenler biliyor, bilmeyenler için yazıyorum. Benim cep telefonum, bilgisayarım, internetim, ehliyetim ve arabam yok. Teknoloji karşıtı olduÄŸum için kast-ı mahsus ile bunları kullanmadığımı söylemiyorum. Kâğıt-kalem bana yetiyor. (Size tuhaf gelebilir ama makinaya güvenmiyorum. Bir iki kez denedim ekrana bakınca konsantrasyonum bozuluyor.) Ansiklopediyi çıkardığımız yıllarda daktilom vardı, çok da iyi yazardım. Ansiklopedi (Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi) bitti, daktilonun tuÅŸları dümdüz oldu, zaten onların da ömrü tamamlanmıştı. Ä°kisi de müzeye kaldırıldı. Birinin yerini bilgisayar, ötekinin yerini Google almıştı.

Aslına bakarsanız makina ile ünsiyet kuramayan biriyim. Düpedüz beceriksiz denilebilir.

Televizyon kumandasının dahi tüm özelliklerine hakim deÄŸilim, rengi bozulsa nasıl düzelteceÄŸimi bilemiyorum. Açıkçası bizim evde bozulan ampülü bile hanım deÄŸiÅŸtirir.

Sanayiye-endüstriye-teknolojiye kökten karşı olduÄŸum biliniyor. “Kalbin Sesi ile TopraÄŸa DönüÅŸ” (Dergâh Yay. 2020) adlı kitabımda bunun sebeplerini yeterince anlattım. Bu benim deÄŸil insanlığın meselesidir. Kapitalizmin elindeki bu silahlar insanı ve tabiatı ağır-ağır öldürüyor. Ä°nsanlık hız ve haz elinde tükeniyor. Bunu tüm dünyada görenler ve “bu iÅŸin sonu kıyamet” diyenler var, ama kimin umurunda. Kapitalizmin çarkını kim durdurabilir, kim onun tekerine taÅŸ koyabilir? Anında bilimin, ilerlemenin, çaÄŸdaÅŸlığın hışmına uÄŸrar, aforoz edilir.

Ben “topraÄŸa dönelim” dedikçe bana, “sen ne demek istiyorsun, geriye tarım toplumuna mı dönelim; çaÄŸdaÅŸ yaÅŸamın tüm imkânlarını, konforunu terkedip açlığa-hastalığa-yoksulluÄŸa mı mahkûm olalım, kafayı mı yedin” diyorlar. Ben de direniyorum. Evet “topraÄŸa dönmekten baÅŸka yol yok” diyorum.

“TopraÄŸa dönüÅŸ nasıl olacak?” Bunu da “Kalbin Sesi” kitabımda anlattım. Bundan böyle her fırsatta anlatmaya devam edeceÄŸim.

Madem plastikten, naylondan ÅŸikâyet ediyorsunuz. DoÄŸada yok olmadığını, toprağı-suyu zehirlediÄŸini söylüyorsunuz, bu felaketi geri dönüÅŸüm yalanı, çevrecilik ÅŸamatası ile ört-bas edemezsiniz. Dünyadaki tüm plastik fabrikalarını kapatacaksınız. Kökten çözüm budur. Her neyse, konuyu dağıtmayalım.

SaÄŸlığım yerinde iken kitapların dünyasından ziyade insanların arasında dolaşır, memlekette ne oluyor, onu öÄŸrenirdim.

Artık sağlığım elvermiyor, kaldık mı televizyon ile başbaşa. Al bakalım teknoloji karşıtı Mustafa Kutlu, tek haber-bilgi kaynağın budur işte, tepe-tepe kullan.

Efendim televizyonun ne menem bir âlet olduÄŸunu biliyorum. Muzır bir âlet, eve sokmamak lazım. Lakin etrafımız bu âletlerle kuÅŸatılmıştır.

