Sosyal Medya

Bağımlılık sorunu çözümünde İnanç temelli yaklaşım

Çağımızda insanlık modern bunalımların sonunda yalnızlaşmakta ve manevi boşlukların doldurulması için bu tür alışkanlıklara yönelmektedir. İnanç temelli çözüm çalışmalarının, bireylerin zararlı maddelere olan bağımlılıklarından kurtulmaları için çok önemli bir rol oynadığı artık bilimsel ve kanıta dayalı uygulamalarla da ortaya konulmaktadır.



Bilmiyorum, dünya genelinde bağımlılıkların ve bağımlılıklarla mücadelenin maliyetinin kalkınma üzerindeki etkisini hiç düÅŸündünüz mü? Bu yazıda buna dikkat çekmek ve bir çözüm önerisi olarak bağımlılıklarla mücadelede inanç temelli yaklaşımın öneminden bahsetmek istiyorum.

Kalkınma kavramı; barış ve çevre hakkı gibi kolektif bir hak olarak uluslararası temel metinlerde yer bulmuÅŸ bir kavramdır. BirleÅŸmiÅŸ Milletlerin kalkınmaya dair 1986 tarihli bildirgesine göre halkların ve bireylerin geliÅŸmesinin yararına olan ÅŸartların yaratılmasında asıl sorumluluk devletlere aittir. Aynı bildirgeye göre; "Devletler, geliÅŸme hakkının gerçekleÅŸtirilmesi için ulusal düzeyde gerekli her türlü tedbiri almayı ve herkesin temel kaynaklara, eÄŸitime, saÄŸlık hizmetlerine, yiyeceÄŸe, barınmaya, iÅŸe ve adil bir gelir dağılımına sahip olmasını saÄŸlamayı taahhüt eder".

Kalkınmanın sadece tüketimle ya da ekonomik rakamlarla ölçülebilen bir istatistiki veri deÄŸil, her yönüyle insan onuruna uygun bir yaÅŸam olduÄŸu açıktır. Bu yönüyle kalkınma ve sosyal adalet iç içe geçmiÅŸ kavramlar olup, kalkınmanın olmadığı yerde sosyal adaletin saÄŸlanması imkânsızdır. Bundan dolayı savaÅŸların ve acıların eksik olmadığı bir dünyada kalkınma ve insan onuruna uygun bir yaÅŸam yoksa barıştan ve istikrardan bahsetmek de mümkün deÄŸildir.

Kalkınma hakkına yönelik 1992 yılında Brezilya'nın Rio de Janeiro kentinde BirleÅŸmiÅŸ Milletler Çevre ve Kalkınma Konferansı gerçekleÅŸmiÅŸtir. Benzeri hedeflere uygun olarak 2002'de Johannesburg'da Dünya Sürdürülebilir Kalkınma Zirvesi (WSSD) düzenlenmiÅŸtir. Söz konusu her iki önemli konferansın yıldönümünde Brezilya'nın Rio kentinde gerçekleÅŸen BirleÅŸmiÅŸ Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Konferansında Binyıl Kalkınma Hedefleri yeniden ele alınmıştır.

BilindiÄŸi gibi Bin Yıl Kalkınma Hedefleri ve kalkınmaya iliÅŸkin uluslararası çerçeve halk saÄŸlığı alanında önemli kazanımlar ortaya koymaktadır. Bu baÄŸlamda, önemli bir halk saÄŸlığı sorunu olan bağımlılıklara ve baÅŸlıca bağımlılık yapıcı maddeler olarak tütün, alkol ve uyuÅŸturucunun zararlarına ve insanlığa olan toplam maliyetine dikkat çekmek gerekmektedir. Dünya genelinde en yaygın bağımlılık yapıcı maddenin tütün olduÄŸunu görüyoruz.

