Sosyal Medya

Özel / Analiz Haber

29 Ekim Cumhuriyet'in ilanı ve perde arkası: Kurucu iradenin yol ayrımı

Cumhuriyet, sanıldığının aksine davul ve zurna ile ilan edilmemişti. Bir yönetim krizinin tam ortasında ve Atatürk'ün silah arkadaşlarının görüşüne göre aceleyle ilan edilmişti



Ankara'da yollar henüz tam anlamıyla ayrılmamış; ama ülkeyi yıkımın eÅŸiÄŸinden kurtarmış paÅŸalar arasında soÄŸuk rüzgârlar esmeye baÅŸlamıştı.

Kamuoyu Mustafa Kemal PaÅŸa ile sık sık yan yana görmeye alıştığı Kazım Karabekir, Rauf Orbay ve Ali Fuat PaÅŸa gibi özgül ağırlığı bulunan isimler yerine Ali Çetinkaya, Yunus Nadi ve Recep Peker gibi, Atatürk'e tam anlamıyla baÄŸlılığını sunmuÅŸ, yeni isimler görmeye baÅŸlamıştı.

Atatürk'ün bu tutumu Ankara kulislerinde fısıltıların kulaktan kulaÄŸa yayılmasına neden olmaya baÅŸlamıştı; çünkü bahsi geçen isimler yavaÅŸ yavaÅŸ karar alma mekanizmalarının da dışında tutulmaya baÅŸlanacaktı.

PaÅŸalar arasındaki kırılma 29 Ekim 1923 tarihinde Cumhuriyet'in ilan edilmesiyle zirveye ulaÅŸacak ve bir daha tam anlamıyla birleÅŸmemek üzere yollar ayrılacaktı.

Oysa henüz iki sene önce Meclis'te Erzurum Mebusu Hüseyin Avni Bey, Kazım Karabekir PaÅŸa'yı Moskova'nın ajanı bir BolÅŸevik olmakla suçladığında Mustafa Kemal bizzat kürsüye gelmiÅŸ ve yol arkadaşını ÅŸu sözlerle savunmuÅŸtu;

"... Ufak bir tereddüdü olanlar, Kazım Karabekir PaÅŸa Hazretlerinin bir buçuk yıldır DoÄŸu'nun durumu hakkında her gün vermiÅŸ oldukları raporların tümünü okuduktan sonra bir karara varmaları ve ondan sonra konuÅŸmaları gerekir. O zaman bu görüÅŸü ileri süren kimse, bu güçteki bir kimse hakkındaki, Kazım Karabekir PaÅŸa Hazretlerinin kıymetlerini takdirde ne dereceye kadar hata etmiÅŸ olduklarını anlayacaklardır.

Mustafa Suphi'yi DoÄŸu'da Hüseyin Avni Bey'den önce orta ya çıkartan Kazım Karabekir PaÅŸa'dır. Bu adamın memlekete girmesinin sakıncalı olduÄŸunu takdir eden Kazım Karabekir PaÅŸa'dır. Bunu memleket dışına, sınır dışına çıkarılması gerekeceÄŸini bilen de Kazım Karabekir PaÅŸa'dır. Bunun planını yapan da Kazım Karabekir PaÅŸa'dır; yoksa Erzurum valiliÄŸiniz deÄŸildir. Biz deÄŸiliz efendiler. Akıllıca yaptığı planla, herkesten önce gerekenleri harekete geçiren Kazım Karabekir PaÅŸa'dır. Bilmem, BolÅŸeviklere eÄŸilimliymiÅŸ. Mustafa Suphi'nin bilmem nesiymiÅŸ?

Beyler, herkesten önce güçlü önlemler alan Kazım Karabekir PaÅŸa'dır."

