Sosyal Medya

Yasin Aktay: İstanbul Sözleşmesinde neyi tartışıyoruz?

Bugünün dünyasında kadın ve erkek rollerini değiştiren İstanbul Sözleşmesi değil. Ona bundan dolayı öfkelenmek belki bizi rahatlatır ama Sözleşme lağvedilse bile birçok sorunumuz çözülmeyecek. Sözleşmeyi savunanlar için de aynı şey geçerli.



“Koç Holding’in ardından TÜSÄ°AD kanadının önemli aktörlerinden Sabancı Vakfı ve Borusan Holding de Ä°stanbul SözleÅŸmesi’ne destek mesajları yayımladı ve yürürlüÄŸe girmesi çaÄŸrısında bulundu. Açıklamalarda, Ä°stanbul SözleÅŸmesi’nin korunması, etkin bir biçimde ve kararlılıkla uygulanması gerektiÄŸi vurgulandı.” Böylece Ä°stanbul SözleÅŸmesi üzerine bir süredir iyice ısınmaya baÅŸlayan tartışmada karşı tarafın kadrosu da tamamlandı. Åžimdi kıran kırana bir mücadele için bütün hazırlıklar tamam.

Kadroya geç de olsa katılan bu oyuncuların açıklamalarına bakılırsa Ä°stanbul SözleÅŸmesinin tek amacı kadına ÅŸiddeti önlemek.

Oysa Türkiye’de kadına yönelik ÅŸiddetin artışı ile bu sözleÅŸmenin yürürlüÄŸü neredeyse birbirine paralel. SözleÅŸmeye hakim olan dil ve söylem zaten bizim yasalarımıza veya yargı ve polisiye uygulamalarımıza haddinden fazla uyarlanmış durumda. Kadına yönelik ÅŸiddete tolerans sıfırın bile altlarına inmiÅŸ durumda. Yargı mensupları en ufak bir aile içi ÅŸiddet ihtimali karşısında hiçbir risk almamak adına hemen erkeÄŸe uzaklaÅŸtırma cezası vermektedirler. Kadının beyanı karakolda da mahkemelerde de esas alındığı için aileler arasına telafi edilemeyen geri dönülemeyen bir kamu otoritesi girmektedir. Bir hesaba göre ÅŸu anda uzaklaÅŸtırma cezası almış koca sayısı 250 bini bulmuÅŸ durumda.

Bunun ülke için ne anlama geldiÄŸini tasavvur edebiliyor musunuz? 250 bin koca, çoluk çocuÄŸuyla 250 bin aile demektir. Bu ailelerin eÅŸi, dostu akrabaları bu aile içi ihtilaftan etkilenmektedir. Bu aynı zamanda aile içi ÅŸiddet vaka sayısında da bir patlama anlamına geliyor.

Eskiden bu kadar aile-içi ÅŸiddet mi yoktu, yoksa kaydı mı tutulmuyordu? Bunu anlamanın yolu nedir? KuÅŸkusuz bunu anlamanın yolu, iÅŸi ideolojikleÅŸtirmeden en nesnel biçimiyle olaylar arasındaki nedensel iliÅŸkileri soÄŸukkanlı bir biçime tespit etmekle baÅŸlar. Daha tespit aÅŸamasında herkes kendini rahatlatmanın peÅŸine düÅŸüp iÅŸi kendi günahının keçisine yüklemeye kalkınca ne aile içi ÅŸiddet ne de kadına ÅŸiddetin önü alınabilir, sadece aile içi ÅŸiddet dolayısıyla birikmiÅŸ öfkemizi bütün topluma yansıtılan bir ÅŸiddet ÅŸeklinde yaÅŸar gideriz.

Nedensel iliÅŸki açısından bakıldığında Ä°stanbul SözleÅŸmesinin etkinliÄŸi ile kadına yönelik ÅŸiddet oranının artışı arasındaki paralellik kaydedebileceÄŸimiz en nesnel veri görünüyor. Yani zannedildiÄŸi gibi SözleÅŸme aile içi ÅŸiddeti hiç engellemiyor, engelleyemiyor. Bilakis nedensel iliÅŸkiyi kesin olarak ilk anda söyleyemesek bile bu SözleÅŸmenin etkinliÄŸi arttıkça kadına yönelik ÅŸiddette de bir artış olduÄŸunu görebiliyoruz.

