Sosyal Medya

Ä°brahim Tenekeci: Ãœmitsizlik bizden beridir

Özel bir durumun içindeyiz. Bilmediğimiz ve görmediğimiz bir musibetle sınanıyoruz. İnsanlıktarihinde örnekleri çok olan, maalesef bizim de hayatımıza denk gelen bir salgın felaketi yaşıyoruz.



Bunca imkâna raÄŸmen çaresiz kalıyorsak, yine de eski insanların halini düÅŸünüp ÅŸükretmemiz gerekiyor. Ölsek de bin ÅŸükür.
 
Evimizde kalmak, mecbur kalmadıkça dışarıya çıkmamak, salgını yaygın hale getirmemenin ve kontrol altına almanın birinci yolu olarak ortak kabul görmüÅŸtür.
 
Ä°smet Özel üstadımızın "eve dön" dediÄŸi yerdeyiz. Åžarkıyı hatırlamaya çalışıyoruz. 
 
Åžunu özellikle söylemek isterim: Evde kalmak ile evde yaÅŸamak aynı anlama gelmiyor. Bu, "sana güveniyorum ama insana güvenmiyorum' gibi bir ÅŸeydir. 
 
Maruz kaldığımız bu salgın hadisesinde, sokakta iÅŸlenen suçların azaldığı, buna karşılık aile içi ÅŸiddet vakalarının arttığı ifade ediliyor. Öte yandan, internet üzerinden alınan kitap ve dergilerin sayısında ciddi bir yükselme var. Evde kalmak ile evde yaÅŸamak arasındaki farklardan biri de bu mudur? Evde kalan bunalır, sıkılır. Evde yaÅŸayan ise kendine faydalı olacak meÅŸgalelere yönelir.
 
Birkaç gün önce eski bir dostumla telefon üzerinden sohbet ettik. "Hem camia hem kiÅŸisel, yirmi yıl önce neredeysek iÅŸte oraya dönüyoruz" dedi. Salgından bağımsız olarak söyledi bunu. KonuÅŸmadan sonra dergimizin nisan sayısındaki isimlere baktım. Hiç böyle düÅŸünmemiÅŸtim fakat doÄŸru. Mesela son yirmi yıldaki 'kazanımların' nereye gittiÄŸine kafa yorabiliriz. Ä°nsan iliÅŸkilerinden türlü konulara kadar, kazanım olarak gördüklerimiz, yükten baÅŸka bir ÅŸey deÄŸilmiÅŸ demek ki. "Birkaç istisna hariç" diyelim de tamam olsun.
 
Ümitsizlik bize uzaktır. Karamsar deÄŸil, iyimser olmalıyız. "NeÅŸeli körlük" derecesine düÅŸmeyen bir iyimserlikten bahsediyoruz.
 
Bu çetin günlerde, kara geliÅŸmelerden ziyade beyaz haberleri duyurmalı, güzellik ve incelikleri paylaÅŸmalıyız. Bunlar insanımızın moral ve maneviyatını kuvvetlendirir. Diyanet ve dirayet artar.
 
Kıyamet koparken dahi elimizdeki fidanı dikmemiz buyrulmuyor mu?
 
Tarlalar ekiliyor, seralarda hasat yapılıyor, tedarik zincirinin en önemli halkası olan müesseseler çalışıyor, devletimiz tüm kurumlarıyla ayakta duruyor, saÄŸlıkçılarımız adanmışlık örneÄŸi sergiliyor, kitaplar çıkmaya, dergiler yayınlanmaya devam ediyor. Morglardan ve yoÄŸun bakım ünitelerinden ziyade buralardan seslenmeliyiz.
 
Tamam, bunca ölüm ve acı varken caddelerde bando takımları gezmesin, sözde konserler verilmesin. Ä°nsanı dinç tutacak, hepimize ÅŸevk verecek sayısız baÅŸarı ve fedakârlık hikâyesi yaÅŸanıyor. Bunları daha sık ve özenli bir ÅŸekilde gündeme getirebiliriz.
 
Dünya çapında bir salgın hastalık yaÅŸanıyor. Bu gerçeÄŸe tamamen kayıtsız kalmak, hiç yokmuÅŸ gibi davranmak elbette mümkün deÄŸildir. Alınan önlemlere uyacak, tehlike karşısında çevremizi uyaracak, tedbiri elden bırakmayacağız. Bütün bunları yaparken, yeise kapılmamalı, maneviyatımızı yüksek tutmalıyız. Söylemeye çalıştığımız budur.
 
Kaynak: Fikriyat

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.