Kazım Karabekir Paşa

Birbirinin arkasında durarak mücadele etmeyi izzet-i nefsinin bir niÅŸanesi sayan PaÅŸalar iki sene içerisinde Ankara'nın kaygan siyasi zemininde karşı karşıya gelmiÅŸ ve Karabekir PaÅŸa, Cumhuriyet'in ilanından dahi haberdar edilmemiÅŸti. Karabekir PaÅŸa, sitemini ÅŸu sözlerle belirtecekti;

"Ben hem mebus hem de bir ordu kumandanı olduÄŸum halde bana da kimse bir ÅŸey bildirmemiÅŸti. Bu vaziyet haklı olarak halkı da orduyu da telaÅŸ ve endiÅŸeye düÅŸürdü. Daha dün yüreklerine ferahlık verdiÄŸim zatlar benden bu ÅŸeklin manasını soruyorlardı. Bu vaziyette tabii Cumhuriyet'in ilanını ertesi günü dahi kutlayamadık."

Kazım Karabekir PaÅŸa, sitemini bir adım daha ileriye taşıyacak ve kendilerini itibarsızlaÅŸtırmak suretiyle siyasetten tasfiye eden iradenin arkasında bizzat Mustafa Kemal Atatürk'ün olduÄŸunu söyleyecekti;

"Ä°stiklal Harbi'nin tehlikeli günlerinde sonuna kadar feragat, fedakâr arkadaÅŸlarının rey ve irÅŸadına ihtiyaç gösteren M. Kemal PaÅŸa, artık muzaffer bir baÅŸkomutan sıfatıyla maiyet komutanlarına Cumhuriyet'i dikte ettirmiÅŸtir. Eski arkadaÅŸlarının rakip olabileceÄŸi endiÅŸesi ile sui ÅŸahsiyetler icadı da lazım gelmiÅŸti; bunun için eski arkadaÅŸlarını kötülemek lazımdı. Bunu da hakkıyla yapmıştır."

Cumhuriyet, sanıldığının aksine davul ve zurna ile ilan edilmemiÅŸti. Bir yönetim krizinin tam ortasında ve Atatürk'ün silah arkadaÅŸlarının görüÅŸüne göre aceleyle ilan edilmiÅŸti. Bu tutum kurucu iradenin bir yol ayrımına girmesine ve siyaset sahnesine yeni figürlerin çıkmasına neden olacaktı.

Atatürk ve Kazım Karabekir PaÅŸa

Atatürk: Efendiler! Yarın Cumhuriyeti ilan edeceÄŸiz

Mustafa Kemal Atatürk'ün 'Cumhuriyet' fikrine bakışı bir tartışma konusudur. Kazım Karabekir PaÅŸa, Mustafa Kemal PaÅŸa'nın baÅŸlangıçta Halifelik makamını üzerine alarak farklı bir modele sıcak baktığını iddia ederken Mazhar Müfit 1919 senesinde Mahmut Esad'a gönderdiÄŸi bir mektupta PaÅŸa'nın vakti geldiÄŸinde Cumhuriyet'e geçileceÄŸini kendisine bildirdiÄŸini iddia ediyordu;

"Aramızda her ÅŸeyi görüÅŸtük görüÅŸmeye de devam ediyoruz.

Fakat muvaffakiyet takdirinde ki bundan ÅŸüphem yok, hükümet sekli ne olacak? Diye bir kere daha sordum ve ilave ettim: 'Muhakkak ki mevcut sekli hükümet bu memleketin refah, saadet ve terakkisine kâfi gelmeyecektir. BaÅŸka bir hükümet sekli arayıp bulmamız lazım geldiÄŸi kanaatindeyim.'

PaÅŸa devamlı ÅŸekilde benim bu nokta üzerinde dolaÅŸmamdan usanmış olacak ki gülerek ve fakat kat'i ifadesini vererek: 'Açıkça söyleyeyim: sekli hükümet zamanı gelince, cumhuriyet olacaktır.' Dedi.

