Sosyal Medya

Yusuf Kaplan: Tanrılaşan insanın zirveden yuvarlanışı

Bugünkü yazımda, madem evlerimize kapandık, ne oldu da bütün bu felâketler geldi başımıza ve bunları nasıl aşabiliriz, diye tefekküre davet edeceğim, yaklaşık 10 yıl önce yayımlanan bir yazımdan yola çıkarak...



Koronavirüs, dünyayı esir aldı; salgın, salgınla gelen korku, bütün dünyaya hızla yayılıyor...
 
Åžu an, dünya, salgını kontrol altına almaya, virüsle baletmeye çalışıyor...
 
Ä°nsanlığa büyük zarar verecek tek bir virüs!
 
Ekonomi, siyaset çökecek, hayat sanallaÅŸacak, insanlar birbirlerinden uzaklaÅŸacak, insansız bir dünya, makinaların, robotların hâkim olduÄŸu ruhsuz bir dünya kurulacak.
 
Kapitalist Dijital Uygarlık bu. Tekno-pagan, insansız ve ruhsuz bir uygarlık. Yaklaşık çeyrek asırdır geliyordu; bendeniz de bu sütunda çeyrek asırdır bu tekno-pagan uygarlığın geliÅŸini haber veriyordum; virüsle birlikte, geldi. Bunu yarın yazacağım.
 
Bugünkü yazımda, madem evlerimize kapandık, ne oldu da bütün bu felâketler geldi başımıza ve bunları nasıl aÅŸabiliriz, diye tefekküre davet edeceÄŸim, yaklaşık 10 yıl önce yayımlanan bir yazımdan yola çıkarak...
 
BÜYÜK’LENMEK MÄ°, BÜYÜ’LENMEK MÄ°?
 
Ä°nsan azmanlaÅŸtı. Modernlikle birlikte, bilim, düÅŸünce, siyaset ve endüstri devrimlerini yapan modern / seküler insan, araçları kutsadı, kendini tanrılaÅŸtırdı; kibrin zirvesine ulaşınca, virüs gibi felâketlerle, zirve olduÄŸu sanılan yerin nasıl da zırva olduÄŸu, insanın ne kadar azmanlaÅŸtığı ve ne kadar âciz olduÄŸu anlaşıldı.
 
Ne az tefekkür ediyoruz ve tekebbür her bir yanımızı ne çok kuÅŸatıyor öyle! Hayret!
 
Tekebbür, büyük’lenmektir. Tefekkür ise büyü’lenmek.
 
Zikrin ve ÅŸükrün münbit, bereketli ve zamana meydan okuyan rengârenk ve renkâhenk bahçelerinde yeÅŸerir tefekkür.
 
Ve zamanla zamanın ve mekânın ayartıcı çeliÅŸkilerini aÅŸar, Rabbimizin eserleri karşısında büyü’lenerek büyür, rüyasını içten içe içten bir teslimiyetle büyütür.
 
Tefekkür, teslim olmaktır: Hakk’a teslim olmak, hakikatin hakikatini teslim etmek.
 
Tekebbür ise teslim almaktır. Sonunda kendini hakikat ilan etmeye kalkışmak.
 
Büyük’lenen insan, büyü’lenemez. Büyülenme melekelerini mülk âleminin ayartıcı ve yok edici labirentlerinde yitirmiÅŸtir çünkü.
 
Kibrin olduğu yerde fikir barınamaz. Fikrin olduğu yerde ise, kibre yer olmaz.
 
BARÄ°KATLAR VE BARÄ°YERLER...
 
Fikir sâhibi, zikir sahibi olabildiÄŸi ölçüde tefekkür kapıları, idrak kapıları, “müzakere” kapıları ve nihayet vuslat kapıları açılır kiÅŸinin önün/d/e sonuna kadar…
 
O yüzden hakîkî fikrin, hakikat fikrinin, görünmeyen ama kiÅŸiyi sürgit görüp-gözeten, aÅŸkınlaÅŸtırıp kemâle erdiren muhkem korunaklı alanları vardır: Zikir gibi, ÅŸükür gibi, hüzün gibi, neÅŸve gibi…
 
Bu korunaklı alanlar, kiÅŸinin kendisini koruması için deÄŸil, kendisinden baÅŸka her ÅŸeyin ve herkesin korunabilmesi içindir.
 