Buna raÄŸmen, SözleÅŸmeye atfedilen roller üzerine konu o kadar efsaneleÅŸtirilmiÅŸ durumda ki, SözleÅŸme laÄŸvedildiÄŸinde aile içi ÅŸiddeti engelleyebilecek, kadını koruyabilecek hiçbir mekanizma kalmayacak zannediliyor. Sansasyonel vakaların psikolojik etkisi SözleÅŸmenin tarafına çekilerek efsanevi söylem daha da derinleÅŸtiriliyor. Pınar Gültekin vakasında mesela sözleÅŸmenin rolü ne? Onu canice vahÅŸi duygular içinde katleden hayvan SözleÅŸmenin laÄŸvedilme ihtimalinden mi cesaret buldu sanki? Bu sözleÅŸmeci uyanıklara bakılırsa öyle gibi. Ä°nsan aklıyla dalga geçmenin tipik kurnaz yolu.

DiÄŸer yandan SözleÅŸmeye karşı çıkanlar açısından bakıldığında, boÅŸanmaların artmasında SözleÅŸmenin iddia edildiÄŸi gibi rolü o kadar büyük müdür? Burada da SözleÅŸmeye zannedildiÄŸinden fazla bir sosyolojik güç atfediliyor olduÄŸunu söylemek zorundayız. BoÅŸanmaların artışı ve aile içi rollerin hızla deÄŸiÅŸmesi sözleÅŸmeye baÄŸlanamaz elbet. Türkiye’nin hızla deÄŸiÅŸen bir sosyolojisi var. Kadının iÅŸ hayatına eskisine nazaran hızla daha fazla katılması SözleÅŸmenin ortaya çıkardığı bir sonuç deÄŸil. Bu katılım ise kadın ve erkeÄŸin ailedeki ve toplumdaki rollerini hızla deÄŸiÅŸtirmektedir. SözleÅŸmeye ÅŸiddetle karşı çıkan muhafazakar insanların ÅŸu soruya samimiyetle cevap vermeleri gerekiyor: Kendi oÄŸullarına üniversiteyi bitirmiÅŸ olduÄŸu halde çalışmayan bir gelin almayı göze alabiliyorlar mı? Veya kız babaları artık kızlarının meslek okuyup meslek sahibi olmasını neden istiyorlar?

Kadın ve erkeÄŸin eÅŸit ÅŸekilde çalışma hayatına katılması ister istemez aile içindeki bütün dengeleri deÄŸiÅŸtirmektedir.

Yanlış anlaşılmasın bunun kötü veya iyi olduÄŸunu söylemiyorum. Åžu an itibariyle sosyolojik gerçekliÄŸimiz ile aile deÄŸerlerimiz arasında ciddi bir açıklık var. Aile deÄŸerleri dediÄŸimiz ÅŸey metafizik sabitelere konu ÅŸeyler deÄŸil. Bazı geleneklerden koptuk ama kendimize yeni gelenekler ve bu geleneklere uygun deÄŸerler oluÅŸturamadık daha.

Bugünün dünyasında kadın ve erkek rollerini deÄŸiÅŸtiren Ä°stanbul SözleÅŸmesi deÄŸil. Ona bundan dolayı öfkelenmek belki bizi rahatlatır ama SözleÅŸme laÄŸvedilse bile birçok sorunumuz çözülmeyecek. SözleÅŸmeyi savunanlar için de aynı ÅŸey geçerli: SözleÅŸme sonuna kadar uygulansa bile kadına yönelik ÅŸiddete bir çare olmuyor, gördük iÅŸte. MeÄŸer ki, Ä°stanbul SözleÅŸmesi savunmasında kadına yönelik ÅŸiddet, metnin asıl niyetine, cinsiyet rolleri söylemi üzerinden eÅŸcinselliÄŸin meÅŸrulaÅŸtırılmasına, normalleÅŸtirilmesine ve yasal dayanaklara kavuÅŸturulmasına bir kalkan oluÅŸturmasın. SözleÅŸmeyi savunanlar mertçe buradan savunsun, karşı çıkanlar da buradan karşı çıksın. Kimin ne dediÄŸi daha iyi anlaşılır.

O zaman geri kalan konular üzerinde iÅŸin içine sosyoloji, antropoloji, psikoloji, psikiyatri, ilahiyat ve hukuk nazarından daha doÄŸrudan tartışırız.

YeniÅŸafak

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.