Sosyal Medya

Gökhan Özcan: Ne kadar sakiniz?

Tıklıyorsunuz, sizi bir sonraki tıklamaya mecbur etmek üzere kurgulanmış yeni bir soruyla karşılaşıyorsunuz. Bu yetmezmiş gibi açtığınız her sayfanın sağından solundan, kıyısından köşesinde birtakım bağırgan reklam spotları çıkıyor.



Ä°nternette insanın başına ne zaman ne geleceÄŸi hiç belli olmuyor, kapılıp gittiÄŸiniz mecradan geri dönüÅŸünüzün bir garantisi yok. Ä°nternete karşı düÅŸüncelerinizin ve güya aldığınız zihinsel tedbirlerin ilk birkaç adımdan sonra size pek faydası olmuyor. Neden bahsediyorum? Bugün başıma gelen ve parmak uçlarımdan baÅŸlayarak bütün bünyemi adım adım ele geçiren bir dizi acayip ÅŸeyden! BoÅŸta bulunup oldukça basit ve masum görünen bir sorunun peÅŸine takıldım ve sanal gezegende ÅŸu an neresi olduÄŸu hakkında en ufak bir fikrimin olmadığı bir yerlere sürüklenmiÅŸ ve yüksek ihtimalle oralarda mahsur kalmış durumdayım.

O basit ve masum soru ÅŸuydu: Ne kadar sakinsiniz? Merakları insanı her zaman tekin muhitlere götürmüyor. Bunu herhalde her insan tecrübe etmiÅŸ ve hayatında en azından üç beÅŸ kere “Hay merakımın içine...” noktasına kadar gelmiÅŸtir. Ä°ÅŸte ben bugün tam bu noktadayım ve evet, noktalı kısmı doldurarak cümlenin devamını getirmek durumundayım.

Bir insan ne kadar sakin olup olmadığını bilemez mi? Aslında bilebilir; nabız ateÅŸi, vücut harareti, el kol hareketleri, öfke, korku ya da heyecan sinyallerinin üstümüze hücumu gibi birçok haller var ki, bizim o sırada hiç de sakin olmadığımızı bize haber verir. Bütün bunlar yoksa da rahatlıkla sakin olduÄŸumuza kanaat getirebiliriz deÄŸil mi? Evet, normalde bu gayet mümkün... Ama biri bize “Ne kadar sakinsiniz?” diye sorarsa durum inanın bir anda deÄŸiÅŸiyor. “Sakin miyim?”; “Ne kadar sakinim?”, “Sandığım kadar sakin miyim?”, “Belki de o kadar sakin deÄŸilim!”, “SakinliÄŸimi neden kaybettim!” gibi birbirinin peÅŸi sıra zihnimize doluÅŸan kemirgen sorular ve ünlemler, az önceki huzurlu halimizi saniyeler içinde berhava edip bizi bir muammanın içine itiveriyor. Ä°ÅŸte o dakikada karşınıza çıkan o soru sizi içine çekiveriyor ve parmağınızın ne ara ‘mouse’a uzandığını ve o ilk yarı ÅŸuursuz tıklamanın nasıl gerçekleÅŸtiÄŸini anlayamıyorsunuz bile. Sonrası içine düÅŸtüÄŸünüz bir solucan deliÄŸinde sürüklenmekten ibaret!

“Ne kadar sakinsiniz?”... Tıklıyorsunuz, az önce zihninize üÅŸüÅŸen bütün o sorular gibi sorular hemen hemen aynı sırayla ardı ardına ekrana geliyor ama hepsi farklı sayfalarda ve hepsine ayrı ayrı tıklamak gerekiyor. Tıklıyorsunuz, sizi bir sonraki tıklamaya mecbur etmek üzere kurgulanmış yeni bir soruyla karşılaşıyorsunuz. Bu yetmezmiÅŸ gibi açtığınız her sayfanın sağından solundan, kıyısından köÅŸesinde birtakım bağırgan reklam spotları çıkıyor. SakinleÅŸtirici reklamları, yaÅŸam koçlarının kitapları, kiÅŸisel geliÅŸim anonsları, seyahat ilanları, iyi kazanan zamane bilgelerinin konferansları ve saire... Bizi kendisini izlemeye zorlayan bir sürü video cabası, aklınıza gelecek ve çoÄŸunlukla hiç gelmeyecek konularda...

Sayfalar sayfaları kovalıyor ama henüz sakin olup olmadığınız sorusunun cevabından eser yok ortada. Üstünüze çullanan baÅŸlıklar, linkler ve önerilerle baÅŸa çıkamadığınız için yeni sekmede, yeni pencerede durmadan yeni sayfalar açıyorsunuz, onlar da orada birikip duruyor. Nereden baÅŸladığınızı zaten çoktan unutmuÅŸ durumdasınız, sürüklenme haliniz giderek baÅŸ döndürücü bir hal alıyor, solucan deliÄŸi giderek girdaplaşıyor. Zihniniz yanmaya, mideniz bulanmaya, burnunuz kaşınmaya (o niyeyse!) ve elleriniz terlemeye baÅŸlıyor. Bir an önce kendinizi bu kabusun dışına atmak istiyorsunuz ama oradan nasıl çıkılır, sakin olup olmamakla ilgili hiçbir sıkıntınızın olmadığı o önceki hayatınıza nasıl dönülür bilemiyorsunuz.

Peki bu büyük kayboluÅŸun içinde cevap namına hiç mi bir ÅŸey bulamıyorsunuz?

EÄŸer cevaptan sayılırsa benim eriÅŸtiÄŸim sonuç ÅŸu: Hayır, sakin deÄŸilim! Hiç sakin deÄŸilim! En azından ÅŸu anda durum bu!

 

YeniÅŸafak

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.