Tekebbür, kiÅŸinin kendi eliyle önüne bariyerler dikmesidir. Barikatlar örmesi. Ve diklenmesi, büyüklenmesi...
 
Tefekkür, insanın önündeki bariyerlerin aşılması, barikatların yıkılması ve insanın önüne taptaze koridorlar açılması, herkesle ve her ÅŸeyle konuÅŸabilmesi.
 
Tekebbür ise kiÅŸinin yalnızca kendinin konuÅŸması, kendine konuÅŸması, kendiyle konuÅŸmasıdır: KonuÅŸmanın bitmesi yani. KiÅŸinin her ÅŸeyi kendinde, kendi eliyle bitirmesi. Sonuç: Gürültü, Bağırtı ve BöÄŸürtü.
 
SINIR OLMAK DEĞİL, SINIR’DA DURMAK, “MABED”Ä° KORUMAK...
 
Mütekebbir, kendisini sınır olarak görür. Her ÅŸeyi kendinde bitirir ve kendinden ibaret görür. Herkese haddini bildirme kaygısı güder o yüzden.
 
Fikrin barınağı ve sığınağı, zikir’dir. Mütefekkir, zikir üzerinde/n yürür ve kiÅŸinin zikirle yaptığı tezekkür, fikrine her ÅŸeyi, herkesi ve bütün varoluÅŸlar âlemini tefekkür gayretinin içine davet eder: Tefekkür’ün biliÅŸ, oluÅŸ ve varoluÅŸ alanı çok katmanlıdır: Mütefekkir, haddini / sınırları bilerek konuÅŸur: Sınır’da durur; o yüzden umutları ve ufuklarını görür.
 
UMUDA VE UFKA YOLCULUK…
 
Tekebbür, kendine çağırır: Kendi hakikatine. Hakikatin kendisi olduÄŸu, kendi tekelinde olduÄŸu, kendisinden ibaret olduÄŸu yanılsamasına.
 
Tefekkür ise hakikate çağırır: Hakikatin hakikatine. Mütefekkir, “müÅŸterek kelime”nin izini sürer. Herkesin iÅŸtirak edebileceÄŸi bir zemin inÅŸa etme kaygısı güder.
 
Tekebbür, ufuk fikrinden yoksundur: Ufkun düÅŸmanıdır tekebbür: Ufkun ve umudun. Kendisinden baÅŸka ufuk da, umut da tanımaz.
 
Tefekkür, ufukların buluÅŸması, umutların ufukta birbirine kavuÅŸması, ufka ulaÅŸanların umutlarını birbiriyle konuÅŸması, paylaÅŸması ve bize umut ışığı sunmasıdır.
 
SAHÄ°P OLMAK DEĞİL, OLMAK, OLMA YOLCULUÄžUNA ÇIKMAK...
 
Tefekkür, OLMA mücahedesidir. Tekebbür ise SAHÄ°P OLMA mücadelesi.
 
Tefekkürün çocuÄŸu medeniyettir. Tekebbürün çocuÄŸu ise uygarlık.
 
KiÅŸi, oldukça, olma cehdi içinde oldukça olgunlaşır. KiÅŸi, sahip oldukça, sahip olduÄŸu ÅŸey, kiÅŸiye sahip olur. KiÅŸinin sahip olma güdüsü, kiÅŸiyi sürgit güdükleÅŸtirir ve güdülecek bir “ÅŸey”e dönüÅŸtürür.
 
Büyüklenen kiÅŸi, diÄŸer insanlarla münasebet kuramaz; herkesi küçük görür; kendisinden baÅŸkasını görmez, görmek istemez. O yüzden “görme” melekelerini de, olma yetilerini de, olgunlaÅŸma ve meyve verme imkânlarını da yitirmiÅŸ, “koruklaÅŸmış,” “donmuÅŸ” ve taÅŸlaÅŸmıştır: Ä°ÅŸte dünyanın cehenneme dönüÅŸmesinin sırrı!
 
 
YeniÅŸafak

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.