Çok sevinçliyim. Nihayet, bütün katiyeti ve ciddiyeti ile PaÅŸa'ya bunu söyletmiÅŸ bulunuyorum. Bu satırlarımı yazarken âdeta sevinç gözyaÅŸları boÅŸalıyor. Derslerinizde hükümetin cumhuriyet olacağını 20 Temmuz 1335[1919] günü Erzurum'da öÄŸrenmiÅŸ bulunduÄŸumu bildirerek gözlerinden öperim."

1923 Ekim'i Ankara'da hükümet krizinin baÅŸ gösterdiÄŸi bir tarihti. Atatürk tüm geliÅŸmeleri yakından takip ediyor ve sistemin tıkandığının herkesçe anlaşılması için gerekli müdahalelerde bulunmuyordu.

Atatürk ve Rauf PaÅŸa

Rauf PaÅŸa, Ali Fuat PaÅŸa ve Adnan Adıvar'ın tüm gayretlerine raÄŸmen hükümet krizi bir türlü aşılamıyor ve kabine oluÅŸturulamıyordu. Atatürk, sistemin tamamen iÅŸlevsiz hale geldiÄŸinden emin olduÄŸunda 28 Ekim gecesi kendisine yakın isimleri toplayarak ÅŸu teklifte bulundu;

"Efendiler, yarın Cumhuriyet'i ilan edeceğiz, beni fırka grubuna davet edin, bir konuşma yapacağım"

Ertesi gün Kemalettin Sami PaÅŸa, verdiÄŸi bir takrir ile Gazi PaÅŸa'yı meclis kürsüsüne davet etti. Hükümet krizinin nasıl aşılacağı konusunda uzlaÅŸmaya varamayan Mebuslar, Mustafa Kemal'in ne söyleyeceÄŸini merakla bekliyordu.

Kürsüye çıkan Mustafa Kemal PaÅŸa, tarihe geçecek ÅŸu sözleri sarf edecekti;

"SaygıdeÄŸer arkadaÅŸlar, üzerinde durduÄŸumuz meselenin çözümünde karşılaşılan güçlüklerin sebebi, bütün arkadaÅŸlarca anlaşılmıştır sanırım. Eksiklik ve yanlışlık uygulamakta olduÄŸumuz usul ve ÅŸekildedir. Gerçekten de yürürlükteki TeÅŸkilat-ı Esasiye Kanunu'na göre, bir hükümet kurmaya teÅŸebbüs ettiÄŸimiz zaman, bütün arkadaÅŸların her biri bakanları ve hükümeti seçmek mecburiyeti ile karşı karşıya kalıyor. Hepinizin birden hükümet üyelerini seçmek zorunda kalmanızda görülen güçlüÄŸün giderilmesi zamanı gelmiÅŸtir. Geçen dönemde de aynı ÅŸekilde güçlüklerle karşılaşılıyordu. Görülüyor ki, bu usul bazen birçok karışıklıklara yol açıyor. Yüksek heyetiniz bu güçlüÄŸün çözülmesi için beni görevlendirdi. Ben de bilginize sunduÄŸum bu görüÅŸten hareket ederek düÅŸündüÄŸüm ÅŸekli tespit ettim. Onu teklif edeceÄŸim. Teklifim kabul edilirse kuvvetli ve kendi içinde uyumlu bir hükümet kurmak mümkün olacaktır. Devletimizin ÅŸekli ve niteliÄŸini tespit eden ve hepimiz için bir gaye olan TeÅŸkilat-ı Esasiye Kanunumuzun bazı noktalarına açıklık kazandırmak gerekir."

Atatürk Meclis konuÅŸması sırasında

Atatürk'ün bu konuÅŸmasından kısa bir süre sonra verilen kanun teklifinin ilk maddesinde "Türkiye Devleti'nin ÅŸekli hükümeti, Cumhuriyettir." Ä°baresi yer alıyordu.

Mecliste kısa süreli tartışmaların ardından yapılan oylamada Atatürk'ün önerisi resmen kabul edilmiÅŸ ve Cumhuriyet rejimine geçilmiÅŸti.

Atatürk, Cumhuriyet fikrini Meclisin ağır toplarından sakladı mı?

