Sosyal Medya

Yasin Aktay: Suud rejiminin Ramazan'da alimi ölüme terk etmesi

Koronavirüs belasıyla imtihan edildiğimiz günlerde başlayan Ramazan ayının ilk gününde kutsal beldede tutuklu çok sayıda önemli İslam âlimlerinden, aynı zamanda insan hakları için, insanlık onuru için mücadele etmekte olan Dr. Abdullah el Hamid açıkça ve taammüden uygulanan tıbbi ihmal yüzünden zindanda hayatını kaybetti.



Bütün insanlığı aynı anda sarsan, onları kendine getiren, hayatlarının, dünyadaki varlıklarının anlamını sorgulatan bu boyutuyla son derece etkili bir muallim gibi Koronavirüs bir yanda.
 
DiÄŸer yanda, bu etkili muallim, bu hatırlatıcı, bu uyarıcı yetmiyorsa, üstüne bir de her sene rutin olarak gelip tekrar bu dünyadaki varlığımızı, Allah’la, âlemle, dünyayla, diÄŸer insanlarla olan iliÅŸkimizi, hukukumuzu bütün anlamlarıyla birlikte, bizi içine çekerek, yoÄŸurarak, kutsayarak, arındırarak, yaÅŸatarak hatırlatan, öÄŸreten Ramazan ayı.
 
Üstüne bir de içinde bulundukları, insanı hayatıyla, onuruyla, kutsayıp emin kılmış beldenin ilk insana kadar uzanan ve havasına, suyuna, aÄŸacına, taşına sinmiÅŸ bin bir ibretle dolu hafızası….
 
Bunların hiçbiri ne yazık ki, insan kulak vermediÄŸi zaman, görmek istemediÄŸi zaman hiçbir ÅŸey öÄŸretmiyor, hiçbir ÅŸey söylemiyor.
 
Koronavirüs belasıyla imtihan edildiÄŸimiz günlerde baÅŸlayan Ramazan ayının ilk gününde kutsal beldede tutuklu çok sayıda önemli Ä°slam âlimlerinden, aynı zamanda insan hakları için, insanlık onuru için mücadele etmekte olan Dr. Abdullah el Hamid açıkça ve taammüden uygulanan tıbbi ihmal yüzünden zindanda hayatını kaybetti.
 
2012 yılından beri aralıksız olarak hapiste bulunan el-Hamid, reformcu kiÅŸiliÄŸiyle ve aynı zamanda son derece renkli bir entelektüel kiÅŸiliÄŸiyle biliniyordu. Ä°yi bir ÅŸair, iyi bir yazar ve sempatik kiÅŸiliÄŸiyle bilinen el-Hamid’in hapiste tutulma gerekçesi sisteme karşı sergilediÄŸi radikal bir muhalefet veya bir örgütlenme de deÄŸil. Suudi Arabistan’da yönetimin reforma tabi tutulması gerektiÄŸi ve üstelik bunun sistemi yıkarak, Suud Hanedanını devirerek deÄŸil, yine Hanedanın varlığında sistem içinde yapılacak bazı düzenlemelerle gerçekleÅŸebileceÄŸini söylüyordu. Ä°slâm’ın Åžûra prensibine daha fazla ağırlık verilerek bunun gerçekleÅŸtirilebileceÄŸini söylerken aslında Merhum Cemal Kaşıkçı’nın henüz muhalif deÄŸilken talep ettiÄŸi türden bir reform talep ediyordu.
 
Aslında Kaşıkçı, Suudi Arabistan Ä°stanbul BaÅŸkonsolosluÄŸunda katledilmeden sadece iki hafta önce verdiÄŸi bir televizyon mülakatında, Suudi Arabistan’daki tutuklulardan bahsederken bizzat Muhamed el-Hamid’in ismini özellikle zikretmiÅŸ ve onun hapiste tutulma gerekçesini anlayamadığını ve onunla tamamen aynı paralelde düÅŸündüÄŸünü söylemiÅŸti.
 
