Sosyal Medya

İsmail Kılıçarslan: Antiemperyalizm ve Türkiye ekseni

Bir yandan “güçlü ve zengin” olmak için yapılması gerekenleri yapmak, bir yandan da “uyumsuz bir Türkiye ekseni” oluşturmaya devam etmek, üzerine bir de pandemiyi eklediğimizde zor, hem de pek zor.



Bizim gibi ülkeler için “güçlü ve zengin olmak” vazgeçilmez bir hedef olarak belirir. Bu hedef aynı zamanda o ülkenin güçsüz ve fakir olduğunun da bir belirtisi, göstergesidir.

Uzun, çok uzun sürmüş sömürgecilik tecrübeleri ve elbette daha bir sürü faktör, sömüren ülkeleri güçlü ve zengin kılarken sömürülen ülkeleri zayıf ve fakir bırakmıştır. Çocukluğumdan beri sıklıkla duyduğum “geri kalmış ülke yoktur, geri bırakılmış ülke vardır” sloganı, aslında bu yalın gerçeğe işaret etmesi bakımından doğru, herhangi bir çözüm önermemesi bakımından isabetsizdir.

Özelde Türkiye’nin var oluş ve var kalış mücadelesi tam bir anti emperyalist mücadele biçimidir. Yöntemi seneler içerisinde ve olaylar karşısında değişip dönüşse, karakter değiştirse bile Türkiye varlığı itibariyle “anti emperyalist” bir ülkedir.

“Sömüreniyle anlaşma, ona sorun çıkarmama” uzun süre Türkiye’nin uyguladığı antiemperyalizmle mücadele yöntemiydi. “Güçlüye sorun çıkarmama, ona benze, onun sana uygun gördüğüne razı olma” yani teknik tabirle “uyumlu hale gelme” Türkiye’yi yönetenler için uzun süre bir çözüm, bir kurtuluş olarak göründü. Bunun dışındaki her anlayış, her direniş odağı ise “uyumsuz” olarak isimlendirildi.

Son yirmi yıldır o ya da bu oranda oluşan ve bugün adına rahatlıkla “Türkiye ekseni” diyebildiğimiz durumun bir antiemperyalist karakter taşıdığı tartışmasız. Ne ki, sosyal medya kullanıcılarının, heyecanlı gençlerin, bazı argüman geliştiricilerin zannettiği ve iddia ettiği gibi bu eksen “bütünüyle uyumsuz” bir eksen değil. Daha ziyade, elindeki güçle kendine alan açmaya çalışan, zaman zaman gücünün de üzerine çıkmaya çabalayarak bir karakter edinmeye çalışan bir eksen bu. Bazı anlaşmaları, bazı tavizleri, bazı atakları, bazı anlaşmazlıkları, bazı oyunları, bazı zaferleri ve bazı yenilgileri hep birlikte barındıran bir eksen Türkiye ekseni.

“Ülkemiz üzerine oynanan oyunlar” kalıbı, ne bu kalıbı kuranların harareti kadar gerçek ne de bu kalıbı yok sayanların kayıtsızlığı kadar yalan. Bu ekseni inşa etmeye çabalamanın bazı sonuçları oldu, oluyor ve olacak. Ancak bu, Türkiye’de olan biten her şeyi izah etmeye yarayan bir aygıta dönüşmemeli. Dönüşürse, çeşitli tartışmaların zemini kayganlaşır.

Aslına bakılırsa Recep Tayyip Erdoğan’ın ortaya koyduğu “değişim” vurgusunu ben buralardan anlamaya yatkınım. Bir yandan “güçlü ve zengin” olmak için yapılması gerekenleri yapmak, bir yandan da “uyumsuz bir Türkiye ekseni” oluşturmaya devam etmek, üzerine bir de pandemiyi eklediğimizde zor, hem de pek zor.

Zannediyor ve hissediyorum ki Türkiye Cumhuriyeti, “antiemperyalist karakter”ini koruma konusunda yeni bir yöntem belirlemeye, yeni bir denge oluşturmaya çabalıyor.

Hukukta, ekonomide ve yönetimde değişim, bir anlamda 2007-2011 yılları arasındaki müreffeh Türkiye’ye doğru ilerlerken, diğer yandan oluşturulmaya çalışılan Türkiye eksenini de geleceğe doğru korumak amacını güdüyor bana kalırsa. Değişim tartışmalarını buradan okumaya yatkınım.

Parlamenter sisteme dönüş, Osman Kavala, Selahattin Demirtaş ve benzeri tartışmaların işin “politik magazin kısmı” olduğunu, bu değişim işaretinin büyük oranda bir tahkimat olarak değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum kısaca.

Azerbaycan’la aramızda bir kara sınırının oluşması, Libya meselesi, Karadeniz’de bulduğumuz, Akdeniz’de aradığımız enerji, Somali ve diğer meselelerin usulünce halli ile ülkedeki vatandaşın müreffeh ve özgür şekilde yaşamasını temin etmek… Bunların ikisinin de aynı anda olabileceğini, hayata geçebileceğini düşünmenin zor olduğunu biliyorum. Ancak imkânsız değil.

Yeter ki ekonomiyi selamete erdirmenin, temel hak ve özgürlüklerin temininin sağlanmasının, bunları yaparken de Türkiye ekseni fikrine inanan insan sayısının artırılmasının bir yolu bulunsun.

Eğer Recep Tayyip Erdoğan’ın işaret ettiği değişim yeni bir yol haritasını ihtiva ediyorsa -ki bence ediyor- bu haritayı hayata geçirmenin yöntemi, antiemperyalist karakterli Türkiye fikrine itimat eden tüm toplumsal kesimlerle “asgari vasatlar” üzerinden iletişim kurmanın bir yolunu bulmaktır vesselam.

 

Yenişafak

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.