Cumhuriyet'in ilan edilmesinden hemen sonra tartışmalar da baÅŸladı. Basında ve meclisteki en önemli tartışma, Cumhuriyet fikrinin Meclisin önemli isimlerinden gizlenmiÅŸ ve bu isimlere danışılmamış olması eleÅŸtirilerine dayanıyordu.

Atatürk, eleÅŸtirilere Nutuk'ta cevap vererek çeÅŸitli vesilelerle bahsi geçen isimlere Cumhuriyet hakkındaki düÅŸüncelerini sorduÄŸunu belirtiyordu;

"Rauf Bey'den PadiÅŸahlık ve Hilafet konusundaki düÅŸüncesinin ve kanaatinin ne olduÄŸunu sordum. VerdiÄŸi yanıtta ÅŸu açıklamalarda bulundu: Ben, PadiÅŸahlık ve Halifelik katına gönül ve duygu bakımından baÄŸlıyım. Çünkü benim babam, PadiÅŸahın ekmeÄŸiyle yetiÅŸmiÅŸ, Osmanlı Devleti'nin ileri gelen adamları arasına geçmiÅŸtir. Benim de kanımda bu ekmekten vardır. Ben iyilikbilmez deÄŸilim ve olamam. PadiÅŸah'a baÄŸlı kalmak borcumdur. HalifeliÄŸe baÄŸlılığım ise görgümün gereÄŸidir. Bunlardan baÅŸka genel görüÅŸlerim de vardır. Bizde kamunun birliÄŸini korumak güçtür. Bunu ancak, herkesin eriÅŸemeyeceÄŸi ölçüde yüksek görülmeye alışılmış bir kat saÄŸlayabilir. O da padiÅŸahlık ve Halifelik katıdır. Bu katı kaldırmak, onun yerine baÅŸka nitelikte bir kat koymaya çalışmak, yıkıma yol açar ve büyük acı doÄŸurur; bu da hiç uygun bir iÅŸ olmaz. Rauf Bey'den sonra karşımda oturan Refet PaÅŸa'dan düÅŸüncesini sordum. Refet PaÅŸa'nın düÅŸüncesi ÅŸu idi: Rauf Bey'in bütün düÅŸünce ve görüÅŸlerine katılırım. Gerçekten bizde PadiÅŸahlıktan, Halifelikten baÅŸka bir yönetim biçimi söz konusu olamaz. Ondan sonra Fuat PaÅŸa'nın düÅŸüncesini öÄŸrenmek istedim. PaÅŸa Moskova'dan yeni geldiÄŸinden durumu, kamunun düÅŸünce ve duygularını gereÄŸince incelemeye daha zaman bulamadığından söz ederek görüÅŸülen konu üzerinde kesin bir düÅŸünce ve görüÅŸ ileri süremeyeceÄŸini bildirdi"

Atatürk Çankaya'da

Oysa Rauf PaÅŸa, Atatürk'ün teenni ile hareket etmediÄŸini ve fikirlerini hiçbir surette önemsenmediÄŸini ÅŸu ifadelerle eleÅŸtirecekti;

"Bazılarının kuvvetli hükümetten yumrukla iÅŸleri idare eden bir hükümet kastettiklerini hayretle iÅŸittim. Cumhuriyet'in ilanı acele olmuÅŸtur. Çünkü TeÅŸkilat-ı Esasiye Kanunu tadil ve münakaÅŸa edilmeden emrivaki ÅŸeklinde yapılmıştır."

