Sosyal Medya

Sibel Eraslan: Minarede öksüz kalan ezan

Sancak’ta, halkı Müslüman ve Boşnak olan Tutin kasabasındaki bir camiden, içli bir ses yükseliyor. Ağır ağır okuyor öğlen namazını Müezzin Efendi... Allahu Ekber derken buğulanıyor sesi birden, sanki kaybolmuş bir çocuk gibi o anda, annesini arar gibi söylüyor: ‘’Allahu Ekber...’’



GeçtiÄŸimiz gün Cuma namazı kılınamadı memlektimizde ve pek çok Ä°slam kentinde... Tedbir amaçlıydı elbette. Dini çerçeveye de uygundu uygun olmasına ama, doÄŸrusunu isterseniz bizim gibi ilmihal bilgisi günlük yaÅŸantısından ibaret, sıradan insanlar için, sersemletici bir ÅŸeydi, nutkumuz tutuldu. Vurgun yemiÅŸ gibi geçirdik o saatleri, Kur’anı Kerim okuduk, tespih çektik namaz kıldık, Allah’a sığındık... Ben perdeleri örttüm cuma vakti. Neydi bu başımıza gelen?
 
Biz sıradan kiÅŸilerin Cuma namazının kılınmadığı o gün yaÅŸadığımız hayreti ve tedirginliÄŸi, din uzmanları, tıp dünyası ve politikacılar çok farkedemediler. Çünkü hakikaten çok zor bir iÅŸle uÄŸraşılıyordu o sırada, küresel ve ölümcül bir salgınla karşı karşıyaydık. Ama herkes uzman deÄŸil, profesyonellerin sergilediÄŸi soÄŸukkanlılığı biz sergileyemediÄŸimizden, başımıza gelenler bizi feci altüst ediyor iÅŸte. Yok, öyle camilere gidip zorla namaz kılanlardan da deÄŸiliz. Bizimkisi sessiz bir hüzün. Sessiz bir telaÅŸ.
 
Bana garip gelen ise, özellikle Diyanet camiasının sanki hiç bir ÅŸey yokmuÅŸ gibi rutin akışlarına devam etmeleri... Mesela bir kaç hocamız çıksa tv’lerde, insanları teskin edici gönül sohbetleri yapsalardı. Yani biz bekleriz ki profesyonel dünyada; maneviyat kısımına, ruha, gönüle, moral dünyaya, ölüme, ölümden sonraki hayata dair bilgiler bu kesimin bildiÄŸi mevzulardır, bize biraz ışık versinler. Yani biz bekleriz ki, güzel ve yumuÅŸak bir dille, yaÅŸadığımız hicrana ve hayrete saygılı olduÄŸu kadar, o hassasiyete de sahip ve de üzgün Diyanet yetkilileri görelim televizyonlarda... Diyanet iÅŸlerinde çalışanlar belediye zabıtası deÄŸildir ki sadece temizlikten, hijyenden mes’ul olsunlar... DoÄŸrusu, bu kadar ağır manevi yoksunluklarda bizlere en yakın yoldaÅŸ olmaları gerekir, sessiz, eylemsiz, uzakta kalmasınlar...
 
Büyük bir ÅŸeyle karşı karşıyayız! Çok büyük bir ÅŸey!
 
Peygamber Efendimiz (s) zamanından bu yana kesintisiz devam eden tavaflar kesildi. Kabe-i Åžerif’ten nasibimiz kalktı. Ravza-i Mutahhara kapıları yüzlerimize örtüldü. Cuma namazları kılınamıyor...
 
Bunları nasıl hemencecik normalleÅŸtirebiliriz ki? Hiç olmazsa Sırbıstan’ın Tutin kasabasındaki Müezzin Efendi kadar bir hıçkırığımız olsun... Çok ÅŸey mi istiyoruz AllahaÅŸkına...
 
***
Evlerde mecbur istirahata ve sıkı hijyenik soyutlanmaya çekildiÄŸimiz ÅŸu günlerde, odalarımızın hakimi durumuna geçen televizyona istersen bakma! Günlük hayatında televizyon izlemeye fırsatı olmayan bendeniz bile, babamla birlikte televizyon seyrederken buluyorum kendimi. Ve nasıl büyük bir faicayla içiçe yaÅŸadığımızı farkediyorum. Saatler boyu küçük yeÄŸenini öldürdükten sonra sırtına baÄŸlayarak gömeceÄŸi yere nasıl götürdüÄŸü tartışılan bir kadın... Saatler boyu, iÄŸrenç ve yılışık kavgalarıyla ekran tutan kuaförler mi, Allah’ın nimeti olarak saygı duyduÄŸumuz sofralardaki yemek yarışmasında nimete burun kıvırıp aÅŸağılayarak bakanlar mı, dizilerdeki faciaya ise hiç girmiyorum, çünkü buralarda herkes, birbirini öldürmek, ayartmak, hırsızlamak, ayağını kaydırmak derdinde... Virüsü atlatabiliriz belki ama, televizyonlar aracılığıyla maruz kaldığımız bu insanlıktan çıkartıcı torna-tesviye, hiç birimizi bir daha eskisi gibi bırakmayacak! TV kanalları keÅŸke bu zor günlerimize uygun sorumluluklar alsalar keÅŸke. Veballeri büyük... not: Sancak’taki mezkur ezan videosunu Ömer Çetres Bey yayımladı, çok teÅŸekkür ederiz.
 
 
Star

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.