Gerçi Kaşıkçı’nın da aynı konuÅŸmada ve sonradan birçok zeminde ifade ettiÄŸi gibi ÅŸu anda Suudi Arabistan zindanlarında ağır koÅŸullar altında, tıbbi yardım almadan tutulan âlimlerin ve aydınların suçları bundan bile daha az. Yazdığı kitaplarla Ä°slâm’ı gençlere ve yeni nesillere sevdiren, Ä°slâm’ın sempatik yüzü Selman el-Avde, Avad el-Karni, Ali el-Ömeri ve diÄŸerleri. Bunların hapiste olma gerekçeleri yönetime muhalefet etmiÅŸ olmaları, hele isyan etmeleri, isyana kışkırtmaları deÄŸil. Belki suç tarihine kaydedilecek tuhaflıkta bir suçları var bunların: SusmuÅŸ olmaları, yani veliaht prensin Katar ve Yemen’deki uygulamalarıyla birlikte diÄŸer akla zarar uygulamalar ortaya çıktığında, bu âlimler susmuÅŸlar. Ses çıkarmamışlar. Bu suskunlukları onların muhalefetlerine delil sayılmış ve hapse atılmışlar. Oysa onlardan beklenen bu uygulamaları alkışlamaları ve abartılı cümlelerle, âyet ve hadisleri çarpıtarak övmeleriydi.
 
Kaşıkçı bu duruma ÅŸöyle isyan etmiÅŸti: “DüÅŸünebiliyor musunuz? Dünyanın her yanında fikir özgürlüÄŸü düÅŸündüklerini söyleme özgürlüÄŸüdür, Suudi Arabistan’da susma özgürlüÄŸü yok. Söylediklerinizden dolayı deÄŸil, söylemediklerinizden dolayı suçlanıyorsunuz.”
 
El-Hamid ise, bu kadarlık reform çaÄŸrısına hükümetin verdiÄŸi tepki üzerine ÅŸunu söylemiÅŸti: “Bu kadar barışçıl söylemlerle reforma çağıranları hapse atıp öldürdüÄŸünüz zaman, devrimci bir deÄŸiÅŸimin önünü açmış olursunuz, benim için ziyanı yok.”
 
Veliaht Prens’in “Ilımlı Ä°slâm” satmaya çalıştığı bir dönemde bu âlimleri zindana tıkarak bunlara yapıştırmaya çalıştığı dinsel baÄŸnazlık ve fanatizm bu isimlere hiç yapışabilecek özellikle de deÄŸil. Selman el-Avde, diÄŸerlerinin yanı sıra, daha önce de yazmıştık, Suudi Arabistan’ın Vehhabi ÅŸekilciliÄŸi ve aşırılıkçılığının etkisinde olduÄŸu dönemde bile onlara karşı verdiÄŸi fetvalarla göze çarpan bir isimdi. Kadınların araba sürmelerinin kısıtlandığı dönemlerde bu yasağın saçma sapan olduÄŸunu, Asr-ı Saadet’te hiçbir kadının deveye binmekten menedilmediÄŸini hatırlatarak gayet ironik bir üslupla anlatıyordu. Gençlerin istihbarat marifetiyle Afganistan’a sözümona Cihad’a sürüklendiÄŸi dönemde, bunun Cihad olmadığını anlatıyordu. Cihad ilim tahsiliydi, kendini yetiÅŸtirmek, vatanını iyileÅŸtirmek, insana hizmet etmekti.
 
Aslına bakarsanız bu âlimlerin hepsi bugün Arapların bir silkiniÅŸ için, bir ihya için, içinde debelendikleri cendereden çıkabilmek için ihtiyaç duydukları yol haritasını gösteriyorlar. Kendilerini ihya etmek için çırpınan âlimlerini hapsetmek, öldürmek, ne kötü bir yol. Bu, peygamberlerini öldüren kavmin yaptıklarından ne kadar farksız.
 
Sizi ihya eden bir çaÄŸrıyı susturmaya, çaÄŸrı sahibini öldürmeye çalışmak nasıl bir cahiliye.
 
YeniÅŸafak

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.