Basın ve Çankaya'ya yakın olan isimler ise özellikle Rauf PaÅŸa'nın istiÅŸare dışı tutulmasının en önemli gerekçesinin PadiÅŸah ile kurduÄŸu yakın münasebet olduÄŸunu iddia ediyordu. Rauf PaÅŸa ise eleÅŸtirilere ÅŸöyle cevap verecekti;

"Gittim efendiler. Yarın davet ederse, yine giderim. Ama Fırka kararından bahsediyorlar, hangi karardır bu bilmiyorum. Esasen Fırka'nın henüz tespit ve tayin edilmiÅŸ bir programı dahi yoktur ki, ben onun dışında hareket etmiÅŸ olmakla muaheze edileyim. Hatalarım olabilir, hatalarım; hatta kabahatlerim olursa itiraf ederim. Yalnız, kanaatim dışında ve baÅŸkalarının arzularına göre hareket etmek kabiliyetini bende görmek isteyenler, fikirlerini düzeltmelidirler. Ben bunu yapamam."

Cumhuriyet'in ilanı ile baÅŸlayan ayrılık kısa süre içerisinde yeni fırka (parti) tartışmalarını beraberinde getirdi. Cumhuriyetin ilanı sırasında istiÅŸare dışı bırakılan Kazım Karabekir PaÅŸa, Rauf PaÅŸa ve Adanan Adıvar gibi isimlerin yeni parti kuracaklarına dair neÅŸredilmeye baÅŸlanan yayınlar fısıltıdan gerçeÄŸe ulaÅŸmıştı. Üstelik Cumhuriyete mesafeli olduÄŸu gerekçesiyle eleÅŸtirilen bu isimler kuracakları fırkaya Cumhuriyet ibaresi koyarak Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası diyecekti.

Karar merci ve istiÅŸare mekanizması dışı bırakılan küskün isimlerin kurduÄŸu yeni partiye en büyük tepki ise bizzat Mustafa Kemal Atatürk'ten gelecekti.

Atatürk eski silah arkadaÅŸlarının fırkasının gizli güçler tarafından kurdurulduÄŸunu iddia ederek bir milli güvenlik sorununa dönüÅŸtüÄŸünü belirtecekti;

"Malum olduÄŸu veçhile Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası diye bir fırka teÅŸkil ettiler. Bu fırkanın gizli eller tarafından çizilen programını da ortaya attılar. Cumhuriyet kelimesini telaffuzdan dahi içtinap edenlerin cumhuriyeti doÄŸduÄŸu gün boÄŸmak isteyenlerin teÅŸkil ettikleri fırkaya 'Cumhuriyet' ve hem de 'Terakkiperver Cumhuriyet' unvanını vermeleri nasıl ciddi ve ne dereceye kadar samimi telakki olunabilir? Rauf Bey ve arkadaÅŸlarının teÅŸkil ettikleri fırka muhafazakâr unvanı altında meydana çıksaydı belki manası olurdu. Fakat bizden daha ziyade cumhuriyetçi ve bizden daha ziyade terakkiperver olduklarını iddiaya kalkışmaları bittabi doÄŸru deÄŸildi. 'Fırka efkâr ve itikad-ı diniyeye hürmetkârdır' düsturunu bayrak olarak eline alan zevattan hüsnü niyet intizar olunabilir miydi?"

Mecliste kısa süreli tartışmaların ardından yapılan oylamada Atatürk'ün önerisi resmen kabul edilmiÅŸ ve Cumhuriyet rejimine geçilmiÅŸti.

Atatürk, Cumhuriyet fikrini Meclisin ağır toplarından sakladı mı?

Cumhuriyet'in ilan edilmesinden hemen sonra tartışmalar da baÅŸladı. Basında ve meclisteki en önemli tartışma, Cumhuriyet fikrinin Meclisin önemli isimlerinden gizlenmiÅŸ ve bu isimlere danışılmamış olması eleÅŸtirilerine dayanıyordu.