Dünya SaÄŸlık Örgütünün verilerine göre dünyada her yıl 25-30 milyon insan bulaşıcı olmayan hastalıklar nedeniyle hayatını kaybetmektedir. Bu sayının 6 Milyonu ise doÄŸrudan sigaraya baÄŸlı nedenlerle hayatını kaybetmektedir. 1 milyar olduÄŸu düÅŸünülen sigara kullanıcısının yaklaşık %80'i orta ve düÅŸük gelirli ülkelerde yaÅŸamaktadır.

DiÄŸer taraftan 3.3 milyon kiÅŸi doÄŸrudan alkol kullanımına baÄŸlı nedenlerle hayatını kaybetmektedir. Küresel açıdan alkol tüketimi; engellilik ve ölüm vakalarında baÅŸlıca üçüncü risk faktörü olarak öne çıkmaktadır. Alkol, 15 ila 24 yaÅŸ arası kiÅŸiler arasında ölüm ve sakatlığın önde gelen nedenidir. Ölüm ve sakatlanmalarda baÅŸlıca risk faktörü olan alkolün sebep olduÄŸu ölümlerin yarısından çoÄŸu alkol bağımlılığı, karaciÄŸer sirozu, kardiyovasküler hastalıklar ve kanser gibi bulaşıcı olmayan hastalıklardan meydana gelmektedir. Alkol, bireylerde, ailelerde ve toplumlarda kadın ve erkeÄŸin tedaviden yoksun hale gelmesi, üretim ve ev gelirinin azalması, iÅŸgücü ve istihdam kaybı gibi sıkıntılara neden olmaktadır. Bu yönüyle alkol, kalkınma hedeflerinin baÅŸarılmasında doÄŸrudan olumsuz etkisi olan bir faktördür.

Alkolün yanı sıra diÄŸer bir önemli sorun ise illegal uyuÅŸturucu madde bağımlılığı ve kaçakçılığı sorunudur. BirleÅŸmiÅŸ Milletler raporlarına göre dünyada 2013 yılında 246 milyon kiÅŸi uyuÅŸturucu kullanmış ve uyuÅŸturucuya baÄŸlı nedenlerden bir yılda 187,100 ölüm gerçekleÅŸmiÅŸtir. Yasadışı bu büyük pazarın yıllık hacminin 320 milyar dolar olduÄŸu tahmin edilmektedir. Bu oran ise hükümetlerin kontrolünün tamamen dışındadır. Söz konusu kar odakları az geliÅŸmiÅŸ ülkelerde istikrarsızlığa yol açarken diÄŸer geliÅŸmiÅŸ toplumlarda suça, yolsuzluklara ve ciddi halk saÄŸlığı sorunlarına neden olmaktadır.

Bağımlılıkların ve bağımlılık yapıcı maddelerin verdiÄŸi toplam zararın yanında son yıllarda teknoloji, kumar, yeme içme ve alışveriÅŸ gibi davranışsal bağımlılıkların da artık bireylerin ruh saÄŸlığına ciddi etkileri olduÄŸu görülmektedir.

Teknoloji bağımlılığı, kalkınmanın önemli bir iÅŸlevi olarak kabul edilen teknolojinin yanlış kullanımından kaynaklanan bir sorun olarak önümüzde durmaktadır. Teknolojik alanda yeni nesil araçların hızlı bir ÅŸekilde geliÅŸmesi ve yaygınlaÅŸması beklenmedik olumsuz sonuçları da beraberinde getirmiÅŸtir. Bu alanda yapılan araÅŸtırmalar teknoloji bağımlılığının genç nüfusu ve halk saÄŸlığını tehdit edecek boyutlara ulaÅŸtığını ve siber suçlar, siber zorbalık, bilgisayar, internet ve oyun bağımlılığı, kiÅŸisel bilgilerin kötüye kullanımı, nefret söylemi, dezenformasyon gibi çok önemli sosyal ve bireysel sorunlara yol açtığını göstermektedir.

