Sosyal Medya

Okumayan ve yazıdan nasiplenmeyen toplumda söz kifayet etmez

PISA sınavlarına baktığımızda ülkemiz, okuduğunu anlama konusunda ne yazık ki OECD ülkeleri ortalamasının altında yer alıyor. Sağlıklı bir sosyal, siyasi, hukuki hatta iktisadi düzen kurabilmenin yolu, yazıya dökülmüş sözleri anlayabilen nesiller yetiştirebilmekten geçiyor. Salih Cenap Baydar/Karar Gazetesi



Okuma yazma iÅŸleri uzun asırlar boyunca küçük, elit bir azınlığın meÅŸgalesi olmuÅŸtur.
 
Nadir bulunan okuma materyallerine eriÅŸim ayrıcalığına, medreselerde, manastırlarda ve üniversitelerde yetiÅŸen çok az sayıda insan sahip olabilmiÅŸtir.
 
Aydınlanma sürecinin ardından sanayi devrimi ve özellikle matbaanın icadı ile birlikte, hemen herkesin alıp okuyabileceÄŸi kitaplar, gazeteler, dergiler basılabilmiÅŸtir.
 
Artık “eskilerden” iÅŸitip görerek öÄŸrendikleri zirai beceriler yahut zanaatlarla yaptıkları üretim, endüstriyel üretim ile rekabet edemeyince insanlar ister istemez yeni usulleri öÄŸrenmek zorunda kaldılar.
 
Fabrikalarda, madenlerde çalışacak çok sayıda insanın daha önceden aÅŸina olmadıkları çalışma usullerini tam olarak öÄŸrenebilmesi için kitlesel eÄŸitim ihtiyacı ortaya çıktı.
 
O kadar kiÅŸi birebir usta çırak iliÅŸkisi içinde eÄŸitilemezdi. Ä°ÅŸçilerin temel okuma yazma ve matematik becerilerine sahip olmaları gerekiyordu. Okumayı bilmeli, okuduklarını doÄŸru düzgün anlayabilmeliydiler. Dakik olmayı öÄŸrenmeli, tekrar ve ezbere dayalı, bıktırıcı iÅŸlerle uzun süre uÄŸraÅŸmaya hazırlanmalıydılar.
 
Mecburi kitlesel eÄŸitim, yani insanların belli yaÅŸlarda, okullarda, sınıflarda toplu olarak eÄŸitilmesi, batıda 17. asrın sonlarından itibaren baÅŸladı. Bugün bildiÄŸimiz ÅŸekline ancak 19. ve 20. asırlarda kavuÅŸtu.
 
Ulus devletler teÅŸekkül ettikçe ve merkezileÅŸtikçe milli liderler okulları, kendi deÄŸerlerine baÄŸlı vatanseverlerin ve geleceÄŸin sadık askerlerinin yetiÅŸtirileceÄŸi kuluçka/propaganda merkezleri gibi görmeye baÅŸladılar. Okullarda tüm öÄŸrencilere milletin ÅŸanlı tarihi öÄŸretilmeli, dostlar düÅŸmanlar belletilmeliydi.
 
SanayileÅŸme konusunda biraz geç kalmakla beraber biz de benzer süreçleri yaÅŸadık.
 
Ä°nsanlık endüstrileÅŸmiÅŸ Batı ülkelerinin öncülüÄŸünde sanayi çağını ardında bırakıp enformasyon çağına geçerken okuma-yazmanın önemi biraz daha arttı. Artık alınıp satılan en kıymetli meta “bilgi” haline geldi.
 
Sesli ve görüntülü iletiÅŸim imkânları geniÅŸlese de nitelikli bilginin aktarımı için okuma yazma hala en temel gereklilik.
 
Her türlü bilginin yazıya dönüÅŸtürülerek iletildiÄŸi bir devirdeyiz.
 
Sözümüzü, mesajımızı doÄŸru düzgün yazıya dökebilmek, iletilen yazılı mesajı doÄŸru düzgün anlamak bu çağın en önemli, en kıymetli becerilerinden sayılıyor.
 
Yaklaşık üç asırlık kitlesel okuma yazma eÄŸitimi tecrübesinden sonra Batı bu konuda epeyce mesafe almış vaziyette. Bizim ise almamız gereken daha çok yol var.
 
Hala yazılı olanı anlamakta, yazı ile anlaşmakta zorlanıyoruz.
 
Okuma yazmayı, yazıyı seslere, sesleri yazıya dönüÅŸtürmekten ibaret sanan insanlarla dolu ülkemiz.
 
BaÅŸta kutsal kitabımızdakiler olmak üzere yazılı metinlerle iletilen mesajları anlamakta güçlük yaşıyoruz.
 
Yazılı kanunlar, kurallar yahut mecburen yazıya dökülen sözleÅŸmeler mevzuu bahis olduÄŸunda da vaziyet farklı deÄŸil.
 
Söz taraflarca doÄŸru dürüst anlaşılmadığı zaman sözleÅŸmeler anlamını yitiriyor.
 
O yüzden birileri bizi fiziksel olarak tehdit etmedikçe yahut sözlü olarak ikaz etmedikçe yazılı kurallara itibar etmiyoruz.
 
Ä°steklerimizi yazıya dökmeyi bilmediÄŸimiz için doÄŸru düzgün ihale ÅŸartnameleri yazamıyoruz.
 
Ä°haleleri kazanan yükleniciler, istenilenler yazıya tam aksettirilemediÄŸi için yoruma açık ÅŸekilde kaleme alınmış ÅŸartname maddelerini ya okuyup anlayamıyorlar ya da anlamak istedikleri ÅŸekilde anlıyorlar.
 
Böyle olunca ne arzu edilen iÅŸ yaptırılabiliyor ne hedeflenen kalite seviyesi tutturulabiliyor.
 
Sağırlar diyaloÄŸunun yazılı versiyonlarınlarını yaşıyoruz. Bunların çoÄŸunun sonu mahkemelerde bitiyor.
 
PISA sınavlarına baktığımızda ülkemiz, okuduÄŸunu anlama konusunda ne yazık ki OECD ülkeleri ortalamasının altında yer alıyor.
 
SaÄŸlıklı bir sosyal, siyasi, hukuki hatta iktisadi düzen kurabilmenin yolu, yazıya dökülmüÅŸ sözleri anlayabilen nesiller yetiÅŸtirebilmekten geçiyor.
 
Bunu yapamadığımız sürece, kör dövüÅŸüne, sağırlar diyaloÄŸuna ve boÅŸa kürek çekmeye devam etmemiz mukadder.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.