Atatürk, eleÅŸtirilere Nutuk'ta cevap vererek çeÅŸitli vesilelerle bahsi geçen isimlere Cumhuriyet hakkındaki düÅŸüncelerini sorduÄŸunu belirtiyordu;

"Rauf Bey'den PadiÅŸahlık ve Hilafet konusundaki düÅŸüncesinin ve kanaatinin ne olduÄŸunu sordum. VerdiÄŸi yanıtta ÅŸu açıklamalarda bulundu: Ben, PadiÅŸahlık ve Halifelik katına gönül ve duygu bakımından baÄŸlıyım. Çünkü benim babam, PadiÅŸahın ekmeÄŸiyle yetiÅŸmiÅŸ, Osmanlı Devleti'nin ileri gelen adamları arasına geçmiÅŸtir. Benim de kanımda bu ekmekten vardır. Ben iyilikbilmez deÄŸilim ve olamam. PadiÅŸah'a baÄŸlı kalmak borcumdur. HalifeliÄŸe baÄŸlılığım ise görgümün gereÄŸidir. Bunlardan baÅŸka genel görüÅŸlerim de vardır. Bizde kamunun birliÄŸini korumak güçtür. Bunu ancak, herkesin eriÅŸemeyeceÄŸi ölçüde yüksek görülmeye alışılmış bir kat saÄŸlayabilir. O da padiÅŸahlık ve Halifelik katıdır. Bu katı kaldırmak, onun yerine baÅŸka nitelikte bir kat koymaya çalışmak, yıkıma yol açar ve büyük acı doÄŸurur; bu da hiç uygun bir iÅŸ olmaz. Rauf Bey'den sonra karşımda oturan Refet PaÅŸa'dan düÅŸüncesini sordum. Refet PaÅŸa'nın düÅŸüncesi ÅŸu idi: Rauf Bey'in bütün düÅŸünce ve görüÅŸlerine katılırım. Gerçekten bizde PadiÅŸahlıktan, Halifelikten baÅŸka bir yönetim biçimi söz konusu olamaz. Ondan sonra Fuat PaÅŸa'nın düÅŸüncesini öÄŸrenmek istedim. PaÅŸa Moskova'dan yeni geldiÄŸinden durumu, kamunun düÅŸünce ve duygularını gereÄŸince incelemeye daha zaman bulamadığından söz ederek görüÅŸülen konu üzerinde kesin bir düÅŸünce ve görüÅŸ ileri süremeyeceÄŸini bildirdi"

Atatürk Çankaya'da

Oysa Rauf PaÅŸa, Atatürk'ün teenni ile hareket etmediÄŸini ve fikirlerini hiçbir surette önemsenmediÄŸini ÅŸu ifadelerle eleÅŸtirecekti;

"Bazılarının kuvvetli hükümetten yumrukla iÅŸleri idare eden bir hükümet kastettiklerini hayretle iÅŸittim. Cumhuriyet'in ilanı acele olmuÅŸtur. Çünkü TeÅŸkilat-ı Esasiye Kanunu tadil ve münakaÅŸa edilmeden emrivaki ÅŸeklinde yapılmıştır."

Basın ve Çankaya'ya yakın olan isimler ise özellikle Rauf PaÅŸa'nın istiÅŸare dışı tutulmasının en önemli gerekçesinin PadiÅŸah ile kurduÄŸu yakın münasebet olduÄŸunu iddia ediyordu. Rauf PaÅŸa ise eleÅŸtirilere ÅŸöyle cevap verecekti;

"Gittim efendiler. Yarın davet ederse, yine giderim. Ama Fırka kararından bahsediyorlar, hangi karardır bu bilmiyorum. Esasen Fırka'nın henüz tespit ve tayin edilmiÅŸ bir programı dahi yoktur ki, ben onun dışında hareket etmiÅŸ olmakla muaheze edileyim. Hatalarım olabilir, hatalarım; hatta kabahatlerim olursa itiraf ederim. Yalnız, kanaatim dışında ve baÅŸkalarının arzularına göre hareket etmek kabiliyetini bende görmek isteyenler, fikirlerini düzeltmelidirler. Ben bunu yapamam."