Son yıllarda dünya genelinde yaygınlaÅŸmakta olan kumar ve diÄŸer ÅŸans oyunları bağımlılığı nedeniyle milyonlarca insanın emeÄŸi ve bütçesi zayi olurken geniÅŸ bir haksız kazanç ağı oluÅŸmaktadır. Bu bakımdan bireyleri ve aileleri iflasa sürükleyen kumar sektörünün ve kumar bağımlılığının çok yönlü ele alınması gereken küresel bir sorun olduÄŸu açıktır.

Ä°nsanı deÄŸersizleÅŸtiren, bireylerin ruh saÄŸlığını etkileyen ve halk saÄŸlığımızı tehdit eden tüm bağımlılıklara karşı top yekûn mücadele edilmelidir. Ä°fade edilen bu gerçeklerden hareketle bağımlılıklarla mücadelenin klasik yöntemlerle deÄŸil, modern yaklaşımlarla, bilimsel ve kanıta dayalı yöntemlerle yürütülmesi gerekmektedir. Artık bilimsel ve kanıta dayalı uygulamaların da ortaya koyduÄŸu üzere bağımlılıklarla mücadelede inanç temelli yaklaşımlar ve uygulamalar etkili sonuçlar saÄŸlamaktadır. KiÅŸinin iradesine ket vuran ve kiÅŸiyi aciz bırakan bağımlılık yapıcı maddelere karşı tüm dinler ve inançlar insan iradesini ve haysiyetini öne çıkartan yaklaşımlar ve ilkeler ortaya koymaktadır.

Bütün dinlerin ve yasaların ortaya koyduÄŸu gerçek ÅŸudur ki, insan "eÅŸref-i mahlukat" olarak yaratılmış bir varlıktır. Bu bakımdan Ä°slam hukuk sisteminin en temel ilkeleri olan maslahatlar; dinin, aklın, neslin, malın ve canın korunmasını esas alan önemli bir evrensel yasa örneÄŸidir.

Dinler, fert ve toplumların dinî ve ahlakî tahribatına neden olan, insanların aklî, bedenî ve ruhî dengelerini bozan, sinir sistemlerini etkileyip beyni uyuÅŸturan, kiÅŸinin irade ve düÅŸünme gücünü tamamen ya da kısmen yok eden her türlü maddeyi yasaklar. Bu bakımdan Ä°slam dini de tütün, alkol ve uyuÅŸturucunun bireysel ve toplumsal anlamdaki maddi ve manevi zararları konusunda bazı yasaklar ve sınırlandırmalar getirmiÅŸtir. ÖrneÄŸin Ä°slam dininde alkolün yasaklanması bilindiÄŸi gibi dört farklı merhalede ve dönemde gerçekleÅŸmiÅŸtir. Ä°slam dinindeki alkol yasağının ortaya konulmasındaki bu süreçler ve buradaki hikmetler, günümüzde bilimsel uygulamaların da gösterdiÄŸi örnek bir halk saÄŸlığı ve bağımlılıkla mücadele yaklaşımı olarak görülebilir.

Çağımızda insanlık modern bunalımların sonunda yalnızlaÅŸmakta ve manevi boÅŸlukların doldurulması için bu tür alışkanlıklara yönelmektedir. Bundan dolayıdır ki tütün, alkol ve uyuÅŸturucu maddelere olan bağımlılıklarla mücadele noktasında inanç temelli yaklaşımlar, bağımlı olan bireylerin manevi ihtiyaçlarını karşılayarak yaÅŸam ÅŸartlarını deÄŸiÅŸtirmek üzerine hazırlanmış programlar çerçevesinde uygulanmakta ve önemli sonuçlar elde edildiÄŸi görülmektedir. Bu yönüyle bağımlılık tedavisinde inanç temelli yaklaşımların, bireylerin zararlı maddelere olan bağımlılıklarından kurtulmaları için çok önemli bir rol oynadığı artık bilimsel ve kanıta dayalı uygulamalarla da ortaya konulmaktadır.