Sanayi-endüstri-teknoloji bizi esir almıştır. Ä°nsanoÄŸlu bu esareti reddetmek yerine, onun âşığı-uÅŸağı olmuÅŸ ve kollarına ÅŸehvetle atılmıştır. Gökdelen ormanları arasında bir çiÄŸdem çiçeÄŸi başını topraktan çıkarsa, dehÅŸet içinde kalır. Makineyi deÄŸil insanı savunanlar, ekonomiyi deÄŸil ahlâkı öne alanlar bu mahkumiyeti yaşıyor, yaÅŸayacak. Ben de onlardan biriyim. Elbette asfalt yolda atla gezecek deÄŸilim. Ne kafamı kuma sokarım, ne de alır başımı daÄŸlara giderim. Cemaatı terketmem, dilim döndüÄŸü kadar inandığım ilkeleri dile getiririm.

Bu ilkeler nedir?

Allah’a, Peygamber’e, Âmentü’ye inanmak. Ä°slâm’ın ilkelerine sadık kalmak. Buradan yola çıkarak insanlığa bir nizam-sistem teklif etmek. Hukuku-iktisadı-siyaseti-ahlakı-sanatı vb. ile bir hayat tarzını dile getirmek.

Elbette ki bu “hayat tarzı”nın hedefi bu dünyada cenneti bulmak, mutlu olmak deÄŸildir. Bizim cennetimiz âhırettedir ve hedefimiz Allah rızasıdır. Bu teklifi insanlığa meçhul bir gelecekte saadet vadeden ideolojilerle karıştırmayın.

Eskiler ÅŸöyle der: “Mevzu aÅŸka intikal edince sohbet sabaha kadar sürermiÅŸ”. Ben de konu açılınca dilimi tutamadım. Oysa “Sosyal Medya”dan bahsedecektim.

Efendim sosyal medya kullanmayan birinin sosyal medyadan bahsetmesi haliyle tuhaf, hatta hadbilmezliktir. Bu sebeple ben başkalarının, herhalde bu işi bilenlerin yorumlarını, fikirlerini nakledeceğim.

Ardısıra bir hikâyeci olarak size bir “sosyal medya hikâyesi” anlatacağım. (Önümüzdeki haftalarda).

Sosyal medya kullanmıyorum ama ondan kurtulmak ne mümkün. EÅŸ-dost-akraba-arkadaÅŸ o cenahta olup-bitenleri zaman zaman bana aktarıyorlar.

Geçenlerde Netflix tarafından Social Dilemma (Sosyal Ä°kilem) adlı bir belgesel yayımlandı. Bunu ben de izledim. (Yanlış anlaşılmasın bende bu tür kanallar yok damadımın evinde seyrettim).

Sonra oÄŸlumdan rica ettim; izleyenlerin yorumlarını, fikirlerini, internetten alarak bana iletti. Bu düÅŸüncelerin tamamına katılıyorum. Ä°çlerinden dördünü özetleyerek nakledeceÄŸim.

Son bir söz de benim olsun: Social Dilemma “sosyal medya”nın aleyhinde bir yapım olarak gözüküyor amma; eskilerin tabiri ile mefhum-ı muhalifinden hareket ile onun akıl almaz gücünü-etkisini dile getirerek âdeta bir “güzelleme” yapıyor.

Birinci yorum

Social Dilemma, benim de iÅŸ hayatında yakın çalıştığım, Silikon Vadisi’nin önde gelen ÅŸirketlerinden Google, Facebook, Instagram, Twitter ve Youtube eski çalışanlarının söylemlerini içeren bir belgesel. Milyarlarca insanın kullandığı servisleri, özellikleri geliÅŸtiren bu “teknoloji dehaları” bile, nasıl tasarlandığını, geliÅŸtirildiÄŸini bile bile ortaya çıkan servislere kendilerinin de bağımlı hale geldiklerini, dolayısıyla çocuklarına belli bir yaÅŸa gelene kadar bu uygulamaları kullandırmadıklarını ve kullanıcılara da algoritmalar tarafından yönlendirilmemek için, gönderilen ileti ve bildirimleri kapatmalarını ÅŸiddetle tavsiye ediyorlar… Belgesel, sosyal medyanın “insanlığın en büyük varoluÅŸsal tehdidini” oluÅŸturduÄŸunu öne sürüyor. Belgeselde, yanlış bilginin yayılımı, bilgi kirliliÄŸi, manipülasyon ve bağımlılık, sosyal medyanın kötücül özellikleri arasında öne çıkanlar…

(Öteki yorumlar haftaya)

 

YeniÅŸafak

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.