Cumhuriyet'in ilanı ile baÅŸlayan ayrılık kısa süre içerisinde yeni fırka (parti) tartışmalarını beraberinde getirdi. Cumhuriyetin ilanı sırasında istiÅŸare dışı bırakılan Kazım Karabekir PaÅŸa, Rauf PaÅŸa ve Adanan Adıvar gibi isimlerin yeni parti kuracaklarına dair neÅŸredilmeye baÅŸlanan yayınlar fısıltıdan gerçeÄŸe ulaÅŸmıştı. Üstelik Cumhuriyete mesafeli olduÄŸu gerekçesiyle eleÅŸtirilen bu isimler kuracakları fırkaya Cumhuriyet ibaresi koyarak Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası diyecekti.

Karar merci ve istiÅŸare mekanizması dışı bırakılan küskün isimlerin kurduÄŸu yeni partiye en büyük tepki ise bizzat Mustafa Kemal Atatürk'ten gelecekti.

Atatürk eski silah arkadaÅŸlarının fırkasının gizli güçler tarafından kurdurulduÄŸunu iddia ederek bir milli güvenlik sorununa dönüÅŸtüÄŸünü belirtecekti;

"Malum olduÄŸu veçhile Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası diye bir fırka teÅŸkil ettiler. Bu fırkanın gizli eller tarafından çizilen programını da ortaya attılar. Cumhuriyet kelimesini telaffuzdan dahi içtinap edenlerin cumhuriyeti doÄŸduÄŸu gün boÄŸmak isteyenlerin teÅŸkil ettikleri fırkaya 'Cumhuriyet' ve hem de 'Terakkiperver Cumhuriyet' unvanını vermeleri nasıl ciddi ve ne dereceye kadar samimi telakki olunabilir? Rauf Bey ve arkadaÅŸlarının teÅŸkil ettikleri fırka muhafazakâr unvanı altında meydana çıksaydı belki manası olurdu. Fakat bizden daha ziyade cumhuriyetçi ve bizden daha ziyade terakkiperver olduklarını iddiaya kalkışmaları bittabi doÄŸru deÄŸildi. 'Fırka efkâr ve itikad-ı diniyeye hürmetkârdır' düsturunu bayrak olarak eline alan zevattan hüsnü niyet intizar olunabilir miydi?"

Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası

Kurucu iradenin 'Cumhuriyet'in ilanı' sürecinde ayrılan yolları partileÅŸme süreci ile doruÄŸa çıkmış; ama bununla da sınırlı kalmamıştı. Atatürk'e yönelik suikast iddiaları ile baÅŸlayan soruÅŸturmalar Kazım Karabekir PaÅŸa'nın önce gözaltına alınması ve ardından da mahkemeye çıkarılmasına kadar uzanmıştı. Karabekir PaÅŸa yaÅŸadığı bu elim hadiseyi ÅŸöyle dizelere dökecekti;

"Tam yüz kiÅŸiyle sarılmıştı evim

Cürüm ne imiÅŸ henüz yoktu haberim

Jandarmalar, memurlar, kamyonlar, polisler, etrafı sarmışlar, köÅŸkümü gözlerler

Nihayet aldılar köÅŸkümden

Bir sabah erken

Ä°ki kere yapıldı bu merasim, iki gün arayla bana

Acısını sormalı köÅŸkte aÄŸlayana

Gidiyor Ä°stiklal Harbi'ni kuran merasim-i mahsûsla

Ä°zmir Ä°stiklal Mahkemesine çifte polisle

Ben çok acı hakikatler attım ortaya

Mahkemeyi sarstım, fakat etraf kaya Ölü her ÅŸey

Ve kımıldamıyor bir şey

Hükümet fırkası muhakeme ediyor

Muhaliflerinin mücrimini seçiyor."

29 Ekim 1923 senesinde ilan edilen Cumhuriyet beraberinde bir yol ayrımını da getirmiÅŸti. Kazım Karabekir, Rauf Orbay ve Adnan Adıvar gibi Atatürk'e yakın isimler siyaset sahnesinden tasfiye edilirken yeni figürler vitrini süsleyecekti.

Mehmet Mazlum Çelik / The Independent Türkçe

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.