Ä°nanç temelli yaklaşımlarla hazırlanan tedavi programlarında, bu tedavi sürecine giren bağımlı bir kiÅŸi namaz ve oruç gibi ibadetlerin eÅŸlik ettiÄŸi bir dizi rehabilitasyon seanslarına giriyor ve bağımlı olduÄŸu maddeye karşı bir direnç mekanizması geliÅŸtiriyor. Åžu ana kadar farklı dinlerde uygulanan bu yaklaşımın diÄŸer medikal tedavi yöntemleri kadar baÅŸarılı olduÄŸu yapılan birçok araÅŸtırmayla ispatlanmıştır. 2014 yılında Ä°stanbul'da gerçekleÅŸen Uluslararası UyuÅŸturucu Politikaları ve Halk SaÄŸlığı Sempozyumunda dünyanın farklı bölgelerinden bu yaklaşımı uygulayan sivil toplum oluÅŸumları, cemaatler ve kuruluÅŸlar baÅŸarılı örneklerini sunmuÅŸlardır.

Ä°nanç temelli yaklaşımlarla geliÅŸtirilen programlar sayesinde Malezya, Yemen, Bosna Hersek, Ä°ran, Polonya ve Amerika gibi birçok ülkede bağımlılar tedavi edilmektedir. ÖrneÄŸin Balkan ülkelerinde yapılan bir çalışmada Hıristiyan rehabilitasyon merkezlerine baÅŸvuru yapan 5.500 kiÅŸinin %20'sinin 18-24 ay sonrasında tamamen uyuÅŸturucudan arındığı görülmüÅŸtür ki bu oran uyuÅŸturucu bağımlılığı tedavisinde yüksek bir orandır.

Aynı ÅŸekilde alkol ve uyuÅŸturucu madde rehabilitasyonunda yoÄŸun olarak kullanılan 12 Adım Tedavisi 20. Yüzyılda Hıristiyan teolojisinden üretilmiÅŸ ve bugün dünya genelinde yaklaşık 25 bin terapi grubuna sahip Adsız Alkolikler hareketine de ilham vermiÅŸtir. 12 Adım Tedavisinin tam olarak uygulandığı programlarda %70'lere varan baÅŸarı oranlarının yakalandığı görülmüÅŸtür.

Kolombiya Üniversitesi Ulusal Bağımlılık ve Madde Bağımlılığı merkezi tarafından Amerika'da yapılan bir araÅŸtırmada Amerikalıların %79'unun inancın bağımlılığın tedavisinde kiÅŸiye baÅŸarı saÄŸlayacağına inandığı görülmüÅŸtür.

DiÄŸer taraftan 2011 yılı gibi yakın bir tarihte Malezya'da camilerde yürütülen bir rehabilitasyon programının Dünya SaÄŸlık Örgütü tarafından örnek uygulama olarak kabul edildiÄŸini görüyoruz. Ä°nanç temelli bağımlılık tedavisi uygulamasının baÅŸarılı örneklerini ülkemizde de görüyoruz. Ä°nanç temelli çalışmalar yapan teÅŸekküllerin gençlere yönelik uyguladığı çalışmalarla birçok bağımlı birey tekrar topluma kazandırılmaktadır.

Küresel bir halk saÄŸlığı problemi olan bağımlılıklar ve bağımlılık yapıcı maddeler, dünyadaki kalkınmanın, istikrarın, küresel barış ve adaletin önünde önemli bir sorun olarak karşımızda durmaktadır. DiÄŸer taraftan bağımlılıklarla mücadelede dinlerin ve din temelli yaklaşımların rolü yadsınamaz bir gerçektir. Bu yönüyle modern dönemde bu yönde yapılacak olan çalışmalara daha fazla ihtiyaç duyulmaktadır. Umarız tüm bu kolektif çabalar sonucunda, küresel boyutta "saÄŸlıklı nesil ve saÄŸlıklı gelecek" hedefine ulaÅŸmak kolaylaşır.

Müellif: Prof. Dr. M. Ä°hsan Karaman / Kaynak: Fikriyat

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.